29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Göz 23 Nisan, çocuklar ve görme Çocuklar belki merak etmişsinizdir, gözlerimiz nasıl görüyor, görmemiz nasıl gelişiyor diye. Aslında görmenin gelişimi gerçekten ilginç bir maceradır, size bu macerayı anlatmak isterim. Pınar Aydın (*) ep söyleriz, "gözler beynin aynasıdır", deriz. Mecazi anlamı bir yana fizyolojik olarak da doğru bir söylemdir bu, çünkü gözün görmeyi sağlayan hücreleri beyin hücreleriyle ortak ana hücrelerden kaynaklanır. Daha sonra görme işlevini yerine getirebilmek amacıyla bu hücrelerde farklılaşma olsa da çalışma prensipleri beyin hücrelerinden çok farklı değildir. Göz, en basit anlatımıyla fotoğraf makinası gibi içi boş bir odadan ibaret bir küredir, akıllı da değildir. Gözde görmeyi sağlayan hücreler birkaç katmandan meydana gelir. Aralarında çeşitli kimyasal şifrelerle konuşup anlaşan bu hücreler ışık, şekil, renk ve harekete duyarlıdırlar. Gözümüz açık ve uyanık olduğumuzda çevremizden gözümüze gelen görüntüler gözün gören tabakasına varmasıyla hücreler arasında hızla iletişim macerası başlamış olur. nirine bildirirler. Göz sinirinin esas işlevi postacılıktır, kendisine emanet edilen görüntü bilgisi içeren mektupları ara vermeksizin ardı ardına beyine iletir, sorgusuz sualsiz. Beyine varan bilgiler önce ön elemeden sonra ikinci elemeden geçtikten sonra nihayet kumanda odasına, yani her iki beyin yarıküresinin en arka, en uzak, kutup bölgesine varır. Burada hızlıca ayıklanır, Peki, beyin bu işleri kendi başına mı öğrenir. Evet diyeceğimi sanmış olabilirsiniz ama yanıt: Hayır! Göz kendi işini yapmayı kendi başına öğrenir, ona kimse şunu yap bunu yap demez, işini becermek için uyarıya gereksinmesi yoktur. Göz siniri de zeka gerektirmeyen bu taşıma işini bir borudan su akması kadar kolaylıkla yapar. tilmiş olması, katarakt, kapak düşüklüğü, kornea bulanıklığı vb. gibi görüntü engelleyici bir sorun olmaması gerekir. Uyarı net oldukça mektup da net ifadeler içerir, ifadesi net mektuplar geldikçe ancak, beynin görmeyi sağlayan en uzak kutbuna yerleşmiş hücreler büyür, gelişir ve olgunlaşır. Diğer bir deyişle göz net bir görüntü elde edemezse beyine net mesaj iletemez, beyin de gelişemez, çolak kalır. GÖZ TEMBEL OLURSA Tembellik dediğimiz bu durum eğer tek taraflı ise, beyin her iki gözden gelen görüntüleri üstüste bindiremez ve derinlik ile ilgili bilgi sahibi edemez, kişiyi. 67 yaşından, yani beynin görme açısından gelişmesinin tamamlandığı, sıranın başka yeteneklerin gelişmesine geldiği zamandan sonra tembellik giderilemez. Hem sayıca az, hem de hacimce küçük kalan bu hücreler sonradan eksikliklerini giderememektedirler. İşin ilginç yanı, gözde hiçbir sorun olmadığında, ilgi ve uyarı yoksunluğu söz konusu olduğunda yine beynin görme hücrelerinin yeterince gelişememesidir. Sonuç olarak her çocuk 6 yaşından önce en az bir göz muayenesi olmalıdır. Her yıl 23 Nisan haftasında tanıdığım herkese bunlar anlatmak isterim: Çocuklarımızın kendileri kadar görmelerinin de ilgiye gereksinmesi vardır ve onlar bize emanettir. (*) Prof. Dr. Göz Hastalıkları ve Göznörolojisi Uzmanı Mesa Hastanesi aydinpinartr@yahoo.com, paydin@mesa.com.tr H GÖZÜN NET GÖRMESİ GEREKİR POSTACI GÖZ SİNİRİ Aralarındaki iletişimle gelen görüntü hakkında kabaca bir karara varan ama akıllı olmadıkları için kararı üstlerine bırakan bu hücreler yine hızla durumu göz si Ama beynin durumu öyle değildir. Akıl gerektiren bir iş yaptığı için ilgiye ve uyarıya gereksinmesi vardır beynin. Gereksinme duyduğu uyarı da görme’dir! Evet doğru okudunuz, beynin görme işlevini yerine getirebilmesi için görmeğe gereksinmesi vardır! Ancak, kaliteli görme koşullarının 6 yaşından hatta tercihan 3 yaşından önce sağlanması gerekir. Daha iyi ifade etmek gerekirse beynin her iki gözden net mesajlar İyi gören göz kapatıldığında, tembellik varsa göremeyen çocuk ağlar alması, göze gelen görüntü görüntü, ışık, şekil, renk ve hareket içe ile ilgili bilgi veren mektupların açık ve ren bilgiyle yeniden oluşur, yani algılanır. net bir ifade içermesi gerekir. Bu işlemler haliyle öyle bir hızla gerçekleGözlük gereksinmesi varsa gözlük şir ki biz hızla bize yaklaşan mesela bir takılmış olması, gözde kayma varsa düzelfutbol topunu tutatcak zaman bulabiliriz. DörtKöşe Piref H. Ökkeş yine de hoşgörünüze sığınmak için yazıyorum. Kendimi dinozorun başını kıçına takıp sonra da hatasını anlayınca bu hatalı modeli basan dergileri satın almaya çalışan piref. Edward Cope gibi hissediyorum. İzin verin, bitirmeden bir hafifletici sebep sunayım: Türkçe’ye Arapça’dan alınmış deyimlerin kullanımındaki hatalara bugün vereceğim en iyi örnek "Bağdat tamir oldu mu?" deyimidir. Bu soru "doydun mu?" olarak doğru algılanır ve mide sıvazlanarak "evet" yanıtı verilir çoğunlukla... Asıl soru "ba’ad ettaam: yemekten sonra oldu mu?" sorusudur. Bağdat tamir olmaktan çok uzak, ama sizin bana kırılan güveninizin tamir olması için kaynaklarımı seferber edeceğimden emin olabilirsiniz. Yüreğime şu serpecek mektubunuzu kaygıyla bekliyorum sayın Ökkeş. İmza: Hatis Astro ** ** Piref. H.Astro’ya yanıtımdır: Sayın Astro, önce elbetteki hercümerç olduk; lakin sonra sizi, hem ben hem de aziz halkımız affetti. Ben ve okurlarımız günbegün genişleyen ilgi alanınızı ve ufuk çizginizi kaygıyla izliyoruz. Fakat sizi de çok seviyoruz. Bunca iltifattan sonra umarım "tamir" olmuşsunuzdur. İmza: Piref. H. Ökkeş. Kendi kendini tekzip mektubu Sayın Piref. Ökkeş: Size böyle bir mektup yazacağımı hiç düşünmemiştim. Günlerdir elim kaleme gitmiyor. Mektuplarımı ilgiyle takip ettiğini varsaydığım çok sayıda pek sevgili okurlarımın beni affetmeyeceklerinden korkuyorum. Çok üzgünüm ve nereden başlayacağımı bilemiyorum. En iyisi, ‘yine rüyamda koca koca akrepler görüyorum’ diye başlayayım. Sayın Ökkeş, çok değerli DörtKöşe'nizde 31 Aralık 2005 günü yer verdiğiniz "Akrep Mektubu"nda hatalı bir iddiada bulunmuşum. Nasıl böyle bir şey yaptım, kendime şaşıyorum. Biliyorsunuz ki ben araştırıp soruşturmadan hiç birşey yazmadım. Tarihin beni yıldızlara bakıp iddialarda bulunan biri olarak yanlış yargılamasından korkuyorum. Mektubumda kesin bir ifade kullanarak "akraba akrep" deyiminin Türkiye’de akrabalarını sevmeyen biri tarafından uydurulduğunu iddia etmiştim. Ardından da bir güzel savunmuştum bunu; akrebin ayın ile, akrabanın ise elif ile yazıldığına dikkatinizi çekerek ve bu eşitliğin Arapça’da tutmadığını aklımca göstererek! Geçen hafta sizin de tanıdığınızı sandığım bir pirefesör bana Arap edebiyatı üzerine bir kitap verdi. Kitabın "Repetetive struc DörtKöşe 996/16 22 Nisan 2006 DörtKöşe tures in early Arabic prose" başlıklı, pirefesör Chirstoph Burgel bey tarafından yazılmış bölümünü okurken bir de ne göreyim? Bir tekrar örneği olarak "el akarib ‘akarib: akrabalar akreptirler"i vermesin mi? O sırada yer yarılsaydı da içine düşşseydim sayın Ökkeş. Halkımıza böyle sevgisiz bir tamlamayı nasıl malettim? Bana tamlama kategorisinde hain demelerinden korkuyorum Sayın Ökkeş. Mektubumla birlikte bastığınız akrep deseni ağır çekim arkama arkama geliyor sanki! Beni nasıl affedeceksiniz bilmiyorum ama size bu mektubu DörtKöşe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle