Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Uzay Araştırmaları Kozmik mercek gezegen buldu Güneş sistemimizin dışındaki bir gezegen, ilk kez yepyeni bir teknikle keşfedildi. Astronomlar, bir yıldızın kütle çekiminden dev bir mercek gibi yararlandılar. J üpıter'in neredeyse bir buçuk misli büyüklüğündeki gezegen, güneşinin etrafında avcı takımyıldızında dünyadan 17.000 ışık yılı uzaklıkta dönüyor. Gezegen, güneşiyle birlikte 24.000 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızının ışınını güçlendirmesi sayesınde keşfedilebildi. (lüneş sistemimizin dışında bu şekilde bir gezegen keşfı daha önce gerçekleşmemişti. "Kütleçekimsel mercek gdzlemi" Einstein'ın görelilik kuramına dayanır. Bir yıldızın veya gezegeninin kütle çekimi, arkasındaki cismin ışığını bükerek odaklar. Işığın bükülmesiyle böylece mercek etkisini yaratan gökcismin, pozisyonıı ve büyüklüğü hesaplanmakta. Bu etkı, gerekli tum yıldız ve gezegenlerin aynı hizada bulunmasıyla ortaya çıkar. Güneş sistemimizin dışında bııgüne dek bulunan yüzü aşkın dev gaz gezegeni, çekım kuvvetiyle yıldızlarını etkileyen büküm hareketiyle kendilerini belli etmışlerdır. Fakat bu yöntemle daha küçük gezegenlerin gozlemlenmesı mümkün değildi. "Jüpiter'in kütlesıne sahip bir gezegenin güneşimize benzer bir yıldızın yörüngesinde bulunnıası, güneş ötesi gezegen arayışında son derece öncmli bir adımdır" diye konuştu NASA araştırmacısı Phillippe Crane. "Kütleçekimsel mikro mercek gözlemi" uluslararası işbirliğiyle gerçekleştirildi. Bilgiler Varşova Üniversitesi'nde yürütülen Polonya/ Amerikan ortak projesi "Optik Kütleçekimsel Mercek Araştırması" (Optical Gravitational Lens Experiment"/OGLE) ve Şili'deki Las Campanas Gözlemevi'ndeki Japon /Yeni Zelanda "Astrofiziksel Mikro Mercek Gözlemleri" (Microlensing Resim 2: Gezegen ve güneşinin grafik resmi: Diinyanın 17.000 ışık yılı uzaklığında. Observations in Astrophysics"/MOA) araştırmalarıyla elde edildi. Yıldızları aynı çızgide yakalamak için çok kısa bir zaman var diyor OGLE araştırmasını yoneten Resim 1: Las Campanas Gözlemevi; Gezegenin keşfinde yararlanılan bilgilerin bir kısmı: "Önemli AĞım" Andrzej Udalski. Son gözlemde birkaç gün kadar aynı hizada kalmış yıldızlar. Fakat buna karşın güçlendırilmiş ışının çok basıt araçlarla bile yakalanması mümkün. Hatta iyi aletlere sahip amator astronomlar bile gözlemlerde yardımcı olabiliyorlar. Bulgu en çok da Prınceton Universitesi bilim adamı Bohdan Pacyznki'yi sevindirdi. Pacyznkı, I98fi vılında karanlık maddeyi "kütleçekimsel mikro mercek etkisiyle" aramayı öneren ilk kişi olmuş ve 1991 yılında meslektaşı Shude Mao ile güneş otesi gezegenleri de aynı yöntemle gozlemle fıkrıne ulaşmıştı. "Düşünceınizi gerçekleştirebildığimiz için çok mutluyuz diyor araştırmacı ve bu yöntemle yakmda dunya büyüklüğünde gezegenlerin de bulunabile Resim 3: "Kütleçekimsel mikro mercek gözlemi" (grafik): Kozmik mercek ceğine inanıyor. Ay taşında yeni bir minera Atmosfersiz gö'kcisimlerinin yüzeyindeki taşlar, mikroskobik boyutta parçacıkların çarpmasıyla ufalanarak toz haline geliyor. Fakat Tenessee Universitesi nden Mahes Anand şimdi PNAS dergisinde taşların buharlaşması halinde yeni minerallerin de ortaya çıkabileceğini açıkladı. A nand 2000 yılında Umman'da bulunan "Dhofar 280" meteoridinde demirsilisyum bileşikleri saptamış. Silisyuma oranla iki misli demir içeren bileşiklerden biri, bundan 30 yıl önce ay kayalarının varlığını, buharlaşmış bir taşla önceleyen mineralog Bruce Hapke'nin adından esinlenilerek Hapkeit olarak adlandırılmıştır. Araştırmacı mesela Ay, Merkür ve asteroitler gibi atmosfersiz gök cisimlerine on ila yüz elli mikrometre boyutlarındaki parçacıkların düzenli olarak saatte 100.000 km'lik bir hızla çarptığını söylüyor. Bu çarpışmalar sonucunda taşlar regolit olarak adlandırılan bir tür toza dönüşmekte. Ancak bazı mikrometeoritler çok fazla enerji yüklü oldukları için çarptıkları taşın içindeki madenin erimesine ve buharlaşmasına yol açarlar. Böylece metaller erimiş taşın içinde minik kürecikler olarak yerleşirler. Fakat yeniden sertleşen taş cam halinde bulunduğundan araştırmacılar şimdiye dek sadece temel demir parçacıkları saptamışlardı. Anand ve ekibi şimdi ilk kez laboratuvarda üretilen minerallere çok benzeyen demirsilısyum bileşikleri bulduklarını söylüyorlar. Araştırmacılara göre ay gibi cisimlerin uzaklıkları hesaplanırken cam ve metal kalıntılan sorun yaratmakta. Çünkü buharlaşmış taş, 894/24 8 Mayıs 2004 gökcismin tayfını değiştirmekte. üysa bıiını atlanılan buna bakarak kimyasal bileşimleri bulmaya çalışırlar.