Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Evrim Biyolojisi Dünden bugüne evrim teorisi 1794 Charles Darwin’in büyükbabası Erasmus Darwin "Zoonomia" çalışmasında olası bir soyağacını ele alıyor. Galapagos kaplumbağaları Darwin, Galapagos adalarında karşılayan taşlı çorak arazinin en önemli sakinleri dev kaplumbağalardı. İlk önce pek üzerinde durmadığı bu hayvanlarda Darwin, daha sonra ilginç farklılıklar saptadı. Her adadaki kaplumbağa kendi evrimini geçirmişti. Mesela kaktüsle beslenen kaplumbağanın kabuğunda, hayvanın kafasını bu lezzetli bitkilere uzatmasına izin verecek şekilde bir çıkıntı oluşmuştu. lanmadı. Galapagos ispinozları Darwin Galapagos adalarından toplayıp getirmiş olduğu ispinozları daha sonra Londra’da incelediğinde birçokların birbirleriyle yakın akraba oldukların ve sadece farklı nişlere uyum sağlamış olduklarını gördü. Bu arada Darwin ispinozları hakkında yeni ayrıntılar keşfedildi. Bazıları büyük su kuşlarının tüylerine tutunarak, sivri gagalarıyla saldırıyorlar. Orangutan Darwin 28 Mart 1838’de ilk kez bir insansı maymun gördü. Elbiseler içindeki dişi orangutan Londra hayvanat bahçesinde yaşıyordu. Bakıcı maymuna istediği elmayı vermeyince, maymunun sırt üstü yatıp ayaklarıyla tepinmeye başladığını gören evrim bilimci "tıpkı yaramaz bir çocuk gibi" diye not almıştı. Ancak Darwin, Afrika’daki insansı maymunların insanlarla çok daha yakın olduğunu yıllar sonra anladı. GİZLERİ DOĞADA Yaratıcı Tanrının varlığı Avrupa’daki bilim camiasında kısa bir süre sonra silinmiş ve yaratılışın gizlerini sadece doğada arayan bir bilim adamı nesli doğmuştu. Bu araştırmacılar bilgilerini ve teorilerini en başından itibaren Darwin teorisine göre kuruyorlardı. Ve hiçbiri artık insan ve maymunun ortak atasından kuşku duymuyordu. Bu konuda günümüzde sayısız kanıtlar çıkarıldı ortaya. Etiyopya, Tanzanya, Java ve Çin’de bulunan öncü insan fosilleri insana giden yolu aydınlatmakta. Tüm bu kalıntılar modern insanın (Homo sapiens) Afrika kökenli olduğunu göstermekte. Darwin, en yakın akrabalarımızın şempanze ve goril olduğunu tahmin ettiğinde Afrikalı olduğumuza karar vermişti. Soyağacımızdaki boşluklar birer birer doldu. Sahelanthropus gibi maymuna benzer canlılardan Australopithecus ve Homo erectus ve en sonunda da Homo sapiens’e doğru uzun bir yol katetmişti insan. Hatta 90 yıllık bir gecikmeyle Hıristiyanlığın temsilcisi bile Darwin’in o kadar hatalı olmayacağını gördü. Pa paz Pius XII, 1950 yılında, Darwin öğretisinin "ciddiye alınabilecek bir hipotez" olabileceğini kabul etti. Hatta Vatikan bile evrimi "üzerinde düşünülmesi gereken bir araştırma" olarak görüyordu. Çocuklarını kendi okullarına ve kendi üniversitelerine gönderiyor ve doğu kıyısındaki elitlerden uzak duruyorlardı. Bu şekilde Amerika’nın güneyinde ve batısında "fundamentalist" (köktendinci) olarak adlandırılan bir din akımı yaygınlaşmıştı. Bu akımın ardılları bugün dindar Avrupalılardan daha sık kiliseye gidiyor ve her şeyden önce İncil’le yemin ediyor ve bu nedenle de İncil’deki yaratılış öyküsünü türlerin değişimiyle değiştirmek zor geliyor. 1950’li yılların sonunda yaşanan Sputnik şokuna kadar yaratılış yanlıları üstünlüklerini korudular. Fakat Rusların uzaya açılmalarından sonra Amerikan hükümeti okullarda doğa bilimleri eğitimine önem vermeye başladı ve böylece evrim karşıtlarının yıldızı söndü. Ama yine de bazı eyaletlerde seksenli yıllarda "maymunlarla ilgili şeyleri" , İncil versiyonu olmadan okutulmasına izin verilmiyordu. Yaradılış efsanesi 1987 yılında nihayet mahkeme kararıyla biyoloji kitaplarından tamamen uzaklaştırıldı. İşte bu karardan sonra yaratılış masalı "Akıllı tasarım" hikâyesine dönüştürüldü. Akıllı tasarım yanlıları doğadaki tüm evrimsel güçleri yok saymak yerine modern biyolojinin dolduramadığı boşlukları doğaüstü bir tasarımcıyla açıklamaya çalışıyorlar. Aslında yeni ve eski akım arasındaki fark, Tanrının yerini Akıllı tasarımcının almasından başka bir şey değil. Discovery Enstitüsü’nün bir manifestosu gerçek motifleri açıklamakta. "Realitenin materyalist bakış açısı kültürümüzün her alanına, politika ve ekonomiden, edebiyat ve sanata kadar her yere bulaşmakta." Bu nedenle hedef 20 yıllık kampanyayla akıllı tasarımı insanların aklına yerleştirmek. Oysa mikrobiyoloji alanında yaşanan gelişmeler sayesinde bilim adamları laboratuvarda, evrim sürecini doğrudan doğruya izleyebiliyorlar. Bilim adamları binlerce nesil bakteriyi sıvılarda çoğaltırken birbirinden farklı çevre koşulları yaratıyorlar ve bu tür deneylerle türleşme ve ayıklanma ilkesi kanıtlanmakta. Ve bilim kısa bir süre önce köpek kalıtımını da çözdü. Köpeğin kalıtımı, köpeğin evrimi, köpek ırkları arasındaki farklılıkları ve hangilerinin insanlara daha yararlı olduğu ve hangi hastalıklara karşı daha duyarlı oldukları hakkında bilgiler verecek. ORTAK YAŞAM AĞACI ÇA LIŞMALARI Dahası evrim biyologları uluslararası gen verileriyle dünyadaki tüm canlıları bir soyağacına ("Tree of Life"/"Yaşam ağacı") yerleştirmeye başladılar. Kalıtım analizleri öte yandan evrimin daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olacak. Bacaklar kanatlara, yüzgeçler bacaklara tam olarak ne şekilde dönüşmekte? Dünyada yüz binlerce böcek türü varken neden sadece 300 primat türü yaşıyor? Doğa haddi hesabı olmayan çeşitliliği nasıl yarattı? Bu soruların yanıtı seks. Bazı canlılar kendi türlerindekileri çekici bulmamaya başlayarak birbirlerinden bağımsız olarak üremeye devam ediyorlar. Mesela Afrika’daki Victoria gölündeki 500 hani balığı türü bu şekilde oluşmuş olmalı diyor bilim adamları. Türleşme ustası balıklar evrim bilimcilerine olağanüstü bilgiler suna997/14 29 Nisan 2006 AMERİKALI KÖKTENDİNCİLER Ne var ki Atlantik’in öbür yakasında durum farklıydı. Florida Eyalet Üniversitesi filozofu Michael Ruse, “Beyaz Amerika dini ideolojilere sahip insanlar tarafından kuruldu” diyor. Püritenler, Menonitler ve diğer dinci gruplar inançlarını yaşayabilmek için ülkenin içlerine kadar sızmışlardı. 4 MİLYON DOLARLIK BAĞIŞ Discovery Enstitüsü’nün girişimleri, Amerikan din (veya Tanrı) devleti rüyasının bir parçası. Enstitü belli ölçüde George W. Bush’u Beyaz Saray’a taşıyan Hıristiyan konservatifler tarafından finanse edilmekte. New York Times gazetesine göre sadece 2003 yılında yaklaşık olarak 4,1 milyon Dolarlık bağış dinsel amaçlarda kullanıldı. 1809 JeanBaptiste Lamarck, "Philosophie zoologique" eserinde hayvan ve bitki türlerinin değişebilirliğinden söz ediyor. Organların kullanılıp kullanılmamasına göre meydana gelen değişimler kalıtımla yeni nesillere geçiyor. Lamarck’a göre zürafanın boynu besin arayışına bağlı olarak nesilden nesle uzamıştı. 1859 Charles Darwin "Türlerin Kökeni" adlı çalışmasıyla modern evrim teorisini kuruyor. Evrimin motoru, canlıların çevrelerine en iyi şekilde uyum sağlayarak hayatta kalmalarını ve özelliklerini gelecek nesillere aktarmalarına izin veren doğal ayıklanmadır. 1860 Anglikan kilisesinin piskoposu Samuel Wilberforce, Darwin’in arkadaşı Thomas Henry Huxley’i yargılıyor. 1864 İngiliz başbakan Benjamin Disraeli, Darwin’in soyaçekim öğretisiyle ilgili tartışmada meseleyi kendince şu şekilde özetliyor: "İnsan maymun mu, melek mi?" 1865 Gregor Mendel neredeyse hiç fark edilmeden, bezelyeyi melezleştirme deneyini yayımlıyor. Mendel’in kalıtım yasaları, genler hakkındaki ilk bilgileri sunar. 1890 Dinci ve muhafazakâr kongre kampanyasından sonra Amerikalı evrim araştırmacısı Othniel Marsh tüm makamlardan kovuluyor. 1901 Mendel kanunlarını yeniden keşfeden Hollandalı Hugo de Vries "Mutasyon teorisi" ile kalıtımdaki değişimleri evrimin baş tetikleyicisi olarak açıklıyor. 1925 Biyoloji öğretmeni John Scopes (Dayton, Tennessee) evrim teorisini yaygınlaştırmak için çalıştığı gerekçesiyle 100 dolar para cezasına çarptırılır. Ceza daha sonra bir biçim hatası nedeniyle geri çekilir. 1940 Theodosius Dobzhansky ve Ernst Mayr, yeni evrim teorisini kurarlar: Rastlantısal mutasyonlar ve Darwin ayıklanması birbirini tamamlamakta. Yeni türlerin oluşumu birbirinden ayrı kuşaklarda gerçekleşiyor. 1953 James Watson ve Francis Crick, kalıtım molekülü DNA’nın çift sarmal biçimini keşfediyorlar. 1987 Amerika’daki okullarda yaratılışın okutulması yasaklanıyor. Yaratılışla ilgili fikirleri "Akıllı tasarım" kılıfıyla yaymaya çalışan bir akım ortaya çıkıyor. 1995 Alabama eyaletindeki okul kitaplarında değişiklikler yapılıyor ve evrim teorisinin tartışmalı bir teori olduğunu ve gerçek olarak görülmemesi gerektiğini açıklayan bölüm çıkarılıyor. 1996 Papa Johannes Paul II, kiliseye bağlı bilimler akademisine verdiği demeçte evrim teorisinin bir hipotezden öte olduğunu ve İncil’deki yaratılış öyküsüne uyduğu mesajını veriyor. 1999 Kansas’taki eğitim danışmanlığı, "ilk patlama" ve "evrimle" ilgili konuların sınavlarda değerlendirilmemesi kararını alıyor. 2005 Pennsylvania’da veliler tarafından açılan dava sonucunda mahkeme, akıllı tasarımın derslerde okutulmasını yasaklıyor.