24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNDEM Tartışma, Okura Mektup! “Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır” “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İÜ. Yayınları Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1118 22 Ağustos 2008 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Güray Öz GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.3437274 Faks: 0212.3437264 CUMHURİYET REKLAM Tel: 0212.2519874/3437274 Yerel Süreli Yayın BASKI DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul obursali@cumhuriyet.com.tr CBT 1118 / 3 22 Ağustos 2008 O kadar yazılacak konu varken, böyle bir tartışmaya girmek, tepeden tırnağa saçmalık... Celal Şengör’ün hiç ilgisi yokken ve gereksiz bir tartışma yaratacağı belli olan bir nitelemeyle, Kemal Gürüz’ü Hasan Ali Yücel’in yanına yerleştirmesi, şüphesiz ki ciddi bir araştırmaya dayalı bir şey değil. Belki de kimsenin paylaşmayacağı kişisel ve subjektif bir yorum! Böyle makalelerde bu tür kolay şeyler olabilir, ciddiye almadığım için yazarımıza konuyu açmadım ve müdahale de etmedim! Aslında burada editörlüğümü eksik yaptım diyebilirim! Bu tür “eşleştirme”lerin, “yanına” koymaların bilimsel bir anlamı yok! Kimbilir, Hasan Ali Yücel yanında Gürüz’ü görse, belki sopayla kovalar! Herşey farklı, dönem farklı, kişiler farklı, yaptıkları farklı, kurumları ve yerleri farklı, tarihsel kişilikleri ve becerileri farklı! Bu tür eşleştirmeleri bilim tarihinde bile yapmak mümkün olamazken, siyasal nitelikteki kurumsal yönetimlerde yapmak, hele hiç “nesnel, ölçülebilir yöntemler” bile ortada yoksa, ve sadece yüzde yüz öznel karakterdeyse, lâfı güzaftır! Sadece arkadaşın sırtını hem de gereksiz yere okşamaktır! Bu tartışmanın yarın esamesi bile okunmayacak! Şimdi bir kaç söz edip, bu tartışmayı dergimizden kaldıralım, diyorum... *** Gürüz’ün çeşitli ideolojik dönemleri olmuştur. Birileri çok daha eskiye gidebilir. Kimisi onu MHP’nin yanına koyabilir, kimisi başka şeylerin... Bunlarla hiç ilgilenmiyorum! Konu bu değil, biyografi yazmıyoruz. Gürüz’ün kişisel sayfasında önemli diyebileceğimiz ve dikkat çekebilir bir dönüşüm TÜBİTAK Başkanlığı ile başlar. Orada iyi şeyler yaptı! (Ama orada daha önceki başkanlar arasında da iyi şeyler yapanlar vardı...) Kaliteli bilimcileri TÜBİTAK çevresinde topladı. Doğru bilim politikalarının hayata geçirilmesi için çalıştı. Üniversitelerde araştırmacılığı teşvik etti, bilimsel makale yazımının altyapısına katkılarda bulundu! Türkiye’nin bilimsel göstergelerinin gelişmesi için çalıştı.. Hepsi iyi güzel... Yapması gereken şeyler! Bir kimse başında bulunduğu kurumun gerekleri konusunda bir şeyler beceriyorsa, Türkiye’ye bakın ki göklere çıkartıyoruz! Neden? Teşekkür edelim! Ama bunlara “devrimci şeyler” demek, devrimci şeyleri küçümsemek ve devrimci şeylerin niteliğini bilmemek veya hafife almak demektir! YÖK Başkanlığı dönemini de TÜBİTAK’a paralel değerlendirmek gerekir! TÜBİTAK bir bilim kurumuydu, ama YÖK daha çok bir siyasal kurum! Gürüz orada da üniversitelerin bilimsel gelişmeleri için çaba sarfetti! Fakat bence toplamda YÖK, Gürüz için koca bir başarısızlıktır! Onu rektörlükten almış bunu atamış! Ne değişmiş??? Nedenine gelince: Gürüz, YÖK’ün öngördüğü “siyasi komiserliği” başarıyla uyguladı! Oysa Türkiye üniversitelerinin “siyasi komiserlik”ten çok, tamamen, tepeden tırnağa bir “bilimsel komiserliğe” gereksinimi vardı! Bu ikisi birden yürümez! Türkiye’nin koşullarında, üniversitelerin, çekiştirildiği bir dönemde, tamamen bilimselliğe oturtulması gerekirdi! *** Burada devrimci bir iş, üniversiteleri, rektör ve dekan atamalarını, yaşadığımız zırvalıklardan kurtaracak yeni bir yasal girişimi başlatmak ve bunu gerçekleştirmek cesaretini gösterebilmektir! YÖK gibi üniversiteler üzerinde önemli bir gücü olan bir kurumun başkanlığına seçilmek, bu gücü kullanmak, insani bir davranış olabilir! Ama belki de Gürüz, rektörlerin tamamen bugünkü sistem içinde seçilmesi gerektiğine inanıyordu! Böylece kimin atanacağı gücünü önemli ölçüde elinde tutuyordu! Biz burada onlarca yazı yayımladık! Bu tür sistemler, kötülerin eline geçtiğinde, tamamen tersine işler, üniversite yönetimlerini bugünkü kaşgaşalıktan kurtaralım, üniversiteler ikiye, üçe, beşe bölünmesin! Rektörler, dekanlar belirli bilimsel kriterlere göre seçilsin! Bugünkü sistemi değiştirmek için çaba sarfetseydi, üniversiteler bugün dincilerin elinde oyuncak olmaktan kurtulacak bir sistem denemesini başarsaydı, işte Gürüz’den devrimci bir değişim derdim! Sadece devrimci değişim lafı bile onu ve yandaşlarını bu tür işlerden alıkoymaya belki de yetmiştir, kimbilir!? Gürüz bir adım ötesini görmedi. Siyasetçiler böyledir! Cumhurbaşkanı ile uyum içinde, onu ikna ederek, hükümetle uyum içinde, böyle bir seçim yasasının hazırlanmasına ve Meclis’ten çıkmasına ön ayak olabilirdi! Ama kesin yetki ve yaptırımlarından öyle kolay vazgeçmek kolay değil! Gürüz yeni liberal akımın temsilcisidir, Amerikan hayranıdır, üniversite vb. sistemlerini incelemiş ve bunları kitaplaştırmıştır, özgün çalışmalar değildir bunlar; paralı eğitimi savunması oradan ileri gelir, bu zırvalıktır Türkiye için! Celal Şengör diyor ki bugünkü yazısında, Sezer ile Gül’ün yaptıkları birbirinden farklı değil! Bu ayıptır! Sezer en azından, laik, aydınlanmacı ve demokrat geleneğin temsilcisidir! (Kendisini hiç ilgilendirmese de!) Gürüz ve Şengör’ün Sezer’e karşı tutumlarında daha ince başka nedenler vardır, bunlar bu köşenin konusu değil... Ama ikisini de, birini YÖK zamanındaki tutumundan, yazarımızı da bu ifadesinden dolayı kınıyorum! Kendimizi aşan bu tür yorumlarda bulunmaktan kaçınmalıyız! *** Gelecek cuma yeniden buluşmak dileğiyle...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle