Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Moleküler Biyoloji (EKH’ler) türetmiş olsa bile, Kim’in omuriliğini onarma olasılığı yine de çok düşüktü. Çünkü klonlama yalnızca bağışıklık sisteminin geri çevirmeyeceği EKH’lerin elde edilmesine olanak tanıyordu. Ancak bunlardan türetilen hücrelerin omurilikteki bir hasarı, özellikle de Kim’inki gibi yıllar öncesine uzanan bir hasarı giderip gidermeyeceği kuşkuluydu. Bir süre önce Hwang’ın, yalnızca söz vermekte aceleci davranmakla kalmayıp, bu girişiminde ilk engeli bile henüz aşamadığı da ortaya çıktı. İncelemeler sonucunda klonlanan EHK’lerle ilgili kanıtların uydurma olduğu anlaşıldı ve Hwang görevden uzaklaştırıldı. yanlışlık olduğunu gösteriyor. FOS ÇIKAN RAPORLAR Örneğin, şimdi Milano San Raffaele Hastanesi’nde görevli olan Angelo Vesco vi ve ekibi tarafından yapılan ve 1995 yılında Science dergisinde yayımlanan bir raporda, araştırmacıların kan hücrelerini oluşturan kök hücrelerin bulunduğu kemik iliğini öldürmek amacıyla fareleri ışınıma tuttukları, ardından da bunlara başka farelerin beyinlerinden alınan sinirsel kök hücrelerini aktardıklarından söz ediliyordu. Raporda, bu sinirsel kök hücrelerin, ışınımla yok edilen kemik iliği kök hücrelerinin yerini aldıkları ve çeşitli türlerde kan hücrelerinin ortaya çıkmasına olanak tanıdıkları belirtiliyordu. Ne var ki, sonradan başka araştırmacılar tarafından deneylerin hiçbiri aynı sonucu vermedi. Minnesota ÜniverCatherine sitesi’nden Verfaillie ve ekibi tarafından yapılan ve 2002 yılında Nature dergisinde yayımlanan araştırma da yoğun bir ilgiyle karşılandı. Verfaillie her türde dokuya dönüşebilen ve çok ender görülen bir kemik iliği kök hücresi bulduğunu öne sürüyordu. Embriyon araştırmalarına karşı çıkanlar, doğal olarak, bu hücrelerin EKH’lere kıyasla çok daha ahlaki bir seçenek olduğu yönünde bir kampanya başlatıp bunları göklere çıkardılar. olduğu bir ortamda klinik deneylerin apar topar başlatılmasının hiç de akıllıca bir tavır olmadığına inanıyor. Kalple ilgili deneylerde bugüne dek çok ciddi bir sorunla karşılaşılmamakla birlikte, kök hücre uzmanları henüz kesinlik kazanmamış verilerle klinik deneylere kalkışmanın felaketle sonuçlanabileceğine dikkat çekiyorlar. KÖK HÜCRELERİN ZORLUKLARI İyi de, kök hücre araştırmalarında verilerin kesinlik kazanması neden bu denli güç oluyor? Bunun en önemli nedenlerinden biri "kök olma" özelliğinin, bir başka deyişle hücrenin kendini yenileme aynı zamanda da daha uzmanlaşmış başka hücreler üretme yeteneğinin anlaşılması güç bir özellik olması. ederler. Ancak Verfaillie bu yöntemin de ciddi bir sakıncası olduğuna, hücrelerin ölmesi durumunda BrdU’ların da çevreye yayılıp oradaki hücrelere karışacağına dikkat çekiyor. Durum böyle olunca, kök hücre araştırmacılarının mikroskopla gözledikleri konusunda genellikle farklı görüşler öne sürmeleri de pek şaşırtıcı olmasa gerek. SAYILAR ÖNEMLİ Dahası, sorun kimi erişkin kök hücrelerin belli bir dokuya dönüşüp dönüşmedikleriyle de sınırlı değil. Bunların kaçının böyle bir özelliğe sahip olduğu da önem taşımakla birlikte, konuyla ilgili çok az yayının nicelik belirtme girişiminde bulunduğu görülüyor. Kimi durumlarda aktarılan erişkin kök hücrelerinin yeni dokulara dönüşmeyip, mevcut hücrelerle birleştikleri de oluyor. Hücre birleşmesi de kimi hastalıkların sağaltımında yararlı olabiliyor. Ancak olay daha önce fark edilmiş olsaydı, bu dalda çalışanlar her türde hastalığa çözüm bulmak umuduyla erişkin kök hücrelere bu denli bel bağlamazlar, kendilerini kaptırmazlardı. Araştırmacıların birçoğu aynı güçlüklerin söz konusu olduğu insan EKH’leriyle ilgili çalışmalara da kuşkuyla yaklaşıyor. Ancak halihazırda EKH’lerle ilgili en ciddi sorunu, denek hayvanlarda olup bitenlerden çok, kültür ortamındaki gelişmeler oluşturuyor. EKH’ler hayvanlara doğrudan aktarıldığında teratoma adı verilen urları oluşturabilirler. Öyle ki, erişkin kök hücrelerin tersine, EKH’lerin insanlara aktarılmadan önce istenen belli hücre türüne dönüştürülmesi gerekiyor. Örneğin, Kaliforniya Üniversitesi’nden Hans Keirstead insan EKH’lerinin, oligodendrosit adı verilen ve hayvanlarda yapılan deneylerde hasarlı sinir hücrelerini onardığı görülen, sinirleri destekleyici hücrelere dönüştürülmesi üzerinde çalışıyor. Bu hücreler hasardan bir hafta sonra (10 ay sonra değil) omuriliğe aktarıldığında bir iyileşme sağlıyor. Kaliforniya’daki Geron adlı kök hücre şirketi bu araştırmadan yola çıkarak klinik bir deney uygulamayı tasarlıyor. Ancak Keirstead ekibi kesin bir sonuca ulaşmadan böyle bir girişimde bulunmayı düşünmüyor. Gelgelelim, öteki gruplar için aynı durum geçerli değil. Bilimsel yayınlar, insan EKH’lerini şu ya da bu türde hücrelere dönüştürme reçeteleriyle dolup taşıyor. Bunların büyük bir çoğunluğu "kara büyüden" öteye geçmiyor. Kök hücre araştırmalarının bugün içinde olduğu durumdan kim sorumlu olursa olsun, şimdi herkes bu konuda daha ciddi önlemler alınması gerektiği görüşünde birleşiyor. Kök hücre araştırmacıları bu alanda daha özenli davranmayı başarsalar da, laboratuvar dışındaki söz dalaşı süreceğe benziyor. Newsweek’ten derleme Rita Urgan UFUK AÇACAK, AMA... Newsweek’te yayımlanan bu yazıya göre, kök hücre araştırmacılarının vurguladığı gibi, bu çalışmaların tıp dünyasında büyük ufuklar açacağı su götürmez bir gerçek. Gelgelelim, bu düşün ne zaman gerçeğe dönüşeceği meçhul. Hwang olayındaki olumsuz gelişmelere bakılırsa, kök hücre bilimi tutarsız iddialar, kısır bulgular ve aceleci hekimlerin hiç de yabancısı değil. Harvard Kök Hücre Enstitüsü uzmanlarından David Shaywitz bu daldaki yayınlar konusunda çıtanın başından beri düşük tutulması yüzünden, gerçekliği kuşku götürür bir yığın bilgiyle karşı karşıya olduğumuza dikkat çekiyor. Kök hücre araştırmasının önde gelen isimlerinden birçoğu da Shaywitz’in bu görüşüne katılıyor. Hwang rezaletine karşın, kök hücre araştırmacılarının büyük bir bölümü sahtekârlığın bu denli ciddiye alınacak bir sorun olmadığına, yeni yeni filizlenmekte olan her dalda benzer sıkıntılar yaşanabileceğine inanıyor. Sorun kısmen kök hücreyle ilgili deney sonuçlarının yorumlanmasından kaynaklanıyor olabilir; çünkü çok sayıda karmaşık yöntemin inceliklerine vâkıf olmak zor. Öyle olunca da araştırmacılar kimi zaman gerçek olmayanı gördükleri duygusuna kapılıyorlar. EN TARTIŞMALI ARAŞTIRMA Ancak bu araştırKök hücre araştırmaları felçli hastalara umut oluyor maların belki de en tartışmalı olanı, 2001 yılında Nature dergisinde Bir hücrenin kök hücre olup olmayayımlanan araştırmaydı. dığını mikroskoba bakıp söylemek olanakNew York Tıp Fakültesi uzmanların sızdır. Dirimbilimciler kök hücreleri gedan Piero Anversa ve ekibi tarafından ya nellikle yüzeylerindeki proteinlere ilişen pılan bu araştırmayla ilgili raporda, fare antikorlar aracılığıyla saptarlar. Ancak bu lerde kalp krizinden ötürü zarar gören yöntem kimi zaman belirsiz sonuçlar dokalbin kemik iliği hücrelerinin ürettiği ye ğurabilir. Birbirlerinin vardıkları sonuçlani kalp dokularıyla onarıldığı deneylerden rı yeniden elde edemeyen ekipler kimi zasöz ediliyordu. man aynı hücreler üzerinde çalışmıyor biBiri Stanford Üniversitesi kök hücre le olabilirler. uzmanlarından Irving Weismann, öteki Hücrelerin deneğe aktarılmasından Washington Üniversitesi’nden Chuck sonraki gelişmeleri izlemek daha da güç Murry tarafından sürdürülen iki araştırma bir süreçtir. da, o gün bugündür benzer sonuçlara Sözgelimi, hücreler kalp kası hücreulaşmaya çalışıyor. lerine dönüşmüşlerse, görünümleri de Gelgelelim, tüm bunlar uzmanların öteki kalp hücrelerinden farksız olacaktır. deneylerini insanlar üzerinde yapmalarını Bunun bir çözümü kök hücrelere onları engellemiyor. Şimdilerde Atlantik’in her flüorışınlı duruma getiren genlerin ekleniki yanında da klinik deneyler almış başı mesidir. Ne var ki, belli bir özelliği olmanı gidiyor. yan genler de kendiliklerinden bu ışını yaKimi hastaların kalp işlevinde birta yabilirler. kım gelişmeler kaydedilse de, bu gelişmeBir başka yöntem de, kök hücrelenin yeni kalp dokusu oluşturan aktarılmış rin DNA tabanlarından birinin yerini hücrelerden kaynaklandığı yönünde so BrdU adı verilen bir molekülle değiştirmut bir kanıt bulunmuyor. mektir. Bu moleküle ilişen flüorışınlı antiMurry, bulguların böylesine belirsiz korlar o zaman hücrelerin yerini belli 996/9 22 Nisan 2006 SİYASET VE MEDYA ABARTISI Sorunun dallanıp budaklanmasında siyasal güçler ve kitle iletişim araçlarının da büyük bir payı var. "Yaşam yanlısı" grupların EKH çalışmalarını engelleme girişimleri yüzünden araştırmacılar ya büyük bir savaşım vermek ya da araştırmayı sürdürme hakkını yitirmeyi göze almak zorunda kalıyor. Bu arada, EKH karşıtları dokularımızın çoğunda bulunan "yetişkin" kök hücrelerin sanıldığından çok daha esnek oldukları yönündeki ipuçlarına dört elle sarılıyorlar. Bu ateşli tartışmalar her iki tarafın da sonradan pişmanlık duydukları türde demeçler vermelerine neden oluyor. Sonuçta bilim insanları, politikacılar ve farklı görüşlerden eylemcilerin elle tutulur yanı olmayan en ufak bir bulguyu bile abarttıkları görülüyor. Ancak kimileri en saygın bilim dergilerinde yayımlanan bu bulguların birçoğunun arkasının gelmemesi, ortada bir