Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bologna Süreci'nde Türk müzik yaşamı nasıl kalkınır? Yaşam boyu öğrenim henüz Avrupa ve Kuzey Amerika'da bile yaygınlaşmadığı bir dönemde, 1935'te Hindemith tarafından Türkiye'de uygulanmak istenmesi oldukça dikkat çekicidir. Bu ünlü müzik eğitimcisinin Türkiye için hazırladığı rapordaki görüşleri bugün AB tarafından uygulanıyor. Feza Tansuğ, Yeditepe Üniversitesi, Antropoloji Bölümü, feza@yeditepe.edu.tr cak olan geleceğin Bilgi Avrupa'sında, Avrupa coğrafyasındaki ülkeleri hem birbirleri ile uyumlu hem de rakiplerinden üstün kılacak bir yüksek öğretim sistemi oluşturmak hedeflendi. Bologna Süreci'nde belirlenen temel faaliyet alanlarından bazılarını Hindemith'in 70 yıl öncesinden öngördüğünü söyleyebiliriz. Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan yükseköğretim sistemleri için öngörülen yapısal değişikliğin niteliği ile kapsamının belirlenmesi amacıyla 1999 yılında Bologna Deklarasyonu imzalandı. Bu sürece Türkiye 2001 yılında Prag toplantısında dahil oldu. Bu nedenle Bologna Süreci'ne uyumda Hindemith'in önerilerini yeniden gözden geçirmek zorunda olduğumuz söylenebilir. ÇOĞUNU ÖNERMİŞTİ ri diğerlerine göre daha kısadır. Bu belgeler, eğitimci olarak Hindemith'in çağındaki müzikolojik yaklaşımlar ve eğilimleri çok iyi bildiğini ve kendi düşüncelerini bu yaklaşımlara uygulamadaki ustalığını da göstermektedir. Günümüzde Avrupa Birliği'nin, Hindemith gibi eğitimcilerin görüşleriyle Bologna Süreci'ne girdiği göz önüne alındığında, Hindemith'in Türkiye için önemi daha iyi anlaşılabilir. Çoğu Avrupa Birliği'nden sonra gündeme gelen teknik konular olsa da, Bolonya Süreci'nin müfredat reformu, öğrenci ve öğretim elemanı değişimi ve yaşamboyu öğrenim gibi etkinlik alanları Hindemith'in henüz 1930'lu yıllarda önerdiği konulardı. Öğrenci ve öğretim elemanı değişiminin müzik ve sanat alanında ilk kez Hindemith sayesinde başladığını söyleyebiliriz. 1937 yılına kadar Hindemith başta Dr. Ernst Praetorius olmak üzere Prof. Lohmann, Preuss, Adler, Leithoff, Eduard Zuckmayer ve Carl Ebert gibi en az 13 Avrupalı yabancı sanatçının Ankara'da görev almasını sağladı. Bunun yanı sıra, Ankara ve Berlin arasında bir değişim programını başlatıp ilk olarak Halil Bedi Yönetken'in Berlin'de koro eğitimi almasını önerip buna karşılık olarak Berlin'den bir sanatçının da Ankara'da görevlendirilmesi ile bir değişim programı başlatmak istediyse de bu gerçekleşemedi. Yaşam boyu öğrenimin ise henüz Avrupa ve Kuzey Amerika'da bile yaygınlaşmadığı bir dönemde Hindemith tarafından Türkiye'de uygulanmak istenmesi oldukça dikkat çekicidir. Bugün Kuzey Amerika'da “süregelen eğitim” (continuing education) olarak her bilim ve sanat alanında uygulanan bu sistemi Hindemith yineleme kursları (wiederholungkurse) halinde önerilerine ekler ve görevde bulunan okul müzik öğretmenleriyle amatör müzik eğitmenlerinin yüksek okulda her üç yılda bir çalışma alanlarındaki yeni ilerlemeleri tanıyacakları, bilgilerini tazeleyecekleri ve yeni esinler edinecekleri bir yineleme kursuna katılmak zorunda olduğunu belirtir. Bu konulardaki çalışmaların her türlü siyasal baskı ve yönlendirmeden uzak biçimde, Hindemith'in önerilerinin uygun bir örgütsel yapı içinde sürdürülmesi, sanatın ve bilimin özerkliği açısından da gereklidir. Bu çerçevede, 70 yıl geç kalınmış olsa da Türk müzik yaşamının kalkınması için başta konservatuvarlar gelmek üzere Türkiye'deki tüm müzik kurumlarının yeniden biçimlendirilmeleri, yeniden yapılandırılmaları ve yeniden düzenlenmeleri gerekmektedir. Bugün Türkiye'de Hindemith'in önerilerine 70 yıl öncesindeki kadar ihtiyaç vardır lman besteci, icracı, teorisyen ve müzik eğitimcisi Paul Hindemith (18951963), yirminci yüzyılın en büyük bestecilerinden biri olarak tanındı. Hindemith'in besteleri yirminci yüzyıl müzik dağarının önemli bir kısmını temsil ederken keman, viyola ve viyolonsel sanatçısı olarak da uluslararası ününü kurdu. Hindemith ayrıca klarinet ve piyano gibi çalgıların ustası olup orkestra da yönetirdi. Müzik teorisi, kompozisyon teknikleri ve müzik eğitimi hakkında da pek çok kitap yayımladı. Dolayısıyla, bu müzik dehasının Türk müzik yaşamının kalkınması hakkında söyleyebilecek çok şeyi vardı ve bu görev için çağındaki en nitelikli adaylardan birisiydi. Hindemith, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin isteği üzerine dört kez Ankara'ya geldi. Ülkenin müzik yaşamını yeniden düzenlemek için 1935 yılında ilk kez görevlendirildiğinde Ankara, İzmir ve İstanbul'da müzik kültürünü incePaul Hindemith (18951963) ledi, bu gözlemlerinin sonucunda Vorschläge für den Aufbau des türkischen Musiklebens başlığını verdiği Türk Müzik Yaşamının Kalkınması İçin Öneriler'ini yazarak Maarif Vekâletine sundu. 1936'da Berlin'de çoğaltılıp Das blaue Buch (mavi kitap) olarak anılan bu öneriler Türkiye'de kullanılmak üzere hemen Türkçeye çevirtilmişti. Hindemith'in ayrıca, 1936 yılında yazdığı Sarı Kitap ve 1937'de yazdığı son görüşlerini içeren belgeler de bulunmaktadır. Mavi Kitap Prof. Dr. Gültekin Oransay'ca Türkçeye çevrilip ilk kez 1983 yılında yayımlandı. Mavi Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Hindemith, 1936 yılındaki ziyaretinden sonra yazdıklarında aynı konuları 16 bölüm halinde daha ayrıntılı olarak ele almıştır. Yedi bölümden oluşan son önerile A AB SAHİP ÇIKIYOR Avrupalı bir besteci, icracı, kuramcı ve müzik eğitimcisi tarafından hazırlanıp 70 yıl boyunca yararlanılmayan bu benzersiz önerilerin tümü, Avrupa Birliği süreci içinde müzik eğitimimize ve müzik kültürümüze bugün de ışık tutacak niteliktedir. Hindemith'in Türk müzik yaşamı hakkındaki gözlem, görüş ve önerileri, Bologna Süreci'nde müzik kültürümüzde güncel eğilim doğrultusunda çağdaş müzik eğitimi felsefeleri için yeniden bir model oluşturabilir. Hindemith, Almanya'da geliştirdiği gebrauchsmusik, yani işlevsel müzik kavramını Türkiye'deki eğitimde de uygulatmaya çalışıyordu. Hindemith'in ardında bıraktığı öneriler, müzik reformu döneminde eşi görülmemiş nitelikteki bir projeyi belgeliyor. Hindemith üç büyük kentteki müzik okullarının yönetimini ve müfredatını yeniden yapılandırmaya çalışmıştır. Hindemith ya da çağdaşları olan Carl Orff (18951982), Zoltan Kodály (18821967) ve Percy Aldridge Grainger (18821961) gibi dönemin en önemli besteci, etnomüzikolog ve müzik eğitimcilerinden birinin görüşlerinden faydalanmak, cumhuriyetin ilk yıllarında Türk müzik yaşamının kalkınması için çok büyük bir önem taşıyordu. Denilebilir ki Hindemith'in önerilerinin hepsinden faydalanılsaydı, Türkiye bugün müzik, kültür ve eğitim alanında çok başka bir ülke olurdu. Türkiye'de müzik eğitimi alanında artık köklü bir reforma odaklanılması gerekmektedir. Avrupa yirminci yüzyılın sonlarında, yeni yüzyılın bilgi çağı olacağı tespitinden hareketle Bilgi Avrupası'nı oluşturmak amacıyla eğitim alanında uygulanacak bir dizi kararlar aldı. Gücünü bilgiden ve bilimden ala CBT1086/22 11 Ocak 2008 henüz köyün ilk evine uğradıklarında çözüldü. Köy girişindeki evde altı çocuklu bir çiftçi aile yaşıyordu. “Köyünüzde bu kadar çok çocuk dünyaya gelmesinin sebebi nedir?” sorusuna köylü sırıtarak şu cevabı verdi: “Her sabah köyün içinden saat tam beşte bir yük treni geçer ve köy halkını uyandırır. Fakat vakit yataktan kalkmak için henüz çok erken, ama uyumak için ise çok geç olduğundan …” (Gutjahr 1985, 9ff.) . Acaba merak eden var mı: Türkiye'de niçin çok çocuk dünyaya geliyor? Niçin Avrupa'nın en genç nüfusu bizde? Acaba bu kalıcı mı geçici mi? Yaşlı nüfus iyi mi kötü mü? Acaba genç nüfus geri kalmışlığın da bir göstergesi mi? Bu kadar genç yaşlanınca kim onlara bakacak? Sosyal güvenlik sistemimiz, yaşlı nüfusu taşıyabilecek mi? Bakıma muhtaçlık ve yaşlı nüfus arasında bağlantı var mı? Yoksulluk gençliğin mi yoksa yaşlılığın mı bir özelliği? Genç işsizlerin azalmasına gerontolojik bilgiler yardım edebilir mi? Sorular çok, ama ilgi yok. Bilginin önemini biliyorsak da bu henüz bilimin önemini kavradığımız anlamına gelmiyor. Üniversitelerimizde bilim insanlarını yetiştirmek yeterli değil, onlara bilgilerini toplumsal gelişmeye katkı sağlayacak şekilde kullanabilecekleri olanakların da sağlanması gerekiyor. 1 “Bilim adamı” Türkçede “bilim insanı” veya “bilimci” terimlerinden daha çok kullanılmakta. Bu yüzden burada da bilim adamı sözcüğü tercih edildi. Ancak özellikle belirtmekte fayda var: “Adam” sözcüğü cinsiyeti ifade etmesine rağmen tabii ki “bilim kadınlarını” da kapsar. Eskiden bilim le uğraşanlar arasında kadınlar yoktu. Türkiye'de hala bilim kadınlarının sayısı bilim adamlarından belirgin şekilde azdır. Türk kadınının eğitim olanaklarından yararlanmada karşılaştığı dezavantajlar bunun sebeplerinden biridir. 2 Kromrey, H. 1994. Empirische Sozialforschung, 6.revidierte Aufl. Leske+Budrich: Opladen. 3 Schneider W. (2001): Deutsch fürs Leben. Was die Schule Zu lehren vergaß. Rowohlt Verlag: Rein bek bei Hamburg. 4 Margenau, H., Bergamini, D., LIFERedaksiyonu. 1966. Der Wissenschaftler. LifeWunder der Wissenschaft. TimeLife International (Nederland) N.V. 5 Ediskun, H., Dürder, B. 1985. Türkçe Konuşan Sözlük. Remzi Kitabevi: İstanbul. 6 Bormann, N. 2002. Das Lexikon der Zukunft. Trends, Prognosen, Prophezeiungen. Diederichs: München. 7 Eickelpasch, R. 2002. Grundwissen Soziologie. Ausgangsfragen, Schlüsselthemen, Herausforderungen. Klett: Stuttgart, Düsseldorf, Leipzig. 8 Gutjahr 1985