14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tıp Iç Hastalıkları önemli bir karsinojen nitritlerden üretilır. Nitrıt genellikle salam ve sucuk gibi dayanıklı etlerde bulunan bır maddedir. rar görmeden geçme şansları yükselir. Çok sayıda çalışma, probiyotiklerin bağırsak sağlığı üzerindeki etkisini araştırıyor. Sözgelimi, Finlandiya'daki Turku Ünıversitesı'nden Erika Isolauri, rotavi ZARARLI MADDELER İngiltere, Coleraine'deki Ulster Üniversıtesı'nden beslenme uzmanı Ian Roxland, farklı beslenme tarzlarının zararlı kimyasal maddelerin oluşumuna yol açtığını keşfetti. Örnek olarak IQ'yu ele alalım. Yağda kızartılmış etlerde bulunan IQ, bağırsak bakterilerinin karsinojene dönüştürdüğü (7hidroksiIQ) toksik olmayan kimyasal bir maddedir. Son günlerde bilim adamlan çalışmalannı, bağırsak bakterileri ile ülseratif kolit gibi hastalıklar arasındaki ilişki üzerinde yoğunlaştırıyor. Bu kronik iltihaplı ciddi hastalık, kalın bağırsakları etkiler; Batılı toplumlarda yaygındır; her bin kişiden birinde görülür. Semptomları dışkıda kan, karın ağrısı ve sindırım sisteminde iltihaptır. Tedavisi yoktur, ancak iltihabı önleyen ilaçlarla kontrol altına alınmaya çalışıhr. Kimse iltihaba neyin neden olduğunu bilmiyor, ancak bilim adamlan hastalarda genetik bir yatkınlığm izini keşfetti. Bu kişiler bağırsaklarında yasayaıı bakterilere karşı anormal bir bağışıklık reaksiyonu geliştirme eğilimi taşır. Bunun sonucunda normal bağırsak ekolojisi bozulur. İngiltere, Durıdee Üniversitesi'nde bağırsak bakterilerini inceleme grubunun lideri George MacFarlane bu konuda şöyle konuşuyor:"Hastalığa yakalanmadan önce hastanın mikroflorası büyük bir olasılıkla diğer insanlardan farklı değildir. Ancak hastalıktan sonra bu değişir." Koliti olan hastalarda anormal miktarda sülfatazaltıcı bakteri bulunduğu gözleniyor. Bu mikroplar bağırsak bakterileri içindeki belli başlı gruplardan biridir ve normal olarak zehirli hidrojen sülfid gazı şeklinde sülfıdleri oluşturur. Bütün bu bulgular, bağırsaklarda yaşayan bakterilerin dengesine müdahale ederek bu hastalıkları önlemenin ve tedavi etmenin mümkün olabileceğini gösteriyor. Kuşkusuz, bağırsaklardaki "dost bakteriler"i tüketerek insan sağlığını iyileştirmek yeni bir fıkir değil. Mayalı yoğurt ve bakteri içeren haplar yıllardan beri biliniyor. Bugün fark yaratan uygulama, değişik formüllerirı ve bakterilerin klinik deneylerde kapsamlı bir şekilde test edilmesi. Dahası bilim adamlan bu bakterilerin pek çoğunun genomunu çözmek üzere. Böylece bakterilerin biyolojisi hakkında daha fazla bilgı sahıbi olabileceğiz. Sonuçta bilim adamlan spesifık durumlar için özel formüller üretebilecek düzeye gelebilecek. bu yaklaşımda potansiyel bir sorun söz konusudur. Bakteri kalın bağırsağa gelinceye kadar mideden ve ince bağırsaktan geçerken sağ kalmak ve zarar görmemek zorundadır. Oysa buralardan geçerken bakteri gastrik asit, safra tuzlan, pankreas salgılarına maruz kalır ve bunların tümü de bakteriyi öldürebilecek özelliğe sahiptir. Bu durumda alternatif bir yaklaşım, uygun yiyeceklerle bağırsakta bulunan yararlı bakterinirı çoğalmasın sağlamaktır. Bu "prebiyotik" yaklaşımdır. Tipik bir prebiyotik mide ve ince bağırsaklarda sindirilmeyen karbonhidratlardır. Dolayısıyla kalınbağırsağa parçalanmadan erışebilirler. Kalınbağırsakta bulunan bifıdobacteria veya lactobacilli tarafından seçici olarak parçalanırlar. Üçiincü yaklaşım, prebiyotik ve probiyotik yaklaşımları "sinbiyotik" adı altında birleştirmektir. Yararlı bakterıler ideal besinleri ile birlikte vücuda gırdiği zaman mide ve ince bağırsaklardan za rüs etkisindeki çocuklarda görülen ishalin "Lactobacillus casei" türü bakteri ile azaltılabileceğini gösterdi. Benzer başka çalışmalar probiyotiklerın yolculuklarda ortaya çıkan ishali veya antibiyotik kullammı sonucu ortaya çıkan ishalin etkisini hafifletebileceğını ortaya koyuyor. Yeni delhi'deki Beslenme Destek Sistemleri Araştırma Merkezi'nden Shailee Saran ve Sareth Copalan pobiyotik din'e göre bu tur bır beslenme tarzı, zararlı bakteriyel enzimlerin faalıyetinı azaltabiliyor. Bu tür çalışmalar bilim dünyasında heyecan uyandırsa da tüm çalışmalardan aynı sonuçların alınmaması bu sonuçların ınanılırlığma gölge düşurüyor. Gıbson ve ekibi şimdi probiyotiklerin ülseratif kolit üzerindeki etkilerini araştırıyor. Gibson, hastalarının tedavisinde, zararlı sülfatazaltıcı bakterilerin karşılığında, bifıdobacteria'nın gelışimini kolaylaştıran koşulları yaratıyor. Şu anda devam etmekte olan deneyde 5050 oranlarında prebiyotik fruktooligosaccharide ve galackooligosacchanide karışımı kullanılıyor. Gibson, ayrıca irritabl kolon sendromu konusunda da bir deney yürütüyor.Bu ağrılı hastalıkta hastada birbirinı izleyen dönemlerde kabızlık ve ishal durumu görülür. Gelişmiş ülkelerde nüfusun yüzde 22'sini etkileyen bu hastalığın deneysel tedavisinde hastalara prebiyotiklerle güçlendırilmiş Lactobacillus plantarum bakterisi veriliyor. Fransız bilim adamlan bir adım daha ileri giderek genetik mühendislik yolu ile mükemmel probiyotik bakteriyi yaratmaya çalışıyor. Lille'de Pasteur Enstitüsü'nden Bruno Pot'un lıderlığindeki bir ekip, laktik asit bakterisinin genlerini inceleyerek bakterinin koruyucu etkisinin kaynağını öğrenmeye çalışıyor. Enstitüde geliştirilen yeni tür bakterilerin de iltihap giderici özellikleri test ediliyor. Umut veren türler koliti olan sıçanlara uygulanıyor. Daha gelişmiş türlerin insanlar üzerinde denenmesi planlanıyor. Ekip, büyük bir heyecanla insanlar üzerindeki deneylerden alınacak sonuçları bekliyor. Reyhan Oksay JVevv Scientist, 24 Nisan 2004 lerin çocuk gelişiminde büyük yarar sağlanacağına inanıyor. Beslenme bozukluğu görülen çocukları "Lactobacillus acidophilus" içeren peynirle besleyen bilim adamları, bu probiyotiklerin bağırsak iç duvarını tedavi ettiğini ve bu çocukların kılo aldığıni tespit etti. Kolon kanseri konusunda yapılan çalışmalar çok çarpıcı sonuçlar doğurdu. 1980'Ii yıllarda Boston'daki Tufts Üniversıtesi Tıp Fakültesi'nden Barry Goldin, laktik asit bakterisi içeren malayanmış süt ile beslenen gönüllülerde, diğer tur bağırsak bakterileri ile beslenen kontrol grubuna göre daha az kanser vakası görüldüğünü ortaya koydu. Col Sindirim sisteminde bakterilerin dağılımı MİDE 01000 bakterı/ml Lactobacillus Streptokok Stafilokok ONİKİPARMAK/ JEJUNUM 100100 000 bakterı/ml Lactobacillus Streptokok Bılıdobacterıum Statılokok Enterbakteri Maya BAĞIRSAK FLORANIZI TANIYIN Bakterilerle olan ilişkilerimiz tahminlerimizden daha yakın ve samimidir. Çocukken karşılaştığımız bakteriler, bağırsaklarımızın ve bağışıklık sistemimizin nasıl gelişeceği konusunda belirleyicidir. Bağırsağımıza ilk ulaşan bakteri, bağırsaklardaki diğer bakteri türlerini belırler. Ayrıca bakteriyel koloni bir kez oluştuğu zaman, bir daha değişmemek üzere sabitlenır Yeni doğan bir bebek bakterileri annesinden alır. Yeni doğanın bağırsaklarında sonradan gelişecek olan bakteriler beslenme şekline bağlıdır. Bifidobacteria anne sütüyle beslenen bebeklerde en baskın bakteri türüdür. Clostridia, bacteroide ve streptekok gibi diğer bakteriler mama ile beslenen bebeklerde yaygındır. Anne sütüyle beslenen bebekler genel olarak, mama ile beslenenlere oranla daha az bağırsak rahatsızlığı çekerler. Bu durum da probiyotiklerin yararlarına ilişkin en etkili göstergedir. Diğer bir önemli nokta da, bağırsak bakterilerinin bağışıklık sisteminin gelişimini etkilediğı yolundadır. 2001 yılında Finlandiya'daki Turku Üniversitesi hastanesınden Marko Kalliomaki, genetik olarak alerjik reaksiyonlara yatkınlığı olan hamile kadınları ve doğan bebeklerini Lactobacillus probiyotiği ile besledi. Bu tedavi, bebeklerde ileride egzema gibi alerjik reaksiyon geliştirme olasılığını yarıya düşürdü. Yakın gelecekte gelişmiş ülkelerde alerjik hastalıkların önünü almak için bebekler büyük bir olasılıkla bakteri ile tedavi edilecekler. KALINBAGföSAK*" 10 1 0 10 l 2 baj<teri/gr BacteroİİŞş Eubacter|p! f Peptostreptotok Lactobacillusi Streptokok Fusobacterıum; Stafilokok Clostrıdıum Enterobacterıa (E colı) Maya Şekll 1 Lactobacillus Streptokok Statılokok Clostridium Enterobacteria Maya m V İLK UYGULAMALAR Bilim adamlan şimdilerde bağırsaklarda spesifık bakterilerin geliştirilmesi için belli başlı üç ana strateji üzerinde duruyor. Birincisi "probiyotik" yaklaşımdır. Bu yaklaşımda temel ilke, laktik asit gibi özel yararları olan bakterileri hastalara yutturmaktır. Ne var ki 894/11 8 Mayıs 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle