Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğa Himalayalardaki kar Çin'i tayfunlardan kurtarıyor ZümrüttenAkisler A. M.Celal Şengör İlk Gazetelerde 'Türkiye" Yerbilimcinin en yararlı kaynaklarından biri de yerel olayları bildiren haber vasıtalarıdır. Bunlar güneş ve ay tutulmaları, deprem, sel, fırtına, kuraklık vb. doğal afetleri yer ve zaman bildirerek tasvir ettikleri için, güncel doğa olaylannın tarihsel gelişimini incelemek isteyenler açısından paha biçilmez bilgi hazineleri oluşturur Örneğin son yuzyıllar içerisindeki iklim salınımlarını inceleyenlerin en önemli dayanakları bu tür yerel haber kaynaklarıdır. Ben de daha lise yıllarımdan itibaren doğa bilimleri olaylannın gazete ve mecmualarda nasıl tasvir edilip halka sunuldukları konusuna büyük ilgi duymuşumdur. Böyle bir inceleme bilim insanına popüler bilgi kaynaklarının ne derece güvenilir olduklarını, bilgi oluşturma ve aktarma mekanizmalarında ne tür aksamaların olduğunu göstemesi bakımından ilginç ve önemlidir. (Acaba Türkiye'de 1999 depremleri ve sonrasında gelişen olayların halka nasıl yansıtıldığı konusunda bir çalışma var mı? Böyle bir çalışmanın son derece ilginç sosyolojik sonuçları olacağı kesindir.) Uzun lafın kısası, ben eski kitap merakıma paralel olarak eski gazete ve mecmualara da göz atmayı pek severim. Bu nedenle bir zaman önce Avrupa'nın çok meşhur bir sahafının kataloğunda karşıma çıkan bir "haber broşürü" ile ilgilendim. Tek tek önemli olayları tasvir eden tek, çift veya daha çokyapraklı "haber broşürleri"Avrupa'da gazetelerin öncüleridirler. Bunlar mahalli yayıncı ve matbaacılar tarafından basılır ve satılırdı. Benim ilgilendiğim haber broşürü, 1624 yılında Dalmaçya'da Ostravitza'da (Ostrovicke) doğan çok garip görünüşlü bir mütantı anlatıyor gibiydi. Yandaki resimde görüldüğü gibi açış cümlesi: Dalmaçya'da Ostraviza'da buyıl doğan hilkat garibesinin [monstruo] gerçek portresi". Ama katalogda broşürü tanıtan üstyazıya bakınca ne göreyim: "Osmanlı İmparatorluğu'nu bir hilkat garibesi olarak gösteren tahta kalıp resim". Hemen sahafı arayarak daha çok bilgi istedim. Bana derhal tekyapraktan oluşan broşürün tüm içeriğini yolladılar. Bir hilkat garibesinin doğumunun haberi, yani doğa bilimsel bir olayın anlatımı sandığım broşür, aslında 1624 yılında Ostrovicke yakınlarında ispanyolların Osmanlılara karşı kazandığı bir zaleri anlatıyordu. Madrid'de ilk gazete olan Gazeta Nueva'nın muntazam yayımlanmaya başlamasından 37yıl önce Sevilla'da yayımlanan bu broşürde Osmanlı imparatorluğu okuyucuya yandaki resimde gördüğünüz korkunç yaratık olarak sunulmuştu. Bu yaratığın üç boynuzu Avrupa, Asya ve Afrika'daki Osmanlı topraklarını temsil ediyordu. Elimdeki katalog, bu nadir broşürü Avrupa'da o zaman yeni yayımlanmaya başlayan haber broşürlerinin en eskilerinden birinde görülen Osmanlı düşmanı hissiyatın ilginç bir ifadesi olarak takdim ediyordu. Bu broşürde dile gelen hisler, bugünkü Avrupa halkının genel hissiyatından çok farklı değildir. (Atatürk ömrunü bu hissiyatı değiştirmeye adamıştı.) GAZETELERİN ÖNCÛSÜ: HABER BROŞÛRLERİ orth Carolina State University'den Lian Xie ve ekibi 1976 ve 1998 yılları arasında Tibet Platosu'ndaki tayfun kayıtlarını ve kar kalınlığı ile ilgili uydu verilerini incelediler. Kuzeybatı Pasifık'te her yıl ortalama olarak 17 tayfunun meydana geldiğini gördüler. Ancak kar yağışının yoğun olduğu yıllarda bu sayının dokuza kadar düştüğünü ortaya çıkardılar. Tam tersi, ılıman geçen Tibet kışları yaklaşık 24 tayfunun oluşumuna zemin hazırlıyor (Geophysical Research Letters.DOI: N 10.1029/2005GL023237) Şiddetli geçen kışların atmosferi Tibet platosuna kışları diişen kar, bir sonraki yılın tayfunlarının şidöetini ve sayısını etkiliyor. ısıtma konusunda daha yetersiz kaldığını düşünen Xie, "Tibet Platosu sanki yükseğe kurulmuş bir soba gibı" diyor. Kar çok yağdığı zaman, platodan yükselen havayı soğutur; bu da giderek batı Pasifik astropikal yüksek basınç sıstemini zayıflatır. Yüksek basıncın zayıf bölgesi Çin'e doğru yol alma eğilimindedir. Dolayısıyla daha az sayıda tayfun Doğu Asya kıtasına erişir. Bilim ekibi bu bulgulara dayanarak Çin için tahmini bir hava durumu modeli oluşturdu: "Tahminen 1719 arasında tayfun oluşacak ve 2005 sezonunda 45 tanesi toprak kaymasına yol açacak." FosilleşmiŞ ardıç gövdesinih enine kesitinde yıllık halka Çamlıdere fosil ağaçları için Düzeltme ve özür 964 nolu sayımızda yayımlanan, Doç. Dr. Ünal Akkemik'in "AnkaraÇamlıdere civarındaki silisleşmiş ağaçlar" adlı makalesinde kullanılan "Anıt ağaç resimleri" ile makalenin ilgisi bulunmuyor. Sekreter arkadaşımızın bir hatası sonucu makalenin unsurları gibi ACABA TÜRKLERKULLANDIMI? bu anıt çınar ağaçları sayfaya gir Ancak benim burada çok ilginç bulduğum, Avrupa toplumunun kullandığı resimsel mecazlarda doğa bilimi öğelerinin bulunmasıdır. Avrupa Osmanlı'ya küfredecek veya beddua edecekyerde, onu doğada gerçekten karşılaşılabilecek bir hilkat garibesine benzetiyor. Harita meraklıları bilirler: Tüm Avrupa ülkelerini çeşitli hayvanlar olarak betimleyen haritalar mevcuttur. Bunlarda her hayvan haritayı çizenin tikirlerine göre bir ülkenin karakterini veya haritanın çizildiği zamanki davranışını gösterir (örneğin kolları oraya buraya uzayan bir ahtapot halinde çizilmiş bir Rusya, Rus emperyalizmini betimler). Acaba Türkler hiç bu tür mecazlar kullanmışlar mıydı? islam'da resim olmaması tabii ki bu tür düşüncelerin geliştirilebilmesi için çok önemli bir engeldir. Muhterem hocam ve dostum Prof. Doğan Kuban bir kez "Resim ve heykel yapmayan toplum bilim deyapamaz" dediydi. Bilim fakiri Osmanlı, tasviri sanatlarda da fakirdir. Ne resmi ne heykeli vardır ne de bilimi, ne de düşmanlarına detaylı doğa tasvirlerini kullanarak mecazla sataşma yeteneği. Uygarlık pek çok öğenin iç içe gedenli çok, ne denli çeşitli ve ne denli içiçe geçmiş olursa, oluşturulan uygarlık dokusu o denli sağlam olur. Biz bugun bile bırakın böyle bir dokuyu oluşturmayı, elimizdeki öğelerini tahriple uğraşıyoruz: Sayın Kültür Bakanımızın Devlet Tiyatrolarımızı tahrip etmekte olan faaliyeti gazete sütunlarından inmiyor. Kabine arkadaşları da bilimi, eğitimi vs. tahriple meşguller. Biraz daha gayret ederlerse ülkemiz gerçekten Avrupa'nın 1624'te çizdiği hilkat garibesine dönecek. Sonra? Avrupa bizi içine o zaman ne kadar istiyorsa, gene o kadar isteyecekü! Gazaları mübarek olai miştir. Bu nedenle yazardan ve okurlardan özür dileriz. Ünal Akkemik'in gönderdigi, söz konusu makale ile ilgili iki fosil resmini sayfamızda göreceksiniz. çerek, birbirini destekleyerek oluşMöuğu bileşik biı yapıdır. Uygarlık öğeleri ne 966/5 24 Eylül 2005