Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BEYİN ARAŞTIRMALARI DEPREMDEVAM Virginia Üniversitesi ruhbilimcilerinden Brian Nosek,”Hepimizin saklı savları vardır. Bunlar beyin işlevinin olmazsa olmaz bir parçasıdır ve genellikle çok işimize yararlar,” diyor.Ancak insanlar saklı savları denetleyemediklerinden ve bunların ayırdına çok ender vardıklarından, bilinçli düşüncenin hoş karşılamayacağı, hatta itici bulacağı bilinçaltı önyargılar geliştirebilirler. Örneğin, eşitlikçi geçinen bir kişinin bilinçaltındaki düşünceleri çok daha farklı olabilir. 6 GÖRMEK, İNANMAK DEĞİLDİR Bir dakikalığına durup çevrenizi inceleyin. Gözlerinizle ufku tarayın; başınızı geriye yaslayıp seslere kulak verin. Tüm bunları yaparken duyularınızın çevrenizde olup biten her şeyin ayırdında olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa, tüm bunlar yalnızca bir izlenimden ibaret. Görsel sisteminiz size sürekli olarak geniş ekran bir görüntü sunuyormuş gibi görünse de, çoğu zaman görüş alanının yalnızca ufacık bir parçasından aldığı bilgileri toplar. Geri kalan zamanda bunu bile yapmaz. Ara sıra gelen bu girdilerden, her nasılsa, kusursuz bir görsel dene Oysa, sizi izleyen bir başkası bunu görebilir. Bu durum devinimin bir seğirme olması ve beynin bunu dikkate almamasından kaynaklanır. Şimdi de görüş alanınızda iki köşe nokta seçin ve bakışınızı hızla bir noktadan ötekine kaydırın. Şanslı iseniz, bir anlık bir karanlığı fark edersiniz. Bu da, görsel korteksin devreden çıkışıdır. O halde, beyin böylesine bölük pörçük bilgileri nasıl tutarlı bir filme dönüştürür? Bu soruya kesin bir yanıt vermek şimdilik olanaksız. Iowa Üniversitesi'nden Andrew Hollingworth'a göre bunun en akla yatkın açıklaması, kısa ve uzun erimli görsel anıların daha önceki odaklanmalardan gelen bilgileri tuttukları ve yeri geldiğinde bunları görsel deneyimlerle birleştirdikleri yönünde. Ancak, bu süreçte kestirimlerin de bir payı var. Bir saate baktığınızda kimi zaman saniyeleri gösteren kolun size durmuş gibi göründüğü donmuşzaman yanılsaması bu durumu anlamanıza yardımcı olabilir. Böyle bir izlenime kapılmanıza seğirmeler neden olur. Görüşteki bir anlık kesintiden doğan boşluğu kapatmak için, beyin o anda görülebilecekler konusunda geçmişe dönük bir kestirimde bulunur. Böylece, 100 kadar milisaniyelik körlük seğirme sonrasında beliren görüntüyle doldurularak geri döner. Ankara’da deprem tehlikesi Baştarafı 67. sayfalardan lendiriyor. Kaldı ki büyüklüğü de, sismolojik olarak beklenen artsarsıntı büyüklüğü aralığında. “2007 deprem dizisi ya da ana şoku Kuzey Anadolu Fay Zonu'nu etkiler mi?” sorusunun yanıtı şudur: Hissedilir şekilde etkilemez. Fakat bölge tektoniğinin kendi bütünlüğü içinde gerilme dağılımını etkiler. Bu etki, gelecek zaman içinde bir şekilde ortaya çıkar. ANKARA VE YENİ DEPREMLER Yapılan deprem tehlike analiziyle, Ankara ve çevresinde 4.5 büyüklüğüne kadar olan depremlerle 10 yıl içinde mutlaka karşılaşılması beklenmeli. 5.5 büyüklüğünün yinelenme periyodu 18 yıl olarak hesaplandı. Bu büyüklükle en az bir kez karşılaşma olasılığı, 30 yıl ve daha uzun sürelerde en az %80'dir. 5.5 büyüklüğü, Türkiye'deki yapı stokunun kalite soAnkara ve runundan dolayı çevresi için hasar yapıcı dep100 yıllık bir rem sınıfındandır. sürede mey6.0 ve 7.0 büyüklüklerinin yinelendana gelebime periyotları, sıralecek en büsıyla 40 ve 190 yıl yük deprem, olarak hesaplan6.6 büyüklümıştır. ğünde heŞekil4, belli saplanmakta. ekonomik yapı ömürleri için olası deprem büyüklükleriyle en az bir kez karşılaşılma olasılıklarını gösteriyor. Şekil4b, Ankara'nın sözkonusu sismik sakinliğini göstermekte. Gelecek yıllarda Şekil4b'nin biçimi değişebilir. Şekil5 ise Ankara ve çevresi için olası deprem büyüklüklerinin yinelenme periyotlarını veriyor. Ankara ve çevresi için 100 yıllık bir sürede meydana gelebilecek en büyük deprem, 6.6 büyüklüğünde hesaplanmakta. Hâlen Ankara ve çevresi, aktif ama hasar riski yüksek olmayan bir deprem rejimi yaşıyor. Bölge tektonizmasının yeni süreçleri ile bu değişebilir. KAFZ'nin Ankara'ya en yakın bir yerinde üreteceği 7.0 büyüklüğündeki bir deprem, Ankara'da en az 4.6; 7.5 büyüklüğündeki bir deprem ise en az 4.9 büyüklüğünde hissedilebilecektir. O halde, Ankara, etkilenme bölgesinden dolayı, 5.0 büyüklüğüne kadar olan depremlere her zaman hazır olmalı. Deprem bilinciyle günlük yaşamı düzenlemek ve ona göre davranmak, yapılaşmayı yürürlükteki deprem yönetmeliğine uygun gerçekleştirmek, şehir planlamayı mikrobölgeleme çalışmalarıyla ve altyapısı hazır arsa üretimiyle yönlendirmek gerekir. 7 İŞİTSEL SİSTEMDE GARİPLİK Bu garip durum işitsel sistemde var, dünyadan bir anlam çıkartmamız amacıyla, beynin sildiği boşluklar ve kusurlarla doludur. Özellikle konuşma için. Günlük yaşamımızda insanların seslerini boğan ya da bozan bir yığın durumla yüz yüze geliriz, ama olayları büyük bir çaba harcamadan kavrayabiliriz. Bunun nedeni beynin eksik sesleri tamamladığı fonemik onarım adıyla bilinen bir işlevi yerine getirmesidir. Bu işlev öylesine etkilidir ki, kimi zaman eksik seslerin olduğu bile güçlükle fark edilir. NTT İletişim Bilimleri Laboratuvarı'ndan Makio Kashino'nun deneyi bu etkiyi açıkça gözler önüne sermektedir. “Söylemeye çalıştıklarımı anlıyor musun?” diyen bir sesi kaydeden Kashino, daha sonra tümcenin kimi yerlerini kesip yerini sessizlikle doldurur. Gerçekte anlaşılmaz duruma gelen tümce, boşlukların yüksek sesle doldurulması sonucunda inanılmaz biçimde yeniden anlam kazanır. Kashino duyduğumuz seslerin fiziksel seslerin kopyaları olmadığına, beynin geri kalan konuşma sinyalindeki bilgilere dayanarak boşlukları doldurduğuna dikkat çekiyor. Bu öylesine güçlü bir etki ki, bir tümceyi kaydedip onu 50 milisaniyelik parçalara bölseniz ve her parçayı ters çevirseniz bile, kusursuz biçimde anlaşılabiliyor. Koshino'nun ses dosyalarına http://asj.gr.ip/2006/data/kashi/index.html adresinden ulaşabilirsiniz. Sine dalga: Beynin bozuk sinyallerden anlam çıkartma yeteneğini ortaya koyan bir başka durum da sinedalga konuşma adı verilen birleştirilmiş bir konuşma biçimi. Sinedalga biçiminde bir konuşma ilk anda insana garip ve anlamsız gelir. Ancak aynı tümceyi normal konuşma biçiminde dinleyip, ardından sinedalga biçimine geçildiğinde ansızın işitme sisteminin odağına yerleşiverir. Ne denli çabalasanız da, ilk dinlediğinizde ayırdına bile varmadığınız sözcükleri artık “duymazlıktan” gelemezsiniz. Britanya Bilişsel ve Beyin Bilimleri Tıbbi Araştırma Kurulu'ndan Matt Davis bu durumu beynin konuşmaya tepki gösteren, ancak konuşulan dili saptamadıkça bunları devinime geçirmediği birtakım devrelere sahip olmasına bağlıyor. Türkçesi Rita Urgan, kaynak: New Scientist, 22 Eylül 07 CBT1086/14 11 Ocak 2008 yim oluşturur. Gözün ağtabakasının tam ortasında fovea adı verilen, ışığa duyarlı alıcılarla (fotoreseptörler) dolu küçük bir bölüm vardır. Burası ağtabakanın en can alıcı noktası, gözün her şeyi en ince ayrıntısı ve tüm renkleriyle seçebildiği bölgesidir. Görsel sisteme giden işlenmemiş bilgilerin hemen hemen tümünü gözün bu minicik parçası sağlar. Gözler daha büyük bir resim oluşturabilmek amacıyla sürekli olarak çevreyi tararlar ve saniyenin küçük bir parçasında bir yere odaklanıp, hemen başka bir yere geçerler. Odaklanmalar arasındaki bu ani devinimlere “seğirme” adı verilir. Saniyede yaklaşık üç kez yaşanan bu devinimler 20200 mikrosaniye kadar sürer. İşin ilginç yönü, seğirmeler meydana geldiğinde gözlerimizin fiilen kör olmasıdır. Beyin seğirme sırasında alınan bilgileri işlemden geçirme zahmetine katlanmaz, çünkü gözler işe yarar bir şey yakalayamayacak bir hızla devinir. Ayna Deneyi: Normal koşullarda seğirmelerin ayırdına varmasanız da, onları devinim halinde yakalamanız olasıdır. Aynaya iyice yaklaşıp gözlerinize bakın ve sırayla bir sağ, bir sol gözbebeğinize odaklanın. Ne denli çabalarsanız çabalayın, gözlerinizin devindiğini göremezsiniz.