Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilişimde nasıl fark yaratabiliriz? Tuğrul Tekbulut, TÜBİSAD Başkanı, TugrulT@logo.com.tr Türkiye rekabetçi olabilecek, katma değer ve zenginlik getirebilecek bir bilişim sektörünü de yaratamadı. Bu nedenle de yüksek nitelikli insan gücümüzü de gelişmiş ülkeler alıyor. Türk bilişim sektörü üç yıl içinde 35 milyar dolarlık bir büyüklüğü hedeflemeli, üç yıl içinde en az 1 milyar dolarlık yazılım ve hizmet ihracına ulaşmalıdır. ilişim, son dönemlerdeki en gözde, katma değeri ve istihdam kapasitesi en yüksek sektörlerden birisi. Bu sektörde söz sahibi ülkeler iki kategoriye ayrılıyor: a) Bilim ve araştırma ve pazarlama gücü ile teknolojiye, standartlara yön verenler; b) Bu sektörün gereksinim duyduğu bilgi işçilerine sahip olan ve bunu stratejik bir güç olarak konumlandırabilenler. ABD, İskandinav ülkeleri ve İsrail birinci; Hindistan, Çin ve Rusya gibi ülkeler ikinci kategoride sayılabilirler. Bir ülkenin bilişim endüstrisinde söz sahibi olmasıyla, topyekun bilgi toplumu olması arasında bire bir ilişki yok. Bilgi toplumu sürecini tamamlamış bazı ülkeler bilişim ihracatçısı değilken, global bilgi toplumuna eklemlenmiş nüfusu toplam nüfusun içinde hâlâ çok küçük bir paya sahip olmakla birlikte epeyce büyük olan Hindistan gibi ülkeler pazara yön verebilen önemli birer global aktör. Türkiye bilgi toplumu olma sürecinde büyük bir eğitim ve altyapı açığı ile gerilerden geliyor. Üstelik rekabetçi olabilecek, ülkemize katma değer ve zenginlik getirebilecek bir bilişim sektörünü de yaratabilmiş değil. Böyle bir sektörü geliştiremediğimiz için yüksek nitelikli insan gücümüzü de gelişmiş ülkeler alıyor. B sektörü kurabiliriz. Meslek okullarımızda, örneğin Almanya’ya yönelik muhasebecilik ve vergi uzmanlığı dersleri vererek, bu tür işlerin İnternet üzerinden ülkemize akmasını sağlayabiliriz. Bugün Hindistan çağrı merkezlerinden bir Powerpoint sunumun hazırlanmasına, vergi beyannamelerinin hazırlanmasından röntgen ve ultrason filmlerinin değerlendirilmesine kadar çok geniş bir hizmet portföyünü, başta ABD olmak üzere birçok ülkeye İnternet üzerinden ihraç ediyor. Türkiye AB’nin bilişim hizmetlerine talip olmalıdır. Yüksek bir hizmet anlayışına sahip Türk toplumu, turizmin yanında bilişim hizmetlerinde de başarılı olma şansına sahiptir. Türkiye’nin nitelikli üniversiteleri bütün dünyada kapışılan uzmanlar mezun ediyor. Bu insanlarımızı araştırmageliştirmeye yönelik bir girişimciliğe yönlendirerek çok rekabetçi bir bilişim sektörü geliştirebiliriz. Teknoparkların beş yıl içindeki gelişimine bakarsak bu yönde alacağımız çok yol var. Ancak yurtdışında ürünleri ve teknolojileri kabul edilen küçük girişimlerin sayısı, büyük yazılım şirketlerinde artan istihdam, tüm iş kollarında artan araştırmacı ve patent sayısı ve filizlenen üniversitesanayi işbirliği, ülkemizde bilimsel ve teknik bilgi üreten, yaratıcı, yenilikçi sanayilerin gelişimi hedefine doğru ilerlediğimizi gösteriyor. İnovasyon’un (yenilikçilik) rekabetin ana öğesi olarak görüldüğü küresel ekonomide bundan başka çaremiz de zaten yok. İnovasyon ve girişimcilik iç içe yürüyen süreçlerdir. Artık girişimcilik "bilgiyi, yaSon yirmi yılın ekonomik büyümesinin arkasında bilişim teknolojileri var. Bilişim ratıcı düşünceyi yaşama uygulayarak ekonomik değer yaratma eylemi" olarak tanımsektörü umulmadık bir hızla büyüyerek hem büyük bir istihdam ve üretim kapasitelanıyor. Güçlü olduğundan emin olduğumuz girişimcilik ruhumuzu bilgi ekonomisisi yarattı, hem de endüstriye, hizmet sektörüne, eğitime ve nin kurulmasına yönlendirebilmeliyiz. "2010 yılında dünyanın en rekamu hizmetlerine getirdiği verimlilik artışıyla diğer sektörkabetçi bilgi ekonomisini kurma" hedefini koyan ama buna ulaşamaÜlkemiz genç, eğitime ve lerdeki büyümenin motoru oldu. Türkiye bu kırılmanın yayacağını anlamış olan AB’nin gereksinim duyduğu inovatif girişimcişandığı dönemi istikrarsızlıklarla ve ekonomik krizlerle geyeniliğe aç nüfusuyla çok liğe, ülkemizin girişimcilik potansiyeli ile katkıda bulunabiliriz. En çirdi. Telekom hizmetleri rekabete açılamadı, bilgiye ulaşım nitelikli inovasyon kaynağımızı, parlak beyinlerimizi, başka ülkelere kısa zamanda AB’nin bilifiyatları çok yüksek kaldı. Öncelikler tespit edilemediği ve kaptırmayıp, onları ülkemizin en stratejik güçlerinden birine dönüşsektöre gerekli kaynaklar aktarılamadığı için bu sektörde başim hizmetleri üssü haline türmeliyiz. "Bilgi toplumu"nun tekniksosyolojik tanımları olabilir. şat oyuncu olabilmemizi sağlayacak insan kaynağı ve sanayi gelebilir. Hindistan, Power Bizim konuya bakışımız, konumumuz gereği daha pragmatik olmakkapasitesi de geliştirilemedi. Ancak hâlâ belli bir iyimserlik tadır. Bize göre, ekonomisi bilgi ekonomisine dönüşmüş, ürettiği kattaşıyabiliriz. Türkiye büyük ve genç nüfusuyla, gittikçe yaşlapoint sunumu ve vergi bema değer bilgiden oluşan bir toplum "bilgi toplumu"dur. nan AB’nin hemen yanı başında ve entegrasyon süreci içinBilgi toplumu bilgi üreten ve bilgi tüketen iyi eğitimli bireylerden yannamelerinin hazırlanmadeki bir ülke olması nedeniyle bilişimde oyuncu olabilme oluşur. Bilgi toplumu saydamdır; bilgiye ulaşmanın önündeki tüm şansını tekrar ele geçirebilir. sından röntgen ve ultrason yasal, sosyal, teknik sorunlar ortadan kaldırılmıştır. Bilgi ekonomisi EKONOMİK BÜYÜME VE BİLİŞİM BİLGİ TOPLUMU AB’NİN BİLİŞİM ÜSSÜ CBT 1014/7 25 Ağustos 2006 AB süreci ve AB’nin her konudaki yüksek standartları, Türkiye’yi bilgi toplumu sürecine sokmak için büyük bir fırsat olarak görülmelidir. Bilgi toplumu saydamlık gerektirir, bu ise günümüzde bilişim teknolojilerinin yardımıyla sağlanabiliyor. AB yolunda mutlaka girmek zorunda olduğumuz yatırım sürecini kendi ekonomik gelişmemize yönelik olarak değerlendirmeliyiz. Kendi teknolojimizi kendimiz geliştirerek hem teknolojik birikim sağlayabiliriz, hem de bu birikimi ihracata yönlendirebiliriz. Ülkemiz genç, eğitime ve yeniliğe aç nüfusuyla çok kısa zamanda AB’nin gereksinim duyduğu bilişim hizmetleri üssü haline gelebilir. Bilişim hizmetleri yüksek teknolojili, yüksek katma değerli olmamakla eleştirilebilir. Ancak küçülen veya kaybedilen geleneksel sanayilerin veya daralan kamu istihdamının yarattığı açığa çare olabilecek iş fırsatlarından biridir. Üstelik de eğitim yatırımlarından başka çok büyük bir yatırım gerektirmemektedir. AB içinde yaşayan, AB ülkelerinde yaşamış ve sonra Türkiye’ye dönmüş ya da dönmek isteyen, yaşadıkları ülkenin dilini son derece akıcı konuşabilen büyük bir genç kitle var. Bunlardan ülkeye dönmek isteyenlerle geniş bir bilişim hizmetleri filmlerinin değerlendirilmesine kadar geniş bir hizmet portföyünü, ABD ve birçok ülkeye internet üzerinden ihraç ediyor. tarımda, sanayide, ulaşımda, kamu hizmetlerinde bilgi kullanarak değer yaratır. Türkiye’nin bilişim sanayiini kurma süreci doğal olarak ülkenin bilgi toplumu olma sürecini hızlandıracaktır. TÜRKİYE’NİN BİLİŞİM KAPASİTESİ Gartner’ın tahminlerine göre 2006 yılı sonunda dünyadaki toplam bilişim harcamaları 3 trilyon dolara yaklaşacak. Interpromedya’nın araştırma sonuçları ise ülkemizdeki bilişim pazarının büyüklüğünün 2005’te 19 milyar dolara yaklaştığını gösteriyor. Bu büyüklüğün %76’sını telekom sektörü ve telekom hizmetleri oluşturuyor. 2006 yılının sonunda ise bilişim sektörünün toplam büyüklüğünün en az 22 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Şu anda olumlu bir yönde giden süreç hızlanmalıdır. Türk bilişim sektörü üç yıl içinde 35 milyar dolarlık bir büyüklüğü hedeflemeli, üç yıl içinde en az 1 milyar dolarlık yazılım ve hizmet ihracına ulaşmalıdır. Bilişim gücümüz, AB pazarlıklarında en büyük kozlarımızdan biri olmalıdır. Sektörümüz ve devlet bu hedefe inanmalı, sektörümüz inovasyon kapasitesini geliştirmeli, devlet samimiyetle ve korkmadan destek vermeli; eğitim seferberliği başlatılmalı, yabancı sermaye nitelikli insan gücümüzün cazibesiyle ülkemize çekilmelidir. Eğer bu konuda samimi isek, hepimize çok iş düşüyor.