16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam ma bu iyonların idrardaki konsantrasyonunu süratle arttırıyor. Aşırı yoğunlaşan idrarda önce kristallerin birikmesine ve idrarla atılmasına engel yoktur (kristalüri), ancak aşırı kristal yoğunluğu, topaklaşma, yapışma sonucu taş partikülü oluşumuna yol açıyor. Bunun sonucunda kolik denen şiddetli ağrı, bulantı ve idrarın pembe veya koyu renkli gelmesine neden oluyor. TEDAVİ ve KORUNMA YOLLARI Böbrek taşlarının hemen hemen % 90'ı hiçbir tedavi gerektirmeden veya kısa süreli ilaç tedavisi ile idrar yollarından Tabiatta kendiliğinden düşer. Buna rağmen bu ve canlıda hastaların böbreklerini en azından yılda biyominebir kez ultrasonografi ile kontrol ettirmeralizasyon: leri önerilir. Çünkü bu hastalarda yeniKayadişden taş oluşma riski, bir yıl içinde % 50 yumurta kabuğu örile % 100 arasındadır. nekleri. Bilindiği gibi “taş kırma” kısaca “litotripsi veya eswl” çoğu hasta için uygun tedavidir. Burada endoskopik tedavi veya perkutan cerrahi tedavi gerektiren taşların “zamanında” bu yöntemlerle tedavisine karar verilerek, eswl yönteminde ısrar etmemek önemlidir. Endoskopik yöntem olarak (URS) ureterorenoskopi günlük uygulamada başarılı ve iyi sonuçlar veriyor. Özetle, düşmeyecek taşların tedavisinde ilk sırada ESWL, daha sonra da endoskopik yöntemler gelir. Açık cerrahi tedavi az sayıda hasta için (%510) uygulanıyor. (Resim 2idrar kesesi taşı ameliyatı) Taş oluşumundan korunma, ülkemiz şartlarında, hastanın 6 ay veya yıllık kontrollere gelmesi ile önemli ölçüde gerçekleşebilir. Günlük 24 saat içinde sıvı alımı (suaçık çay, meyve çayı, ıhlamur, az şekerli limonata, portakal suyu vd. ) en az 23 litre arası olmalı. Beslenmede lifli ve posa veren besinler öncelikli tercih edilmeli, kırmızı et haftada 2 defadan fazla tükettilmemeli. Tuz alımı kesin azaltılmalı. Şekerli, gazlı içeceklerin sık içilmesi doğru değil. Kahve ve çay alışkanlığı olanlara, buna haftada 2 hatta 3 gün ara vererek içmeleri önerilir. Çünkü beslenme alışkanlıklarında “aşırılık veya düzenli tüketimin” idrarda taş yapıcı maddelerin oluşumunu tetiklediği kabul ediliyor. Bunların dışında düzenli barsakların boşaltılması ve bağırsak gazı önleyici yürüyüş ve beslenme tarzı tavsiye edilir. Doktor denetimi: Taş hastalığının tekrarlamaması için periyodik kontrollerin (ultrasonografi ve idrar sedimenti bakılması) dışında, taşın cinsinin laboratuvarda tayin edilmesi, 24 saatlik idrarda taşa sebep olan ve taşı önleyen maddelerin tespiti, idrarda varsa iltihabın tedavisi ilk aşama yöntemlerdir. Son yıllarda Almanya'da Bonn Üniversitesi’nde geliştirilen bir cihazla insan vücudunda taş daha kristal oluşumu safhasında tespit edilip, taş oluşma riski tanımlanabilmekte. Bonn Risk Endeksi (BRI) denen gösterge sayesinde idrarın içinde fizyolojik olarak bulunan serbest kalsiyum iyonu oranı ve kalsiyum okzalat kristallerinin oluşumu noktası tespit edilmekte ve hastanın taş oluşturma riski böylece önceden bilinebilmekte. İdrar kesesinde uzun süre kalmış dev taş. Mühendis olmanın, insanlığa, yaşanan coğrafyaya, topluma, kültüre karşı büyük sorumluluğu var. Üstelik Türkiye'nin bu konuda ilginç bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü böyle bir problem, Avrupalı insan için veya Amerikalı bir mühendis için çok farklı algılanabilir. Onlar, düzenin mühendisi olmaya, yaşadıkları ahlaki, kültürel ve sosyolojik, sosyoekonomik yapıları gereği daha uygun. Ama bizim gibi, çatışmaların, çelişkilerin olduğu, teknolojiyi zaten transfer yoluyla dışarıdan alan kültürlerde, mühendislerin tavrı ve konumu farklı olabilir. Mühendislik Bilinci Mühendislik bilinci demek, mühendislik etiğinin bilinci demek. Mühendislik denildiği zaman, içinde etik de görüyorum; etik ayrı bir şey, mühendislik ayrı bir şey değil. Mühendis olmak demek, zaten insan gibi insan olan mühendis olmak demektir. Bu da, etik problemlerini çözmek için ipuçlarından biridir. Birtakım kuralları oluşturmak, etik uygulamalar yapmaya çalışmak, mühendislik etiği kodları bulmakla, sorunu çözüvermek pek olanaklı değil. Bunlar yanlıştır demek istemiyorum, bunlar yapılmalı belki; ama hangi bilinçle yapılmalı? Bu, dünyayı daracık gören, birtakım kurallar koyduğu zaman dünyayı düzeltebileceğini zanneden, hukuku değiştirmekle dünyayı değiştirebileceğini sanan, yasa çıkarmakla dünyayı değiştirebileceğini sanan insanların dar bakışlarından kaynaklanan bir şeydir. Onun için, kökten, insanın dünyayla tavır alışını değiştirmek lazım. Mühendislerimizin oluşumunda, mühendislik eğitiminde, kökten devrimler yapmak lazım. Onun için, doğru dürüst, insan gibi insan olabilen, güzel olabilen insanlar, mühendisler yetiştirdiğimiz zaman, ayrıca etik dersleri falan koymaya da gerek kalmaz. Çünkü bugünkü dille, geleceğin mühendislerine, “Etik yanlış yaptın” dediğimiz zaman, bu, “Sen, mühendisliğe aykırı bir iş yaptın” demek istiyoruz, “Mühendis böyle yapmaz” demek istiyoruz. Oysa,“Sen, mühendis gibi mühendis oldun, ama etik değilsin” sözüyle, mühendislikle etik olmayı birbirinden ayırmamalıyız artık. Yaptığın bir şey etik değilse, zaten bu, mühendise yakışmayan bir şeydir, mühendisliğe aykırı bir şeydir. Ahlak ilkelerini ihlal etmek, tıpkı termodinamiğin ikinci ilkesini ihlal etmiş gibi bir şey anlaşılmalı. Bunların bu kadar iç içe olduğunu düşünüyorum. Onun için, yeni bir bakış ve yeni bir tavırla bu sorunlara bakmak lazım. Yoksa, havanda su döver dururuz diye düşünüyorum. Mühendislik, teorik çalışmaların uygulamalarıyla, teknolojiyle ilgilidir; hem de teknolojinin, toplumla, sosyal yapıyla, ekonomiyle bağlantısıyla, pazarlamasıyla ilgilidir. Tabii tek tek mühendisler olarak gerçekten gücümüz yok; ama tek tek mühendisler olarak böyle bir donanıma sahibiz. Bu donanım, başka hiçbir meslekte yoktur. Hem bilim hem bilimin uygulaması olan teknoloji, hem toplum hem ekonomi ve üstelik buna estetik ve kültürel boyutu kattığınız zaman, mühendislik mesleğinin gerçekten 21. Yüzyılda, belki önümüzdeki yüzyılda da dünyayı dönüştürmeye en yakın aday olabilecek bir meslek olduğunu düşünüyorum. Bu, biraz da genç mühendisleri havalandırmak için söylenmiş bir söz olabilir, ama dünyayı da hayalci ve idealist insanlar değiştirebilir. Gerçekçilik adına karamsar olup, edilgin kalmak da kötü bir şey. Elbette hayal kuracağız. Elbette mühendise, “Mühendis, sen dünyayı değiştirebilirsin” demek lazım. Mesela, bizim kendi Cumhuriyet tarihimiz içinde baktığımızda, Osmanlı döneminde, Atatürk'ün ve Atatürk'ten önceki kuşağın Harp Okulu öğrencileri, “Siz, dünyayı, Türkiye'yi değiştirebilirsiniz” diye yetiştirilmiş ve bunların içinde bir Atatürk çıkmıştır. Çünkü toplumu değiştirebilme inancıyla ortaya çıkan insanlar toplumu değiştirebilir. Onun için, benim önerim şu: Etik, bizim mühendislik derslerinden ayrı bir ders olarak işlenecek bir şey değil, her derste anlatılacak bir şey; ta birinci sınıftan başlayarak, örneğin matematik dersinde, bu dersi işlerken, hocada, bütün insanlığa karşı, evrene karşı, doğaya karşı, kendime karşı sorumlulukla ilgili bir ders anlatımı, ders sunuluşu sezmem, tartışmalarında öyle bir tavır görmem lazım. Böyle yamama etik dersleriyle etik olmaz. Şimdi siz, dersleri dümdüz, mekanik ve insanla ilgisi olmayan şekilde anlatın, ondan sonra yamama bir etik dersiyle bu etik duyarlılığı çocuklara vermeye çalışın! Bu olmaz ki! Etik duyarlılık, eğitimin başından sonuna kadar, her derste, her dersin kendi yapısı ve sorunları içerisinde işlenmesi gereken bir şey. İsterseniz, buna içsel etik diyelim; bilgimizin içine sindirilmiş, dışarıda duran bir şey olmayan etik. CBT 1086/11 11 Ocak 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle