26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Thomas Kuhn ve Pozitivizm Osman Bahadır, [email protected] Gerçekten bizde de hükümet, krizi aşma yolunda bir uçtan da teknolojiyi mi tetikledi? Hem de ABD ve diğerleri gibi, isabetli bir alanda! Krizde Teknolojiyi Tetiklemek (3) 2009 Amerikan Toparlanma ve Yatırımları Canlandırma Yasası’nda hükümetçe yapılması öngörülen teknoloji harcamalarında üç yatırım alanının öne çıktığından söz etmiştim. Bunlardan birincisi yüksek teknolojili sektörlere, özellikle de fiberoptik, geniş bant iletişim ağlarına yapılacak yatırımlardı. Diğer ikisi de enerji verimliliği ve temiz enerji için yapılacak yatırımlarla tıbbi kayıtların elektronik ortamda tutulmasını sağlayacak yatırımlar... Hatırlayacaksınız, bunlardan üçüncüsünün, belirli sağlık ve sosyal yardım hizmetlerini elektronik ortamda uzaktan verebilmeyi mümkün kılacak, ulusal ölçekte bir ‘elektronik ağyapı’ kurmak anlamına geldiğine işaret etmiştim. Bu ağyapıyla, bir, tıbbi kayıtların elektronik ortamda tutulması sağlanacak. İki, bu enformasyona uzaktan erişilebilecek. Üç, sağlık personeli coğrafi olarak birbirlerinden uzakta olsalar bile, aralarında iletişim kurarak yardımlaşabilecekler. Kısacası, burada söz konusu olan, sağlık alanında iş görecek bir enformasyon ve iletişim altyapısının kurulmasıdır. Bu da, Amerikan ekonomisinin bu yeni altyapı için gerekli mal ve hizmetleri üretecek dinamik bir kesiminde, üretim artışını, yeni ürün ve teknoloji geliştirmeyi tetiklemek demektir. Aslında, bu üçüncü yatırım alanıyla birincisi arasında, önemli ölçüde örtüşen noktalar olduğu da söylenebilir. Çünkü, birincisinde de ağırlık iletişim ağlarındaydı. Demek ki, ABD’nin, yatırımları canlandırmak ve Amerikan ekonomisini yeniden toparlayabilmek amacıyla, bir uçtan da teknolojiyi tetiklemek için bulduğu önemli bir alan, enformasyon ve bunun ayrılmaz parçası olan iletişim altyapı yatırımlarıdır... Ne kadar ilginç; Başkan Clinton ve yardımcısı Gore’un 22 Şubat 1993’te “Amerikan Ekonomisinin Büyümesi için Teknoloji: Ekonomik Güç Sağlamak için Yeni Bir Yol (Technology for America’s Economic Growth, a New Direction to Build Economic Strength)” adıyla açıkladıkları Amerikan bilim ve teknoloji politikasının da ana başlıklarından biri, metinde “Information Superhighways” olarak geçen enformasyon altyapısını kurmak için yapılacak yatırımlardı. ABD’nin bugünkü yönelimi geçmişteki bu deneyiminden mi kaynaklanıyor? Elbette, onu da değerlendirmişlerdir; ama, bu yöneliminde ABD yalnız değil. OECD’nin Bilim, Teknoloji ve Sanayi Direktörlüğü’ne bağlı Enformasyon, Bilgisayar ve İletişim (Komünikasyon) Politikası Komitesi’nce 19 Mayıs’ta bir makale yayımlandı. Bu makalede “Ekonomik Toparlanmada İletişim Altyapı Yatırımlarının Rolü (The Role of Communication Infrastructure Investment in Economic Recovery)” inceleniyor. Hemen belirteyim; asıl incelenen “kamunun uzaktan iletişim (telekomünikasyon) altyapı yatırımları”... Makalede ortaya konan husus özetle şu: “Geniş bant iletişim ağları artık, ekonomik ve toplumsal gelişmenin temeli olarak görülüyor. ...Bu önemli noktayı dikkate alan bazı hükumetler, iletişim pazarında ortaya çıkan ciddi sorunların üstesinden gelebilmek için yapılması gereken yatırımlara, son zamanlarda hep kamudan kaynak tahsis etmekteler. Bu yatırımlar iki kategoride toplanıyor: Yeterince ya da hiç hizmet götürülmeyen topluluklara erişimi sağlayacak yatırımlar ve yerel ağların çok yüksek hızlarda hizmet vermeye uygun hatlarla yenilenmeleri için yapılacak yatırımlar. ...Özel sektör telekomünikasyon operatörleri ekonomik kriz dönemlerinde bile güçlü bir nakit akışına sahipler ama, bu tür yatırımlar için gerekli olan sermayeyi bulmakta giderek artan güçlüklerle karşılaşabiliyorlar. Kamudan kaynak tahsisi bunun için gerekli...” Bunları okuyunca, hep birlikte TV reklamlarından izlediğimiz “3G devrimi” akla geliyor. Sonuç olarak bu da ülkemiz insanının, daha gelişkin bir enformasyona erişim ve iletişim ağına, daha gelişkin cep telefonlarıyla bağlanması değil mi? Gerçekten bizde de hükumet, krizi aşma yolunda bir uçtan da teknolojiyi mi tetikledi? Hem de ABD ve diğerleri gibi, isabetli bir alanda! Bu işte bir gariplik var ama ne? Müsaadenizle ben bu hafta biraz düşüneyim... T homas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yap s adlı eserinde şunları söylüyor: * “...Rakip paradigmaların savunucuları, çoğu kez paradigma adayı olacak görüşün çözümlemesi gereken sorunların neler olduğu konusunda anlaşamayacaklardır. Bilim kıstasları veya bilim tanımları aynı değildir. Bir hareket kuramı, madde parçacıkları arasındaki çekim güçlerinin nedenini açıklamalı mıdır, yoksa sadece bu tür güçlerin varlığını kaydetmekle yetinebilir mi? Newton dinamiğinin geniş ölçüde reddedilmesinin nedeni, Aristo ve Descartes’in kuramlarının tersine, soruya ikinci tür yanıtı yeğler gözükmesiydi. Dolayısıyla Newton’un kuramı kabul edildiği zaman, bu soru da bilimden uzaklaştırılmış oluyordu. Soruyu yanıtlama şerefi sonradan (Genel Relativity) görelilik kuramına nasip oldu.” (s.252). Kuhn, rakip paradigmaların savunucularının bilim kıstaslarının aynı olmadığı düşüncesine gerekçe ararken üç büyük hata yapmaktadır. Birincisi; Newton dinamiğinin başlangıçta reddedilmesinin nedeni, gravitasyonel kuvvetin nedenini açıklamaksızın sadece onun varlığını kaydetmekle yetinmesi değildi. Newton’un kuramının hemen kabul görmemesinin nedeni, Descartes’çıların gravitasyon kuramındaki “uzaktan etki” düşüncesinde eski mistisizme bir geri dönüş tehlikesi görmelerinden kaynaklanıyordu. kincisi; Newton’un kuramı kabul edildiğinde, bu soru Kuhn’un iddia ettiği gibi bilimden uzaklaştırılmış olmadı. (Burada öncelikle belirtmeliyiz ki, Newton’un kuramı, çok sayıdaki olguyu açıkladığının görülmesiyle kabul edildi, başka nedenlerle değil). Newton’un kuramı kabul edildikten sonra ve ancak 19. yüzyılın ilk yarısında doğan ve yükselen pozitivizmle birlikte bu soru, yani “bir kuram olguların nedenini açıklamalı mıdır, yoksa sadece varlığını (veya nasıl gerçekleştiğini) saptamakla yetinmeli midir?” sorusu, bilimin, bilimsel düşüncenin ve felsefenin temel sorunlarından biri haline geldi. Pozitivizmin bu konudaki tutumu, “bilim, bir olgunun nasıl gerçekleştiğiyle ilgilenir, niçin gerçekleştiğiyle değil” şeklindeydi. Pozitivizmin böyle bir tutum takınmasında çok da haksız olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü 19. yüzyıl metafiziğin hâlâ etkisini sürdürdüğü bir asırdı ve pozitivizm, metafiziğin etkilerinden ve nüfuzundan bilimi koruma kaygılarıyla bilimin ilgi alanına böyle bir sınır çekme ihtiyacını duymuştu. Pozitivizme göre bir olgunun niçin gerçekleşmiş olduğu konusu, ancak metafizikçilerin uğraşı alanına giriyordu. Fakat bilimin özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısındaki ve 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki muazzam yükselişi ve kazandığı büyük kendine güven, bu tür yapay sınırlara olan “ihtiyacı” ortadan kaldırmış ve “niçin” sorusu, tekrar “nasıl” sorusu kadar bilimin temel sorusu haline gelmiştir. ÜÇÜNCÜ HATA Kuhn’un üçüncü hatas şudur: Kuhn, “soruyu yanıtlama şerefi sonradan genel görelilik kuramına nasip oldu” derken, evrensel gravitasyon kuramında Newton’un cisimlerin birbirlerini “niçin” çektikleri konusuna hiç yanıt vermezken, Einstein’ın bu soruya “iri kütleli gökcisimlerinin uzayı bükmesi yüzünden” cevabını vermiş olmasını kastetmektedir. Kuhn, bilimden uzaklaştırılmış olduğunu iddia ettiği sorunun cevabını Einstein’in verdiğini söylemekle, aslında kendi sözleriyle çelişkiye düşmektedir. Einstein bu soruya cevap verdiğine göre demek ki, bu soru bilimden uzaklaştırılmış değildi. Sonuç olarak, hem “nas l”, hem de “niçin” soruları günümüzdeki bilimin temel sorularıdır. Kuhn, daha gelişmiş, daha kapsamlı ve daha hassas gözlem ve deney girişimlerinin ve bunlardan elde edilecek sonuçların, farklı paradigmalar arasındaki başlıca kıstas olacağı gerçeğini kabule yanaşmamaktadır. Karşı tezi için kendisine gerekçe ararken dayanmaya çalıştığı bazı tarihsel gerçekler konusunda ise önemli hatalar yapmaktadır. * Thomas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yap s , K rm z Yay nlar , Birinci Bask , May s 2006, stanbul. Tekerlekli sandalyelere yerinde bakım Türkiye’deki 8,5 milyon engellinin 5 milyonu tekerlekli sandalye kullanıcısı. Kas hastalıkları, omirilik felci, multiple Skleroz, kazalar vb. gibi birçok neden tekerlekli sandalye kullanmayı gerektiriyor. Bedensel engellinin bir diğerine bağımlı olmadan temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, sokağa çıkıp sosyal hayata dahil olabilmesi için manuel, akülü, scooter gibi çeşitli tekerlekli sandalye tiplerini kullanması gerekmekte. Önceki yıllarda sosyoekonomik düzeyi yüksek kesimlerin kullandığı akülü tekerlekli sandalyeler artık fiziksel engellilerin yüzde yirmisinde bulunmakta ve bu sayı her geçen gün de artmakta. Ancak sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde dağıtılan araçların çoğu daha önceden kullanılmış. Genelde Belçika, Hollanda, Almanya gibi ülkelerden getirilen ‘ikinci el’ ürünlerin yurtdışından temin edilmesi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Vatandaşlar bozulan araçların ne yedek parçalarını ne de tamir servislerini bulabiliyor. İmdatlarına oto tamircileri ile elektronikçiler yetişiyor. Ancak ayrı bir uzmanlık ve yedek parça stoğu gerektiren tekerlekli sandalye bakım onarım işi için onların iyi niyetli çabaları başarısızlıkla sonuçlanınca engelli kullanıcılar araçlarını yurtdışına göndermek zorunda kalıyorlar. Tabii 68 ay tekerlekli sandalyesiz kalmak ve binlerce Avro ödemek koşuluyla… K YE ÖZEL ARAÇ Beyid’in tamir atölyesi İstanbul Taksim’de. İki kişi atölyeye gelen araçların genel bakım ve tamiratlarını yapıyor. Diğer ikisi ise dışarıda görevli. Tekerlekli sandalyesini tamir ettirmek isteyenlerin evine gidiyor. Eğer büyük bir hasar yoksa sorunu yerinde hallediyorlar. Problem aracın beyninde, motorunda ya da aküsünde ise mecburen alıp atölyeye getiriyorlar. Şayet hasta İstanbul dışında yaşıyorsa tekerlekli sandalyenin kargo ile gönderilmesini istiyorlar. Ekipteki diğer iki kişi de Isparta, Akçakoca, Bartın, Çorum, Samsun, Zonguldak gibi illere gidiyor. Vatandaşlara akülü araç dağıtan belediyeler hem araçların tamir edilmesi hem de ‘kişiye özel’ hâle getirilmesi için onlardan yardım alıyor. Beyid’deki hizmet sürecini başlatmak için ‘0212 361 66 61' numaralı telefonu aramak gerekiyor. İletişim için: BEYİD LTD. 0212 2382008 Web: www.beyid.com.tr, www.engellilermarketi.com EPosta: [email protected] CBT 1170/ 6 21 Ağustos 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle