02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR KUZEY BUZ DEN Z ’NDE 90 YIL SONRA BUZ KALMAYACAK Kaliforniya Üniversitesi araştırmacısı Julien Boé’nin Nature Geoscience dergisinde yayımlanan sonuçlarına göre Kuzey Kutbu, yüzyılın sonuna dek eylül aylarında tamamen buzsuz kalacak. Boé ve ekibi, 18 farklı iklim modeline göre buz tabakasının çeşitli simülasyonlarını incelerken, Kuzey Buz Denizi’ndeki buz kaybıyla örtüşen verilere ulaşmış. Her yıl eylül ayında yapılan ölçümlere göre Kuzey Kutbu’ndaki buz tabakası 19792006 yılları arasında yüzde yirmi beş oranında incelmiş. Yeni uydu verileri de hesaba katıldığında, yüzyılın sonuna dek eylül aylarında hiç buz bulunmayacak. Bugüne kadar yapılan hesaplamalarda buz kaybıyla ilgili tahminler fazlasıyla iyimserdi diyor Boé. Kuzey Kutbu’ndaki buz tabakası mevsimlere göre farklılık gösteriyor. En büyük incelme eylül ayında yaşanıyor. rek kalp kapakçıkları iltihaplanmakta ve bu süreç de kalp rahatsızlığını başlatıyor. Araştırmacılar şimdi erken tanıya olanak tanıyacak PARFMotifi testi üzerinde çalışıyorlar. yal etkileşim, göz teması, algısal ve bilişsel bilinç gibi faktörlerde önemli gelişmeler kaydedilmiş. Çocukların yüzde otuzunda önemli değişimler gözlenirken, kontrol grubunda bu oran yüzde sekizle sınırlı kalmış. Oksijen tedavisi gören çocukların yüzde sekseninde düzelme görülürken, kontrol grubundaki çocukların yalnızca yüzde 38’inde düzelme kaydedilmiş. diyor Tobias. Erkek karınca kuşu ise dişisinin uyarı ötüşüne, ses seviyesini değiştirerek tepki veriyor. Araştırmacılara göre, çiftlerin şakıma alışkanlığı anlaşmazlıklarla gelişmiş. Hatta insanlar arasındaki iletişimin bile kavgalarla gelişmiş olabileceği sanılmakta. (Current Biology). OT ST K ÇOCUKLARA OKS JEN TEDAV S Uluslararası Çocuk Gelişimi Araştırma KISKANÇ KU UN UYARI ÖTÜ Ü Dişi karınca kuşları, erkeğinin yakınında başka bir dişi kuşu görünce, erkeğinin ötüşünü bastıracak şekilde şakıyorlar. Bu ötüşle erkek kuşunun çapkınlık sinyallerini bastıran dişi karınca kuşu “o benim eşim” uyarısını veriyor, diyor Oxford Üniversitesi bilim adamı Joseph Tobias. Bu davranış biçimi şimdiye kadar sadece rakip erkek kuşlarda biliniyordu, son araştırma aynı davranışın çiftler arasında da yaşandığını gösterdi. Araştırma, yıl boyu birlikte kalıp, yaşam alanlarını birlikte savundukları için karınca kuşlarıyla gerçekleştirilmiş. Karınca kuşu çiftleri birbirlerinden en fazla on metre kadar uzaklaşıyorlar. Araştırmacılar, kuşlara ilk önce diğer kuş çiftlerinin daha sonra ise dişi kuşların şakımalarını dinletmiş. Kuşlar, çiftlerin ötüşünü yaşam alanının koruma uyarısı olarak algıladıkları için bu ötüşe yine düet olarak reaksiyon göstermişler. Oysa dişi kuşun ötüşüne dişi karınca kuşu farklı bir tepki göstermekte. Ötüşüyle erkeğinin çapkınlık şakımasını bastırmaya çalışan karınca kuşu bir anlamda kıskanç kadınlar gibi davranmakta MARS’TA TUZLU SU VAR! Mars sondası “Phoenix” ilk kez dünya dışında sıvı su görüntüledi. Fotoğraflarda Mars sondasının ayağında tuzlu su damlası görülmekte. Michigan Üniversitesi profesörü Nilton Renno’nun açıklamasını değerlendiren bilim insanları, damlanın iniş sırasında sıçrayan su olabileceğini düşünüyorlar. Bulgu, Mars’ın diğer bölgelerinde de sıvı suyun bulunabileceğini göstermesi açısından önem taşımakta. Kızıl gezegenin üzerinde bugüne kadar sadece donmuş su bulunurken, atmosferinde de su buharı saptanmıştı. Oysa fiziksel ve termodinamik kanıtlar artık Mars’ın üzerinde tuzlu suyun bulunduğunu göstermekte diyor Renno. Son bulgu Mars’taki tüm suyun donmadığını veya buharlaşmadığını açıklamakta. Topraktaki tuzlar sayesinde tuzlu su cepleri oluşmuş olabilir ve bunlar Mars’ın kuzey kutup bölgesinde izlenen sıcaklık dalgalarıyla donmadan kalmıştır diye düşünüyor Renno. 680 milyon kilometrelik bir yolculuğun ardından 26 Mayıs 2008’de Mars’a inen Phoenix gerçi geçen ağustos ayında suyun varlığını kanıtlamıştı. Sondanın o zaman bulduğu donmuş suydu, fakat bu bile Mars araştırmaları için önemli bir adımdı. Ana görevi Mars’ta suyun varlığını araştırmak olan Phoenix sondası artık çalışmıyor. Nilgün Özbaşaran Dede BO AZ A RISI KALP HASTALI IYLA SONUÇLANAB L YOR Alman bilim insanları, bakteriyel bir boğaz enfeksiyonunun bile ağır romatizmal kalp hastalığına sebep olabileceğini keşfetti. Hastalığın gelişmesinden üzerlerinde belli başlı proteinleri taşıyan streptokoklar sorumlu. Helmholtz Enfeksiyon Araştırmaları Enstitüsü bilim insanları yeni bulgu sayesinde hastalığın daha erken teşhis edilip tedavi edilebileceğini söylüyorlar PLoS ONE dergisinde. Merkezi’nde Dan Rossignol yönetiminde çalışan ekip otistik hastaların, kırk saatlik yüksek basınç tedavisinin ardından sosyal etkileşim ve göz temasında önemli gelişmeler yaşadıklarını kanıtladı. Ne var ki BMC Pediatrics dergisinde yayımlanan araştırmayla, olumlu etkinin kalıcı olup olmadığı henüz anlaşılmamış. Bir teoriye göre oksijen iltihap miktarını azaltarak, beyin dokusunun oksijen ihtiyacını daha iyi gidermekte. Yüksek basınç tedavisinde hastalara, yükseltilmiş atmosferik basınçla yüksek oksijen konsantrasyonu verilmekte. Daha önceleri oksijen tedavisinin fetal alkol sendromu ve serebral çocuk felci gibi diğer nörolojik hastalıklarda da olumlu etkiler yaptığı görülmüştü. Son araştırma altı Amerikan hastanesinde gerçekleştirildi. Bu hastanelerde (rasgele) yaşları iki ile yedi arasında değişen 62 çocuk seçilmiş. Bir ay içinde toplam kırk saat yüksek basınç odalarında tutulan çocuklara %24’lük oksijen 1,03atm ile verilmiş. Tedavinin ardından, konuşulanları kavrama yetisi, sos Araştırma PEKİN İNSANI 700 BİN YAŞINDAYMIŞ Dünya genelinde her yıl yaklaşık olarak 15 milyon çocukta romatizmal kalp hastalığı gelişmekte. Yarım milyon çocuk ise hayatını kaybediyor. Hastalık esnasında belli başlı streptokok tipleri bedende, tehlikeli hastalıkları tetikleyen reaksiyon zincirini harekete geçiriyorlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygun tedavi olanaklarına sahip olmayan çocuklarda, basit boğaz ağrıları bile romatizmal ateşe dönüşüyor. Bunun nedeni bakterilerin, kemik ve kıkırdağın ana içeriği olan kolajene yapışıp kalması. Bunun sonucunda bağışıklık sistemi, hayati önem taşıyan kolajene de saldırıyor. Romatizmal ateş iyi tedavi edilmediğinde, bol miktarda kolajen içePekin insanına (Homo erectus pekinensis) ait kalıntıların bilinenden 200.000 yıl daha eski olduğu anlaşıldı. Buna göre Pekin insanı 700.000 yaşında. Sonuç, ilk kez Homo erectus’un da dahil olduğu mağara kalıntılarını inceleyen Çinli bilim insanlarına ait. Homo erectus pekinensis, 2,2 ila 1,6 milyon yıl önce Doğu Afrika’da yaşayan Homo habilis ve modern insan Homo sapiens arasındaki halkayı oluşturur. Bu ilkel insan türü, Pekin’in Zhoukoudian ilçesindeki buluntu yerine (mağara) göre isimlendirilmişti. Uluslararası bir araştırma ekibi 1921 ve 1937 yıllarında 45 hominidin kalıntılarını gün ışığına çıkarmıştı. İlk başlarda Sinantropus pekinensis olarak isimlendirilen tür günümüzde Homo erectus’un bir alt sınıfı olarak kabul edilmekte. Nitekim buluntular arasında biyometrik özellikler söz konusu. Özellikle de beyin hacmi dikkat çekici. Pekin insanın 1.043 santimetreküplük beyni Homo habilis’in beyin hacminden (Homo habilis’in beyin hacmi 600800 santimetreküp arasında değişmekte) çok daha büyük. Homo sapiens’sin beyin hacmi 1.345 santimetreküp olduğuna göre Pekin insanının beyin hacmi modern insana daha yakın. Pekin’de bulunan fosillerin yaşı bugüne kadar 400.000500.000 yıl olarak tahmin ediliyordu. Guanjun Shen (Nanjing, Normal Üniversitesi) şimdi alüminyumberilyum yönteminden yararlanarak kesin bir tarihlendirme olanağına sahip oldu. Bu yöntem kemiğin yaşını değil kumun yapışma tarihini açıklamakta. Yeryüzünde biriken ve dolayısıyla da kozmik ışının etkisinde kalan kuvarsın içinde, alüminyum ve berilyum elementlerinin izotopları belli bir bağıntı içinde yer alırlar. Kuvars kozmik ışından yoksun kaldığında (bu durumda mağaranın içinde bulunduğu için) izotop oranı radyoaktif bozulmayla farklı hızlarda indirgenmekte. Normal indirgeme sürece ve fosil kalıntılarındaki indirgeme süreci arasındaki farka göre böylece kuvarsın yaklaşık yaşı hesaplanabiliyor. Alüminyumberilyum yöntemi sayesinde diğer hominid buluntularının da daha kesin bir şekilde tarihlendirilebilecek. CBT 1151/ 4 10 Nisan 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle