Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör için de büyük bir tehlike oluşturmakta. Son on yıl içinde Kongo Cumhuriyeti'ndeki beş ulusal parkın en az 150 çalışanı gorilleri korumaya çalışırken öldürülmüş. 790.000 hektarlık bir alana yayılan ve Afrika'nın ilk ulusal parkı olan Virunga Ulusal Parkı, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ruanda ve Uganda sınırları arasında yer almakta. Park 1979 yılında UNESCO tarafından dünya mirası olarak tanınmıştı. Ne var ki Afrika'nın en büyük tür çeşitliliğini barındıran bölgeyi çevreleyen park, 1994 yılından bu yana “Kırmızı Liste” de yer alıyor. Bunun başlıca nedeni ise o tarihlerde Ruanda'daki halk katliamından kaçanların bölgede kamp kurmasıydı. Yaklaşık olarak bir milyon kişinin odun ihtiyacı yüzünden koruma alanındaki ağaçların önemli bir kısmı yok edildi. lece ilk kez ilacın beyindeki değişimler üzerindeki olumlu etkisini saptamış oldular. Otopsilerde Statinlerle tedavi edilenlerin beyninde daha az protein birikimi saptanmış. Bununla birlikte Statin terapisinin herkeste aynı etkiyi gösterip göstermediği henüz kesin olarak bilinmemekte deniyor Neurology dergisinde. Başlığa taşıdığım emir kipli çağrı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 60. hükümetinin başbakanı tarafından ülkenin üniversitelerinin rektörlerine hitaben söylenmiştir. “Onlar İşlerine Baksın!” Öncelikle bu emir kipli çağrının hangi içerikte yapıldığını tartışmayacağım. Bir başbakan veya herhangi bir ülke vatandaşı, üniversitenin hangi işle uğraşması gerektiğini ona bildirme yetkisini kendinde bulamaz. Üniversite bilimin üretildiği ve öğretildiği bir kurumdur. Üniversite bu işlevini tamamen bağımsız olarak yapar. Üniversitenin görevi ve bağımsız konumu, kendisine yasalarla değil, bütün dünyada geçmişinden gelen geleneklerle verilmiştir. Üniversite bilimin karakterini yansıtan, ülkelerüstü, uluslararası bir kurumdur. Kendisine geleneklerinin ve bilimin verdiği görevi yapabildiği sürece üniversite adını taşımaya hakkı vardır, o veya bu nedenle bu görevleri yerine getiremezse, üniversite adını taşıma hakkını kaybeder. Dolayısıyla, üniversite bir başbakandan emir almaz, ancak bir başbakan üniversiteden emir alır. Yasalarla ilgisi olmayan bu durumun nedeni şudur: Ünivesite bilimi üreten bir kurum olduğu için, bilimin gereklerini herkese bildirmekle de yükümlüdür. Bu görevini dersleri, yayınları, topluma yönelik başka türlü bildirileri ve yetiştirdiği kişilerle yapar. Toplumun bilim dışında yaşaması toplumun aleyhine olduğu için, kendisinin de içinde bulunduğu toplumun bilimin gerekleri dışına çekildiğini gördüğü an, üniversite durumu ve yapılması gerekenleri topluma tebliğ eder. Toplum bu tebligatı dinler, dinlemez, ciddiye alır veya almaz. Üniversitenin bir yaptırım gücü yoktur. Yapabileceği tek şey doğru bildiğini açıklamaktan ibarettir. Üniversite (içinde yaşadığımız evrenin gerçek olduğu inancı dışında) bilimsel temele oturmayan hiçbir inanç sistemine, hiçbir yönetim şekline, hiçbir kişiye saygı duymaz. Böyle kurum ve kişilerin her söyledikleri, her yaptıkları, tüm inançları vs. üniversitenin bilim filtresinden geçer. Bu filtreye takılanlar üniversitece eleştirilir ve toplum yaşamında ciddiye alınmamaları tavsiye edilir. Üniversitenin tebligatına verilebilecek cevap yalnızca bilimsel olabilir, üniversitenin işlev ve tebliğleri ancak bilimsel çerçevede eleştirilebilir. Bunun dışındakiler üniversitece ciddiye alınmaz. Sayın rektörlerimize yaptığı çağrıyı yapmaya haddi olmadığını bu şekilde belirttikten sonra, gelelim sayın başbakanın emir kipli çağrısının hangi içerikte yapıldığına. Hükümeti yeni bir anayasa taslağı üzerinde çalışmalar yaptırtmakta ve buna katılmaktadır. Üniversite, yapılan işi usul ve/veya içerik açısından bilimsel temel üzerine oturmamış bulduğunu ve yapılan yanlış(lar)dan dönülmesi gerektiğini topluma açıklayarak görevini yapmıştır. Sayın başbakan ise hadini aşarak üniversitenin bu işe karışmaması gerektiğini söyleyip «onlar kendi işlerine baksınlar» diyebilmek cüretini göstermiştir. İcraatı ve söyledikleriyle en küçük bir bilim ve üniversite kavramına sahip olmadığını defaatle göstermiş olan sayın başbakan şunu bilmemektedir ki, bahis konusu tebligatı yaparak kendisini ve hükumetini bilimsel açıdan hizaya gelmeye davet eden üniversite aslen işini yapmaktadır. İşini yapmayan bizzat kendisidir ve üniversite kendisini işini yapmaya çağırmaktadır. Ne sayın başbakan, ne hükümeti, ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi bilimin çizdiği sınırlar dışında yasa yapamazlar. Yasa yapmak bizim işimizdir diyen başbakan bunu bilememektedir. Aksini iddia ediyorsa bir deneyiversin: Örneğin Ankara'daki su sıkıntısını «vatandaşlarımız artık haftada yalnızca bir bardak su içeceklerdir» diye bir yasa çıkarttıp halletmeye bir kalkıversin bakalım. İnsanın yaşamak için duyduğu su içme ihtiyacını nasıl bilimsel yasalar tayin ederse, toplum yaşamını da aynı derecede bilimsel yasalar yönlendirir. Bunarın ne olduğunu üniversite bilir. Sayın Başbakan ve bütün Meclis, üniversiteden saygıyla kendilerine bu konuda yardım edilmesini istirham ederler ve bilimin kendilerine çizdiği çerçevede hareket ederler. Meclis bilimin üstünde değildir, olamaz da. Ama bilim Meclisin üstündedir. Başbakan üniversiteye kafa tutamaz. Yapabileceği tek şey onun ününde kafasını hürmetle eğip, yardımını istirham etmekten ibarettir. JAPONLARIN İLK AY UYDUSU YOLDA LAHANA BAĞIŞIKLIK KUVVETİNİ GÜÇLENDİRİYOR Turpgillerin içindeki bir madde bağışıklık kuvvetini uyarıyor. Amerikalı bilim insanları DIM (Diindolylmetan) maddesinin belli başlı bağışıklık hücrelerinin üretimini tetiklediğini saptadılar. Berkeley Üniversitesi bilim insanları daha önceki laboratuar çalışmalarında da DIM maddesinin meme kanseri hücrelerindeki bölünmeyi durdurduğunu ve prostat tümörlerinin büyümesinden sorumlu testosteron hormonunu engellediğini bulmuşlardı. Son araştırmada fare yemleri DIM maddesi ile zenginleştirildiğinde, hayvanlarda dört tip sitokinin yani bağışıklık hücrelerinin etkinliğini ayarlayan proteinlerin daha fazla üretildiği görülmüş. DIM ayrıca hücre kültürlerinde, enfeksiyonlarla savaşımda önemli bir rol Japonların ilk uydusu Ay'a doğru yol alıyor. Japon Uzay Ajansı'ndan (JAXA) yapılan açıklamaya göre, SELENE (Selenological and Engineering Explorer) Amerikalıların 1960'lı ve 1970'li yıllardaki Apollo programlarından sonraki en kapsamlı Ay misyonu. Üç ton ağırlığındaki sistemin üzerindeki 50 kilo ağırlığındaki iki uydu, Ay'ın yaklaşık olarak 100 km. uzaklığındaki bir yörüngeden bilgi toplayacak. 279 milyon dolar değerindeki uydu, Ay'ın topolojisi, üzerindeki mineraller ve kütle çekim derecesi hakkında bilgiler toplaması bekleniyor. Aralık ayında başlayacak olan on ve ay kadar devam edecek araştırma programında Ay'dan dünyaya yüksek çözünürlüklü televizyon görüntüleri gönderilecek. Kolesterol seviyesini düşürmek için Statin alan kalp hastalarda Alzheimer'e yakalanma riskinin daha düşük olduğu anlaşıldı. Amerikalı bilim insanları böy CBT 1071/5 28 Eylül 2007 KOLESTEROL DÜŞÜRÜCÜ İLACIN BEYİN ÜZERİNDEKİ OLUMLU ETKİSİ oynayan akyuvar üretimini da tetiklemiş. Araştırmacılar aynı maddenin ayrıca hastalık etkenleri veya tümör hücrelerini öldüren makrofaj üretimini de uyardığını söylüyorlar. Bu değişimlerin organizmada da etkili olduğunu araştırmacılar farelerle kanıtladılar. Hayvanlara, sindirim sisteminde yaşayan zararsız reovirüs aşılandığında DIM, virüslerin bedenden daha hızlı atılmasını sağlamış. Konuyla ilgili araştırma yazısı Journal of Nutritional Biocheimstry dergisinde yayımlandı. Nilgün Özbaşaran Dede