Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kültür Yeni Sömürgecilerin Paralı Tarihçi Askerleri EricJan Zürcher diye bir profesörün söylediklerini Nilgün Cerrahoğlu’ndan okudum. Anladığım kadar bu modern haçlı şövalye (AKP madalyalı imiş) şöyle diyormuş: “Atatürk mirasına sahip çıkan Kemalistler İslami köktencilerden farklı değildir.” Anlaşılan bu adam ikinci cumhuriyetçilerin Avrupa çevirmeni olarak çalışan biri. Çünkü daha başından kendini ele veriyor. Muzla hurmayı birbirine karıştıran biri. Doğan Kuban Türkiye taklitçi elit dolu. Bu doğru. Fakat bu taklitçilerin en koyuları konferans verdiği Bilgi Üniversitesi’nde, umarım, değildir. Kaldı ki Türklerin 8. yüzyıldan bu yana taklit etmek zorunda olan bir göçer kültüründen geldiklerini bilmiyor ve içeriğini anlamıyorsa Türk tarihi de bilmiyor demektir. Atatürk muasır Batı medeniyeti derken zaten korkusuzca parmağını Batıya uzatıyordu. İlk cumhuriyetin medeni yasası, üniversitesi, operası, tiyatrosu, orkestrası Batıyı göstererek yapılmadı mı? Avrupa Goethe’ye gelene kadar nasıl İtalya’ya dönükse, Türkiye de kararlı ve kesin Avrupa’ya dönüktü. Şimdi de kesin ve kararlı bir Amerikan markacısı. Türk aydınları arasında Amerikan taklitçilerini nereye koyuyor acaba Bay Zürihli? Amsterdam’da Sosyal Tarih Enstitüsü’nde Türkolog, Türkolojinin cumhuriyetle başladığını da belki anımsar. Ben sadece cumhuriyeti eleştiren Türkologdan çok şüpheleniyorum. Hele alternatif modernitelerden bahseden bir Avrupalı adam çıkarsa, sizi kendi uygarlığına istemeyen (Merkel ya da Sarkozy gibi) biri olabilir. O adama sorunuz, şu alternatif çağdaş uygarlıkların birini tanımlasın. Sayın Cerrahoğlu modern Türkiye hakkında yazan Avrupalı ve Amerikalı yazarları okurken üç dönemi ayırmalı. Birinci dönem Osmanlı dönemi ve Atatürk 1950’ye kadar uzanan dönemdir. İkinci dönem 19501980 arası. Üçüncü dönem de 1980’den sonrasıdır. 1980’den sonra yazan Avrupalı İslamGeç Osmanlı bağlamında işe başlamıyor da, sadece cumhuriyet ve Atatürk eleştirisi yapıyorsa, büyük bir olasılıkla paralı çevirmendir. Cerrahoğlu bunları okumasa da olur. Bugün AKP’yi övüp gerisini kötüleyen her Avrupalı paralı askerdir. Cumhuriyet tarihinin geçmişle sürekliliğini düşünmeyen herkes bir budaladır. Osmanlı Batılılaşması denilen tarihi süreci unutarak sadece cumhuriyetin yenileşmesinden söz etmek bilgisizliktir. Cumhuriyet aydını Osmanlı aydınının reforme olanıdır. Hıristiyanlık Katolikle Protestan arasında ne kadar farklıysa çağdaşlık da Osmanlı ile Cumhuriyet arasında o kadar farklıdır. Atatürk bir Osmanlı generali ve bir Cumhuriyet kurucusudur. Anadolu halkı Cumhuriyete Osmanlı köylüsü olarak başladı. Kurtuluş Savaşı’nda esir olan herkes bugünün Türk toplumunun bir parçasıdır. Cumhuriyet elit’i eğer Osmanlı dönemi aydınından tümüyle farklı başka bir kimlikle sunuluyorsa bu bir sömürge politikasının göstergesidir. Ve dikkat edilirse bu tür adamların hepsi 1980’den sonra ortaya çıktılar. Bunlara Avrupa şovenist ve sömürge ajanları olarak şüpheyle yaklaşmak bence yanlış olmaz. Bizim aydınların da Amerikalı ya da Avrupalı olduğu için kaynak sanılan yazarları ince eleyip sık dokuması gereklidir. A tatürk’le Türk halkı Avrupa’ya benzemek istiyor. (AB’ye de girmeye çalışıyor) Dinciler de 6. yüzyıl Asrı Saadeti’ne ulaşmak istiyorlar. Yani Kemalistler 20. yüzyıl Avrupa’sını hedeflemiş (AKP de dahil). Diğerleri de 6. yüzyıl Arap çöllerini hedeflemiş. Bunları birbirleriyle karşılaştırmaya kalkan bir adam ciddi olmadığı gibi tarihçi de olamaz. Bu paralı asker tarihçi bugün Türkiye’de öğrenci nüfusunun Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün nüfusu kadar olduğunu ya bilmez, ya da bilirse de söylemez. Cumhuriyet kurulduğu zaman nüfusun %90’ının köyde oturduğunu ve hiç okuma yazma bilmediğini de ya bilmez ya da söylemez. Çünkü bunun sonuçları onun aptal yorumlarını desteklemez. Böyle herifi naşeriflerin sömürge ajanı olduklarını bilmeyenler öğrenmelidir. Bilinçli ya da cahil çevirmen olmaları Türkiye ile ilişkilerinin doğasını değiştirmez. Türkiye’de bu doğrultuda boru öttürenler hain değiller. Bu kadar çok hain hiçbir ülke yetiştiremez. Burada sadece 19. yüzyıldan bu yana süren bir cehalet, aymazlık ve kopyacılık geleneği var. Kanımca bu da bir tür Batılılık sendromudur. Bunlar herhalde özel bir cahil türü olacak. Çünkü Batı’nın hâlâ sömürge politikası güttüğünü anlamıyorlar. Birleşmiş Milletleri, 20. yüzyılın ve bugünün savaşlarının amacını anlamıyorlar. Ben bu vatandaşlara saf demeyi yeğliyorum. Bu biraz da üleşilenden pay almak ve kendi gibi düşünenler arasında bir yer tutmak gibi kaygılara da dayanabilir. Ama Bay Zürcher gibi tarihçi sadece paralı askerdir. Bunu görmek için söylediklerine kısa bir bakış yeterli. lık değilse iğrenç bir aşağılayıcı görüştür. Çünkü Türkiye’de modernleşme Hint’in, Çin’in, Sovyet Rusya’nın yenileşme, Batılılaşma çabalarıyla eşzamanlı bir gelişmedir. Bu konuda Zürcher denilen paralı askerin yazdığı hezeyanları Niyazi Berkes’in ‘Türkiye’de Çağdaşlaşma’ (1978) adlı kitabı ile karşılaştırmak aydınlanmak için yeterlidir. Bay Zürcher görünüşte çağdaş Avrupalıların Hintlilerin, Çinlilerin, belki de Müslümanların tarihini değerlendirerek yeni bir uygarlık tanımı yapmalarını istiyor. Atatürk bundan yüz yıl önce bu geri kafalı İsviçre paralı askerden daha ileriydi. Bu adam farklı modernlikler taslarken, ondan bir yüz yıl önce Japonlar bilimteknoloji ve sanayiye dayalı tek bir uygarlık olduğunun farkındaydılar. Mao komünizmi Çin’e uydurmaya çalıştı ama Marx’dan vazgeçmeden. Zürcher kötü bir Türk düşmanı. Bizim Avrupa ile aşık atmamamızı istiyor. Bizi Avrupa dışı bir torbaya doldurmak isteyenlerden. Bence bu adamı bir dinci Anadolu üniversitesine bile hoca yapamazsınız. Çünkü bir ‘subversion’ ajanına benziyor. Bugün ‘La Turquie Kemaliste’ adlı dergiden Türkiye elit’ini tanımlamak Hacivat Karagöz’le Türk kültürünü tanımı yapmak gibidir. Bilgi Üniversitesi bu adamları seçerken kendi politik kimliğini tanımladığının farkında mı acaba? TAKLİTÇİ ELİT DOLU Kemalist modernite vizyonu için 1930’lu yılların Avrupa yayınlarından bir şey okusaydı daha iyi olurdu. Türkiye’nin çağdaş dünya vizyonu ne Bay Zürcher’de ne de AKP’lilerde değil. Atatürk’ün ilkeleri dışında, Türkiye’nin 1938’deki yayınlarında da bu düşüncenin ilk aşamaları var. Fakat 80 yılda Türk bilim adamları, yazarlar, sanatçılar, Türkiye’nin pek çok tarihçisi bir çağdaş Türkiye tanımı yaptılar ve yapıyorlar. Adam 1950’de tutucu toprak ağalarının idaresinde yaşayan Türk yazarlarını bile okumadı mı acaba? Atatürk’ten sonra kaç cumhuriyet kuşağı yaşadı. Benim öğrencilerim yetmiş beş yaşına geldiler. Bu paralı asker kaç yaşında? Bugün Türkiye’de seksen yaşından küçük ve dünyayı Bay Zürcher gibi görmeyen milyonlar yaşıyor. Bu bir yobaz Katolik İsviçre köylüsü mü acaba? APTALLIK MI? AŞAĞILAYICI GÖRÜŞ MÜ? Türkiye’nin (yani başlangıçta Osmanlı aydının) Avrupa’ya bakmasının tarihi Kurtuluş Savaşı’ndan başlamıyor. Bir tarihçinin iki yüz elli yıllık bir İslam toplumu gelişmesine “modernlik nostaljisi” demesi bir aptal Bahçeşehir’de felsefe okulu Üç yıl önce “Felsefeyi Yeryüzüne İndirmek" sloganıyla başlayan Bahçeşehir Ünivesitesi(BÜ) Felsefe Okulu Örsan K. Öymen’in verdiği “Bilgi Nedir?” dersiyle başladı. Öğretim üyeleri Öymen ve Kaan H. Ökten’in yönetiminde ve Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (BÜSEM)’in organizasyonunda gerçekleşen Felsefe Okulu, 31 Ekim26 Aralık tarihleri arasında her hafta sonu felsefenin temel sorularından birine odaklanacak. Ele alınacak temel problemler sırasıyla; “Varlık Nedir?” (Doç. Dr. Kaan H. Ökten, BÜ) “Bilim Nedir?” (Prof. Dr. Kurtuluş Dinçer, Hacettepe Üniv.), “Ahlak Nedir?” (Prof. Dr. Ahmet İnam, ODTÜ), “Siyaset Nedir?” (Doç. Dr. Nilgün Toker Kılınç, Ege Üniv.), “Din Nedir?” (Prof. Dr. Ahmet Arslan, Ege Üniv.), “Sanat Nedir?” (Doç. Dr. Türker Armaner, Galatasaray Üniv.). Felsefe Okulu 26 Aralık Cumartesi günü, B.Ü. öğretim üyeleri Prof. Dr. Canan Ergin, Prof. Dr. Nilüfer Narlı, ve Dr. Tevfik Aytekin, K. H. Ökten ve Ö. K. Öymen’in katıldığı “İnsan Ruhu ve Zihin Üzerine” başlıklı disiplinler arası panelle sona erecek. Tüm bu etkinlikler cumartesi günleri 14:0017:00 saatleri arasında BÜ Beşiktaş Kampüsü'nde yapılacak ve katılımcılara katılım belgesi verilecek. Tayfun Akgül CBT 1181/2 6 Kasım 2009