Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PolitikBilim Doga Aykut Göker Hızlı Tren... Bakanlar Kurulu'nun hızlı tren (saatte 200 kilometrenin üzerinde hızyapabilen trenler) hattıyapımı için 19 Ekim 2005 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kamulaştırma kararını görünce, ülkeyi yönetenlerin, demiryolu ulaşımını komünistlerin tercihi olarak gördükleri 1980'li yıllan anımsadtm. Oysa, 1980'ler Batı Avrupa'nın, Japonya'nın hızlı tren ağlanyla örülmeye başlandığı yıllardı. Hızlı tren teknolojilerinin geliştirilmesi ve ilk prototiplerinin denenmeye başlaması, tabii, daha eskiye, 1960'lı70'li yıllara dayanır. 0 yıllarda herkes kendi hızlı trenini geliştirmiştir: Japonlar 'Shinkansen'i, Fransızlar Ira'ın â Grande Vitesse'i (TGV), Almanlar 1ntercityexpresszüge' (ICE) serisi, ingilizler MerCity', italyanlar 'Pendolino £77?', Ispanyollar 'Talgo', isveçliler 'X2000' serisi trenlerini... 19901ı yıllarda da hızlı tren ağlannın yaygınlaşması sürmüştür. Örneğin, AB ülkelerinin ortak ulaşım projelerinin ağırlık noktasını hızlı tren yatırımları oluşturmuş; karayolu ulaşımı biryana, belli mesafelere kadar havayolu ulaşımıyla da rekabet edebilecek hızlı tren sistemlerinin geliştirilmesini ve Avrupa'nın demiryolu ulaşımına yönelik sanayilerinin dünya çapında rekabet üstünlüğü kazanmalarını teşvik eden birpolitika izlenmiştir. 1990ların ortalarında, Türkiye'de de, hızlı tren alanında atılım yapılmasını öneren raporlar yazılmıştır. VII. Beş Yıllık PlSn Döneminde Öncelikle Ele Alınması Öngörülen femel Yapısal Değişim Projeleri kapsamındaki Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi'nin Çalışma Komitesi Raporu'nda (24 Şubat 1995) önerilen yedi atılım alanından birisi "demiryolu sisteminin hızlı tren teknolojileri esas alınarak yenilenmesi ve şehir içi ulaşımda raylı sistemlerin geliştirilmesidir". Bilim ve teknolojide atılımı ele alan bir raporda 'demiryolu sisteminin yenilenmesi' niçin önerilmiştir? Nedeni basit. Bilim ve teknolojide atılım yapmak için, herşeyden önce, bilimsel araştırma yapmaya ve teknoloji geliştirmeye ihtiyaç duyulmalıdır. Bu ihtiyacı da üretim gü'çlerini sürdürmek ve toplumlarının refahını yükseltmek isteyen; bunun için yatırım yapan ülkeler duyar. Raporu hazırlayanlar da, Türkiye için gerekli olduğuna inandıkları büyük altyapı yatırımlarına bir an önce başlanır ve yatırım konusu makinadonatımın, bunlarla ilgili mühendislik, tasarım ve teknoloji geliştirme hizmetlerinin mümkün olabildiğince yerli üretimle karşılanması hedeflenirse; bunun, ülkede, bilim ve teknolojiye yönelimi tetikleyeceğini düşünmüşlerdir. Demiryolu sisteminin hızlı tren teknolojileri temelinde yenilenmesini de bu çerçevede önermişlerdir. Ne var ki, o zamanlar bu önerilere kulak asan olmamıştır. Türkiye hızlı tren konusuna şimdi giriyor; ama, artık bir alıcı ve görülen o ki, ispanya'nın müşterisi olarak... 1996 yılında yayımlanan Yü'ksekHız Trenleri: Sistem ve Teknolojileri (TÜBİTAK yayını) adlı çalışmanın sunuşunda hızlı tren konusuna sonradan girecek olanlar için bir uyarı vardı ve şöyle deniyordu: "..... döşendiği dönemden buyana, altyapısıyla üstyapısıyla, teknolojik açıdan yenilenmemiş bir demiryolu şebekesine sahip bulunan Türkiye de, demiryolu sistemini yenilemeye gereksinim duyuyorsa; buna karşılık, kendi üretim ve teknoloji gücü bu gereksinmeyi karşılayacak düzeyde değilse; hızlı tren pazarına bir alıcı olarak girmek durumundadır. Bütün mesele, bu pazarda yalnızca, pasif bir alıcı olarak değil; bunu fırsat bilip, demiryolu sistemleri ile ilgili kendi teknoloji ve üretim yeteneğini de arttırmayı ulusal bir hedef olarak öngören, kendi ulusal çıkarlarının farkında, akıllı bir müşteri olarak yer alabilmektir. Ispanya ve Güney Kore kendi demiryolu sistemlerini geliştirirken bu yolu tutmuşlar ve demiryolu ulaşım teknolojisinde yükselen dalganın üzerine oturmayı başarmışlardır..." Aradan bir on yıl daha geçmişken Türkiye'nin hızlı tren pazarında, hiç olmazsa akıllı bir müşteri olarak yer alabilme şansı hâlâ var mıydı? Var idiyse, bu şansı deneyebilir miydi? Bu soruları ortaya attık ama; arkada bıraktığımız yıllarda, şehir içi ulaşımında raylı sistemlere geçişi, teknoloji ve sistem geliştirme yeteneğini arttırarak ülke içinde güçlü bir üretim kapasitesiyaratma fırsatına dönüştürmeyi düşünmeyen bir Türkiye için bu tür sorular sormak galiba hata... http://www.inovasyon.org Goriller de alet kullanır Insanlar suya girerken suyun dibinin bataklık olup olmadığını kontrol etmeden ilerlemezler. Ova gorilleri de aynı insanlar gibi, suyun dibinin nasıl olduğunu anlamak için bir metre uzunluğunda bir sopadan yararlanır. erkezi New York'ta bulunan Doğal Yaşamı Koruma Birliği'nden Thomas Breuer "Bizler de büyük bir olasılıkla suyun dibini kontrol etmek için aynen briyle yapardık" diye konuşuyor. Breuer, Kongo Cumhuriyeti'ndeki NouabaleNdoki Ulusal Parkı'ndaki gorillerin yaşamını 1995 yılmdan bu yana izliyor. Hayvanat bahçelerindeki gorillerin, sopa kullanarak yiyeceklerine eriştikleri bilinmekle birlikte, vahşi doğada yaşayan gorillerin alet kullandığı ilk kez izleniyor (Public Library of Science Biology, DOI: 10.137 l/journal.pbio.0030380). M SAFÇAÖNERİLER... "Büyük maymunların alet kullanması genellikle yiyecek bulma amacına yöneliktir" diye konuşan Sussex Üniversitesi'nden Gillian SebestyenForrester gorillerin kendi aralarındaki iletişim konusunda uzman. SebestyenForrester bu konuda şöyle konuşuyor: "Ancak goril ler canlı olmayan nesnelerden yararlanarak vücutlarının kapasitesini genişletebileceklerini ve çevreleriyle ilgili daha fazla bilgi edinebileceklerini anlamış bulunuyorlar. Bu da gorillerin zihinsel hesap yapabileceklerini ve soyut düşünebileceklerini gösteriyor." keği akvaryumdan çıkardıkları anda liderlerının yok olduğunu fark eden erkeklerden biri, yönetimi ele geçirdi ve renk değiştirmeye başladı; rengi mat gri renkten parlak mavi veya san renge dönüştü. Yeni lider erkeğin beyni de değişmeye başladı. Beynin "anterior preoptik" bölgesi eski boyutlanna göre 8 misli büyüdü. Bu bölgenin büyümesine, üreme organlarını faal duruma geçiren hormonlann artması neden oluyordu. Sonuçta yeni liderin testisleri büyüdü ve olgunlaştı; sperm üretimi arttı. Bütün bunlar 20 dakika gibi kısa bir süre içinde gerçekleşti. Egr1 geninin faal duruma geçmesiyle bu değişikliğin gerçekleştiğini söyleyen Burmeister, "Egr1 üstünlük yaratmaz, ancak üstün konuma geçiş durumunda tepki verir. Kısaca sosyal çevre ile üreme fizyolojisi arasında bağlantı kurar. Egr1 insanlarda da bulunan bir gendir ve insanların sosyal değişikliklcre tepki vermesini sağlar" diyor. SosyaJ konumu değiştikçe renk değiştiren balıklar Afrika'da yaşayan cichlid balıgı (Türkiye'de çiklit balığı olarak biliniyor) sosyal sınıflan olan bir toplumda yaşar. Üretkenlik açısından aktif bir erkek balık, testisleri gelişmemiş diğer erkek balıklan egemenliği altında rutar. Chapel Hill'deki North Carolina Üniversitesi'nden Sabrina Burmeister ve meslektaşlan sınıflı bir balık topluluğunda, sosyal konum değişikliğinin fiziksel etkilerini araştırmak için bir akvaryuma birden fazla sayıda erkek cichlid balığı koydu. Başat er ARTIKTRENKAÇTIMI? Porsuk kılından yapılmış tıraş fırçaları ir erkeğin sabahları isteyeceği en son şey, yüzüne bir porsuğun kıllarının değmesidir. Ancak yapılan DNA testleri pek çok tıraş firçasının Avrasya'da yaşayan bir porsuk türünün kılından yapıldığını ortaya çıkarıyor. Tıraş fırçaları, Güneydoğu Asya'da yaşayan domuz porsuğu denen Arctonyx Collaris'm kıllarından elde edildiği sürece porsuk kılından yapılabilir. Bu porsuk türü koruma altında değildir. Avrasya porsuğu (Meles meles) ise Avrupa Konseyi'nin Bern Antlaşması ile koruma altında alınmıştır. Fransa'nın dışında pek çok Avrupa ülkesinde bu porsuklar koruma altındadır. İspanya, Barselona'daki Tarım Araştırmaları ve Teknoloji Enstitüsü'nden Xavier DomingoRoura koruma karanna uyulup uyulmadığını kontrol etmek için Avrupa'nın çeşitli kentlerinden satın aldığı tıraş fırçalarının kıllarına DNA testi uyguladı. Ve ne yazık ki bunların pek çoğunun Avrasya porsuğunun kılından yapıldığm\ ve fırçaların hayvanların koruma altına alındığı ülkelerde satıldığını ortaya çıkardı. B 973/1012 Kasım 2005