Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Can Dündar ve Küresel ısınma “Mustafa” filmi kasırgaları tetikliyor Kasırgaların, tropik siklonlarının hızı ve şiddeti küresel ısınma nedeniyle artıyor. Önümüzdeki yıllarda bu doğal felaketler, Katrina kasırgasını bile aratabilir. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Şimdiye kadar Atatürk’ün kişisel yaşamı ve siyasi mücadelesiyle ilgili bu denli saptırıcı ve tahrif edici popüler bir esere rastlanmamıştı. K üresel ısınma ve buna bağlı iklim değişikliği geleceğimizi etkileyecek en büyük tehlike olarak gösteriliyor. Geçen yüzyılda dünyada sıcaklık yaklaşık 0.6 derece arttı. Bu durumdan bazı bilim adamları endişe duyuyor. Küresel ısınmanın etkisi, hava sıcaklıklarının dünyanın her yerinde artması önümüzdeki yıllarda daha hissedilir olacak. Dünyanın bazı bölgelerinde çeşitli fırtınalar, seller gibi doğa olaylarının şiddeti ve sıklığı artarken, bazı bölgelerde de uzun süreli, şiddetli kuraklık ve çölleşme etkili olabilecek. Mevsimlerin arasındaki sıcaklık farkının azalması, bütün dünyadaki rüzgâr haritasını değiştirecek. Hortum, tayfun, kasırga; yılın belli dönemlerinde belli bölgelerde ortaya çıkıyor. Yılın ilk üç ayında Hint Okyanusu’nda, yaz ve sonbahar aylarında ise Amerika'da. Tayfun, kasırga veya hortum, bu tür doğal afetler, daha sıcak denizlerin üzerinde ortaya çıktığı bilimsel olarak ispatlandı. Kasırgalar, enerjisini denizlerden yayılan sıcaktan alıyor. Kasırga karaya ulaştığında giderek hız kaybetse de şiddetli rüzgârlar ve yağışlarla büyük hasar verebilir. Oluşturduğu birkaç metrelik deniz dalgalarıyla büyük su baskınlarına yol açıyor. C ÖNLEMLER YETERSİZ 2008 yılında Amerika'yı sekiz büyük kasırga vurdu. Kasırgaların şiddeti, küresel ısınma tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Atlantik bölgesindeki kasırgaların şiddeti ve süresi son otuz yılda yüzde 30 oranında arttı. Küresel sıcaklıkların son 20 senede Atlantik bölgesinde gözlemlenen artışı Amerika'da çok şiddetli fırtınalara neden oldu. İnsanlar öldü. Hasar ise milyarlarca dolara ulaştı. Birçok bilim adamına göre, karsırgaların şiddeti yaklaşık yüzde beş oranında artabilir. Tarihte pek çok fırtına önemli izler bırakmış. İnsanlık tarihinde kasırgalar konusunda ilk kayıtlar Mayaların yazıtlarında yer alıyor. Mayalar kasırgaya eğilimli kıyılardan uzak durmuşlar ve yerleşim yerlerini kıyıdan uzakta yaparak kasırgadan korunma ve risk azaltma yöntemleri geliştirmişler. İngilizce'de kasırganın karşılığı "Hurricane", Mayalardaki tanrılardan birinin adı. Maya inançlarına göre tanrı Hurakan nefesiyle sulara üfleyerek kurak topraklara götürmektedir. Fırtınalar ile ilgili bilimsel çalışmalar son yüzyılda yapıldı. Ancak bazı arkeolojik bulgurlar, Alabama yakınındaki çökellerin 3 bin yıl önce Meksiko körfezinde büyük bir kasırga olduğunu gösteriyor. 1565'te bir kasırganın Fransız donanmasını yok ettiğini, bunun sonucu olarak da İspanyolların şimdi Florida olan Fransız kalesini işgal ettiği belirtiliyor. 1609'da İngiltere'den Virginia'ya yolcu taşıyan gemilerin bazıları kasırga sonucu parçalanmış. Bazı gemiler ise Bermuda üçgenine sürüklenmiş ve bu insanların Bermuda'ya yerleşen ilk halk olduğu düşünülüyor. 1893’ te meydana gelen fırtına Louisiana, South Carolina ve Georgia gibi eyaletleri etkilemiş ve 4 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş. Birleşmiş Milletler Devletlerarası İklim Değişikliği Paneli'ne göre, atmosferdeki karbondioksit oranı beklenildiği gibi iki katına çıkarsa, bu yüzyılın sonunda dünyada 1.4 ile 5.8 derece arasında sıcaklık artacak. Neriman Özcan an Dündar’ın metnini yazdığı ve yönettiği, Atatürk’ün yaşamını konu alan “Mustafa” filmi, çeşitli yönleriyle kamuoyunda tartışılıyor. Atatürk’e karşı, cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde yoğunlaşan karalama kampanyalarının sürdürüldüğü bir sırada vizyona giren bu yarıbelgesel film, bu kampanyanın en güçlü ve en sinsi numunelerinden biri olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. Şimdi bu tahrifatlar ve manipülasyonlardan sadece bazılarına değinmek istiyorum: Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında, Mustafa Kemal, Kazım Karabekir karşısında adeta onun himayesine muhtaç, aciz bir kimse gibi sunulmaktadır. Öyle ki, Karabekir’in Mustafa Kemal ile karşılaşması öncesinde, Mustafa Kemal’in Karabekir tarafından tutuklatılarak Saray’a teslim edilmesi ihtimali ve hatta böylece idam edilmesi tehlikesi varmış da, fakat Karabekir’in Mustafa Kemal’e bağlılığını bildirmesiyle Mustafa Kemal çok rahatlamış gibi gösteriliyor. Bu, tarihi gerçeklerin bilinçli olarak tamamen saptırılmasıdır. Ve elbette buradaki amaç, Kurtuluş hareketinin en kritik bir evresindeki belirleyicilik rolünü, Mustafa Kemal’den alıp Karabekir’e vererek, sözde Mustafa Kemal’in öncü niteliğini yok göstermek ve böylece onu sıradanlaştırmaktır. Şimdi Dündar’ın şu pek basit soruya cevap vermesi gerekiyor: Madem bütün inisiyatif Karabekir’deydi de, niçin, komutanlıktan istifa etmiş durumda olan Mustafa Kemal, o sırada ordu komutanı olan Karabekir’e bağlılığını bildirmedi de, tersine Karabekir, sivil durumdaki Mustafa Kemal’e bağlılığını bildirdi? Bir ilkokul çocuğunun bile aklına gelebilecek bu soruya Dündar’ın cevabı var mı? Ama biz onu beklemeden cevabımızı verelim: Çünkü Mustafa Kemal, gerek komutanlar ve subaylar, gerekse Anadolu’nun direnişi düşünen yerel güçleri nezdinde, saygınlığı ve prestiji en yüksek kimseydi. Çünkü o, Çanakkale Savaşı kahramanı olarak sadece Anadolu’da değil, fakat aynı zamanda uluslararası sahada da büyük bir üne sahipti. Onun direniş hareketinin öncüsü ve lideri olması konusunda hiçbir fikir ayrılığı bulunmuyordu. Karabekir de daha Atatürk’le görüşmeden önce ona desteğini açıklamıştı. Böyle bir direnişi ancak onun yönetebileceği konusunda herkes görüş birliği içerisindeydi. Bu gerçeği anlayamayan bir kimse, Kurtuluş Savaşı’yla ilgili hiçbir şeyi tam olarak anlayamaz. MEDRESELERİN KAPATILMASI “Bir günde medreselerin kapısına kilit vuruldu. Mustafa da böylece medresede öğrenciyken kendisini dövmüş olan Kaymakçı Hafız hocadan intikamını almış oldu” denilmektedir. Burada da derin bir analizle karşılaşmış bulunuyoruz. ÖSS’ye hazırlanan bütün öğrenciler hemen anlar ki, “kapısına kilit vuruldu” deyimi, kapısına kilit vurulanı olumlayan bir ifadedir. Anlaşılıyor ki, Dündar medreselerin kapatılmış olmasından da hoşnut değildir. Çünkü medreselerin kapatılma nedenlerinden bir kelimeyle bile söz etmiyor. Oysa biliyoruz ki, kapatılışlarına kadar modern bilimsel zihniyet ve bilgiler, medreselerin kapılarından içeriye girememişti. Mustafa Kemal’in Vahdettin ile yaptığı görüşmede, Vahdettin’in “Paşa, bu devleti siz kurtarabilirsiniz” sözü yansıtılıyor. Fakat bu görüşme, onların odadaki pozisyonlarının krokisine kadar ayrıntılarıyla verilirken ve böylece vurgulanmış olurken, Vahdettin’in daha sonraki davranışlarından ve Mustafa Kemal’in idam hükmüyle ilgili fermanından hiç söz edilmiyor. Bu tek yanlılık, doğal olarak Vahdettin’in imajına olumluluk olarak yansımış oluyor. Atatürk özellikle son yıllarında, işsiz, güçsüz, sürekli inzivaya çekilme isteği duyan, kendini içkiye ve sigaraya vermiş bir kimse olarak sunuluyor. Bunlar Atatürk’le ilgili ilk kez rastlanan manipülasyonlar değil elbette. Ama geniş kitlelere ulaşan bir filmde bu saptırma daha önemli hale geliyor. Atatürk sadece siyasi ve askeri bir önder değil, fakat aynı zamanda bir entelektüeldir. Yaşamının son anlarına kadar da hem siyasi çalışmalarını, hem de entelektüel faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürmüştür. Bunu anlayabilmek için belki biraz entelektüel olmak gerekiyor. Diğer yandan, Dündar’ın “boşluk ve sıkıntı içindeki Atatürk” imajı yaratma çabaları, filmin içinde Atatürk’ün 1937 yılındaki Antakya meselesiyle ilgili çalışmalarıyla zaten yalanlanmış oluyor. Ayrıca Atatürk 1937 yılı kışını, diğer çalışmalarının yanı sıra, geometri kitabını hazırlamakla geçirmedi mi? 1937 baharında da, geometri dilindeki devrimi açıklamak için hasta haliyle Anadolu liselerini dolaşmadı mı? Bunlar, “Mustafa” filmiyle ilgili eleştirilerimizden sadece bazılarıdır. Ama bu kadarı bile, bu filmin ne objektif, ne de belgesel olmadığını kanıtlamak için yeterlidir. Can Dündar’ın sözleri ve yorumları, Atatürk’ün olağanüstü devrimci ve tarihsel kimliğini alçaltmaya yetmez. CBT 1129/ 9 7 Kasım 2008