25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nulduğu zaman rezeksiyon yapılamayacak durumdadır. Bu hastalara temeli Oxaliplatin olan kemoterapi uygulanırsa % 1638'inde küçülme, evresinde gerileme ve rezeksiyon şansı doğmakta. Karaciğer metastazı olan ve cerrahi rezeksiyonu mümkün olmayan 104 hastada kemoterapi ile 34 hastada (%30) tümör küçülmüş, cerrahi rezeksiyon yapılabilir duruma getirilmiş. Fakat bu hastalarda % 90 gibi yüksek oranda nüks ortaya çıkmış. Sonuç olarak, kalın bağırsak ve rektum kanserinin yaygın ve cerrahi rezeksiyonun uygun olmadığı karaciğer metastazlarında, önce kemoterapi yapılarak metastazlarda küçülme ve takiben cerrahi rezeksiyon olanağı sağlanabilir. Rezeksiyon sonucunda nüks oranı yüksek olmakla beraber, mmkün olduğu kadar tekrarlanan rezeksiyonlarla yaşam süresi uzatılabilir. T. Livraghi (Milan, İtalya) kalın bağırsak ve rektum kanserlerinin karaciğer metastazlarının ancak bir kısmı (% 3035) cerrahi tedavi için uygundur. Cerrahi rezeksiyon şansı olmayan hastalarda ise termoterapi (RFAradiofrequency ablation) ile başarılı sonuçlar alınabilmekte. 19952000 yılları arasında bu şekilde 184 hastadaki 352 metastazı tedavi edilmiş, RFA ile 3 cm.den küçük lezyonların % 82'sinde, 3 cm.den büyük olanların % 52'sinde tam nekroz sağlanmış. 19962006 yılları arasında 121 hastadaki 320 metastaz, RFA ile tedavi edilmiş, uygulamaya bağlı herhangibir ölüm görülmezken, 5yıllık sağkalım oranı % 27 bulunmuş. 3cm. den daha küçük lezyonlar da sonuçlar daha başarılı. S.Bavbek (İstanbul Üniv.) kalın bağırsak ve rektum kanserlerinin karaciğer metastazında herhangibir tedavi yapılmadığı zaman ortalama yaşam süresinin 56 ay olduğunu, kemoterapi (kanser ilaçlarıyla tedavi) sonucu sağ kalımın ve yaşam kalitesinin arttığını ileri sürdü. Destek tedavisi ile ortalama 56 ay olan yaşam süresi, 5FU tedavisi ile 11 aya, İrinotekan ve oxaliplatin kombinasyonlarının eklenmesiyle 1516 aya ve son yıllarda yeni ajanların eklenmesiyle 20 aya kadar çıkartılmış. Son yıllarda bu alandaki en önemli başarı, cerrahi olarak çıkartılamayan lezyonların kemoterapi ile küçültülerek, cerrahi uygulanabilir duruma getirilmesi oldu. Diğer yandan karaciğer metastazlarına cerahi rezeksiyon yapıldıktan sonra kemoterapi konusunda ise bir görüş birliği henüz sağlanamadı. M. Kalayoğlu (Memorial Hast.İstanbul) son yıllarda cerrahi teknik, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, organ bulunması ve hazırlanması, hasta seçimi, damar greftleri kullanımı gibi pek çok konuda önemli gelişmeler olduğunu belirtti. Wisconsin Üniv. Organ nakli bölümünde 155 çocuk hastada gerçekleştirilen 196 karaciğer nakli sonuçlarını sundu. En önemli karaciğer nakli nedeni “bilyer atrezi” olarak bilinen doğuştan safra yollarının yeterince gelişmediği durumdur. Bir yaşın altındakilerde 5 ve 10 yıllık sağ kalım oranı % 79 ve % 74, 118 arası yaş grubunda ise aynı oranlar % 83 ve % 80 olarak saptanmıştır. Teşekkürler Cumhuriyet BT Zeki Arıkan, zeki.arikan@ege.edu.tr C Estetik, akıl ve bilim yoksulluğu İclal ve Hidayet Karakuş S CBT1071/21 28 Eylül 2007 ayın Yelda Özsunar Dayanır, Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisindeki yazınızı severek okuduk eşimle. Hastasına insan olarak bakan hekimlerin yanında hastalığı da hastayı da baştan savma anlayan bir sağlıkçı kitlesinin varlığı yadsınamaz. Sizin büyük bir duyarlıkla dile getirdiğiniz incelikleri görme yetisi eğitim sürecinde sanatsal derslerle kazanılabilir ancak. Biz öğretmen bir aileyiz. Yaşımız altmışı geçti. Öğretmenliğe başladığımızdan beri eğitimin öğretimden farkını anlatmaya, eğitimin öncelikli olduğunu kavratmaya çalıştık. Ne ki bireysel çabalar da dahası örgütlü çabalar da pek bir işe yaramadı. Gün günden daha kötüye gitti. Edebiyattan, sanattan habersiz, sanat deyince magazincilerin sunduğu sanatı, sanatçıyı anlayan, ömründe Montaigne okumamış, bir şairden iki dize öğrenmemiş insanların doktor, mühendis, avukat olmaları hiçbir işe yaramıyor. Ancak kendilerine çalışıyorlar. Sorunu olanları hasta, hak arayan, yaşamına kolaylık isteyen insanları insan değil, müşteri gözüyle görüyorlar. Okullarımız aşağı yukarı otuz yıldır, resim, müzik, beden eğitimi derslerinde test çözülen, çocukların eğitildiği değil öğütüldüğü, koşullandırıldığı kurumlar oldu. Bunda etken pek çok elbette. Onları sayıp dökmenin yeri değil burası. Ne ki sonuç yalnızca hastane koridorlarına, odalarına değil sokaklara, caddelere, ruhsuz apartmanlara yansıdı. Okullarımızın koridorları da nasıl yoksuldur bilirsiniz! O yoksulluk akıl yoksulluğu, bilim yoksulluğu, estetik yoksulluğuydu ki insanımızın yürüyüşüne, beğenisine yansıdı. Bugün üniversitelerimiz ne yazık ki orta öğretimin veremediklerini vermeye çalışmaktan kendi işlevlerini yerine getiremiyorlar. Okuma yazma bilmeyen, ömründe bir satır kitap okumamış ama üniversiteyi birincilikle kazanıp okumamakla övünen zavallı kuşaklar yetiştirdik. Estetik bir düşünce işidir. İncelikli düşünme işi. Bunu sanat duyarlığı yetkin insanların vereceği eğitimle kazanabilir çocuklarımız, gençlerimiz. Ben hâlâ bu toplumda nasıl oluyor da ressam, müzisyen, yazar, ozan çıkıyor diye şaşıyorum. Sanırım eğitimde amaçlanan körleştirmeyi başaramıyorlar. İnsanımızın doğal yetenekleri kötü niyetli politikacıları aşıp geçiyor. Bir de eğitimimiz gerçekten bilimsel, insanımızın ilgisine, eğilimine, yetisine göre onu biçimlendirmeyi, özgürleştirmeyi başarmış olsa ne değerler kazanırdı ülkemiz, düşünebiliyor musunuz? Güzel yazınız bizi nerelere götürdü. Görülen o ki sizin de içinizde yara bu. Güzellik bilimi olarak estetiği insan yaratır. O insanı yetiştirmek de eğitimin ödevidir. Sizin aydınlık yazınız, sizin gibi hekimlerimizin varlığı yine de umutlandırıyor bizi. Yazınız için de, çalışmalarınız için de teşekkür ediyoruz. umhuriyet BT, 21. yılını algılıyor. Daha uzun yıllar yayınını sürdürmesini dileriz. Bu dergi, ülkemizde önemli bir boşluğu doldurmakta, bilimin geniş kitlelere ulaşmasına büyük katkıda bulunmaktadır. Dergi, bize çağımızdaki bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri haber veriyor. Bilimdeki, teknolojideki baş döndürücü ilerlemeleri anlamamıza yardımcı oluyor. Değerli yazarların ve okurların yazı, yorum ve değerlendirmeleri toplumumuzda geniş bir tartışma ortamı yaratıyor. “Akıl ve Bilim”i kendine temel ilke edinen Atatürk'ün mirasına da sahip çıkıyor. Cumhuriyet BT'nin 1066. sayısı (24 Ağustos 2007) yine dopdolu bir içerikle çıktı. Söz konusu sayıdaki iki yazı beni çok yakından ilgilendirdi. Biri, Mimar Kemalettin'in ölümünün 80. yıldönümü nedeniyle, Sayın Osman Bahadır'ın, Cumhuriyet'in 18 Temmuz 1927 tarihli sayısında çıkan bir yazıyı güncelleştirmesiydi. Öteki de Osmanlı Bilimi Araştırmaları dergisinin Dr. Adnan Adıvar'a ayrılan özel sayısının Prof. Dr. Celal Şengör tarafından tanıtımıydı. Ancak yazının bir tanıtmanın ötesinde eleştirel bir içerik taşıdığını özellikle belirtmek gerekir. Mimar Kemalettin, kısa sayılabilecek yaşamına pek çok şey sığdırabilmiş ender insanlardan biridir. Hemen hemen hepsi ayakta duran eserlerinde klasik değerlerle çağdaş eğilimleri birleştirdi. Haklı olarak Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarının büyük mimarları arasında yer aldı. Kudüs'teki Mescidi Aksa'nın onarımı kendisine uluslararası bir ün sağladı. Yanıbaşında yükselen anıtsal Sultan Reşat türbesiyle okuduğum okulun onun eseri olması her zaman övünç kaynağım olmuştur. Ölümünün 80. yıldönümünde anılması, gazetelerde üzerine yazılar çıkması, eski mezarının Sultan Bayezit camisi haziresine taşınması olumlu gelişmeler olarak kabul edilebilir. Ancak çok daha geniş bir anma programı hazırlanması beklenebilirdi. Şunu eklemeden geçemiyoruz: Mimar Kemalettin, mimari dehasının yanında ilk büyük sanat tarihçilerimizden biridir. Selçukludan başlayarak Osmanlıya uzanan süreçte mimarlık tarihimizi derinlemesine araştırdı. Türk mimarlığının tarihsel gelişmesinin ötesinde temel sorunlarını yakından inceledi ve çözümler üretti. Onun bu alandaki yazıları Hüdavendigâr Vilayeti Salnamesinde, Tanin gazetesinde ve dönemin çeşitli dergilerinde yayımlandı. Adıvar'a gelince: Söz konusu özel sayı Prof. Dr. Feza Günergun'un çabalarıyla onun adına düzenlenen bir günlük (28 Kasım 2005) sempozyuma sunulan bildirileri kapsamaktadır. Prof. Şengör, Adıvar'ın unutulmuş bir insan konumuna gelmesinden haklı olarak yakınıyor. Ölümünden sonra çıkan yazıları Halide Edip, derleyerek bir kitap haline getirdi. Buna kendisinin yazdığı Adıvar'ın yaşamını da ekledi. Yeni Ufuklar dergisi de onun için bir özel sayı çıkardı. Fakat o günden bugüne fazla bir şey yapılmadı. Yalnız Remzi Kitabevi, Tarih Boyunca İlim ve Din, Osmanlı Türklerinde İlim başlıklı eserlerini yeniden basmak kadirbilirliğini gösterdi. Adı, son yıllarda Einstein'le görüşmüş olmasından ötürü yeniden gündeme geldi. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde onun siyasal yaşamıyla sınırlı bir tez yapıldığını eklemeliyim. Adıvar, insan olarak da büyüktü. Bu konuda kendisini Paris'ten tanıyan, yıllarca İslam Ansiklopedisi'nde birlikte çalışan, bu arada Halide Edip'in de “gönüllü sekreterliğini” yapan Vedat Günyol'un tanıklığına başvurmak yeterlidir. Günyol, onunla ilgili yazılarının birinde Adıvar'ın erdemi üzerine şu çarpıcı tabloyu çizmektedir: Hayatının on küsur yılını yadellerde okumak, bilgisine bilgi katmakla geçiren Adnan Adıvar, ardında iki kat elbise, iki üç çift ayakkabı ve bir iki kıravattan başka bir şey bırakmadı. Bırakamazdı da. Çünkü namusluydu, yurt severdi, her türlü kişisel çıkarın üstündeydi… TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle