Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör ÜNLÜ ASTROFİZİKÇİ EMEKLİ OLUYOR Ocak ayında 67 yaşına basacak olan İngiliz astrofizikçi Stephan Hawking, Cambridge Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılacak. Üniversiteden yapılan açıklamaya göre Hawking, Lucasian matematik kürsüsünden ayrıldıktan sonra da üniversitede çalışmaya devam edecek. Dünyanın en saygın kürsülerinden biri olan Lucasian’da İsaac Newton bile çalışmıştı. ALS kas hastalığı nedeniyle uzun süredir tekerlekli sandalye üzerinde yaşayan Hawking, bu kürsüde neredeyse otuz yıl çalıştı. Dünyanın en ünlü astrofizikçilerinden biri olan Hawking’i okurlar 1988 yılında popüler bilim kitabı “Zamanın Kısa Tarihi” adlı kitabıyla tanıdı. Tedavi sırasında HIV bulaşmış Thücrelerinin sayısı önemli ölçüde düşerek, saptanamayacak oranda azalmakta. Fakat tedavinin ara verilmesi halinde virüslü hücre sayısı da artıyor. Virüslerin tedaviyi ne şekilde atlattıkları bugüne kadar pek bilinmiyordu. Zürich Üniversite Hastanesi tıp uzmanları son olarak, tedavilerine birkaç kez ara verilen 20 HIV hastasını incelemişler. Genetik incelemelerle, tedaviye ara verildiğinde görülen virüslerin birbirine çok benzedikleri ve bunların çok az sayıda virüsten türedikleri anlaşılmış. Araştırmacılar bu nedenle virüsün sadece birkaç hatta tek bir hücrede bile hayatta kalarak, yeniden bedene yayılabildiğini sanıyorlar. Orhan Karaveli’den bir paket geldi mi, bilin ki o gün bilginizde önemli bir artış olacaktır. Geçen gün gene öyle oldu: Oya, kargoyla gelen paketi işaret ederek «Galiba Orhan Bey’den gene bir kitap geldi» dedi. Gerçekten de paketten Orhan Bey’in son eseri «Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak“Türklük hem mefkurem hem de kanımdır» adlı kitap çıktı (1. baskı Ekim 2008, Doğan Kitap, İstanbul; ISBN 9789759919474). Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak Niçin Önemli? Kitap Ziya Gökalp’in kuşbakışı bir yaşamı olan bu eser önemli soru başlıkları etrafında düzenlenmiş. Büyük düşünürümüzün yaşamının başlangıcını Karaveli «Ziya Gökalp Kürt müydü?» başlığı ile sunarak kendisinin Kürt olmadığını isbat ediyor. Ancak bu sunum, Kürt’e tu kaka demek için yapılmamış; sadece tarihi bir gerçeği tespit için ele alınmış. Bunun böyle olduğunu da Karaveli’nin Kürt aydınlarımızla yaptığı bazı söyleşilerin hemen bu bölümün sonuna yerleştirilmiş olmasından görüyoruz. Yaşar Kemal mesela diyor ki kendini Türk hisseden herkes Türk’tür. Vedat Günyol, kendini dili nedeniyle Türk sayıyor. Buradan anlıyorsunuz ki eğer Ziya Gökalp Kürt olsaydı, Karaveli bu bölümü gene yazacak, Ziya’nın Kürt olduğunu ispat ettikten sonra, onun vatanına ve Türk adı verilen milletine yaptığı hizmetleri sayıp dökecekti. Zaten üç kuruşluk tarih ve biyoloji bilen bir insan Anadolu’da kimin hangi etnik birime ait olduğunun ispatının artık mümkün olmadığını bilir. Onun için de Atatürk Türkiye Cumhuriyetini kuran herkese, Türk denir deyip bu kelimeye tamamen politik bir anlam vermişti ki, Türkiye içerisinde en gerçekçi tanım da budur. Orhan Bey daha sonra Ziya Gökalp’in fikirleriyle işgal İstanbul’unda nasıl hem işgal güçleri hem de düşmanla işbirliği içinde olan Osmanlı hükümeti için bir baş ağrısı haline geldiğini anlatıyor. İşbirlikçi müderris ve gazeteci Ali Kemal hatta kendisinin asılması taraftarıdır! Ancak Ziya’nın İstanbul’da cezalandırılması önü alınamayacak kargaşaya neden olacaktır. Dolayısıyla o da diğer «tehlikeli zevat» ile Malta’ya sürülür. Ancak Ziya, Malta’da da boş durmaz. Orada kendisiyle birlikte sürgünde olan prenslere, paşalara, mebuslara felsefe ve tarih dersleri vermeye başlar! Sürgün mahalli bir üniversiteye dönüşür; «tek hocalı üniversite». Burada Ziya ders notlarını hiçbir kitaptan yararlanmadan hafızasından hazırlar. Bunlardan felsefeyle ilgili olanları daha sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden felsefeci Ali Utku ve edebiyatçı Erdoğan Erbay tarafından Felsefe dersleri adı altında yayımlanmıştır (Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, 2006). Ziya Gökalp, Atatürk’ün kurduğu yeni devletin fikirsel temellerinin atılmasında çok önemli rol oynamış bir aydındır. Bu kitapta Atatürk’ün fikin yapısının Ziya’ya neler borçlu olduğunu kendi ağzından öğreneceksiniz. Ama yalnız onu mu öğreneceksiniz? Büyük adamın kişisel yaşamının çok ilginç cephelerini Karaveli bir dedektif mahareti ve gazeteci ustalığı ile hayattaki yakınlarını ve bir sürü dokümanı bularak ortaya dökmüş. Bizzat Karaveli’yi etkileyen çok önemli bir şey, Ziya’ya ömrünün son günlerinde Fransız Hastanesi’nde bakan hemşire Madam Roz’un (Rose) bir Balkan Savaşı şehidi yedek subayımızın eşi olmasıymış. Devlet bu hanımın yetim yavrularını derhal Kuleli’nin ilkokul sınıflarına yerleştirmiş. Kitapta beni en çok eğlendiren ise Karaveli’nin Tayyip Erdoğan’ı bir süre hapse bile attıran şiir kıt’asının Tayyip Beyin Ziya’ya ait sanmasına değinmesi oldu. Karaveli gösteriyor ki bu kıt’a Ziya’nın şiirine sonradan karıştırılmış bir yobaz ilavesidir. Tayyip Bey bir keresinde «tüm okumuş arkadaşlarım aç kaldı» mealinde bir laf ettiydi bir üniversitemizde. O «açlar» en azından yaşamlarını onun bunun yalanı üzerine bina etmiyorlar. Yazımın sonunda sevgili arkadaşım İlber Ortaylı’nın Ziya’nın sosyolog olması hakkındaki olumsuz hükmüne de değineceğim. İlber söylediğinde ne yazık ki haklıdır, ama Ziya’nın önemi orijinal bir sosyolog olmasında değil, içinde yaşadığı toplumun sosyolojik sorunlarına kendince bilimsel bir çözüm teklif etmesinde, soruna bilimsel bir çözüm aramanın gerekliliğini vurgulamasındaydı. Yani Ziya uygulamalı sosyologdu ve en büyük önemi de buradadır. Karaveli’nin kitabını okuyun ve toplumumuzun temellerinden birini öğrenin. Bunları bilmemek bugünlerde bize çok pahalıya mal oluyor. Tayyip Bey örneğinde olduğu gibi. HIZLI YEMEK YİYENLER DAHA KOLAY ŞİŞMANLIYOR HIV VİRÜSÜ TEK BİR HÜCREDE BİLE HAYATTA KALABİLİYOR HIV virüsünün antiretroviral tedaviyi tek bir hücrede atlattıktan sonra tedavinin ara verilmesi halinde yeniden bedende yayılabildiği saptandı. İsviçre’de gerçekleştirilen bir araştırma, virüsün ilaçların etkisiyle bağışıklık sisteminin yardımcı hücrelerinde yaşadığını gösterdi. 1990’lı yılların ortalarından bu yana uygulanan antiretroviral tedavi aslında çok etkili. CBT 1129/ 5 Osaka Üniversitesi bilim insanlarının son bir araştırmasına göre iyice doyana kadar ve hızlı yemek yiyenlerin şişmanlama riski daha yüksek. Tamamen doyana kadar yemek yiyenlerin şişmanlama riski iki, hızlı yiyenlerin ise üç misli fazla diyor bilim insanları. Bu iki yemek yeme alışkanlığına sahip insanlar ise aşırı kilolu olmaya daha yatkın deniyor British Medical Journal dergisinde. Japon araştırmacılar, yaşları 3069 arasında değişen 3200 erkek ve kadının yemek yeme alışkanlığını ve beden kitle endeksini incelemişler. Aynı dergiye görüşlerini bildiren iki Avustralyalı beslenme uzmanı da hızlı yemek yeme alışkanlığının insanın kalıtımında olası bir hayatta kalma mekanizması olarak yer ettiğini söylüyorlar. Günümüzde diyor uzmanlar, git gide daha az insan ailesiyle birlikte yemek yiyor ve birçok kişi yemek yerken mesela televizyon izleme gibi yemek yemeyi engelleyici davranışlarda bulunmakta ki bu davranışlar da daha hızlı ve daha fazla yemeye neden olmakta. Nilgün Özbaşaran Dede 7 Kasım 2008