16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İlk elektrik fabrikasından santralistanbul’a Silahtarağa Elektrik Fabrikası kurulduktan sonra 1914'te kentin Avrupa yakasına, 1926'da Anadolu yakasına ve nihayet 1931'de ise Adalar'a elektrik ileterek tüm kenti elektriğe kavuşturmuştu. Santral, “santralistanbul” projesiyle hem bir müzeye dönüştürüldü hem de eğitim, öğrenme ve sanat faaliyetlerine merkezlik yapmaya başladı.. santralistanbul'un gerçekleşme projesinden sorumlu Serhan Ada bu öyküyü anlatıyor CBT: İstanbul Santral'ı üç yıl gibi kısa bir zaman içinde gerçekleştirdiniz... İlk önce, İstanbul Santral'ın elektrik üretim tesisi olarak görevi ve istanbul için önemi neydi? Yanıt: santralistanbul'un yerine kurulduğu Silahtarağa Elektrik Santralı'nın en önemli özelliği Osmanlı Devleti'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kent ölçekli ilk elektrik santralı oluşu. Daha önce bazı kentlerde elektrik üretimi yapan santrallar kurulmuştu. Ancak bunlar, yalnızca belli mahallelere elektrik sağlayan küçük çaplı jeneratörlerden oluşuyordu. Silahtarağa Elektrik Santralı ise, kurulmasıyla birlikte, 1914'te kentin Avrupa yakasına, 1926'da Anadolu yakasına ve nihayet 1931'de ise Adalar'a elektrik ileterek tüm kenti elektriğe kavuşturdu. İnsanların ulaşım, yerleşim, gündelik hayat, eğlence, iletişim gibi alışkanlıklarını kökten etkileyen bir teknoloji olan elektrik İstanbul'da hayatı tümüyle değiştirdi. Silahtarağa Elektirik Santralı'nın kente getirdiği elektrikle tüm günlük yaşam, ekonomik faaliyetler ve sosyal ilişkiler görülmemiş bir canlılık gösterdi. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında gelen işgal yıllarında İstanbul'daki hayatın hızlandığını ve hareketlendiğini görüyoruz. Özetle Haliç'teki santralistanbul'un modernleşme sürecinin en önemli kilometre taşlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Kendinden önceki, suyla çalışan santrallardan farklı olarak Silahtarağa, kömürle çalışan ilk termik santral olma özelliğini de taşıyor. 1952 yılına kadar İstanbul'un elektriğini tek başına sağladı. Bu tarihten sonra ülke genelinde enterkonnekte sisteme geçildi; Silahtarağa da bu sisteme dahil olarak kendi ürettiği elektriğin yanı sıra ulusal şebekeden aldığı elektriği İstanbul'un kullanımına sunmaya başladı. Çarpık sanayileşmenin atıklarının getirdiği kirlilik ve ısınma sonucu santralın kazanlarını soğutmada kullanılan Alibeyköy Deresi suyunun kurumasıyla santral 1983'te faaliyetine son verdi. Santral'ın tarihi Osmanlı'nın son dönemiyle Cumhuriyet'in ilk 50 yılının İstanbul'unun hikâyesiyle iç içe geçmiş durumda. CBT: Santral yerini devralırken amacınız neydi? Başlangıçtaki düşünce ve düşleriniz, sonuçla örtüştü mü? Yoksa farklılıklar ortaya çıktı mı? Yanıt: Santralı devralırken burayı sanat ve kültürün yanı sıra İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin ana faaliyet alanı eğitimin bir araya geleceği ve tüm İstanbulluların ve kamunun kulanımına açık bir platform olarak tasarlamıştık. Bugün santralistanbul bu üç fonksiyonu iç içe ve birbiriyle sıkı etkileşim içinde yan yana bulunduruyor. Bu arada, tek tek yapılarda ya da ayrıca restorasyon çalışmaları sırasında karşılaşılan yeni durumlar ve/veya güçlükler nedeniyle bazı küçük değişiklikler oldu. Ancak bunlar baştaki tanım çerçevesini etkileyecek değişiklikler değil. santralistanbul'da şimdi hayat başladı. Burada şimdi işleyişin getirdiği değişiklik ve farklılıkları hep birlikte yaşayacağız. CBT: Üretim dönüşüm sürecinde kilometre taşlarını sayabilir misiniz, hangi aşamada zorluklar ortaya çıktı ve bunları nasıl aştınız? Bugün santralistanbul hangi fonksiyonları yerine getirecek, Oradaki faaliyetler üzerine bilgi verir misiniz? Yanıt: santralistanbul'da şu anda yıkılmış iki eski kazan yapısının yerine yeni yapılmış bir çağdaş sanat mekânı yer alıyor. Hemen arkadaki türbin daireleri ile kontrol odasının yer aldığı üretim mekânları restore edilerek hem Silahtarağa'nın hem de İstanbul'da elektriğin öyküsünün anlatıldığı bir enerji müzesine dönüştürüldü. Bu müzenin alt katında çocuklar ve genç izleyicilerin çeşitli fizik olaylarını deneyimleyebileceği bir alan yer alıyor. Bu alanın hemen yanında sergiler ve yerleştirmeler için kullanılan bir sergileme alanı da var. Restorasyonunun tamamlanma ve dönüştürülme işlerinin sürdüğü iki kazan dairesi yakında tüm okurlara açık bir sanat ve sosyal bilimler kütüphanesi olarak açılacak. Yine aynı bölgede yer alan yedek parça deposu da bir sanat galerisi olarak kullanılmakta. Eski Silahtarağa personel lojmanlarının bulunduğu yapılar santralistanbul'a gelen sanatçılar ve bilim insanlarının konaklama ve çalışmalarına dönük rezidanslar olarak yeniden düzenlendi. Eskiden hangar ve kulübelerin bulunduğu yapılar bugün yeniden yapılandırılarak İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin sanat, tasarım, kültür, mimarlık vb. gibi bölümlerinde eğitim gören öğrenciler için hazırlandı. Öğrencilerimiz burada derslerinin yanı sıra santralistanbul'daki çeşitli etkinliklere doğrudan katılarak kendi alanlarında teori ile pratiği bütünleyen bir eğitim alıyorlar. santralistanbul'da ayrıca ziyaretçiler, burada çalışanlar ve öğrencilerin yararlanabileceği kafeterya, restoran türünde yerler de hizmet vermekte. CBT: Önümüzdeki bir iki yıl içinde hangi etkinlikler planlandı? Yanıt: Şu andaki “Modern ve Ötesi” sergisi iki yılı aşkın bir süredir birlikte çalışan küratörler grubunun ortaya çıkarttığı bir iş. Serginin açık olduğu altı ay boyunca çeşitli etkinlik, konuşma ve tartışmalarla modern Türk sanatını tüm boyutlarıyla irdelemeye çalışacağız. Hemen sonra açılan Mahrem sergisi de biliyorsunuz Nilüfer Göle'nin yönlendirdiği Batı Dışı Moderniteler Projesi'nin bir parçası ve bu kapsamda toplantılar, yayınlar yapılıyor. Sanata kritik ve analitik bakışımız sürecek. Ne de olsa santralistanbul'u kuran bir üniversite ve biz farklılığımızı araştırmada, tartışmada, yaptıklarımızı çevreyle paylaşmada buluyoruz. Bir de Rezidans Programı, istediğimiz etkinlikte çalışabilirse, santralistanbul sanat dünyasındaki arayışlar, işbirlikleri ve yeni düşünceler için aranan bir buluşma yeri olacak. kitap “99 Sayfada Alzheimer, Parkinson” 99 Sayfada Alzheimer, Parkinson başlıklı kitapta, yaşlılık dönemi beyin hastalıkları konusunda Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen isimlerden Prof. Dr. Murat Emre, Alzheimer ve Parkinson konusundaki bilgilerini okurla paylaşıyor. Söyleşi biçiminde yazılan kitabı, uzun bir süre sağlık haberciliği yapmış olan Didem Ünsal kaleme aldı. 99 Sayfada Alzheimer, Parkinson, yaşlıların büyük bir bölümünü etkileyen beyin hastalıkları konusunda bilinmesi gerekenlere ışık tutuyor, hastalıkla ilgili ilk elden bilgi sağlarken tedavi için nasıl bir yola başvurulması gerektiğini anlatıyor. Yaşlılıkta sık görülen beyin hastalıkları, Alzheimer ve Parkinson hastalıklarında genetiğin rolü, erken teşhis ve tedavinin önemi, Parkinson cerrahisi gibi konular, kitabın cevap verdiği sorular arasında yer alıyor. Kitap, Alzheimer ve Parkinson konusunu beş bölümde işliyor: 1. Alzheimer hastalığı nedir, nasıl tedavi edilir? 2. Alzheimer hastalığı bunama mıdır? 3. Alzheimer hastalarına nasıl davranılmalıdır? 4. Parkinson hastalığı nedir, nasıl tedavi edilir? 5. Yaşlılar başka hangi beyin hastalıklarına yakalanır? 99 Sayfada Alzheimer, Parkinson, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın yeni hazırladığı 99 Sayfada dizisinin üçüncü kitabı. Kamuoyunun ilgisini çekebilecek çeşitli konuları, o alanın önde gelen bir uzmanıyla söyleşi formatında işleyen 99 Sayfada dizisi, ele aldığı konuyu basit ve kolay anlaşılır biçimde okura iletmeyi hedef ediniyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Prof. Dr. Murat Emre, Didem Ünsal CBT 1086/ 9 11 Ocak 2008 SANAT MÜZESİEĞİTİM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle