Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Dr. Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com diğer yeni gökcisimleri için uygun bir karar alınması gerektiğini düşünerek, iki yıl önce uluslararası üne sahip yedi astronom, yazar ve tarihçilerden oluşan bir komisyonu bu sorunu çözümleyecek bir öneri getirmesi için görevlendirmişti. Bilim adamlarının önerisine göre halihazırdaki dokuz gezegen statüsünü korumalıydı ve asteroit Ceres, Plüton’un uydusu Charon ve Kuiper Kuşağı cismi 2003 UB313 (Xena) gibi üç gökcismi daha gezegen olarak kabul edilmeliydi. Ve buna göre yeni gezegen sırası şöyle olacaktı: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Ceres, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plato, Charon ve 2003 UB313. Öneri, gelecekte bir alt gruba da sahip olacak yeni bir gezegen tanımlamasına dayanıyor. Yunanca’da gezgin anlamına gelen gezegen terimi, bu gökcisimlerin dönüyor olmasına dayanıyor, oysa sabit yıldızlar hep aynı pozisyonda bulunurlar. Son öneriye göre yalnızca bir yıldızın etrafında dönen, kendi kütleçekimiyle küre biçimini alan ve diğer bir gezegenin bir yıldızı veya uydusu olmayan gökcisimleri gezegen olarak sınıflandırılmalıydı. Ülkemizde futbol takımlarımıza milyon dolarlar akıtan paralı işadamlarının, sorunları aşmada çaba harcamayanların, her şeyi başkalarından bekleyenlerin Kayseri örneğinden alacakları çok ders var. Uygar Bir Toplum ve Kayseri Örneği… Doktor E. Donnall Thomas, 1977 yılında yayımladığı makalesi ile kemik iliği kök hücre nakli tedavisini hematolojik kanserlerde önemli bir tedavi alternatifi haline getirmeyi başaran insandır. Thomas’ın bu hayalinin gerçekleşmesinde ABD Seattle’deki Sicks stadyumunda, 29 forma numarası ile efsane haline gelen bir beysbol oyuncusunun büyük katkısı vardır. Bu oyuncu Seattle Raider forması giyen Fred Hutchinson’dır. Ancak onu tüm insanlık için ölümsüz yapan beysbol oyunundaki becerisi olmamıştır. Fred Hutchinson, henüz 45 yaşındayken yaşamını akciğer kanseri nedeniyle kaybetti. Vasiyeti üzerine kardeşi Dr. William Hutchinson, 1975 yılında "Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi"ni kurdu. Fred Hutchinson’ın nerdeyse tüm servetini harcayarak kurduğu bu merkez kendi kurumunda iyice bunalan ve çalışma ortamı bulamayan Dr. Donnall Thomas’ın bu merkeze geçmesini ve kemik iliği nakli çalışmalarına hız vermesini sağladı. Thomas, bu hastanede yaptığı çalışmalar sonucu 1990 yılında Nobel Tıp Ödülünü almayı başardı. Daha da önemlisi milyonlarca insan için umut olan bir tedavi biçimini geliştirerek ölümsüzleşti. Bütün bunları yazma nedenim geçtiğimiz ay içinde doğduğum şehir olan Kayseri’ye yaptığım bir ziyarettir. Üniversitelerimizin büyük ekonomik zorluklar içinde bulunduğu bu dönemde Erciyes Üniversitesinde gördüklerimin beni son derece etkilediğini itiraf etmeliyim. Kayseri halkı ve Kayserililer, belki de başka hiçbir şehrimizde olmadığı kadar üniversitelerine sahip çıkmış ve devletten hep beklenen ancak yapılamayan birçok önemli üniteyi kendi başlarına kurmayı başarmışlar. Tıpkı Hutchinson gibi isimlerini ölümsüzleştiren üniversite bağışçıları ve üniversite için yaptıklarının listesi aşağıdadır. Ahmet Karamancı Halk Sağlığı Merkezi, Sabancı Kültür Sitesi, Halil Bayraktar Sağlık Meslek Yüksek Okulu, NuriZekiye Has Enstitüler Binası, Safiye Çıkrıkçıoğlu Meslek Yüksek Okulu, Fehmi Özilhan Sivil Havacılık Yüksek Okulu, Hakan Çetinsaya Deneysel Klinik Araştırma Merkezi, Doktor Sait Molu Acil Servisi, MehmetKemal Dedeman Onkoloji Hastanesi, Nuri Cıngıllıoğlu Fen Edebiyat Fakültesi, Mehmet Bayraktar İlahiyat Fakültesi ek binası, Semiha Kibar Organ Nakli ve Dializ Hastanesi, Makbule Küçükçalık Yabancı Diller Yüksek Okulu, Mahmut Has Mediko Sosyal Merkezi, MehmetYılmaz Öztaşkın Kalp Damar Hastanesi, Demir Karamancı Bilim Sitesi, Faik Hızıroğlu Konuk Evi, Kadir Has Kütüphanesi, Mustafa Kılıçer Eczacılık Fakültesi, Hacı Boydak İlköğretim Okulu Kompleksi, HülyaMehmet Tatar Diş Hekimliği Fakültesi, Marianna Molu Anfi Tiyatro, Dr Sait Molu Acil Servis Modernizasyon ve Donanım Projesi, Fevzi Mercan Beyin Cerrahisi Hastanesi, İzzet Bayraktar Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Mustafa Patıroğlu Yoğun Bakım Servisi, ÖzbıyıkKöknar Hukuk Fakültesi. İsim benzerliği yüzünden her zaman sorunlar yaşadığımız sevgili dostum, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Çetin, üniversiteye yapılan bağışların toplamının 10 yılda 90 milyon doları aştığını söylüyor. Bu potansiyeli ilk harekete geçirmeyi başaran eski rektör Prof . Dr. Mehmet Şahin, üniversitenin şimdiki rektörü Prof. Dr. Cengiz Utaş ile bu sürece katkısı olan eski ve yeni tüm rektör ve yöneticileri kutlamak gerek. Konu hakkında sohbet ettiğim Kayserili değerli hukukçu Daim Tiritoğlu, şaşkınlığıma çok güldü. Bana örnekleriyle tarih boyunca Kayseri’de bu toplumsal refleksin hep var olduğunu anlattı. Hatta "Kayserili bir çay ısmarlarken, bağış yaparken olduğundan daha çok düşünür" diye şaka bile yaptı. Ülkemizde futbol takımlarımıza milyon dolarlar akıtan paralı işadamlarının, sorunları aşmada çaba harcamak yerine birbirlerini suçlayanların, her şeyi başkalarından bekleyenlerin Kayseri örneğinden alacakları çok dersler vardır. Uygarlık savaşını kazanabilmek için Donnall Thomas’lar kadar Fred Hutchinson’lara da gereksinimimiz olduğunu unutmamalıyız. BELİRLEYİCİ FAKTÖR YERÇEKİMİ Ayrıca gezegenler arasında Pluton alt kategorisi de bulunmalıydı. Güneşin etrafında eksantrik bir yörünge için en az 200 yıl ihtiyaç duyan gezegenlerin dahil edileceği bu kategoriye Plüton, Charon ve Xena olarak adlandırılan 2003 UB313 gökcismi de dahil edilebilirdi. Bugüne kadar asteroit, dünyaya yakın cisimler (Near Earth Objects/ NEO), Transneptün (Neptün ötesi cisimler) cisimler ve kuyruklu yıldızlar ise "güneş sistemindeki küçük cisimler" (Small Solar System Bodies) olarak sınıflandırılacaktı. Tanımlamaları için doğadan esinlendiklerini söyleyen komisyon üyelerinden Ric hard Binzel, hedefimiz gezegen tanımı için bilimsel bir temel bulmaktı ve belirleyici faktör olarak yerçekimini seçtik. Yani bir cismin gezegen olup olmadığına doğa karar veriyor diye konuşmuştu. Güneş sistemimiz sekiz klasik gezegenden, yeni cüce gezegen sınıfı ve uydular ve diğer küçük cisimlerden oluşmakta. Gezegen statüsünü koruyan gezegenler, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün. Plüton’un büyük uydusu Charon, asteroit Ceres ve kısa bir süre önce keşfedilen Xena cüce gezegen olarak tanımlanacak. Çok küçük olan asteroit, kuyrukluyıldız ve güneşin etrafında dönen uydu olmayan gökcisimleri küçük cisimler olarak kabul edildi. Yeni tanımlamaya göre Güneşin etrafında dönen gökcisimleri, güneş sistemimizin gezegeni olarak sınıflandırılabilecekler. Ayrıca kütleçekimleri sayesinde küre biçimini almış ve yakın çevrelerindeki cisimleri uzaklaştırmış olmaları gerekiyor. İkinci koşul, Kuiper kuşağında çok sayıda gökcismi ile birlikte dönen Plüton’a uymamakta. Kayalık ve buzdan oluşan ve Güneşin etrafında eliptik bir yörüngede dönen Plüton bundan böyle sadece cüce gezegen. Prag’da bir araya gelen astronomlar, diğer bir öneri olarak da Plüton’u Neptün ötesi yeni bir gökcismi sınıfının bir prototipi olarak sundular. Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1016 / 15 8 Eylül 2006