Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HABERLER ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Enerji sektöründe nanoteknolojinin yolu açıldı etrol Ofisi; nanoteknolojinin enerji sektörüne entegrasyonunu sağlayan "ileri yakıt teknolojileri" araştırma faaliyetlerine katılma kararı alarak yeni bir dönemin öncüsü oldu. Nanoteknoloji alanında araştırmalar yapan İngiliz Oxonica firması ile, ileri yakıt teknolojileri işbirliği anlaşması yapan Petrol Ofisi, dünyada, nanoteknolojinin yakıtta kullanılması konusundaki girişimleri destekleyen ilk şirket oldu. İleri yakıt teknolojileri, halen kullanılmakta olan yakıtlardan farklı olarak, moleküler bazda müdahale ile yakıtın yanma ve enerji verme özelliğini daha iyi kontrol eden yakıt teknolojisi anlamına geliyor. Petrol Ofisi bu konuda yapılacak ileri çalışmaların finansmanına ortak olarak, yakıt tasarrufu sağlayacak yepyeni ürünlerin elde edilmesine destek olurken, ortaya çıkacak bu ürünlerin fikri mülkiyet haklarına da ortak olacak. Petrol Ofisi, nanoteknolojiyi enerji ve akaryakıt alanında uygulayarak, hem şirket için hem de Türkiye için rekabet avantajı yaratmayı hedefliyor. Nanoteknolojinin enerji sektöründe yaratacağı katma değerin fiziksel ve kimyasal detaylarının tam olarak anlaşılabilmesi için Petrol Ofisi, Oxford Üniversitesi’nin bir uzantısı olan Oxonica ile birlikte araştırmalara katılacak. Özetle, bu anlaşma ile Petrol Ofisi enerji sektöründeki nanoteknoloji araştırmalarına seyirci olarak değil oyuncu olarak katılıyor. Oxonica’nın geliştirdiği nanoteknoloji ürünü " Envirox™ " yakıt kullanımında verimlilik sağlarken aynı zamanda zararlı egzoz gazlarını engelliyor. Oxonica gelişmiş seryumdioksit bazlı dizel katalizörü Envirox’un gelişiminin yanında pazarlamasını da gerçekleştiriyor. Envirox dünyada ilk kez nanoteknoloji kullanılarak üretilen bir katalizör olarak ayrıcalıklı bir yere sahip. Anlaşmayı, Oxford Üniversitesi’nde, dünyanın önde gelen nanoteknoloji şirketlerinden Oxonica CEO’su Kevin Matthews ile birlikte imzalayan Petrol Ofisi CEO’su Jan Nahum, "Global enerji pazarının dev bir oyuncusu olma yolunda emin adımlarla ilerlerken, hedefimiz, dünyada yeniden şekillenecek enerji sektöründe Türkiye’nin de söz sahibi olmasını sağlamaktır. Dünyada hızla gelişen nanoteknolojinin ülkemizde de yaygın bir teknoloji olması için çalışıyoruz" dedi. Bu hafta, Ulaan Baatar'da liderlerinden olduğum Uluslararası Jelojik Deneştirme Projesi No. 480'in ikinci çalıştayında edindiğim bazı izlenimleri anlatacağım. P Moğolistan’da Bilim Ne Durumda? Bazı Çıkarımlar Yapılan çalıştayda pek çok Avrupalı, Amerikalı, Avustralyalı, Çinli ve Moğol bilim insanı tebliğler sundu. Bunların hemen hepsinin ortak özelliği yüksek teknolojiye dayanan ölçme raporları olmalarıydı. Tüm bu tebliğlerin ortak yanı, yapılan ölçmelerin, üzerinde ölçme yapılan kayaçların yer kabuğu içindeki detaylı şekil ve konumlarıyla ilişkilendirilememesiydi. Yani ölçmeleri yapanlar, araziden yalnızca örnek toplamışlar, örnek topladıkları kayaçların ise detaylı jeolojik haritalarını yapmamışlardı. Bu nedenle yapılan ölçmeler havada kalıyor, sonuçlar yorumlanamıyordu. Buna rağmen hemen tüm tebliğler, ciddi uluslararası bilim dergilerinde yayımlanmış veya yayına kabul edilmişti. Çalıştay sonunda verilen ziyafette, çalıştayın başarısı üzerine pek çok konuşma yapıldı. Sonunda ben söz alarak yapılan konuşmaların hiçbirine katılmadığımı, kanımca hem çalıştayın sonuçlarının doyurucu olmadığını, hem de projemizin başarısız bir şekilde yürüdüğünü söyledim. Soğuk duş etkisi yapan bu sözlerimi açıkladım: Teknoloji sarhoşu olan jeologlar, esas işleri olan yer kabuğunun yapısını öğrenmeyi ve bu yapının evrim tarihini anlamayı unutmuşlar, makinaların sihrine kapılmışlardı. Büyük hassasiyeti olan bir sürü ölçme yapılıyor, teknolojinin gücüne olan hayranlık ve ölçme hassasiyetine olan özlem, ne ölçülürse ölçülsün derhal yayımlanmasına neden oluyordu. Jeolog, esas işi olan "tabiiyeciliği" bırakarak teknisyen olmuştu. Ben bol atıflı yayımlarımın büyük ölçüde artık kimsenin okumadığı 19. yüzyıl bölgesel jeoloji literatürüne dayandığını hatırlattım ve örneğin büyük Rus jeologu Obruçev'in yaşamı boyunca Asya'da 30.000 km yürüdüğünü ve hemen her kilometre başına bir sahife yazdığını söyledim. Obruçev'in vasıtası at, âletleri çekiç, pusula ve büyüteçten ibaretti. Ancak arkada bıraktığı gözlem ve yorumlar bizim çalıştayda dinlediklerimizden çok daha kaliteli ve kalıcı olmuştu. Teknolojinin bilimde yönlendirici değil, hizmetkâr olduğunun unutulmaması gerektiğini, pek basit ve ucuz âlet ve edevat ile çok önemli bilimin yapılabileceğini hatırlattım. Moğolistan Türkiye'den çok daha fakir bir ülke. Alanı Türkiye'nin iki misli, ama nüfusu yalnızca 2 milyon. Ancak Moğollar bilime canla başla sarılmışlar. Örneğin Ulaan Baatar'da Türkiye'de bulunmayan kocaman ve çok kıymetli bir Doğa Tarihi Müzesi var. Hem üniversitenin jeoloji bölümü, hem de Bilimler Akademisinin jeoloji enstitüsü hem kendi başlarına hem de yabancılarla ortak bir sürü çalışma yapıp uluslararası ortamda yayımlamışlar. Eksikleri çok; ama bunları hızla kapatıyorlar. Dünyanın henüz pek gerisinde olmalarına rağmen Moğolistan'ın bilimindeki bu genel olumlu havanın nedenlerini düşündüm: Moğolistan'da, hükumetlerin modern dünyaya uyumda bir sıkıntıları yok. Paraları yok; İngilizce bilgileri çok yetersiz; bilimsel gelenek yalnızca seksen yıllık Rus öğretisine dayanmış; kütüphaneleri çok fakir. Ama bilimin değerini biliyorlar; bilimle kavgaları yok. Üniversiteye, okula giderken Orta Çağdan kalma esvaba bürünme gibi zırva inatları yok; kafalarını safsatayla değil, bilimle doldurmaya azimliler (aklıma gelmişken: Fethullahçıların okullarını kapatmışlar). Büyük şehirlerin gecekondularında kırsal kültürden kurtulamayanlarca edinilen sosyal bir aşağılık duygusundan, Orta Çağ inançlarına sığınarak kurtulmaya çalışmıyorlar. Herşeyden önce kendi kültürleriyle iftihar ediyorlar. Ulaan Baatar'ın kenarında yurtlarda oturuyorlar, ama bu yurtlarda doğan çocuklar epey kaliteli akademisyenler olabiliyor; sonra da dönüp hâlâ büyük bir mutlulukla yurtta oturmaya devam eden anne ve babalarını sevgi ve hürmetle ziyaret ediyorlar. Yurt/apartman ayırımı bir sosyal kesikliği ifade etmiyor. Her iki yerde oturan da Cengiz Han'a saygı duyuyor, evinde onun menkıbelerini mırıldanıyor; ama okumuş olan işinde Darwin'i de, Einstein'i de, Freud'u da... okuyor, bunları ve daha nicelerini yabancı meslekdaşlarıyla tartışıyor, kendisi bilim üretiyor. Moğolistan'da aklı çelmeleyen faktörler belki var, ama egemen değiller. Moğolistan'ı kafaları safsatayla dolu, kompleksli ve aç gözlü cahiller yönetmiyor. Bu büyük bir avantaj. Adalar çam ormanlarından iyi haber eçen yıl Rum Yetimhanesinin Lunaparka bakan yamacında piknik yapan çiftin bilinçsizce yakıp söndürmeden bıraktığı ateşten dolayı başlayan orman yangınında yanan 2000 m2 alan, Mahalle Afet Gönüllülerinin (MAG) katılımıyla fıstık çamı fidanı ağaçlandırılıp etrafı dikenli tel ihata ile çevrilmişti. MAG ORMANI hızla gelişiyor; çeşitli nedenlerle kuruyan birey oranı sadece %5 olarak tespit edildi. Fıstık çamı fidanları eğer mangal olmazsa 10 yıl sonra fıstık verecek Kızılçamların kuruma sebebi olan kabuk böceklerini yakalayan feromon tuzaklarının temmuz ayı sonu itibariyle kontrolleri 12 Ağustos tarihlerinde orman işletme şefliğince yapılarak tuzaklardaki böcekler kaplara alınıp şeflik merkezinde sayıldı. Rakam gerçekten sevindirici ve başarılıydı. Evet, temmuz ayında 15340 adet kabuk böceği daha yakalandı. Yakalanan erkek kabuk böceği sayısı toplamı 32740’ a ulaştı. Kızılçamlar gelecek yıl daha yeşil olacak. Geniş halk kitlesine duyurumu yapılan 50 Kontür Kampanyası’na (1 çuval pet şişe ya da çöp toplayanlara orman işletme şefliği, 50 kontür hediye ediyor) katılan çocuklar çuval çuval pet şişe toplayarak Orman İşletme Şefliğine teslim ederek 50 Kontürü kaptılar. Şu ana kadar 200 un çuvalı pet şişe ve kutu kola ormanlardan toplandı, G CBT 1014/5 25 Ağustos 2006