01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TIP ARAŞTIRMALARI GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Türk araştırmacıların Tip 2 diyabeti tedavi başarısı Uzun zamandır şişmanlık üzerinde çok başarılı araştırmalarıyla dünyanın dikkatine üzerinde toplayan Harvard’da Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve arkadaşları, diyabetli bir fareyi tedavi etmeyi başardı.. arvard Ünivresitesi Tıp Fakültesinde halk sağlığı laboratuvarını yöneten Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in liderliğinde, Umut Özcan ve arkadaşlarının diyabet geliştirilmiş fareler Dr.U üzerinde yaptıkları son araştırma Science dergisinde yayımlandı. Buna göre, diyabet gelişiminde çok önemli rol oynayan hücre içindeki Endoplazmik Retikulum organelinde aşırı yağ yükü, ilaçlarla azaltılabildi. Araştırmada şöyle deniyor: "Endoplazmik Retikulum organeli, aşırı yağ yükü, obezite, insülin direnci ve Tip 2 diyabeti arasında anahtar bir bağdır. Biz açıkça gösteriyoruz ki, bu ilişkiler, ağız yoluyla aktive olan kimyasal maddelerle tedavi edilebilir. Bu kimyasal kılavuzlar, yani 4Fenil butrik asid ve taurine ursodeoksitkolik asidi, hücrelerde ve bütün hayvanlarda aşırı yağ yükünü azaltıyor... Diyabetik fareler üzerinde yapılan deneyde obezite ve diyabetik tedavide hipergliseminin normal düzeyine dönmesi, sistematik insülin hastalığı, karaciğer hastalığının tedavisi ve karaciğerde kasta ve edipoz dokusunda, insülin işleyişinin PROF. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve Umut Özcan iyileşmesi şeklinde olumlu sonuçlar elde edildi. Özet olarak, kimyasal yol göstericilerin, endoplazmik retikulum organelinin adaptasyon kapasitesinin ve anti diyabetik modellerle, Tip 2 diyabetinin iyileştiği gözlemlendi." Makalede deneyin ayrıntıları anlatıldıktan sonra, sonuç bölümünde şu görüşlere yer verildi: "Küçük moleküllerin endoplazmik retikulumu değiştirdiği ve kapasitesini arttırdığı, sistematik insülin eğilimini iyileştirdiğini saptadık. Bu durumun insülin direnci ve Tip 2 diyabeti için potansiyel bir tedavi yöntemi olduğunu gördük." Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil özellikle şişmanlık ve diyabet üzerinde araştırmalarıyla tanınıyor. Şişmanlığın mekanizması üzerinde yaptığı araştırmalarla dünyanın ilgisini üzerine çeken Hotamışlıgil ve arkadaşlarının bu alanda çok sayıda makalesi bulunuyor. Hotamışlıgil’in araştırmaları ve kendisiyle yaptığımız söyleşi, dergimizde yayımlanmıştı. Araştırmada birinci yazar olan Umut Özcan, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Şu sırada Hotamışlıgil’in laboratuvarında çalışmalarını sürdürüyor. Özcan, kullandıkları her iki ilacın da başka hastalıkların tedavisi için insanlarda kullanılan güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlar olduğunu belirtiyor. Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, bu araştırmanın, dünyadaki tüm diyabetliler için büyük bir umut yarattığına dikkat çekti. Tip 2 diyabetiği sonradan edinilen bir diyabet olarak biliniyor ve obeziteye doğrudan bağlantılı olduğu saptandı. Kanda sürekli yüksek düzeyde glikozu olan tip 2 diyabetlilerde doğal insülin üretmeye devam edince, vücut bu insülini uygun bir şekilde kullanmıyor. Hücrelere girişi zorlanan şeker, kanda birikmeye başlıyor. Bu da böbrek yetmezliği, körlük, kalp krizi ve felce yol açabiliyor. Hiçbir göz yalnız bakmaz. Yapayalnız olduğunu sanan gözler bile. Kendi gözümü yalnızlıkta bulamam. Kendi gözümü öteki gözlerde aradım hep. Öteki Göz Yıldızlara bakıyorum, sırtüstü toprağa uzanmış. Yanımda birinin soluğunu duyuyorum. O da bakıyor. Yıldızlara bakışıyoruz. Birbirimizin bakışını farketmediğimizde ayrı ayrı bakıyorduk. Gördüğümüz elbette farklıydı. Ötekinin bakışı, bakışıma değdiğinde gördüğüm değişir. Ağacı gördüğümde ağacı gördüğümü gören gözü de görürsem ağaç değişir. Belki bakışlarımız hiç yalnız değil! Neye baksanız bir başkası da bakıyor ona. Bakmıştır. Bakacaktır. Yalnız benim baktığım bir şey, bir yer olabilir mi? Yalnız benim "gördüğüm" şeyler elbette vardır. Öteki gözlerin göremediği. Öteki gözü düşünmeden bakabilir miyim? Gördüğüm, görülecektir. Öteki göz, galiba gözümün içindedir. Gördükçe, görenlerin gördüklerine baktıkça, anlıyorum ki gözüm yetmiyor. Neden çok gözüm yok? Mikroskobum, teleskobum,optik aygıtlarım var sayısız, yine de yetmiyor bana. Gerçeğin sonsuz göze gereksinimi var. Nasıl çoğaltabilirim gözlerimi? Gözler birleştirilebilir mi? Sen baksan, ben baksam. Biz baksak. Bakış büyüse. Çoğalsa. Dostluk bu mu: Bakışlarıyla bakışlarımızın çoğaldığı insanlar. Yoksa, bizi daraltırlar mı? "Gözü, gözüme değdi, bakışlarım daraldı" dedikleriniz, dostunuz mu, düşmanınız mı? "Sen öne bak, ben arkaya, önümüzü ardımızı görelim." Peki nasıl? Nasıl ileteceğiz birbirimize gördüklerimizi? Öteki gözle nasıl haberleşeceğim? Öteki göz, gözümde demiştim: Anamın gözü, babamın, öğretmenimin, medyanın gözü... gör diyorlar bana, şunu, şöyle gör. Gördüğüm, ötekinin "gör" dediği oluyor. Benim kendime özgü gözüm olamaz mı? (Yeniden soralım soruyu!) Ötekiyle birlikte. Hiçbir göz yalnız bakmaz. Yapayalnız olduğunu sanan gözler bile. Kendi gözümü yalnızlıkta bulamam. Kendi gözümü öteki gözlerde aradım hep. Aramaktayım. Çoğul bakışı, çoğul gözü aradığım için. Sakın yanlış anlamayın: Çağımızda moda olan çoğulculuğun ardından gittiğim için değil. Bu ayrı bir konu. Ben gözümün çoğalmasını arzuluyorum. Kendi gözüm yetmiyor. Görüp, gösterdiklerime bakıyorum. Ne denli kısır. Ne denli dar. Ne denli tekrar. Açımın hep bilinen yerlere yönelmesine, "yeterince" genişleyememesine kızıyorum. Çâresizliğim bu benim. "Gözüm bu kadar. Bu kadar görüyorum" deyip, susabilirim. Susamıyorum. Susuzluğum gözümün dar açısını genişletecek "su prizmalarına"dır. Göremeyince ne yapıyorum? Uyduruyorum. Düşlüyorum. Öğreniyorum. Güvencem de yok, belki bir sanrı, gördüklerim. Belki neyi görmek istiyorsam, onu görüyorum. Düşlerim hep gözlerime karıştı benim. Kimi kez mucizeleri gördüğümü sandım. Anladım ki ötekide görüyor. Mucizeleri görüştük. Gördük birlikte. Yazıp duruyorum: Mucize vardır. Gözümüzün içine sokulan hayatın dışında hayat vardır. Öteki göze saygıyla öğrenilir bu. Öteki göze saygıyla öğrenilir, sevişme. Saygısız insanların sevişmeyi bildiğini sanmıyorum. Trafik kazaları hep onların yüzünden oluyor. Sevişmeyi bilebilseydik, bu denli çok trafik kazası olmayacaktı. (Kim demişti bunu bana? Hangi ötekim? Hangi öteki Ötekinin gözü bir ayna olabilir bana. Korkmadan bakabilirsem gözlerine. Onu görerek, onun görüşüyle,onun görüşünden görülen kendimi görebilirsem. Kendimi bir öteki gibi görebilirsem. Kendimi mülklendiğimi düşünmeyip.Ötekinin gözünü kendi gözümle karıştırmadan. Ötekini mülklenme gafletine düşmeden.Ötekine, eskilerin deyimiyle "âli bir nazar" atfedip. Nasıl bakacağım ötekinin gözüne? Bana nasıl baktığını görüp, ona göre bir tavır mı takınmalıyım yoksa? "Beni sev", "beni kabul et" bakışı mı olmalı bakışım? Ödün mü vermeliyim ? Yoksa ödün vermesini mi dilemeliyim karşımdaki gözden? Ötekinin gözü, ötekinin gözü! Söyle bana, nasıl bakayım sana? Nasıl göreyim seni? Gözüm ötekine açık. Öteki perdelerini kaldırdım gözümden. Kendimi ötekini görmeye odakladım. Sahi başarabilir miyim, ötekini görmeyi, incitmeden, okşar gibi? Şimdiye dek hiç başaramadım. Ötekinin bakışı ulaşamadı bana: Ondan gelen ışığı, bana ulaşırken, içimin prizmasından geçirdim de ondan. Öteki özürlüyüm hâlâ. Ne gözümdeki ötekini, ne de ötekindeki gözümü görebiliyorum. Sevgili öteki. Bu yazıyı senin için yazdım. Eksik oldu. Özürlü. Sen de yazsaydın, çoğalırdı, düzelirdi biraz. Uzat gözlerini. Öpeyim. Öpeyim de gözlerimin içine yerleştireyim. H CBT 1016/11 8 Eylül 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle