Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Matematikçilere Nobel Ödülü yok, çünkü... 23 ve 30 Ekim 2009 tarihli Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergilerinde sayın Prof. Dr. Erol Balkanay, “Matematikte Nobel Ödülü Neden Yok?” sorusuna yanıt arıyor. Bu güzel yazıların tamamlayıcısı olacağını düşündüğüm Hans Bethe deneyimini aktarmak istiyorum. Prof. Dr. Renan Pekünlü, (Ege Üniversitesi) Y ıldızların atom çekirdek tepkimeleri yoluyla (CN– karbon azot çevrimi) erke (enerji) üretim sorununu çözen Hans Bethe, 2005 yılı Mart ayının 6. günü yaşamını yitirdi. Yaptığı çalışmalar kendisine Nobel Ödülü kazandırdı. Hans Bethe 11 Ekim 1967’de sabah saat 06.00’da, normal kalkış saatinden 1.5 saat önce bir telefon sesiyle uyanır. Arayan İsveçli bir gazetecidir; 1967 yılının Fizik dalında Nobel Ödülü kazandığını duyurur. Ödül, yıldızların erke üretim süreci bulgusunu yaptığı için verilir. O gün telefon trafiği oldukça yoğun geçer. Tebrikler... gazetecilerin görüşme istekleri... o sırada kendisini ziyaret etmekte olan kardeşinin, arka arkaya hükümet yetkililerinden gelen telefonlar üzerine III. Dünya Savaşı’nın başladığını zannetmesiyle yaşadığı panik!...vb. MUTLU İKİ AY İzleyen iki ay, Bethe’nin yaşamındaki en mutlu aylardır. Birçok tebrik mektubu ve telgrafı alır. Bu arada soyadının Bethe olduğunu söyleyen ve kendisiyle akraba olduklarını savunan kişiler de ortaya çıkar! Bunlardan bazıları ödül parasını nasıl paylaşacaklarının planını bile yapmıştır! İsveç’e yolculuk planları arasında, Bethe, o güne dek hiç yapmadığı şeyi yapar: Karısıyla birlikte çarşıya çıkıp giysi alır! Bethe’yi teleşlandıran bir başka konu da astrofizikteki gelişmeleri yakalama isteğidir. Çünkü, 1938’ deki bulgudan sonra geçen 30 yıl boyunca konuyu bırakmış, başka alanlara ilgi duymuştur. Ödül alan kişinin, ödül töreninde konuya ilişkin bir konuşma yapması gelenektir. Yolculuk hazırlıklarının yanı sıra, yıldız erke üretimi konusunda çalışmaya başlar ve kendisini sınava hazırlanan bir öğrenci gibi duyumsar. Ödül töreninden önce Nobel Vakfı’nda verilen yemekte, kendisiyle ilgilenmekten sorumlu olan Rydberg isimli kişiyle birlikte oturur. Rydberg’in anlattıkları arasında kendisine en ilginç gelen şey, astrofizik dalında Nobel Ödülü alan ilk kişinin kendisi olduğudur. Çünkü, söylentiye göre, Nobel’in karısı Nobel’i o dönemin en ünlü matematikçisi ve gökbilimcisiyle aldatmıştır! Bu nedenle ödül, pratik uygulaması olan çalışmalara verilmelidir; saf (pure) matematik ve saf gökbilim çalışmaları Nobel Ödülü’ne aday gösterilmemelidir. Çünkü Nobel, karısını aldatan adamın, ödülü kazanabilecek ilk kişi olmasından korkar! Bu koşula ek olarak Nobel, ödül alacak çalışmanın uygulama alanının silahlanmayla ilgili olmamasını istemiştir. Barışçıl amaçlı füzyon erkesi bir ümit ışığı olmadıkça, yıldız erke üretiminin ödüllendirilmemesi gerektiğini söyleyen Bethe, bu tür erkenin hâlâ uzaktaki bir ümit ışığı olduğunu savunur. ğı iner, kralın elinden ödülünü alır ve tekrar sahneye çıkarak yerine oturur. Hans Bethe bu son aşamayı, yolculuğunun en zor kısmı olarak anlatır. Ödül sahiplerinin, birisi İsveç Kraliyet Akademisi, diğeri de bir veya daha fazla üniversitede olmak üzere, onlara ödül kazandıran konuda en az iki konuşma yapması beklenir. Bethe, son 30 yıldır astrofizikle ilgilenmediği için yapacağı konuşmanın içeriğine ilişkin şöyle bir karar alır: “Yıldızlardaki erke üretiminin anlaşılmasından sonra gerçekleşen gelişmelerden söz edersem konuşmam ilginç olabilir. Çünkü CN çevrimi artık lise fiziğine girmiş bulunuyor!” TÜRKİYE’DE AYAĞINI BURKTU Bethe 1 Nisan 1978’de Türkiye üzerinden Copenhagen’a ulaşır. O sıralarda “pion”lar üzerine çalışmaktadır ve çalışma sonucu doyurucu değildir. Türkiye ziyareti sırasında karısı Rose ile birlikte Pion Dağı’na (Selçuk yakınlarındaki Panayır Dağı) tırmanırken Bethe’nin ayak bileği burkulur. Gerry Brown, Bethe ve Rose’u Copenhagen Havalimanında karşılar. Burkulma olayını öğrendikten sonra Brown Bethe’ye, “Bu burkulma, pionlar üzerine çalışmaktan vazgeçip yeni bir konuya girmen için tanrılardan bir mesajdır” yorumunu yapar. “Çalışma yaşamımın üçte birini astrofizik sorunlarına çözüm bulmakla geçirdim. Evrenin ender gözlenen ve hiç gözlenemeyen kısımlarını anlama ve açıklama çabası çok keyif vericiydi. Dostlarıma, çalışma arkadaşlarıma, görüşlerini, sonuçları, esin kaynaklarını ve ussal çabalarını benimle paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum. Özellikle de Gerry Brown’a teşekkür ediyorum. O olmasaydı ömrümün son çeyrek yüzyılında bilimsel yolculuklara çıkmayı ve onları sürdürmeyi gerçekleştiremezdim”. Evet, Bethe bu makalesini yazmasaydı “Matematikçilere Nobel Ödülü niçin verilmiyor?” sorusu yanıtsız kalabilirdi! Kaynak: Hans A. Bethe, “My Life in Astrophysics”, Annual Review Astronomy and Astrophysics, 2003, 41:114. ÖDÜL TÖRENİ Nobel Ödülü daima 10 Aralık gecesi verilir. Bu tarihlerde Stockholm’de Güneş ufkun üzerinde fazla yükselmez; öğleden sonra 14.30 – 15.00 sularında da batar! Saat 16.00’da Bethe ve ona eşlik edenler Devlet Tiyatrosu’na alınır. 1000’den fazla kişiyi alabilen salonun üç tane de balkonu vardır. Ödül alanlar ve sunucuları sahnede kendilerine ayrılan sandalyelerde oturur. Bütün gözler ve TV kameraları onlara yönelmiştir. Kraliyet ailesinin üyeleri ve ödül sahiplerinin yakınları en ön sırada oturur. Trampetlerin gürültüsüyle herkes ayağa kalkar, çünkü İsveç kralı salona girmektedir. Ödül alanlar, İsveç diliyle yapılan kısa bir tanıtım konuşmasından sonra sahneden aşaötesinden gelen yüksek erkeli kozmik parçacıklar (elektron, proton, vb.) Yer’e ulaşır ve Yer atmosferindeki atom çekirdekleriyle sürekli çarpışırlar. Bu çarpışmalar sonucunda ikincil parçacık sağanağı üretilir. İkincil parçacıklar radyoaktif bozunmaya uğrar veya çarpışmalarını yineleyerek daha fazla temel parçacık üretilmesine neden olurlar. Bir kozmik ışın argon–40 atomuyla çarpışırsa klorin–36 radyoaktif izotopu oluşturur ve bu izotop yağmurla birlikte Yer’e iner. Bitkiler bu suyu emer, çöl fareleri bitkileri yer ve klorin–36 hayvanın idrarına geçer. İdrar birkaç gün ile birkaç ay arasında kristalleşir, katı duruma geçer ve çöl koşullarında onbinlerce yıl korunur. Eski çöl farelerinin idrar örneklerinde bulunan klorin–36, fare yaşamdayken Yer’i bombardımana tutan kozmik ışınların yeğinliğine ilişkin bilgi sunar. Yaygın olarak kullanılan radyoizotop Kozmik Işınlar, Manyetik Alan ve Neotoma Cinerea Çeviren: Prof. Dr. Rennan Pekünlü (Ege Üniversitesi) Kuzey Amerika’nın ağaçlık bölgelerinde ve çöllerde yaşayan püskül kuyruklu fareler, Neotoma Cinerea, kendi dışkıları da içerilmek üzere besin artıklarını belli bir bölgeye, “kiler”lerine, toplama eğilimindedir. Geçmişte, Nevada eyaletindeki çöllerde yaşamış olan bu farelerin “kiler”lerinde bulunan kristalleşmiş idrarlarını inceleyen biliminsanları, Yer’i bombardıman altında tutan kozmik ışınların yüzyıllar boyunca nasıl değiştiğini saptıyorlar. Besin artıkları üzerine bırakılan dışkılar ve idrarlar güneşte “pişerek” kaya gibi sert bir duruma geçer ve onbinlerce yıl korunur. Samanyolu gökadasının uzak köşelerinden ve belki de yöntemleriyle farenin yaşadığı çağ saptanabilir. Çalışmalarının sonuçlarını 1992 Nisan ayında American Chemical Society toplantısında sunan Sharma, 20.000 yıl önceki kozmik ışın yeğinliğinin bugünkünden % 40 daha fazla olduğunu belirtmiştir. Öyle görünüyor ki, Yer’deki yaşamı kozmik ışınların öldürücü etkisinden koruyan Yer manyetik alanı 20.000 yıl önce daha zayıftı, bu nedenle daha fazla yüksek erkeli kozmik ışın parçaçığının Yer atmosferine girmesine izin veriyordu. Bu sonuç, daha önceki tarihlerde mercan kayaları üzerine yapılan bir çalışmanın sonucunu destekler yöndedir. Mercan kayalarındaki karbon14 izotopu son 20.000 yılda % 50 azalmıştır. Bu sonuç da, fare idrar çalışmalarından çıkan sonuç gibi, Yer manyetik alanının uzak geçmişte daha zayıf olduğuna işaret ediyor. Bu bulgulara ek olarak, paleobotanikçiler de, eski “kiler”lerdeki bulgulardan yola çıkarak, günümüzün devasa çorak bölgelerinin botanik tarihine ilişkin bilgi sahibi oluyorlar. Kaynaklar: Sky&Telescope, kasım 1992, s. 491; www.mnh.si.edu/mna/imageinfo.cfm?speciesid=212 CBT 1181 / 12 6 Kasım 2009