01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] ‘Yenilikçilik’ kadar önemli bir yetenek düzeyi daha var: ‘Yaratıcılık’... Bu konuyu bizlere yeniden hatırlatan Müfit Akyos’un mektubu oldu. Bölüşüm ne durumda? Bu yazının tezi, 1990’lı ve özellikle de 2000’li yıllarda bölüşümün daha da bozulduğudur. Ekonomide esas olan üretimdir. Ancak bölüşüm adil olmazsa üretimin artması toplum açısından fazla anlamlı olmaz. Dr. Halit Suiçmez, iktisatçıuzman, [email protected] Porter Söyleyince... O. Bursalı’nın ‘Bilgi Toplumu Sınıfı’ adlı kitabıyla ilgili olarak yazdıklarım üzerine gönderdiği mektubunda Müfit Akyos, ‘Yenilikçilik’ ya da ‘bilgiyi ekonomik faydaya dönüştürebilme’ yeteneği kadar ‘yaratıcılık’ yeteneğinin de ekonomik faaliyetler açısından belirleyici olduğuna işaret ediyor. Bu bağlamda, yaratıcı beyin gücünün özellikle bölgesel ve kentsel kalkınmada çok önemli bir rolü olduğunu da belirterek, Bursalı’nın bilgi toplumu sınıfı olarak nitelediği sınıfın daha geniş kesimleri kapsaması gerektiği söylenebilir, diyor. Akyos bu konuda, ‘Yaratıcı Sınıfın Yükselişi (The Rise of the Creative Class)’ kitabının yazarı, iktisatçı ve toplumbilimci Dr. Richard Florida’nın “yaratıcı sınıf’ tanımı ve aynı yazarın ‘Kentler ve Yaratıcı Sınıf (Cities and the Creative Class)’ başlıklı makalesindeki açıklamaları üzerinde duruyor ve şunları söylüyor: “Florida’ya göre, yaratıcı sınıfın ayırt edici karakteristiği üyelerinin, ‘anlamlı yeni biçimler yaratan işlerde yer almalarıdır’. [Florida,] yaratıcı sınıf içinde ‘süperyaratıcı çekirdek’ olarak tanımladığı kesimde, ‘bilim adamları, mühendisler, üniversite öğretim üyeleri, romancılar ve şairler, sanatçılar, oyuncular, tasarımcılar ve mimarlara olduğu kadar modern toplumun düşünce önderleri olan yazarlar, editörler, kültür adamları, düşünce kuruluşlarının araştırmacıları, analizcileri ve diğer fikir oluşturuculara da’ yer vermektedir. ...‘Bu çekirdek grubun ötesinde, yaratıcı sınıf, ileri teknoloji sektörlerinde bilgi tabanlı işlerde ve finansman hizmetlerinde çalışanları, hukukçuları, sağlıkçıları ve iş yöneticilerini de kapsar.” Hemen belirteyim; Bursalı da ‘bilgi toplumu sınıfı’nı benim yansıtabildiğimden daha geniş tutuyor ve ‘yaratıcı etkinlikleri’ de ‘bilgi toplumu sınıfı’nı oluşturan kesimlerin uğraş alanları içinde görüyor. Şu satırlar onun kitabından: “...insan etkinliklerinin daha pek çok alanında, Bilgi Toplumu’na katkısı belki doğrudan ölçülemeyen yaratıcı etkinliklerin [altı tarafımdan çizildi] hepsi, çok önemli toplumsal değer taşır. Bu açıdan, sanat, felsefe, düşünce üreticileri, sosyal bilimciler, bence en üst kesimde nitelikli beyin gücünün bileşenleridir. ...Katılımcı demokrasi isteyenler; kamu yararını, sağlığını ve çıkarını ön planda tutanlar ve bu alanda fikir üretenler... Bütün bu kesimlerin ve insanların, Bilgi Toplumu’na değer katkılarının en üst düzeyde değerlendirilmesi gerekir.” (s. 9293) Gerek Akyos’un sözünü ettiği Florida’nın gerekse Bursalı’nın saydıkları bu toplumsal katman ya da kesimler toplumsal bir ‘sınıf’ olarak nitelenebilir mi; buna ne ad verilebilir, daha önce de bir nebze söylemiştim, bilemem. Ama hepimiz biliyoruz ki, ‘yenilikçilik’ ve ‘yaratıcılık’ sözcükleriyle anlatılmak istenen yetenek düzeylerinde bulunan insanlar, bugün gezegenimize egemen bulunan iktisadî sistemin çarklarının dönmesinde kritik bir role sahipler. Sistemin sürdürülebilirliği de onlara bağlı... Unutmayalım, her iki yeteneğin de ana kaynağı bilgidir. Şunu da ekleyelim; var olanın yerine önerilebilecek herhangi bir iktisadi sistemi de onlarsız sürdürebilmek pek fazla mümkünmüş gibi gözükmemektedir. Çünkü bugün gezegenimiz üzerinde daha iyi bir yaşamın özlemini duyan neredeyse milyarlarca insan var. Alternatif sistemler makul bir süre içinde bu özlemlere yanıt verebilmek durumunda. Kapitalist sistemin körüklediği aşırı tüketim eğilimleri önlenebilse bile, yine de bu özlemlere yanıt verebilmek, dünya üstündeki toplam tüketimi, dolayısıyla da toplam üretimi arttırabilmeye bağlı. Ve bunu, zaten yeterince zorlanan gezegenimizi tümüyle yok etmeden halletmek zorunluluğu var. Tek çare yaratıcı, yenilikçi çözümler bulabilmekte... Sözün kısası, yenilikçilik, yaratıcılık ve her şeyin başı olan bilginin üretimi bütün sistemler için olmazsa olmaz koşul. Şimdi siz diyeceksiniz ki, bunu anladık da, sen lafı Akyos ve Bursalı’nın üzerinden dolandırarak bu sonucu çıkardın; o zaman bu yazının başlığında Porter’ın işi ne? Yanıtımı Porter söyleyince (2)’de bulacaksınız. B ölüşümün temel göstergeleri emek verimliliği ve reel ücretlerdir. Tablo 1’de izlendiği gibi;500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda 1992 yılında 30.022 TL olan işgücü verimliliği, 2007 yılında 59.643 TL olmuştur. Reel ücretler ise 1992’de 33. 748, 2007’de 32.287 TL’dir. (Kaynak: İSO, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu, 2008, sf: 164) Tablo 1. 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda verimlilik ve ücret, TL Yıl işgücü verimliliği reel ücret 1992 30.022 33.748 2007 59.643 32.287 Tablo 3. İmalat Sanayinde Üretim, İstihdam, Verimlilik Yıl Ve Dönem Üretim İstihdam 2005=100 2006 107,7 102,2 2007 114,8 105,3 2008 112,7 105,9 2006 I 95,7 100,2 II 111,7 101,9 III 109,4 103,2 IV 113,9 103,6 2007 I 106,8 104,6 II 117,3 106,2 III 115,1 107,4 IV 120,2 106,9 2008 I 113,8 106,7 II 121,7 107,9 III 112,4 106,2 IV 103,0 102,8 2009 I 85,9 95,4 II 101,2 94,5 Verimlilik 105,4 108,0 106,4 95,5 109,6 106,0 109,9 102,1 110,5 107,2 112,4 106,7 112,8 105,8 100,2 90,0 107,1 Kaynak: İSO, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu,2008, sf:164 Görüldüğü gibi, son on beş yılda verimlilik yaklaşık iki kat artış göstermiş, reel ücretler ise yerinde saymıştır. Tablo 2’de ise imalat sanayide 19972006 dönemindeki üretim, istihdam, verimlilik ve reel ücret değişimlerini izlemekteyiz. 2006’ ya gelindiğinde 1997’de 100 olan üretim indeks rakamı yaklaşık 137’ye yükselmiştir. Verimlilik ise 162’ye çıkmıştır. İstihdam 84’e, reel ücret ise 93’e inmiştir. Üretim ve verimlilik artarken, çalışan sayısı ve ücretler azalmıştır. Bir ekonominin başlıca görevi insanlara iş ve aş sağlamaktır. Üretimi ve verimliliği arttırmak elbette önceliklidir, ancak en önemli ekonomik sorun işsizlik olunca temel görev istihdamı arttırmak, işsizliği azalt Kaynak:TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri, Üretim ve İstihdam Haber Bültenleri, 2009 yor. Her üç göstergedeki dramatik düşüşlerin 2008 üç ve son çeyrek dönem ile 2009’un ilk üç ayında yaşandığı Tablo 3’den gözleniyor. 2009 ikinci çeyrekte üretim ve verimlilikte pozitif gelişme izlenirken, istihdamın düşmeye devam etmesi işsizliğin kronikleştiğini açıkça göstermekte. Sonuç: Yeni büyüme stratejisinin istihdam ve adil bölüşüm odaklı olmasında büyük yarar varTablo 2. İmalat Sanayinde Üretim, İstihdam ve dır. İstihdam odaklı Verimlilik Değişimleri (1997=100) olmak; çalışanların sayısının, haklarının, 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Üretim 102.1 92.4 102.6 112.1 123.7 129.6 136.8 pozisyonlarının öncelikle korunması, gideİstihdam 89.1 81.7 82.2 83.7 85.4 84.8 84.2 Emek Verimliliği 114.6 113.1 124.8 133.9 144.9 152.9 162.5 rek geliştirilmesi ve işsizliği azaltma yönünReel Saat Ücreti111.3 95.9 90.0 88.3 90.5 92.2 93.1 de yaygın ve yoğun Kaynak: TCMB, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 14.05.2007. önlemlerin alınması mak ve toplumun satın alma gücünü ve yaşam seviyedemektir. sini yükseltmektir. Bölüşümdeki adalet ise, toplumun geniş kesimleriYanda izleyeceğiniz Tablo 3'te, 20062009 dönenin satın alma gücü yönünden desteklenmesi, vergimindeki reel sektör değişimleri var. 2005’teki üretim lendirmede orantının korunması, rantiye iş ve işlemseviyesinin 2009’da aynı kaldığı, istihdamın gerilediği, lere set çekilmesi anlamına da gelmektedir. verimlilikte de önemli bir gelişmenin olmadığı izleni Romatoloji Kongresi’nde “Osteoporoz alarmı” Romatoloji Araştırma ve Eğitim Derneği (RAED) tarafından düzenlenen “10. Ulusal Romatoloji Kongresi”, 30 Ekim – 3 Kasım 2009 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Yaklaşık 600 katılımcının takip ettiği kongrede 7 yabancı konuşmacı da vardı. Kongre kapsamında yapılan basın toplantısında gündemin ana konularından domuz giribi aşısı tartışmalarının yanı sıra osteoporoz, ankilozan spondilit , behçet hastalığı gibi romatizmal hastalıklara da değinildi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İhsan Ertenli, romatizmal hastalıkları olan ve tedavi için bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanan hastaların domuz gribi aşısı olmalarını önerdi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Kiraz, ''Hamileyken annenin yeteri kadar kalsiyum ve D vitamini almadığı durumlarda, çocuğun kemik gelişiminde gerilik oluyor. Geriden başladığı kemik gelişimi yaşamı boyunca sorun çıkarıyor'' dedi. Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun, aslında daha çok ''menopoz sonrası kadınların hastalığı'' olduğunu belirtti.. CBT 1181/ 6 6 Kasım 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle