02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR KU GR B N N TEHL KEL YAN ETK LER Farelerle gerçekleştirilen son bir araştırma H5N1 virüsünün uzun vadede Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklara neden olabileceği şeklinde sonuçlandı Farelere H5N1 virüsü aşıladıktan sonra uzun bir süre iyileşme sürecini takip eden bilim insanları, bağışıklık sisteminin virüsle başarıyla savaştığını görmüşler. Fakat enfeksiyondan çok uzun bir süre sonra sinir ve beyin hücrelerinde Alzheimer veya Parkinson gibi hastalıklar için karakteristik olan değişimler meydana gelmiş. Aynı gelişmelerin insanda da yaşandığını düşünen bilim insanları, semptomlar gripten çok sonra ortaya çıktığı için genelde doğrudan doğruya H5N1 virüsüyle ilişkilendirilmemekte diyor. Şu anda gündemde domuz gribi var. Ama uzmanlar diğer virüs türlerinin de dünya genelinde salgınlara yol açabileceği konusunda endişeliler. Mesela neredeyse unutulmuş olan kuş gribi virüsü H5N1. Gerçi kuş gribi domuz gribi kadar bulaşıcı değil ama buna karşın daha tehlikeli. Kuş gribinde ölüm riski yüzde 61 iken domuz gribinde bu oran yüzde 0.5 civarında. Araştırmacılar uzun bir süredir grip virüslerinin influenza dışında uzun vadede olumsuz etkiler yapabileceği konusunda kuşkulanıyorlardı. Mesela ortaçağdan kalma belgelerde, grip hastalarında daha sonraları titreme, koordinasyon bozukluğu veya hareketlerde yavaşlama gibi semptomların ortaya çıktığından söz edilmekte. 1918’de meydana gelen İspanyol gribi salgınıyla ilgili de benzer belgeler bulunuyor. Son araştırmada farelere kuş gribi virüsü aşılandıktan sonra virüsün sinir sistemindeki yayılışı ve hastalığın uzun vadedeki yan etkisi araştırılmış. Virüsler sinir sistemi ve sırt omuriliği üzerinden tüm merkezi sinir sistemine yayılıyorlar. Bilim insanları hastalığın geçmesinden uzun bir süre sonra farelerin beyinlerinde topaklanmış proteinler saptamışlar. Bu proteinler de iltihaplanmalara yol açıyor. Virüsler, grip enfeksiyonu geçtikten sonra kendini gösteren hastalıklara yol açıyor diyen bilim insanları virüslerin, Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların oluşumunda önemli bir risk faktörü olabileceğini düşünüyorlar. olabilecekleri sanılıyor. kinci teoriye göreyse iki ayak üzerinde yürüme yetisi daha çok ağaçta yaşayan bir atamızda gelişmiş. Amerikalı antropologlar Tracy Kivell ve Daniel Schmitt şimdi bu teoriyi destekleyen kanıtlara ulaştıklarına inanıyorlar. İki araştırmacı 104 şempanze, 43 Bonobo maynunu ve 91 gorilin kemik yapılarını incelerken özellikle de bu maymunların ellerini kullanarak yerde yürümeye ne kadar uyum sağladıklarına dikkat etmişler. Bu incelemeler sonucunda maymun türleri arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmış. Kemik yapıları, gorillerin yerde yürümeye çok az uyum sağladıklarını gösterirken, Bonobo maymunları ve şempanzelerde yerde yürüme yetisini yansıtan birçok özelsağlarken geliştiğini söylüyorlar. Konuyla ilgili araştırma yazısı PNAS dergisinde yayımlandı. Peter Kenning ile çalışan araştırmacılar katılımcılara içinde seksen gram şeker bulunan (önerilen günlük doza eşit) su içirdikten sonra her gün kullanılan ürünlerin fiyatlarını değerlendirmelerini istemişler. Şekerli su içen denekler genelde çok yüksek olan fiyatları bile olumlu karşılamışlar . Şekerli suyun etkisi uzmanları bile şaşırtmış. Şekerli su içen katılımcılar 89 sente kadar olan fiyatları uygun bulurken, kontrol grubu 39 sentten fazla olan fiyatları pahalı bulmuş. Bu fenomenin arkasında biyokimyasal ve nörofizyolojik bağlantıların bulunduğuna inanan bilim insanları, ödüllendirme merkezindeki etkinliğin kandaki oksijeni ve serotonin seviyesini yükselttiğini gösteren araştırmayı değerlendirdikten sonra serotonin üretiminin ne şekilde etkilenebileceğini öğrenmek için glikozla uyarılan bir etki zinciri oluşturmuşlar. Bu etki zinciri ilk önce ensülin üretimini uyarmakta, bu süreç ise triptofan uyarı maddesini harekete geçirerek en sonunda serotoninin beyindeki ödüllendirme merkezine ulaşmasını sağlıyor. Fakat araştırma sırasında beyin incelemeleri yapılmadı sadece etkiler ölçüldü, bu nedenle söz konusu etki zincirinin diğer araştırmalarla kontrol edilmesi gerekmekte diyor uzmanlar. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede bağa bilim insanlarının Himalayalar’da son yıllarda buldukları 350’yi aşkın yeni türden ikisi sadece. Çeşitli organizasyonlarda çalışan bilim insanları bu türleri 19982008 yılları arasında bulmuşlar. Araştırılan alan Butan, Hindistan’ın ve Myanmar’ın kuzeyi, Nepal ve Tibet’in güney bölgelerini içermekte. Dağlık bölgede bulunan açık yeşil renkteki kurbağa uzun ve perdeli ayaklarını uçmak için kullanıyor. Dünyanın en küçük geyiği DNA testlerinden sonra başlı başına ayrı bir tür olarak sınıflandırılmış. Dünya Çevre Organizasyonu’nun açıklamasına göre 242 yeni bitki türü, 16 amfibyum, 16 sürüngen, 14 balık, 2 kuş, 2 memeli ve yaklaşık olarak 60 tane de yeni omurgasız canlı türü bulunmuş. Ancak iklim değişiminin olumsuz etkileri önlenmedikçe biyolojik çeşitlilik tehlikeye girebilir. Dünya Çevre Organizasyonu türleri koruma uzmanı Birgit Braun’a göre Himalayalar’daki doğa zenginliğinin korunması için küresel bir iklim sözleşmesinin hazırlanması gerekiyor. K AYAK ÜSTÜNDE YÜRÜME YET S A AÇ ÜZER NDE M GEL T ? Atalarımızın nerede ve ne zaman iki ayak üzerinde yürümeye başladıkları konusu Charles Darwin’in döneminden bu yana tartışılmakta. O zamandan bu yana iki teori kabul görmekte. Biri u: İnsanoğlunun soyu yerde yürürken el parmak kemikleriyle yere dayanarak yürüyen bir ataya uzanmakta. İnsansı maymunların da aynı atadan türemiş lik saptanmış. Bilim insanları bu nedenle gorilin, yerde yürüme yetisini (ellerini kullanarak) farklı bir zamanda edindiğini ve bu araştırma sonucundan yola çıkarak insan ve tüm insansı maymunların, ellerini kullanarak yürüyen ortak bir ataya uzanmadıklarını düşünüyorlar. Gorilin yürüyüş biçimi diğer maymunlardan bağımsız olarak gelişmiş. Ve insanoğlunun soyu önemli ölçüde ağaçta yaşayan ve yaşam biçimi günümüzdeki şempanzelere benzeyen bir ataya uzanıyor diyor Amerikalı antropologlar. Bu ata yere indiği zamanlar iki ayak üzerinde yürümeye başlamış. Yani insanoğlunun yerde ellerini kullanarak yürüyen bir ataya uzandığı yorumu yanlış diyen araştırmacılar bu özelliğin daha çok ağaçta yaşamaya uyum Araştırma Y MSER KADIN DAHA UZUN YA IYOR Pittsburgh Üniversitesi bilim insanları iyimser kadınlarda kalp hastalıkları ve ölüm riskinin daha düşük olduğunu kanıtladılar. Son araştırma Hollandalı bilim insanlarının iyimserliğin erkeklerde kalp hastalıkları riskini düşürdüğünü gösteren araştırmalarını destekliyor. 100.000 kadının verilerini analiz eden bilim insanları kötümser kadınlarda kan basıncı ve kolesterol değerlerinin daha yüksek olduğunu kanıtladılar. Circulation dergisinde yayımlanan sonuçlara göre optimist kadınların herhangi bir kalp hastalığına yakalanma riski yüzde dokuz daha düşük. Diğer insanlar hakkında düşmanca düşünceler besleyen veya genel anlamda kötümser olan kadınlarda ölüm riski yüzde on altı daha yüksek diyor uzmanlar. Bunun nedeni iyimserlerin olumsuzluklarla daha iyi baş edebilmeleri ve hastalık sırasında kendilerine daha iyi bakmaları. Araştırmaya katılan iyimser kadınlar daha fazla spor yapıyor ve daha zayıftılar diyor uzmanlar. Araştırmayı yöneten bilim kadını Hilary Tindle, sürekli olumsuz düşünceler beslemenin sağlığı tehdit ettiğini söylerken, İngiliz Kalp Vakfı’nın bir sözcüsü de negatif duyguların bedende belli başlı kimyasalların salgılanmasına neden olduğu ve bunların da kalp hastalıkları riskini yükselttiğinin altını çiziyor. H MALAYALAR’DA 350 YEN TÜR Dünyanın en küçük geyiği ve uçan kurCBT 1170/ 4 21 Ağustos 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle