Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Toplum yönetimi, bir insanın yapacağı işler arasında en zorlarındandır. Engin bir bilgi, keskin bir zekâ, sarsılmaz bir dürüstlük ve yaygın bir saygınlık ister. Kişi Refikinden Sorulur Abbas Güçlü 17 Mart günkü yazısında TÜBİTAK Başkanı Nükhet Yetiş ve Ömer Cebeci’nin ve onların TÜBİTAK’a seçtikleri eski Boğaziçi Üniversitesi rektörü Ayşe Soysal’ın neredeyse sıfır yayın, atıf ve hendeksinde dolandıklarını gösterdi. Bu kimi şaşırtır? Yetiş’le Cebeci’yi, yasayı alenen çiğneyerek oraya kim atadı? Tayyip Erdoğan: Yani tarihimizin işsizlik oranı şampiyonu başbakanı; halkına televizyonlar önünde alenen hakaret eden başbakanı; İngilizce bilmediği halde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kaydında İngilizce bilir yazdıran başbakanı... böyle devam edersem yazıma ayrılan yer biter. AKP iktidarı bir kalitesizlikler iktidarıdır. Bir ülke kendini yönetecek en uygun, en bilgili, en görgülü, en ehil insanları seçmek ister. Tükiye’de bu niçin böyle değildir? Dünyadan bihaber, televizyonda konuştuklarını terbiyeleri bozulmasın diye çocuklardan kaçırdığımız bir kişiyi seçip başımıza koyuyoruz ve sonra onun tüm kurumlarımıza kendi gibilerini atayarak onları perişan etmesine göz yumuyoruz. Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Buyursun Tayyip Bey, TÜBİTAK’a yaptığı atamaları savunsun. Bir tek “Bilimden ilimden anlamazlar ama iyi yöneticidirler” diyebilirdi; Darwin mezarından müdahale ederek ne mal olduklarını tüm milletin gözleri önüne serdi. En saygın bilim kurumumuzu yurtiçinde ve dışında rezil ettiler, dünyanın en önemli bilim kurumlarından kınama aldılar, dünyanın en önemli bilim dergisine bilimsel başarılarıyla değil, yarattıkları skandallarla konu oldular, üstelik bir de yalan söyledikleri iddiaları gazetelere konu oldu. Üstelik istifa ederek TÜBİTAK’ı ve ülkemizi bu ayıptan kurtarmak gibi bir niyetleri de yok. Sevgili vatandaşlarım, artık uyanma zamanı gelmiştir ve korkarım belki de geçmiştir. Demokrasi, ancak ehil insanlar bir ülkeyi yönetirse çalışır. Bilgisi ve görgüsü kıt, ehil olmayan, dürüst olmayan (mesela dil bilmediği tüm milletin ve dünyanın televizyonlarda görüldüğü halde bilirim diye resmi kayıtlara geçiren) insanlara ülkeyi teslim ederseniz bu işin sonu felâkettir. Toplum yönetimi, bir insanın yapacağı işler arasında en zorlarındandır. Engin bir bilgi, keskin bir zekâ, sarsılmaz bir dürüstlük ve yaygın bir saygınlık ister. Bilgisiz, dürüst olmayan ve saygı uyandıramayan insanlara toplumlar teslim edilmemelidir. Edilirse o toplum, dağılır, çözülür ve biter. Demokrasi “kim yönetsin?” rejimi değildir. “Kim yönetmesin?” rejimidir. Çünkü kimin ne olacağını önceden kestirmek zordur. Hele bunu bütün bir halkın kestirmesi daha da zordur. Ama bir yönetici seçildikten kısa bir süre sonra ne mal olduğunu gösterir. İşte o zaman bir sonraki seçimde halk düşünür: “Bu zatın beni bir kez daha yönetmesini istiyor muyum?” Kararını ve oyunu bu düşünceye göre verir ve böylece iktidarları değiştirir veya sürdürür. Bu işi kansız, patırtısız gürültüsüz yapabilen tek rejim demokrasidir. Ama demokrasinin olmazsa olmazı, yönticilerin halk tarafından detaylı bir şekilde eleştirilmesidir. Ben politikadan iğrenen bir insanım. Bu belki doğru bir bakış açısı değil, zira politika her şeyimizi yönetiyor. Ama ne kadar iğrenirsem iğreneyim, demokratik bir toplum içinde yaşıyorsam, kendi bildiğim konularda düşünmek, gözlemek ve çevremi aydınlatmaya çalışmak zorundayım. O nedenle bu yazıları yazıyorum ve o nedenle TÜBİTAK’ta meydana gelen skandalın beni dehşete düşüren, ulusumuzu derinden yaralayan (biz farkında olmasak bile) boyutlarına dikkat çekmeye, mesullerinin makamlarından ya istifa ya da kovulmak yoluyla gitmelerinin şart olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Bu tüm uygar toplumlarda böyle olur. TÜBİTAK’taki Darwin skandalına imza atanlar, hiçbir ülkede bırakın o kurumu yönetmeyi, kapısından içeri sokulmazlar. Abbas Güçlü bunu vurguluyor: Bu bilimden ilimden bihaber insanlar nasıl oldu da en saygın bilim kurumumuzu yönetmek üzere oralara getirildiler, diye soruyor. Bu yazıda onun cevabını vermeye çalıştım. Aslında onları oraya getiren bizim oylarımızdır. Oylarımızı bundan sonra daha sorumluca kullanalım ve cehaleti yönetime getirmeyelim.