02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner [email protected] Sağlık Hasta Bakımında Kalitenin Önemi Hizmet sektörü, küresel ekonominin en hızlı büyüyen bölümü olup, sağlık hizmetleri ve hastaneler, büyüyen bu sektörün önemli bir parçasıdır. 21. yüzyıl sağlık bakımı ile ilgili yaklaşımlara baktığımızda, bireyin sorumluluğu yerini sistem sorumluluğuna; bilgi bilgi birikimine; gizlilik şeffaflığa; sistem gerekliliği gerekliliklerin tahminine; profesyonel yaklaşım, kanıta dayalı kararlara bırakmaktadır. Özlem Yıldırım, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Sürekli Kalite Değiştirme Müdürü Okurlarımdan bu yıl üniversite sınavına girecek olan sevgili Erdem, “doktor olmak” yazımı okuduktan sonra bana bir elektronik posta göndermiş. Şöyle diyor: Sevgili Erdem’e Yanıtımdır! “Cuma günkü yazınızda ‘para’ hedefli bir tıp tercihinde bulunulmamasını tavsiye ediyorsunuz. Bu tavsiyenize tamamen katılıyorum. Ancak şunu da merak ediyorum. Bir tıp öğrencisi kendi ekmeğini ne zaman kazanır hale gelebilir? Ben bir an önce ailem üzerindeki yükümü hafifletmek isterim.” Bunun yanıtını kendimden vereyim… 6 yıl tıp fakültesi eğitimi… 1 yıl zorunlu hizmet… 5 yıl iç hastalıkları uzmanlık eğitimi… 1 yıl uzmanlık sonrası zorunlu hizmet… 3 yıl kan hastalıkları (hematoloji) yan dal eğitimi… Benim kan hastalıkları uzmanı olmam için geçen süre toplam 16 yıldı… Uzmanlık eğitimimin ilk iki yılında gün aşırı nöbet tuttum, yani evimde uyandığım hiçbir günün akşamında evimde yatmadım, hep hastanedeydim. İlk 6 yıldan sonra para kazanmaya başladım. İlk yıllar ekonomik olarak kısmen rahattım. Sonra hekimlerin Türkiye’deki durumları giderek kötüleşti, devlet hizmetinde çalışanlar hızla yoksullaştı. Ancak hiçbir zaman aileme ekonomik bir katkı sağlayacak durumda olamadım. Tam tersine gerektiğinde onlar bana katkı sağladılar. Devlet hizmetinde çalıştığım ve bunun 8 yılını öğretim üyesi olarak geçirdiğim 19 yıl boyunca hiç bir zaman çok para kazanamadım. Ama kimseye de muhtaç olmadım. Fakat unutmamalısın, tıp eğitimi devamlıdır, bu nedenle eğitim sürecin hiçbir zaman sona ermeyecektir. Hastaların için hep güncel kalmak, mesleği bırakana kadar okumak, çalışmak zorundasın. Yani sevgili Erdem, hekimlik özveri mesleğidir… Bu ülkede daha da özveri ister… Çünkü bu ülkede hekimler dayak yemektedir. Ne yazık ki, otoparklarda, hastane koridorlarında öldürülmektedir. Bu ülkede siyasi iktidarlar, hekimlerden “günah keçileri” yaratmaktadır. Eğitim ve zorunlu hizmet yılları boyunca o şehirden ötekine savrulup durmakta, sabit ve güvenli bir yaşam sürememektedir. Bu ülkedeki kurum hekimleri, pratisyen hekimler, aile hekimleri siyasi iktidarların elinde iş güvencesi olmaksızın boğaz tokluğuna çalışır. Ancak işin bir başka yönü de var… Bu ülkede hekim olmak demek, “ben bu ülke için emek verdim, alın teri akıttım” demektir. Bu ülkede hekim olmak demek, “ben bu ülkede sorunların değil, çözümlerin parçasıyım” demektir. Bu ülkede hekim olmak demek, “bu ülkeyi, bu ülkenin insanını seviyorum” demektir. Bakma sen herkesin dediğine, bu ülkede hekim olmak demek, “yaşamda paradan çok daha değerli şeyler de var” demektir. İşin gücün para kazanmak olacaksa bu işi yapma. Ama hekim olunca insanca yaşam isteğinden de vazgeçme, emeğine sahip çık… Ben henüz çocuktum, sevgili babama bir arkadaşı takılıyordu. “sizin iş çok kolay, yarım saat muayene, iki tık tık, bir şık şık, ver bakalım paraları…” Babam yanıtlamıştı. “yanılıyorsun, yarım saat değil, upuzun 20 yılın alın teri ve sonra yarım saat” … Ne demek istediğini hekim olunca anladım. Babamla ve onun hekimliği ile hep gurur duydum, şimdi bu onuru oğluma bırakmaya çalışıyorum. Bir hekimin çocuğuna bırakacağı en büyük miras “tertemiz ve insanlığa adanmış bir isimdir”. İşte sevgili Erdem, aslında işin özü budur… Eğer hekim olmaya karar verirsen, fakülteye başlayacağın ilk gün haber ver, bir hekim daha katılacak aramıza diye mutlu olayım. Bu köşeden tüm hekimlere duyurayım, “Erdem, her şeye rağmen hekim olmaya karar verdi” diye yazayım… B öyle bir gerçekle karşı karşıya kalan biz hastaneler için de kaliteye bir yerden başlamak, bu çıtayı adım adım yükseltmek kaçınılmaz bir stratejik hedef olarak karşımıza çıkıyor. Bu yolda “doğru” veya “yanlış” yok. Her organizasyon kendi kültürü, hedefleri ve çalışan yetkinlikleri ile önceliklendirmeyi yapıyor ve kullanacağı araç ve yöntemleri seçebiliyor. Önemli olan bunları doğru kullanmak, uygulamalara yansıtmak ve daha da önemlisi hasta, hasta yakınları ve çalışanlar tarafından hissedilmesini sağlayarak kalıcılığı konusunda kararlı olmak. Kalite kavramına gelince; hepimiz için bir başka anlam taşıyan kalite subjektif bir kavramdır; 'bir ürün veya hizmetin istenen özellikleri taşıması' olarak tanımlanabileceği gibi, müşteri isteklerinin karşılanma düzeyi olarak da ifade edilebilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, hasta bakımı konusunda pek çok disiplinin bir araya gelerek sunduğu bir hizmetin kalitesinin tanımlanması ve değerlendirilmesi oldukça karmaşık olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Herhangi bir ürün ya da hizmetin kalitesi denildiğinde öncelikle standartlardan söz edilebilir. Bakım kalitesiyle ilgili standartlar gelişmiş ülkelerde yasalar, yönetmelikler, mesleki kuruluşların belirledikleri ilkeler ile birlikte birbirini bütünleyen bir yapıda ve sağlık kuruluşlarının bu standartları kendi politikaları doğrultusunda yorumlayarak kuruma özgü hale getiriyor. Sağlık hizmetlerinin kalitesini belgelendirmek, sonuçlarını izlemek ve ilan etmek, kıyaslama yapmak, kuruluşların, sektördeki yerlerini belirlemeleri gelişmiş ülkelerde günlük işleyişin bir parçası haline geldi. Özellikle, 2000'li yıllardan başlayarak ülkemizdeki sağlık kuruluşları da Joint Commission Uluslararası Akreditasyon Standartları gibi standartları bir araç olarak kullanarak bu yolda önemli adımlar atmaya başladı. Joint Commission International Akreditasyonu; hasta güvenliği ve hasta bakım standartlarının mevcut kalitesini uluslararası alanda rekabet edebilir düzeye taşımayı hedeflemektedir. Akreditasyon standartları hasta bakımında kalite ve hasta güvenliğine odaklanmakta, sistem yaklaşımı ile önemli idari ve klinik fonksiyonları içeren hasta odaklı, organizasyonun yapısına, süreçlere ve çıktılarına yönelik optimal ve ölçülebilir gereklilikleri içeriyor. İşte bu gerekliliklerin büyük çoğunluğu hasta değerlendirme ve yeniden değerlendirme, hastanın bakımı, hasta kimliğinin tanımlanması ve doğrulanması, medikal gaz sistemlerinin kontrolü, çalışanlar arasında etkin iletişim, güvenli ve standart uygulamalara işaret etmektedir. Konuyu makro boyuta taşıyacak olursak sağlık kuruluşlarında bütün çalışanların katılımı ile hasta bakımında kalitenin boyutlarına odaklanıp, ulaşılan performansın izlenmesine olanak tanıyan bir kurum kültürü ve sistem altyapısı oluşturmanın hasta bakımında kaliteyi sağlamada önemli olduğu ifade edilebilir. Hasta bakımında kalitenin listesinin en başın da “hasta güvenliği”, “hasta memnuniyeti”, “klinik süreçlerin kalitesi” ve bütün bunların bir “değer” sağlanarak sunulması var. Pazara en iyi değeri sunan firmaların genel olarak daha uzun süre ayakta kalacağı gerçeği, iktisadın temel yasalarından biridir. Sağlık bakımı endüstrisinin entegrasyonu arttıkça ve daha rekabetçi hale geldikçe, bu kural, kazananları ve kaybedenleri giderek daha fazla belirleyecektir. Alıcılar ödedikleri fiyat karşılığında aldıkları kaliteyi kaçınılmaz olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle, bakım kalitesini sağlarken “değer” yaratılması da oldukça önemlidir. HASTA MEMNUN YET Hasta memnuniyeti, büyük ölçüde süreç kalitesine dayanır ve bunun da bakım kalitesi ve klinik dışı kalite olmak üzere iki anahtar bileşeni vardır. Bakım kalitesi, hastanelerin tıbbi tanı, işlemler ve tedaviler yoluyla hastanın sağlığında yüksek standartlara ulaşma ve nihayetinde hastada fiziksel veya fizyolojik etkiler yaratma yeteneği olarak tanımlanır. Süreç kalitesinin tanımı ise, hizmetin “nasıl” verildiğidir. Sağlık bakımı kuruluşlarındaki süreç kalitesini sürekli olarak iyileştirmek, genel sağlık bakım kalitesini iyileştirmekte anahtar bir faktördür. Hastaların beklentilerine odaklanılarak sunulan hizmet, hastaların hastanedeki yatış sürelerinin optimizasyonunu sağlarken, bu süre içerisinde kendilerine zarar vermeden, sonrasında ise istenilen bakım düzeyine ulaşılarak hastaneden “memnun” olarak ayrılmalarını sağlayan bir zincirdir. Bu zincirin herbir halkasının kalite düzeyi, tamamının sonundaki kaliteyi ve dolayısı ile hastanın memnuniyetini belirlemede önemlidir. Sağlık bakımı kalitesini ölçen ve en önemlisinin hasta memnuniyeti göstergesi olduğu birçok kalite ölçüsü ve özelliği vardır. Hasta memnuniyetini yükseltmek, şikâyetleri çözmekle geçirdikleri zamanı azaltarak hastanelere para tasarrufu sağlayabilir. Daha iyi hasta memnuniyeti sağlayarak, sağlıktaki sonuçları iyileştirmeye dönük büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Hasta bakımında kalite, hem sağlık kuruluşlarındaki bütün işleyişleri, hem de bir felsefeyi kapsayan geniş bir kavramdır. Sağlık hizmetlerinin kalitesi tüm dünyada tartışılmakta olan bir konudur. Kalite, hareketli bir hedeftir. Tam görünür hale geldiğinde veya her şeyin istediğiniz gibi olduğunu düşündüğünüz bir anda hedefiniz yine hareket eder. Bu hareket, sağlık konusundaki yasa ve yönetmeliklerdeki değişikliklerden, standartların gerekliliklerindeki değişikliklerden, hastalardan edinilen geri bildirimlerden veya sektör içi kıyaslamalardan kaynaklanabilir. Bu nedenle “hasta bakımında kalitenin arttırılması” sağlık bakım hizmeti sunan her kuruluşun stratejik hedeflerinden bir tanesi olmalıdır. CBT 1170 / 13 21 Ağustos 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle