Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ortaçağda Şam kılıçları ve nanoteknoloji Batı kültürünün Şam çeliğiyle tanışması çok acılı olmuştu. Haçlılar kılıçlardan sanki şeytan işiymiş gibi korkmuştu. Şam demircileri bu kadar keskin ve sağlam kılıçları ne şekilde ürettiler? Dresden Üniversitesi fizikçileri metalin içindeki karakteristik çizgi motifi ve sağlamlığın nanoteknoloji sayesinde elde edildiğini buldu. Peter Paufler ve arkadaşları "wootz" olarak bilinen bir çelik türünden aldıkları küçük bir parçayı hidroklorik asitte (tuz rupındaki bu silindirler, çelikten 50 kez daha sağlam. Ancak nano tüplerin üretilmesi, bunların dokuma ipliğine nasıl dönüştürüleceği sorusunu da beraberinde getirdi. Texas Üniversitesi Nanoteknoloji Bölümü’nden Ray Baughman bu sorunu düşük teknoloji içeren bir yöntem ile çözdü. Kimyasal yollarla geliştirilmiş bir tutam nano tüpü aldı ve bunları bir motor yardımı ile büktü. Ortaya çıkan ipliğin dokuma haline getirilmesi çok kolay oldu. Nanoteknoloji yardımı ile üretilen bu ipliklerden, kumaştan başka yapay kas üretmek de mümkün. Elektrik akımı verildiği zaman bu iplikler insan kasının kasılmasından 100 misli daha büyük bir güç ile kasılıyor. Baughman şu anda, Pentagon’un mali desteği ile, askerlerin doğal güçlerini kuvvetlendirecek bir "dış iskelet" üzerinde çalışıyor. içindeki gümüş nano parçacıklar her türlü bakteriyi yok ediyor. Bilgi için: http://www.nanocaretech.com/enyeNewsInfo.asp?=17 Çevre dostu kâğıt kaplama malzemesi Ecology Coatings, nanoteknolojiden yararlanarak ürettiği kaplama malzemeler, yüzde 100 katı, morötesi ışınları ve su geçirmeme özelliği taşıyor. Bu kaplamalar genellikle kağıt ve kağıttan yapılmış ürünlerin kaplamasında kullanılıyor. Nano parçacıklar kağıdın dokusuna derinlemesine işlediği için, kağıdın tek bir yüzü kaplı bile olsa, su ve diğer eriyikleri bloke ediyor. Bilgi için: http://www.ecologycoatings.com/ecology.htm Bakteri barındırmayan musluk Salgın hastalıkların yayılmasında en büyük rolü, kapı tokmakları, musluklar, çatal, kaşık, bıçak gibi metal eşyalar oynar. Bu nedenle genel tuvaletlerde insanlar muslukları kullanmaya çekinirler. Bu sorunu ortadan kaldırmak için üretilen sensörlü musluklar çabuk bozulduğu ve pahalı olduğu için yaygın bir şekilde kullanılamıyor. Şimdi Nanocaretech şirketi mikrop barındırmayan musluklar ile soruna köklü bir çözüm getiriyor. Musluğun yapıldığı metalin Alfa elmas ile kaplı traş bıçakları Wilkinson Sword Ltd’nin ürettiği FX Diamond Razor, alfa elmas ile kaplı. Bu kaplama malzemesi ilk kez 1999 yılında nanoteknoloji ile üretildi. FX Diamond sistemi bıçakların daha uzun süre keskinliğini korumasını sağlıyor. Çift bıçaklı Wilkinson tıraş bıçakları, daha uzun süre kullanılmasının yanı sıra, oynak başlığı ile yüzün konturlarını derinlemesine kavrıyor ve nano kaplamalar cildi tahriş etmiyor. Bilgi için: http://www.wilkinsonsword.co.uk/products/fxdiamond Reyhan Oksay hu) çözdükten sonra geriye kalanları yüksek çözünürlüklü elektron mikroskopta inceleyince, mineral sementitin içindeki nano ağını gördü. Şam kılıçlarının hammaddesi olan "wootz" saf demir, %1,5 karbon ve diğer metallerden oluşmakta. Wootz çeliği eritildikten sonra çok yavaş soğutulmakta. Böylece çam ağacı biçiminde demir kristalleri oluşmakta. Bunların iskeletinde kirliliğe yer olmadığı için bunlar ara kısımları sıkışıyor. Metal soğuduğunda demir ve karbondan sementit partikülleri oluşmakta. Çelik bilendiği zaman, yabancı maddelerin birikmiş olduğu bölgelerin dışındaki sementit parçacıklar çıkıyor. Bundan sonra çelik sadece yeni sementit partiküllerinin oluşabileceği sıcaklığa kadar kızdırılmakta. Ve bu şekilde zamanla karakteristik sementit çizgileri oluşuyor. Paufler’e göre karbon nano tüpler de bu termo kimyasal işlem sırasında gelişmekte. Atomlar, altıgenlerden meydana gelen peteğimsi bir yapı meydana getiriyor. Bunlar açıldığı zaman çapları 1 ila 50 nanometre arasında değişen tüplerin kılıfları çıkıyor ortaya. Damaskus çeliğinin sağlamlığından ve sementitin çizgi motifinden işte bu yapılar sorumlu. Nano tüp üretiminin deniz yaşamı üzerindeki etkileri ABD’deki South Carolina Üniversitesi’nden bilim adamları saf, tekduvarlı, karbon nano tüplerin, nehirlerin denizle birleştiği bölgelerde yaşayan küçük kabuklu deniz canlılarına zarar vermediğini ortaya çıkarttı. Ancak aynı bilim ekibi nano tüp üretim sürecinde oluşan yan ürünlerin organizmalar üzerinde toksik etki yarattığını keşfetti. South Carolina Üniversitesi’nden Tom Chandler araştırmalarının sonuçlarını şöyle açıklıyor: "Karbon nano tüpler, yüksek iyonik bir güce sahip olan doğal deniz suyu ile temas ettiklerinde birleşme eğilimi gösterirler. Bu aşamadan sonra artık nano boyutlarda değil, deniz suyundaki doğal yiyecekleri oluşturan bakteri ve yosun gibi mikron boyutlarına ulaşırlar." Chandler ve meslektaşları, nano malzemelerin, nehirlerin denizle birleştiği alanlarda yaşayan Amphiascus tenuiremis denilen küçük kabuklu deniz yaratıkları üzerindeki etkisini araştırdı. Bunlar gibi kabuklu, küçük deniz yaratıkları ve küçük solucanlar deniz dibi yiyecek ağının temelini oluştururlar. "Tenuiremis gibi yaratıklar bu türlü çalışmalar için idealdir, çünkü bunlar yumurtadan çıkıp yetişkin aşamaya gelinceye kadar nano malzeme veya nanoüretim yan ürünlerine maruz bırakılarak gözlem altında tutulabilir. Daha sonra bu malzemelerin organizmalar üzerindeki –üreme, gelişim bozuklukları, yavru miktarı etkileri ayrıntılı bir şekilde incelenebilir" diye konuşan Chandler, "Tenuiremis’ler sayıca böceklerden bile fazladır. Bunlar balıkların, karideslerin ve yengeçlerin en temel gıdasıdır. Ayrıca karbon ve küresel iklim konusunda önemli etkileri olan diğer elementlerin de çevrimine ve deniz ekosisteminin sağlıklı kalmasına yardımcı olurlar" diyor. Bu organizmalar denizlere dökülen saf, tek duvarlı nano tüplere maruz kalınca, nano tüpleri midelerine indirir; bunları 25 mikron boyutlarında granüller olarak birleştirir ve dışkı topakları olarak vücudundan atar. Bu sürecin organizmaya zarar vermediği görülüyor. Ancak aynı organizma nano tüp üretiminin yan ürünleri olan nano karbon parçacıklarının "floresan" kesimine maruz kalınca durum değişiyor. Bu malzeme 0.51.6 ppm yoğunluğuna ulaştığı zaman organizmada gelişim bozuklukları ortaya çıkıyor. Ve 10 ppm’de organizmaların yalnızca yüzde 4’ü yetişkin olabilme şansına kavuşuyor. Nano tüplerden üretilen süper iplikler Bilim adamları yıllardır süper sağlam, süper hafif, kısaca süper ipliklerin peşinde. İlk kez 1991 yılında NEC Laboratuvarları’ndan Sumio Iijima’nın karbon nano tüpü geliştirmesi, bu sihirli ipliklerin yolunu açtı. Birkaç nanometre ça CBT 1035/ 11 19 Ocak 2007