Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim insanlarının kayıp cenneti Einstein, bilim insanlarının 17. Yüzyıldaki, aralarındaki çeşitli önyargılarla bölünmemiş ilişkiler ortamını, kayıp bir cennet olarak gördüğünü söylemiştir. Kayıp bir cennet, çünkü bir sonraki yüzyılla beraber gelişen milliyetçi duygular ve ulusal önyargılar, bilim insanlarının arasına da olmaması gereken setler çekmeye başladı. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com vrupalı bilim insanlarının 17. yüzyılda birbirleri arasındaki ilişkiler bugünkünden farklıydı. Bilimsel çalışmalarını sürdürürken eğer ilişki kurabilirlerse hangi milliyetten olurlarsa olsunlar birbirlerini çalışmalarından haberdar ediyorlar ve birbirlerine katkıda bulunabiliyorlardı. (Fransız bilimcisi Mersenne’in bu asırda Avrupa’nın önde gelen bilim insanları arasında bilimsel ağ kurma çabaları benzersizdir.) Bu yardımlaşma ve ilişki, bilimciler arasında elbette bugün de var, fakat o zamanın koşullarında bu çok daha doğal, ama daha fazla gayret gerektiren ve yerine göre de daha hayati nitelik taşıyan bir özellik taşıyordu. İlişki ve dayanışma Marin Mersenne (15881648) bilim insanlarıyla sınırlı da değildi. Onlarla iç içe ve onların çevresinde bir de bilim seven insanlar topluluğu bulunuyordu. Bu insanların arasında bazen farklı ülkelerden krallar, kraliçeler, devlet yöneticileri, büyük zenginler vb. gibi kimseler de bulunabiliyor ve bunlar her milletten bilimciye kanat gerebiliyordu. 17. yüzyılın bilim için tehlikeli dünyasında bu imkân bazen büyük bir kalkan rolü oynayabiliyordu. Fakat bütün bunlardan önemlisi, 17. yüzyıl bilimcilerinin ortak bir ideal çerçevesinde birleşmiş olmalarıydı. Onların aralarındaki bağ, Avrupa’nın sert siyasi ortamından etkilenmiyordu. Çünkü bu bilim insanları o devirde birbirlerine milliyetçi bir çerçeveden bakmıyorlar ve birbirlerini büyük ortak bir davanın mensupları olarak görüyorlardı. CBT 1118/16 22 Ağustos 2008 Fiziğin Kültürel Tarihi Zeki Tez Doruk Yayımcılık, 2008, 301 sayfa. Tel:(0212) 514 61 57 – 58. eposta: info@dorukyayimcilik.com Prof. Dr. Zeki Tez, uzun yıllardan beri öncelikle kimya tarihi olmak üzere, bilim ve teknoloji tarihinin çeşitli alanlarında araştırmalar ve yayınlar yapıyordu. Prof. Tez, şimdi bütün bu çalışmalarının birikimine, tecrübelerine dayanarak ve yeni bilgilerle zenginleştirdiği, daha üst düzeyde bir çalışma olarak başlıca bilim dallarının ve bazı teknoloji alanlarının genel tarihlerini yayımlıyor. Matematiğin Kültürel Tarihi, Fiziğin Kültürel Tarihi, Biyolojinin Kültürel Tarihi, Kâğıdın ve Matbaanın Kültürel Tarihi. Bu serinin ikinci kitabı olan Fiziğin Kültürel Tarihi, ilkçağlardan günümüze fizik bilimindeki gelişmelerin tüm aşamalarını kapsıyor. Prof. Tez, bu gelişmeleri çok yalın bir dille ve yaşamın içinden yansıtıyor. Bu nedenle eser, öğretici olduğu kadar zevkli de. Özellikle konularla ilgili çok sayıda orijinal resmin bilgilere eşlik etmesi, tarihsel dönemlerin bilgi düzeyiyle birlikte ruhunu ve zihniyetini de yansıtması bakımından çok etkileyici. Fiziğin (ya da başka herhangi bir bilim dalının) imgesel tarihinin önemli olduğunu düşünüyorsak, Fiziğin Kültürel Tarihi, işte bu çok önemli görevi, ülkemizde bu yoğunlukta ilk olarak yerine getiriyor. (Kitapta 127 şekil var). Diğer yandan fizik bilimindeki yeni gelişmelerin yarattığı teknolojik icatlar da paralel biçimde veriliyor ve böylece sürecin tüm yönlerine açıklık getiriliyor. Prof. Tez ayrıca bölümlerin sonunda Osmanlı dönemindeki ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki fizik bilimine ait gelişmeleri de genel A EİNSTEİN’IN TANIMI Ortak bilim dili olarak hepsinin latinceyi kullanıyor olmaları da, aralarındaki bağı güçlendiren bir başka önemli etken olarak varlığını sürdürüyordu. Einstein, bilim insanlarının 17. yüzyıldaki bu dünyalarını ve aralarındaki çeşitli önyargılarla bölünmemiş bu ilişkiler ortamını, kayıp bir cennet olarak gördüğünü söylemiştir. Kayıp bir cennet, çünkü bir sonraki yüzyılla beraber gelişen milliyetçi duygular ve ulusal önyargılar, bilim insanlarının arasına da olmaması gereken setler çekmeye başladı. Ulusal dillerin gelişmesi, şüphesiz bilimin yerel ölçülerde gelişmesini hızlandırdı, ancak uluslararası bilim topluluğunun oluşumunu, gelişimini ve ortak hareket etme kabiliyetini bir ölçüde zorlaştırdı. Birçok bilim insanının yanlış politikalar izleyen hükümetlerinin etkisi altında kalması, bilim insanlarının insanlığın evrensel çıkarları karşısındaki duyarlılıklarını zayıflattı. 17. yüzyıl bilimini hükümetler yönetmiyordu. Daha sonraki yüzyılların bilimi ise ulusal hükümetlerin kontrolü ve dolayısıyla çoğu durumda ulusal baskılar, sınırlılıklar ve engellerle yönetilmeye başlandı. Bu gelişme, hem bilimin kendi doğal yolundan sapmasına, hem de bilim insanlarının uluslararası ve uluslar üstü olması gereken niteliklerinin bozulmasına, zayıflamasına yol açtı. Doğa yasaları hükümetler ve insanlar arasında ayrım yapmıyor. Dolayısıyla görevleri doğa yasalarını anlamak, öğretmek olan bilim insanlarının da tüm insanlara karşı aynı derecede sorumlu olarak hareket etmeleri gerekmektedir. Günümüz bilim insanlarının hem sayıları, hem de doğa hakkındaki bilgileri 17. yüzyıl bilimcilerininkinden çok fazla. Bu nedenle onlar güçlerinin ve ortak sorumluluklarının farkında olarak, doğayı korumak, insanlığı, çoktan görünmeye başlamış olan felaketlere karşı uyarmak ve bütün bunların ötesinde daha iyi bir dünyanın kurulmasını sağlamak için birleşik bir biçimde hareket etmek zorundadırlar. İnsanlığın mutlu geleceği, bilimin ve aydınlanmanın eseri olacaktır. Ama bilim insanlarının kayıp cennetini tekrar bulmadan insanlığın yeryüzü cennetine ulaşmak imkansızdır. 1778 yılı paratoner modasında şapka paratoneri ve şemsiye paratoneri. Kentsoylu kadın ve erkekler, şapkalarından ya da şemsiyelerinden yere kadar uzanarak toprağa değen paratonerlerle donanmışlardı. hatlarıyla açıklıyor. Fiziğin Kültürel Tarihi’nin bölüm başlıkları şunlar:1 Eskiçağ’da Fizik, 2Ortaçağ İslam Dünyasında Fizik Bilimleri, 3 Osmanlı’da Fizik Bilimleri, 4Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupa’sında Fizik, 5 Mıknatıs ve Manyetizma, 6Kehribar’dan Elektrona: Elektriğin Tarihi, 7Termodinamiğin ve Sıcaklık Ölçen Aletlerin Gelişimi, 8Hava Basıncının Öyküsü ve Barometreler, 9Buhar Makinesi ve Motorlu Araçların Öyküsü, 10Fiziğin İlginç Cephelerinden Kesitler, 11Ölçüler ve Birimler Tarihi Üzerine. Prof. Dr. Zeki Tez’in hazırlamış olduğu Fiziğin Kültürel Tarihi, ülkemizdeki bilim tarihi bilincine ve çalışmalarına çok değerli bir katkıdır.