05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür Barack Obama ve İslam Barack Obama Amerikan tarihinde devrim olarak kabul edilmesi gereken bir kamu desteğiyle iktidara geldi. Bu daha önceki yazılarımda vurguladığım gibi büyük bir tarihi aşamadır. Dünya insanları Barack Obama gibi iyi yetişmiş bir aydının modası geçmiş devlet politikalarını sürdürmekten başka düşünceler de üreteceğini umut ediyorlar. Kuşkusuz bunlar bir hayal olarak da kalabilir. Doğan Kuban slam dünyası 1.5 milyar insan barındırıyor. Türkiye ve bir bakıma İran dışında, İslam ülkelerinin tümü, II. Dünya Savaşı sonuna kadar sömürge idiler. Bugün Batı’nın petrol ortağı olan küçük despot sömürü idareleri dışında, eski sömürge olan İslam ülkeleri fakir, cahil, demokratik özgürlüğe sahip olmayan ve kadınları ikinci sınıf insan konumunda gelişmemiş toplumlardır. Müslümanların dünyadaki yeri Afrikalıların Amerikan toplumu içindeki yerine benzer. Barack Obama bir eşitlik ve özgürlük düşüncesinin Amerikan toplumuna egemen olduğu yeni bir sosyal aydınlanma döneminin simgesi oldu. Obama kuşkusuz İslam ülkelerinin dünya toplumları içinde, Afrika ile birlikte, bir sefalet kategorisi oluşturduğu ve Bush döneminde Amerikan hükümetinin Türkiye’yi de bu geri kalmış İslam dünyasına sokmaya çalıştığını herkesten iyi biliyor olmalıdır. Onun için O b a m a Müslüman toplumlar ça da uygarl a davet edebilecek ilk Amerikan ba kan olma potansiyeli ta yor. Bunu gerçekleştirebilmek için Amerikan dış politikasının yakın zamana kadar sürdürdüğü, modası geçmiş bir sömürge Müslümanlığı doktrini olan ‘Clash of Civilization’ kavramının egemenliğini ortadan kaldırması gerekir. İslam dışında Batı kültürü dışında hiçbir kültür alanını, Çin, Japonya, Kore, Hindistan bu kavram içermiyor. İ Çağdaş uygarlığı betimleyen olgular son iki yüz yılda Batı’da gelişti. Fakat bu uygarlığın sadece Batı’ya ait olduğu anlamına gelmiyor. Uygarlık bütün kültürlerin en incelmiş entelektüel katlarında insan aklının her iklimde ortak olarak ürettiği bir düşünceler ve duyarlıklar ürünüdür. Onu paylaşabilen bütün insanlara aittir. Müslüman toplumların bütün çağdaş yaşam araçlarını kullandıkları halde, sözde kültürel nedenlerle özgürlüğe sırt çevirmeleri akılsız bir sömürgeleşme pratiğidir. Gelişmiş ülkeler bu eğilimleri bilinçli olarak teşvik ediyor, hatta mezhep ve azınlık kavgalarını da kışkırtıyorlar. Çünkü, yaşamın fiziksel olarak zorlaştığı bir dünyada en ucuz global enerji kaynağı 1.5 milyar sömürülecek Müslümandır. İslam dünyasında, fakir ve cahil kütleleri sömürme aracı olarak, cahil kütlelerin inançları kullanılıyor. Kendi ülkelerinin fakir insanlarını sömürenler ‘Dini sömürü’ ithamını ‘din’e indirgeyerek ‘geri kalmanın nedeni dindir’ yalanına çeviriyorlar. Avrupa’nın, Amerika’nın zengin ve laik toplumlarında kiliseye, kişi ve kilise ilişkisine, kişisel inanca dokunulmadı. Politik sömürü aracı olarak kullanıldığı zaman din insanları ne daha bilge yapıyor, ne sefaletten kurtarıyor ne de daha mutlu ediyor. Çünkü mutlu olmak için önce karnın doyması ve özgürlük gerekiyor. ni ve insancıl bir imge ile değiştirebilir. Bunun AfrikalıAmerikalı bir lider zamanında olması, sadece kendi tarihi içinde değil, etnik ve dini kavgalar ve sömürgecilik tarihi içinde yeni bir dünyanın müjdesi olabilir. Dünyanın fakir insanları ‘Clash of Civilization’, kavga, çatışma, ölüm ve sömürü istemiyorlar. Kimse Amerika’ya demokrasi şampiyonu olarak bakmıyor. Amerika geri kalmış ülkelerin liderlerine de zorbalık örneği olmamalıdır. Onun için Obama okyanusların şarkısını söylesin isteriz. Bir devrimci olmayabilir, ama çağrısı, pratikle de desteklenirse, dünya halklarını etkileyecektir. Bu çağrı bir barış formülüdür : ‘Tek bir uygarlık, tek bir çağdaşlık ve sömürü ile savaş.’ Ne zengin ülkeler fakir ülkeleri sağacak, ne de ülkeler içinde varlıklılar varlıksızları sağacak. Gerçekleşmesi zor ama, söylenmesi bile gönül açıcı. Kaldı ki bunun bir ideoloji olarak görülmesi de gerekmez. ONE WORLD İkinci Dünya Savaşı içinde, 1943’ te Wendel Wilkie’nin ‘One World’ (Tek Dünya) adlı kitabı yayımlanmıştı. Türkçeye de çevrilmişti. Milyonlarca satan bu kitap Çin’e kadar uzanan bir gezinin kitabıydı. Fakat ‘Tek Bir Dünya’ konusunu işliyordu. O zamanın insanları savaş ve ölümden o denli bezmişlerdi ki, altmış yıl önce, savaşa girmemiş bir ülkede yaşadığım halde ben de tek bir dünya hayaliyle heyecanlanmıştım. Barış toplumların ulaşabileceği en büyük mutluluk kaynağıdır. Türkiye, ‘Yurtta sulh, dünyada sulh’ diyen bir ulusal lider sayesinde, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra savaş görmedi. Fakat gericilik hastalığına yakalandı. Dünya halkları silahlandırılmış devletler ve silahlı çetelerin baskısı altında bir ekonomik bunalım geçiriyor. İklimsel değişiklik, çölleşme, susuzluk, enerji bunalımı perspektifleri arasında politik yalanlarla aldatılıyor. Bir tarafta adam başına yıllık geliri 3540 000 dolar olan toplumlar, öte yanda 1 000 dolar olan toplumlar uygar ya da insancıl bir geçmişin referansları değil. “Sömürüsüz tek bir dünya, tek bir uygarlık” (One world, one civilization, without exploitation) bir Amerikan başkanı için gururla taşınacak bir vizyondur. Böyle tek bir dünyada ‘benim kimliğim ne olacak? Aidiyetim ne olacak’ diye soranlar çıkacaktır. Oysa farklılıklar dillerde, duyarlılıklarda, inançlarda sürüp gidiyor. Bundan sonra kimlik ortak yaşama getirilecek yaratıcı katkılarda olacak. Tarihte öğrenilecek ve övünülecek çok şey olabilir. Fakat bunların çoğunun geçersiz uydurmalara ve şovenizme dayandığını herkes biliyor. Geçmiş kavgaların ürettiği önyargılar da yok edilmeli. Geçenlerde Spiegel ‘Dünya Lideri Obama’ diye bir kapakla çıkmıştı. Oysa hiçbir toplum dünya lideri falan istemiyor. Fakat ‘Sömürüsüz Tek bir Dünya’ için çaba sarf etmek, küreselleşmiş sömürü dünyası için çığırtkanlıktan bin kat daha onurlu ve insancıldır. OBAMA VE TAR H FIRSAT ORTAK DE ERL DÜNYA CBT 1149/2 27 Mart 2009 Bugün hemen bütün değerlerin paylaşıldığı bir dünyada devlet sistemleri, eğitim örgütlenmesi ve ölçütleri, teknoloji, sağlık ölçütleri, musiki, yazın, spor, ulaşım araçları ve örgütlenmesi, iletişim, internet, uluslararası ticaret, Birleşmiş Milletler, NATO, İngilizcenin bütün dünyada Lingua Franca olarak kullanılışı yeteri kadar homojen, diğer adıyla küreselleşmiş bir dünya düzeninin tanıklarıdır. Silah sanayisi de bu küreselleşmenin çirkin, fakat karakteristik görüntüsüdür. Bu yıl Fransa’da küçük bir kitap yayımlandı. Adı ‘Intraitable Beauté du Monde’. (Dünyanın Hakkından Gelinemez Güzelliği) yazarlar E. Glissan, P. Chamoiseau. Kitabı Barack Obama’nın bir yarı kara olarak ABD başkanı seçilmesini devrimsel bir tarihi olgu olarak kutlamak ve ABD’nin dünya ile ilişkilerini değiştirme gereğini dile getirmek için yazmışlar. Çünkü diyorlar, bu olgu ‘Yüzyılların söylentisidir. Ve uçsuz bucaksız okyanusların şarkısıdır.’ Amerikan seçimlerindeki sosyal uyanışın dünyaya ve özellikle İslam ülkelerine yansıması dünyaya güleryüzlü bir gelecek vaat eder, dünyayı battığı kapitalist bataktan da, bir ölçüde kurtarabilir. Bu aydınlanmaya yardım ederse Amerika kendi demokratik devrimini ilk yapan toplum olmaktan dünya demokratik devrimini yapan toplum basamağına yükselebilir. Hatta yaygın Amerikan karşıTayfun Akgül tı söylemden kurtulabilir. Akıllı ve mutlu bir aile Amerika’nın başına geldiği için, ya da kimileri böyle düşündükleri için, Amerika’nın dış politikası ve kapitalist strüktürü bugünden yarına değişmez. Ne neoliberaller direnmekten ne de sömürüyle sultanlar gibi yaşayan sınıflar konumlarından vazgeçerler. Fakat bir ABD başkanının eşitlikçi, duyarlı tutumu dünya milyarlarının algılayabileceği bir olgudur. Bir iksir değildir, ama muhteşem bir olasılıktır. Amerika savaş horozu ve dünya jandarması imgesi kapitalizm ve savaşla ele geçiremediği evrensel konumunu ye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle