Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mutluluğun hoş kokusu üretilecek Tüm dünyayı mutluluğa sürükleyecek bir koku, kuşkusuz, parfüm endüstrisinin de sonu olur. Henüz o noktada değil bilim. Ama koklayan herkeste benzer tepkiler uyandıran kokuları belirleyen bir yöntem böylesi bir düşü gerçekleştirebilir. Beynin işlevselliği eğitimle gelişir Celal Tüzün, c.tuzun@ttnet.net.tr nsanın beyin kabuğunda (korteks) yaklaşık 10 miyar (10 üzeri 10) nöron (beyin hücresi) bulunur. Nöronların beyinsel işlem yapabilmesi için, aralarında protein/fosfolipit yapısında özel bağlar oluşması gerekir; bunun için önce nöronlarda ‘uzantılar' oluşur ve bunlar birleşerek bağ (sinaps) meydana gelir. Tek nöron komşu nöronlarla yüzlerce bağ oluşturabilir ve bunların birçoklarının katkısı ile beyin işlevsellik kazanır (bu olayın mekanizması, nasıl meydana gediği henüz bilinmiyor). Beynin alın bölgesi lobu (Frontal lob) önemlidir. SİYASET VE BEYİN Yüce Atatürk eleştirel akla dayalı öğretime ve biEvrim sürecinde hiçbir hayvanda frontal lob gelişmedi. İnsana en yakın yaratık şempanzedir: İnsan ve lime çok önem verdi ve bunu birçok konuşmasında şempanze genomunun DNA baz sıraları yüzde 98 bir dile getirdi: "Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. birinin aynıdır; buna rağmen şempanzede bile frontal Benden sonrakiler akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar." dedi. lob gelişmedi. Ne yazık ki, 60 yıl gibi uzun bir süreden beri ülkeEvrimin başlangıcındaki insamizi yönetenler bu hususlara pek de nın atası olan homonid, homo önem vermediler, oy toplamak ve seÖzellikle, beyin hücErektüs’e evrildikten sonra, kendi çim kazanmak amacı ile, dinsel söyreleri arasındaki gayreti, çabası ve emeği ile yaklaşık lemlerden yararlandılar ve maalesef 3 milyon yıllık bir evrim sürecinde bağların büyük oranbunda (yani seçimlerde) başarılı olalın bölgesi lobunu geliştirdi, ‘inda eğitimle oluştuğu, dular. Din görevlisi yetiştirmek amasan’a (Homo Sapiens) evrildi. 50 yıl kadar önce bicı ile gereğinden fazla İmam Hatip Özellikle insanda gelişmiş olan beylimsel olarak kanıtliseleri açtılar, bunları meslek liselenin alın bölgesi lobunun korteksinri bağlamında saydılar. landı. 8 yaştan öncede depolanmış olan bilgilerin, insaBilindiği gibi İslamlıkta, Hıristinın diğer yaratıklardan ayrıcalıklı ki dönem erken çoyanlıkta olduğu gibi, ruhban sınıfı özelliğini veren düşünme, planlacukluk dönemidir. yoktur, dolayısıyla imamlık meslek ma, sosyal örgütlenme gibi işlevlerdeğildir. Son Milli Eğitim Şurasında, le ilgili olduğu anlaşılmıştır. İnsanın emeğine, çabaeğitimimizdeki öncelikli sorun "eğitimimizde köklü sına "alın teri" dememizin nedeni belki de budur. Yabir reformun tartışılması ve çareler aranması" yerine ni emek çok değerlidir. hemen hemen sadece İmam Hatip liselerinin katsayısı meseleleri tartışıldı. Okulların tatil olduğu yaz BEYNİ ETKİNLEŞTİRİN Bütün insanların beyninde yaklaşık aynı sayıda aylarında erken çocukluk döneminde bulunan milnöron bulunmasına karşın, örneğin dahi, çok zeki, yonlarca çocuğumuza ‘dinlerini öğretmek amacı zeki, orta zekâlı, düşük zekâlı olarak tanımlanan iş ile’(!) Kuran kursları düzenlendi, yani dogmatik levselliği farklıdır. Çünkü beynin işlevsellik kazan ve/veya doğaüstü bilgilerle körpe beyinleri doldurulması nöron sayısı ile değil, daha çok nöron bağlarının du. sayısı ile ilgilidir; bu ise, dış etmenlere bağlı olarak oluşur. Dış etmenler; 1.Yeterli ve dengeli beslenme, 2. Bebeklikten (hatta fetüslükten) itibaren kabullenme, sevgi ve şefkatle büyütülme, 3. Eğitimdir. Dâhilerin, zeki insanların ve uygarlığa katkıda bulunan insanların bebeklikten itibaren yaşamları incelendiğinde bu koşullara uygun yetişmiş oldukları anlaşılır. Bu yazının konusu eğitimdir. Eğitimden kasıt, eleştirel akla dayalı sorgulayıcı eğitimdir; buna bazen laik eğitim de denir. Bilim ve teknolojideki atılımlar ve ilerlemeler ve günümüzde eriştiği düzey bu şekildeki eğitimle gerçekleşti. (Gerçekte bunun dışında başka bir eğitim şekli yoktur, şartlanma veya ezberleme vardır). Özellikle, beyin hücreleri arasındaki bağların büyük oranda eğitimle oluştuğu, 50 yıl kadar önce bilimsel olarak kanıtlandı. 8 yaştan önceki dönem erken çocukluk dönemidir. Bu dönem, kavramları değerlendirme ve seçme yeteneğinin gelişmediği ama İ A raştırmacılar yıllar yılı kokular karşısında geliştirdiğimiz tepkilerin kültürel altyapımızla yakından bağlantılı olduğuna inandılar. Britanya’daki bir parfüm şirketinde çalışan Phillipe Durand,"Bu ülkeye ilk geldiğimde, krizantemlerin İngilizlerde romantik duygular uyandırdığını öğrenince şaşkınlığa kapılmıştım. Çünkü, Fransa’da bu çiçekler ölüm ve mezarı çağrıştırmaktaydı," diyor. Ne var ki, beyin taramalarından elde edilen bulgular insanların kimi kokulara, özellikle de kötü kokulara verdikleri tepkilerin doğuştan geldiğini gösteriyor. Cardiff Üniversitesi koku uzmanlarından Tim Jacob,"Böyle olması bence çok akla yatkın. Çünkü, bir kokunun bizi öldürebilecek denli kötü olduğunu öğrendiğimizde çoktan ölmüş olurduk," diyor. Hoş kokuların uyandırdığı tepkilerin de doğuştan gelip gelmediğini anlamak amacıyla, Quest şirketinden John Behan ile Anne Churchill Britanya, Fransa, Almanya ve Japonya gibi farklı ülkelerden deneklerin beyin dalgalarıyla ilgili verileriyle birtakım sorulara verdikleri yanıtları karşılaştırdılar. Yalnızca sözel yanıtlardan bir yargıya varmak genellikle yanıltıcı sonuçlar doğurabileceğinden, beyin dalgaları büyük bir önem taşımaktaydı. ilgi ve öğrenmenin en yoğun olduğu dönemdir. Eğer bu kritik dönemde çocuk beyni doğaüstü veya dogmatik bilgilerle yüklenmişse, beyin korteksine kaydedilmiş olan bu bilgileri (sinapslar) silmek pek güçtür, nerede ise mümkün değildir. Bu koşullarla yetişmiş olanlar şartlandığı bilgilerin etkisinden kendilerini kurtaramazlar, bütün eylemlerinde sadece bunları referans kabul ederler. Çevremizde böyle insanları görmemiz mümkündür. Yani bunlar eleştirel akılla eğitilme bakımından yitirilmişlerdir. BENZER DUYGULAR Araştırmacılar 50 farklı kokuyu 2030 kadar denek üzerinde denedi. Denemelerin çoğunda aynı ülkeden insanlar belli kokuların kendilerinde benzer bir duygu uyandırdığını dile getirirken, beyin dalgaları tetikte olma açısından farklı düzeylerde bir etkinlik meydana geldiğini ortaya koyuyordu. Çoğu insanları rahatlattığı düşünülen lavanta kokusu bile herkeste aynı duyguyu yaratmamıştı. Ne var ki, tüm deneklerde benzer duygular uyandıran bir "rahatlatıcı" kokular alt grubu da vardı. Philadelphia’daki Monell Kimyasal Duyular Merkezi’nin Başkanı Gary Beauchamp insanların hoş kokuların çoğuna verdikleri tepkilerin sonradan edinilen tepkiler olsa bile, kimilerinin doğuştan var olduğuna, bu gözlemlerden elde edilen bulguların da aynı görüşü desteklediğine dikkat çekiyor. Behan, konuya evrimsel açıdan bakıldığında, tatlı ve amberimsi kokuların emzirilme dönemini çağrıştırdıkları için, aynı kategoride yer aldıklarına inanıyor. Parfüm üreticileri uzun erimli bir başarı sağlamayı hedefliyorlarsa, kokularla bilimi harmanlamak zorundalar. New Scientist’ten haber Rita Urgan ELEŞTİREL AKLA GÖRE Bütün bu ve benzeri akıl ve bilim dışı yapılanlar ve uygulamalar yanlıştır. İnsanlık (Avrupa insanı), dinlerine karşı uyanma ve aydınlanmadan sonra akıl ve bilimin etkinliğini anladılar, yaklaşık 250 yıl önce sanayi devrimini, demokrasiyi, laikliği, insan haklarını gerçekleştirdiler. Günümüze kadar yapılan bilimsel araştırmalar, geliştirmeler sonunda günümüzdeki teknolojik düzeye eriştiler. Çok daha yakın zamanlarda, yaklaşık 50 yıl önce, bu hususları kavrayan güney Kore, Çin gibi ülkeler, öncelikle eğitimlerini eleştirel akla göre düzenleyerek, bilim ve teknoloji alanında büyük ilerlemeler kaydettiler. Bizim bunlardan eksiğimiz ne? Yanıt, bizi yöneten politikacılar; bunlar 60 yıldan beri Türkiye’nin yararları ve çıkarları açısından çok yanlış işler yaptılar. Eğer yapılan yanlış işler maksatlı değil ise, büyük bir gaflettir. Tek çıkar yolumuz, Atatürk ilkelerine dönerek, başta eğitim olmak üzere, hepsini eksiksiz uygulamaktır. CBT1035/7 19 Ocak 2007