01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EĞİTİMSINAV GÜNCEL TIP Dr. Mustafa Çetiner [email protected] tan gerçek suçlu rekabettir. Çalışanların ve üniversite mezunlarının sayısı arttıkça, saygın üniversiteler başarıya giden tek adres olarak algılanıyor. Bundan 35 yıl önce ABD’lilerin yalnızca yüzde 11’i üniversite mezunuyken, bugün yaklaşık üçte biri üniversite mezunu. Avrupa Birliği’nde son 5 yılda üniversite mezunlarının sayısı yüzde 30 oranında artmış durumda. Sosyologlar, okullardaki bu sahtekârlığın toplumdaki genel kültürel davranışların bir yansıması olduğunu söylüyor. İnsanlar artık sahtekârlığı ve aldatmayı kabul etmenin yanı sıra, takdirle karşılıyor. Uluslararası arenada başarı kazanmış işadamları piyasaya müdahale ve "üç kâğıt ile" kıskanılacak boyutta servetler kazanıyorlar. Enron, WorldCom ve Martha Stewart buna en iyi örnektir. Güney Kore’nin bir zamanlar medarı iftiharı, kök hücre araştırmacısı Hwang Woo Suk, laboratuvar sonuçlarıyla oynayıp dünya kamuoyunu yanıltmıştı. SSK ve Emekli Sandığı hastalarının özel sağlık kuruluşlarında nasıl birer tatlı kazanç aracı olarak görüldüğünü siz de, biz de biliyoruz. T.C. Sağlık Bakanı’na Açık Mektup Sayın Bakanım, Milliyet gazetesinin 1 Ağustos tarihli sayısında sizin aşağıya alıntıladığım sözlerinize yer veriliyordu. "Kanıta dayalı tıp, her 200 hastadan 5 tanesine MR çekmek değildir. Geçen gün 'Hacettepe'de her 100 hastanın 8'ine MR çekiliyormuş' dediler. O zaman hocalar kendilerini gözden geçirsinler. Dünyanın hiçbir yerinde 100 hastadan 8 tanesine MR çekilmez. Batı’da da ayakta hastalar için bu oran yüzde 1'ler civarında. Burası çok tatlı bir para kazanma alanı olarak algılanmış yıllarca"… Bazı kesimlerin insan sağlığını bir yana bırakarak sağlık sektörünü sadece bir kazanç aracı olarak gördüğü saptamanıza katılıyorum. Ancak buna örnek olarak Hacettepe Üniversitesi’ni göstermenizi doğrusu çok yadırgadım. Birkaç küçük hatırlatma yapmak isterim. Örnek verdiğiniz Hacettepe Üniversitesi Türk tıbbının öncü fakültelerinden birisidir. Geçtiğimiz yıl Sayın Başbakanımızın ilk 500 üniversite içerisinde bir tek Türk üniversitesi yok diye söz ettiği bildik sıralamanın 2006 yılındaki güncelleşmiş listesinde Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ile beraber ilk 500 içerisinde yer alan saygın ve bilimsel kalitesi yüksek bir üniversitemizdir. Bir çok komplike hastanın tetkik ve tedavi için sevk edildiği böyle bir merkezde çekilen MR sayısından yola çıkarak "hocalar biraz da kendilerini gözden geçirsinler" biçimindeki açıklamanız kanımca talihsiz bir açıklama olmuştur. Siz de bir hekimsiniz, ölmekte olan insan nasıl bakar bilirsiniz. Çocuğunu kaybeden annenin yaşadıklarına defalarca tanıklık etmişsinizdir. Bu nedenle hekim kimliğinizin politik kimliğinizden daha önde olduğunu düşünüyor ve neden saygın bir üniversite hastanesini sağlık sistemindeki çöküşten sorumlu tutabildiğinizi anlayamıyorum. Diyorsunuz ki, "Dünyanın hiçbir yerinde 100 hastadan 8 tanesine MR çekilmez. Batı’da da ayakta hastalar için bu oran yüzde 1'ler civarında". Size hatırlatmak isterim, örnek verdiğiniz Batı ülkelerinde örneğin ABD’de kişi başına sağlık harcaması yılda 4583, İsviçre’de 3572, Norveç’te 2850 dolardır. Ülkemizde ise bu miktar ne yazık ki sadece 193 dolardır. Belki size pek ulaşmıyordur, ancak herkesin bilip konuştuğu çok daha çarpıcı örnekler yaşanıyor bu ülkede. Geçtiğimiz günlerde bir ortopedist tanıdığım, çalıştığı özel hastanede, hastane yönetiminin belirlediği sayıda MR istemedi diye işten çıkartıldı. Bir iç hastalıkları uzmanı tanıdığım, çalıştığı özel hastanede laboratuvar tetkiki istemesi konusundaki baskılara dayanamadığından istifa etti. Türkiye’deki her hekim çevresinde bu gibi örnekleri her gün işitiyor ya da yaşıyordur. Temmuz ayında yayımladığınız genelge ile ilgili yazıma eski bir hekim dostum bakın nasıl bir yanıt gönderdi: "Şaşırmakta haklı olabilirsin! Çünkü sen her hekimi kendin gibi düşünüyorsun galiba. Bu genelgenin yayımlanma nedenlerinden bazıları acaba; yüzde ile laboratuvarlara, MR ve Tomografi merkezlerine hasta gönderenler olabilir mi? Performans için laboratuvar istek formunun tamamını gerekligereksiz işaretlemek olabilir mi? Bu nedenleri daha da uzatabiliriz ama gerek yok zaten hepimiz biliyoruz öyle değil mi?" Arkadaşımın bu söylediklerinin gerçek olduğunu, SSK ve Emekli Sandığı hastalarının özel sağlık kuruluşlarında nasıl birer tatlı kazanç aracı olarak görüldüğünü siz de, biz de biliyoruz. Birçok laboratuvarın tetkik isteyen hekimlere yüzde vererek çalıştıklarını biliyoruz. Kanımca, sağlık sorunlarımızın aşılabilmesi için adres yine kamu ve kamu hastaneleridir. Bu ülkenin sağlık bakanı olarak sizden sağlık bakanlığı, bakanlığın eğitim hastaneleri ve üniversite hastanelerinin ülkemiz insanlarının kaliteli bir sağlık hizmeti alabilmesi için işbirliği yapmalarını sağlayacak ortamı yaratmanızı bekliyoruz. Üniversitelerle ve meslek örgütleriyle kavga etmenin, onları hak etmedikleri biçimde eleştirmenin ne size, ne de bu ülkenin sağlık sistemine hiçbir yararı olmayacaktır, sanıyorum. Saygılarımla SAHTEKÂRLIĞA KARŞI ÖNLEM Bu sorunun bu kadar yaygınlaşması giderek giriş sınavlarının tümüyle revizyondan geçmesine yol açabilir. Gelecekte, SAT, MCAT gibi önemli sınavlar, metal dedektörler, radyofrekansı tespit edicileriyle donatılmış, yüksek düzeyde güvenlik önlemlerinin alındığı salonlarda yapılacak. Böylece öğrencilerin cep telefonlarıyla dışarısı ile mesajlaşmaları engellenmiş olacak. Çin ve Güney Kore’de giriş sınavlarında kopya çektiği saptanan öğrencilerin 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları gündemde. Bu yıl dünyanın en saygın giHindistan’da aşırı riş testlerinden biri olan ve yılda rekabetçi bir yapı yarım milyon kişinin aldığı GRE, içeren giriş sınavları 55 yıllık tarihinde ilk kez çok önemli bir değişiklik geçirecek. Sısorularının hemen nav soruları her defasında değiştitümü çalınıyor. 2004 rilecek. Sınavların veriliş saatleri o şekilde değiştirilecek ki New yılında Tıp York’ta sınava giren bir öğrenci, Fakültesi’ne giriş Hong Kong’daki bir öğrenciye soruları ve yanıtlarını internet üzesınavlarının kişi rinden gönderemeyecek. başına 15.000 dolara • ABD’de tıp fakültesi giriş sıkadar alıcı bulduğu navı olan MCAT, biyometriden yararlanarak güvenlik önlemlerini bildiriliyor. arttıracak. • Gelecek yıl, geleceğin doktorları sınava girerken elektronik parmak izlerini ve dijital fotoğraflarını verecekler. Böylece sınava kendi yerlerine başkalarını sokma olanağı ortadan kalkmış olacak. • SAT sınavlarına yeni eklenen bir bölümde öğrencinin el yazısıyla bir metin yazması isteniyor. Böylece el yazısından kimlik belirleme olanağı doğmuş oluyor. • Bu programlar öğrencilerin kâğıtlarını internette bulunan her şey ile karşılaştırıyor ve kopyalanmış kısımları kırmızı ile belirtiyor. • ABD ve Avrupa’da bazı kurumlar sahtekârlığı bir anlamda "yasal" hale getirdiler. Bu kurumlar, "Açıkinternetsınavları"nda öğrencilerin internet ve PDA’larında sörf yapmalarına izin veriyorlar. STANDART SINAVLARDA DEĞİŞİKLİKLER Aynı zamanda ünlü üniversitelerin çoğu standart testlerden giderek uzaklaşıyor. Hatta bazıları bu testlerden tümüyle kurtularak, girişleri mülakat ve önerilere dayandırmayı planlıyor. Standart testler bu şekilde ortadan tamamen kalkabilecek mi? Massachusetts’de bulunan Amerikan Açık ve Güvenli Sınama Merkezi’ne göre ABD’deki 730 üniversite artık öğrenci alırken SAT veya ACT testlerinden yararlanmayacaklarını bildirdi. Harvard Üniversitesi kayıt bölümü sorumlusu Marlyn McGrath Lewis, giderek daha fazla sayıda okulun "holistik (bütünsel) yaklaşımı" benimsediğini belirtiyor ve bu yaklaşımın gerekliliğine işaret ediyor: "Öğrencilerin kalitesi, dolayısıyla eğitimin kalitesi giriş sınavlarıyla yakından ilişkilidir." CBT1014/15 25 Ağustos 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle