05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yüzey ve Arayüzey Analizi Konferansı Bilkent Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şefik Süzer’in başkanlığını yürüttüğü bir ekipçe düzenlenen ECASIA’09, 13. Avrupa Yüzey ve Arayüzey Analizi Konferansı (13th European Conference on Appications of Surface and Interface Analysis) 1823 Ekim 2009 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Normalde 400 kadar katılımcısı olan bu konferans dünyanın her tarafından, en fazla da Türkiye’den gelen, toplam 605 katılımcı ile yapıldı. Prof. Dr. Deniz Üner, ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü üzey ve arayüzey neden önemli? Malzemelerin yapışma, sürtünme, ıslanma, suyu sevme veya sevmeme, katalitik, fotokatalitik v.b. özelliklerini 110 nm boyutlarındaki en üst katmanlarının kimyasal ve fiziksel özellikleri belirler. Deterjanların daha iyi temizleyebilme özelliğinden, Teflon tavalardaki yapışmamaya kadar gündelik hayatımızda yer alan pek çok ürün, yüzeydeki ve ara yüzeydeki davranışlarından ötürü tasarlanabiliyor. Yeni ürün geliştirebilmenin arkasında, var olanların neden daha iyi olduklarını veya olmadıklarını anlayabilmek yatar; bu bağlamda malzemelerin yüzey ve arayüzeydeki özelliklerini inceleyebilmek son derece önemlidir. Ancak bu kadar küçük boyutlarda kimyasal ve fiziksel inceleme yapılabilmesi için pahalı bilimsel cihazlara ve ekip çalışmasına gereksinim vardır. Uzmanlık ve doktora Tıp fakültelerinden mezun olan insanların unvanı doktor değil hekim ya da tabiptir. Bu kavram karmaşası konusunda Sayın Küçüker haklıdır (CBT 30 Ekim 09 tarihli yazısı). Ancak bu durum uygulamada önemli bir sorun oluşturmuyor. Temel aksaklık, dilin yanlış kullanımıdır ve Türkçe’nin bozulmasının tek örneği bu değildir. Dr. Hasan Vasfi Altay, hvaltay@gmail.com Y TÜRKİYE’DE YÜZEY BİLİMİ ÇALIŞMALARI ECASIA’09 da konularında Dünya çapında uzman 20 davetli konuşmacı, en son gelişmeleri sundu. Ek olarak, 211 sözlü ve 407 poster sunumu yapıldı. Toplantının başka bir güzel tarafı ise Nanomanyetik, Vaksis ve Nanovak gibi Türk firmalarının sergiledikleri ürünlerin kalitesindeki yüksekliğin herkesin dikkatini çekmesidir. Türkiye’deki araştırma profili Türk firmalarının sergiledikleri ürünlere yansıyordu. Türk bilim insanlarının sunum şekil ve içerik kalitesinin yüksek düzeyi olduğu yabancı katılmcıların da dikkatini çekti. 3 poster ödülünden birisi bir Türk öğrenciye verildi. Konferans Hakkında: Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampüsü Kimya Fakültesi’nden, çok tanınmış Yüzey Bilimi araştırmacısı Prof. Dr. Gabor A. Somorjai katalizörler konusunda verdiği açılış konuşmasını yaklaşık 700 kişi dinledi. Konuşması ‘Tepkime koşulları altında yüzeylerde moleküler çalışmalar’ başlığını taşıyordu. Dr. Somorjai, kendi geliştirdiği Toplam Frekans Üretim Titreşim Spektroskopisi tekniğini kullanarak incelediği katalitik tepkimelerin mekanizmaları hakkında konuştu. Dr. Somorjai, malzemelerin yığın özellikleri ile yüzey özelliklerinin farklı olması ve yüzeydeki atom dizilişlerinin farklılığından kaynaklanan tepkime hızlarındaki ve mekanizmalarındaki farklılıkların ve değerli metal yüzeylerinde gerçekleşen tepkimelerin nasıl incelenebileceğini anlattı. Taramalı Tünelleme Mikroskobu ve Atmosfer basıncında Xışını Fotoelektron Spektroskopisi konularında bilgi verdi. Geleceğin katalizörleri, doğadaki sistemler kadar verimli ve seçici olmalı, düşük sıcaklık ve basınçlarda çalışabilmeli mesajı ile yüzey bilimi araştırmalarının önümüzdeki 30 yılının yol haritasını çizdi. Geçen yılın belki de en heyecan verici gelişmesi, temel bir elektrik devre elemanı olan Memristör’lerin, kuramsal bir fikir olmaktan çıkıp, gerçekleştirilmesiydi (Hewlett Packard laboratuvarları). Bu çalışmanın grup Lideri Prof. Dr. Stanley R. Williams’ın ‘Elektrooluşum TiO2 esaslı memristor cihazları başlıklı sunumu elektronik devrelerde Resistans (R), Kapasitans (C) ve Induktans (I) a ilavaten, 1971’den beri varlığı öne sürülen, ancak ilk defa Williams ve grubu tarafından kimyasal olarak imali gerçekleştirilen Memristor (M) aygıtları ve çok yakında piyasaya çıkacak olan ve Memristor bazlı CMOS hafızalarının üzerine odaklandı. Çok dikkat çeken Williams’ın bu çalışması Nature dergisinde (Vol. 453, pp 8083, 2008’) “Kayıp memristör bulundu (The missing memristor found)” başlığı ile yayımlandı. Massachusetts Üniversitesinden Prof. Dr. Thomas J. McCarthy, malzemelerin suyu sevme veya sevmeme özellikleri üzerine uzun soluklu araştırmalarını, ‘Islatılabilirlik (wettability)’ başlıklı ilginç ve şaşırtıcı konuşmasında özetledi. Suyu sevmeme özelliği ile bilinen Teflon’un aslında suyu seven bir madde olabileceğini, maddelere suyu seven veya sevmeyen özellikler kazandırılabileceğini anlattı. Katalizörler konusundaki konuşmasında Fritz Haber Enstitüsü’nden Prof. Dr. H.J. Freund, metal oksit arayüzleri ile ilgili çalışmalarını anlatırken, arayüzdeki elektron transferinin metali, oksit yüzeyini ıslatmaya zorladığını, ıslatma denen fiziksel olayın sadece suyla sınırlı olmadığını ortaya koydu. Yüzey bilimi tekniklerinin tarihçesini Liverpool Üniversitesi’nden Prof. Dr. Peter Weightman çok ilginç örneklerle anlattı. 20. Yüzyılın en önemli buluşu olarak nitelendirdiği HaberBosch süreci ile azot’tan amonyak eldesi katalizörlerinin ve süreçlerinin geçmişi ve bu katalizörlerin yüzeylerinin nasıl incelendiğini anlattı ve konuşmasını, Prof. Dr. Somorjai gibi Fotosentez’e gönderme yaparak bitirdi. Toplantı ayrıntılarına www.ecasia09.org sitesinden ulaşılabilir. Konferansta sunulan bildirilerden bazıları seçilerek Wiley tarafından yayınlanan ”Surface and Interface Analysis” dergisinin özel bir sayısı olarak Prof. Dr. Süzer’in editörlüğünde basılacak. Bilim insanlarının gelişmelerden hızlıca haberdar olabilmeleri için düzenledikleri periyodik konferansların, elektronik iletişim çağında da geçerliliğini yitirmediğini, Prof. Dr. Süzer ve ekibinin düzenlediği bu konferans gösterdi. Konuların çeşitliliği ile benzerliği dengesinin son derece titizce programlandığı ve kapanış oturumunun da en az açılış oturumu kadar kalabalık olduğu bu tür konferansların, özellikle Türkiye ve civar ülkelerde yaşayan genç bilim insanlarına yeni ufuklar açması, ülkemizin ve bilim insanlarımızın yakından tanınmasına yol açması ve ulusal ekonomiye katkı sağlaması açılarından son derece faydalı. A CBT 1184/15 27 Kasım 2009 sıl sorun uzmanlık kavramında ve uzmanlık eğitimi ilkelerindedir. Tıpta uzmanlık ustaçırak ilişkisine dayanır. Uzmanlık eğitimini uzman hocaların vermesi doğrudur. Bu yanlışın düzeltilmesinde geç bile kalındı. Öğrenci, uygulamada, hastahekim ilişkileri bakımından ve de laboratuar uygulamaları ile bunların klinikle ilişkilendirilmesinde, hekim kökenli öğretim üyelerinden eğitim almalıdır. Bir çok üniversitede biyoloji kökenli öğretim üyeleri temel tıp bilimleri bölümlerinde (mikrobiyoloji, biyokimya vb) tıp fakültesi öğrencilerine bizzat kendilerinin hayatlarında hiç tanık olmadıkları menenjit, akut romatizmal ateş, tüberküloz vs. hastalıkları anlatıyor. Bağışıklık bilimi konularında ders veriyor. Bütünüyle kitabi bilgilerin öğrencilere aktarımından ibaret olan bu dersler öğrencilerde kalıcı bir formasyon sağlamıyor. Öte yanda tıbbi genetik olarak, dahili bilimler içinde yer alan ve poliklinik eğitimi vermesi gereken bir anabilim dalında çoğunluk biyologlar ve doktoralı hekimler var. Doktora yapmış bir hekimin bir dahili anabilim dalında pratisyen hekimden farkı nedir? Bir diğer garabet de hekim olmayan fakat tıpta uzmanlık sınavıyla uzmanlık eğitimi alan insanların olması. Bunun da doğruluğu tartışılmalı. Bu insanlar TUS’da da hekimlerden farklı bir sınava tabi tutulmakta, ama sonuçta hekimlerle aynı konumda çalışabilmekte. Hiçbir tıbbi nosyonu olmayan birisinin temel tıp eğitimi alıp hastanelerde uzman olarak çalışması hem hekim kökenli uzmanlara hem de hastalara haksızlık değil mi? Ki bu hekim bir de zorunlu hizmet yapmıştır. Şimdi bu kişinin Türkiye’nin ücra bir köşesinde yaptığı zorunlu hizmet ve 6 yıllık tıp eğitimi güme gitmiştir. Çünkü uzman biyologla arasında hiç fark kalmamıştır. Sayın Küçüker yazısında “nasıl oluyor da Türkiye, doktora yapmadan alınan Doç., Prof. unvanlarıyla ‘uzmanların doktora yaptırabildiği’ tek ülke olabiliyor” diyor. Ben de özellikle bu konuda uzmanlar neden doktora yaptırıyorlar, diye sormak istiyorum. Çünkü tıp fakültelerinde her bölüm uzmanlık veriyor ve gerek dahili gerekse temel tıp bilimlerine çok sayıda hekim tıpta uzmanlık sınavıyla yani bileğinin hakkıyla uzmanlık almak üzere geliyorlar. Gereken sayıda hekimin bölümlerde akademisyen olarak kalmaları sağlanırsa doktoraya da gerek kalmaz. Bu tepkisel düşüncemin temelinde de Türkiye’deki doktora uygulamaları yatmakta. Çoğu tıp fakültesinde temel bilimlere bilimsel kriterler ve liyakattan ziyade eşdost akraba kontenjanından insanlar alınır. İhtisas yaptığım tıp fakültesinde temel bilimlerdeki hocaların çoğu biyologdu. İhtisas yapan hekimleri dışlar, doktoraya aldıkları biyologlara ise gözü gibi bakarlardı. Ve istisnasız bütün doktora öğrencileri bir süre sonra aynı fakültede hoca olacaklarını bilirlerdi. Bu tanıdıklara kıyak yapma felsefesi tıp fakültelerinin kalitesini de ziyadesiyle düşürmekte. Sayın Küçüker’in üniversitelerde var olduğunu söylediği keyfilik 2547 sayılı yasa veya yönetmelikten değil, YÖK sisteminin kendisinden ve bölümlere liyakat sahibi olmayan tanıdıkların doldurulmasıyla oluşan ve üniversite yerine yüksek lise denebilecek oluşumlardan kaynaklanıyor. Profesör Mine Küçüker batı standartlarını yalnızca ilke ve kurallarda aramamalı. Türkiye’de bugün birçok üniversite bilim üretmekten uzaktır. Bugün üniversitelerde kariyer yapan kaç kişinin çalışmaları çok sayıda atıf görüp Avrupa’da başvuru kaynağı olarak itibar görmektedir? Bilimsel yayınların önemli bir kısmı yurtdışı yayınların taklitleri olup yayında adı geçen birçok kişi de yayından habersiz olabiliyor. Avrupa’da doktora yapan insanlar yaşamlarını laboratuarlara odaklayıp çalışmaktalar. Her yaptıkları göz nuru ve el emeğidir. Bilgi ve birikim sahibi oldukları için kendi bilgilerini de öğrencileriyle cömertçe paylaşırlar. Türkiye’de böyle hocalar azınlıktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle