18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ELEKTRONİK EKRANLAR İÇİN AKILLI KÂĞIT Elektronik ekranlar için yeni bir tip akıllı kâğıt geliştirildi. Louisiana Tech. Üniversitesi’nden Mangilal Agarwal ve meslektaşları, tahta mikro fiberlerini, 20 nanometre kalınlığında iletken bir polimer film ile kapladılar (Nanotechnology, vol 17, p 5319). Yeni işlem, halihazırdaki yöntemlere göre pahalı bir malzeme olan polimerden çok daha az miktarda kullanılmasını sağladığı için daha kârlı. Bu yeni yöntem ile üretilen kâğıt, ayrıca daha sert. Dolayısıyla esnekliğini korurken zamana ve aşınmaya karşı daha dayanıklı. düdüklü tencerede yemek pişirmeye benzer. Yüksek basınç altında karışımı oluşturan maddeler kristalize olur. Böylece yapay diş minesi üretiminde ilk kez hidrotermal kimyasal bir yöntemden yararlanılmış oldu. Mikroskop altında Clarkson’ın yapay diş minelerinin kristal yapısı ile doğal minelerin yapısının hemen hemen aynı olduğu görüldü. Doğal mine kadar sert olan bu yeni yapay malzeme, canlı hücrelerin dış etmenlerden zarar görmeden tamamlamasına izin verecek kadar sağlam. Bu malzemenin bir gün yapay diş üretiminde kullanılabileceği düşünülüyor. YÜZEY KİRLERİNİ TEMİZLEYEN NANO SİLGİ Yalnızca köpük maddesinden yapılan nano kir sil gisi, içinde herhangi bir başka temizlik maddesi içermez. Etkileme şekli yüzeyin kendisindedir. Küçük gözeneklerden (Nano’lar) ve büyük gözeneklerden meydana gelir. Bu nedenle bir filigran ağı meydana gelmez. Kirde, bir anlamda orta büyüklükte gözenekler, yani moleküller mevcuttur. Küçük gözenekler kiri parçalar ve büyük gözenekler bunları alır ve uzaklaştırır. Kullanırken keskin kenarlara ve gözenekli yüzeylere sürülürse silgi parçalanabilir. Ayrıca cilalanmış ve parlak yüzeylerde kullanılmaz, çünkü bu yüzeyleri matlaştırabilir. Benzer şekilde duvar kâğıtlarında da kullanılması önerilmez, çünkü kãğıdın boyası çıkabilir. Bu silgiler genellikle duvar ve zeminlerdeki kirli çizgi ve lekeleri, baskı ve mühür mürekkepleri, zift lekesi, çiklet kalıntıları, kurşun kalem izlerini çıkartır. Bilgi için: http/tr.percenta.com/nanosilgi.php Hazırlayan: Reyhan Oksay Nanoteknoloji 2000 yıl önce de vardı… ama adı konulmamıştı Son yıllarda güneş kremleri ve diş macunlarında kullanılan nano parçacıkların güvenilir olup olmadığı tartışılıyor. Eski Yunan’da ve Roma’da nanoteknolojinin adı bile bilinmezken, kozmetik ürünlerde nano parçacıklar kullanılıyordu. Fransa’da bir grup bilim adamı 4000 yıl önce Mısır’da başlatılan kurşun bazlı bir kimyasal uygulamanın, kurşun sülfid (PbS, galena) nanokristal üretimine yol açtığını ortaya koyuyor. Yaklaşık 5 nanometre çapında olan bu kristallerin dış görünümü, modern malzeme bilimi teknikleriyle üretilen PbS kuantum noktalarına benziyor. Paris’teki Centre de recherche et de restauration des musees de France’tan (C2RMFCNRS) Dr. Philippe Walter bu son bulgularını şöyle açıklıyor: "Kozmetikler binlerce yıldır kullanılıyor ve doğada varolan minerallerin, yağlar, kremler veya suyla belirli bir mantık çerçevesinde birleştirilmesinden oluşuyor. YunanRoma döneminden bu yana kına gibi bitkilerden elde edilen organik saç boyaları ile birlikte, kurşun bileşimleri gibi diğer sıra dışı formüller de yaygın bir şekilde kullanılıyordu. Bu formüllerin kullanım alanları saç boyama veya yün boyama işlemleridir. İlginç olan, bu YunanRoma tekniklerinin günümüzde hâlâ kullanılıyor olmasıdır. C2RMFCNRS’de uzman araştırmacı olarak çalışan ve AGLAE’nin başkanlığını yürüten Walter, Fransa’daki L’Oreal Araştırma Laboratuvarları’ndan ve ABD’deki Argonne Ulusal Laboratuvarları’ndan meslektaşlarıyla birlikte, eski çağlardaki saç boyama işleminin, nano ölçekli, sentetik "biyomineralizasyon"unun ilginç bir örneği olduğunu bilimsel olarak kanıtlamış. AC Saçın makro fotoğrafı Walter şöyle konuşuyor: "Modern nanoteknolojiden farklı olaDF Saç kesitinin mikro fotoğrafı rak bu boyama teknolojisi, temel kimyasal yöntemlerle açıklanabilir. Bu yöntemler 2000 yıl önce düşük maliyetli doğal malzemelerle gerçekleştiriliyordu." Saç kılı üç temel, ortak merkezli histolojik kısımdan oluşur. Bunlar kütikül, korteks (kabuk) ve medulla’dır (saçın özü). Bilim adamları saçın kütikül ve korteks kısmında PbS’nin izine rastladılar. Bu da saç kılının optik özelliğini geriye dönüşü olmayacak bir şekilde değiştiğinin kanıtıdır. Ancak, kristal boyutlarının ve hacim oranının çok küçük olmasına bağlı olarak, saçın mekanik özellikleri bu işlemden etkilenmez. Bu da boya formülünün 2000 yıl boyunca uygulanmasını kolaylaştıran bir özelliktir. Walter bu konuda şöyle konuşuyor: "Bu reaksiyonda ilginç olan, saçın yapısal karmaşıklığına ve saçın görece kimyasal hareketsizliğine karşın, metal sülfid nano parçacıkların saç gibi biyolojik bir malzemenin içinde bir düzen dahilinde kolayca kristalize olmasıdır. Öyle görülüyor ki sülfür açısından zengin peptid’ler bu işlemde nano ölçekli reaktör vazifesi görmüş." Bilim adamlarının Nano Letters isimli bilim dergisinde yer alan makalelerinde açıkladıkları bu deneyde ("Early Use of Pbs Nanotechnology for an Ancient Hair Dying Formula") saç boyamakta kullanılan eski bir kurşun bazlı reçeteden yararlandılar. Deneyin sonucunda boyanan saçta çapı 5 nanometrenin altında olan galena nanokristalleri oluştu. Bilim adamları bu deneyden elde ettikleri bilgilerden yararlanarak, organik matrisler içinde nano parçacık geliştirme ve organize olma koşullarını daha etkin bir şekilde kontrol altına alma konusunda çalışmalar yapıyor. Nihai olarak bu çalışmalar nano kompositlerin geliştirilmesinin yolunu açacak. Kaynak: http://www.nanowerk.com/spotlight/ NANOTEKNOLOJİ İLE ÜRETİLEN YAPAY DİŞ MİNELERİ Uluslararası bir bilim ekibi, yapay diş minesi üretmeyi başardı. Advanced Materials isimli bilim dergisinde yer alan makalede, bu buluşun kırık veya çürük dişlerin doğal olarak onarılmasında ve farklı mühendislik uygulamalarında kullanılacağı belirtiliyor. Bilim adamları yıllardır doğal bileşimlerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini taklit eden yeni malzemelerin peşindedir. Bu doğal malzemelerden biri de diş minesidir. Bu malzeme düzgün olmasının yanı sıra, oldukça da serttir. Bunun, her türlü aşınma ve yıpranmaya dayanıklı mühendislik parçaları için potansiyel bir kaplama malzemesi olabileceği düşünülüyor. Diş minesi dişin en dış tabakasıdır ve insan vücudundaki en sert mineral dokudur. Milyonlarca mikroskobik "hidroksiapatit" minerali kristalinden oluşmuştur. Bu minik altıgen çubuklar bir araya gelerek mine prizması olarak bilinen yapıyı oluştururlar. Bu birimlerin sıkıca birbirlerine tutunmasıyla canlı dişi koruyan bir kılıf oluştururlar ve pek çok yiyeceği parçalayacak kadar serttirler. Ameloblast olarak bilinen hücreler, mineral tuzlardan ve mine proteinlerinden diş minesini üretir. Ancak mine tabakası bir kez tamamlandığı zaman ameloblast hücreleri ölür ve geride her dişin üzerinde ölü bir kaplama malzemesi bırakır. Mine hasar gördüğü zaman bunları anında onaracak ve yeniden oluşturacak hücreler bulunmaz. Michigan Üniversitesi’nden Brian Clarkson ve Polonya’daki meslektaşları hidrotermal yöntemden yararlanarak yapay diş minesi üretmeyi başardılar. Hidrotermal yaklaşım daha önce başka malzemelerin üretiminde de kullanılıyordu. Bu yöntem bir anlamda CBT 1026 / 8 17 Kasım 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle