Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çevre koşullan, örümcek ağı üretimini belirliyor Eşit çevre koşullannda yaşayan örümceklerde benzer davranış motifleri gelişiyor. benzer ağlar örmelerine yol açtığını öğrendiler. Araştırma sırasında Hawaii adalarında yaşayan Tetragnatha tiirü örümceklerınin ağları incelenmiş. Hayvanlar her ne kadar farklı yapılarda ağlara sahip olsalar da, bazı ağların birbirine çok benzediği görülmüş. Üstelik de birbirine ben/eyen bu ağlar farklı adalarda yaşayan örümcekler tarafından Araştırmacıların merak ettikleri şuydu: Örümceklerin benzer davranışlarından yaşam koşullan mı sorumluydu? Yoksa hayvanlar aynı kökenderı mi yeliyorlardı? Bilim adamları ılk incelemelerin ardından, örümcek ağlarındaki biçimlerin birbirinden bağımsız olarak geliştiğı sorıucuna vardılar ve benzer ağ yapılarından benzer çevre koşullarının sorumlu olduğunu düşünüyorlaı. "Geriye bunların hangi çevre faktörleri olduğunu öğrenmek kaldı" diyor Blackledge. Bilim adamı, yanıtın örümceklerin avladıkları canlılarm benzerliğinde gizli olduğuna inanıyor. Bu görüşe Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden Jonathan Coddington da katılıyor. Entomoloji (bocek bilimi) ıızmanına göre benzer orman türlcri benzer böcekleri bir araya getiriyor. ZümrüttenAkisler Serapis Tapınağı Meğer Halmiş! A.M. Celal Şengör Geçen haftaki yazımda anlatmağa başladığım italya gezimizin üçüncü gününde (26 Ekim 2004), Napoli kuzeybatısındaki volkanik alanı gezmeğe gittik. içerdiği bol miktardaki kükürtlü sıcak su kaynaklan nedeniyle Pozzuoli şehri civannda kümelenen ve Napoli körfezini kuzeyden çeviren bu alan eski Yunan kolonizasyonu ve daha sonra Roma zamanından beri pek meşhur bir sayfiye yeri ve turizm ınerkezidir. (Pozzuoli'ye giderken, her türlü ıvırzıvır bilgiyi, bilimsel ve lengüistik hazinelerinin yanısıra kaiasında tutmayı becermek gibi ender bir yeteneği olan Sinan Ûzeren biziere meş~ hur italyan sinema aktrisi Sophia Loren'in Pozzuoli'li olduğunu hatırlattı). Bu ateş ülkesindeki ilk durağımız, hâlâ bol kükürtlü gazlar çıkaran aktif volkan krateri Solfatara oldu. Adı, jeolojik terminolojide bilimsel bir ierim olmuş olan bu volkanı neredeyse ilkokuldan beri kitaplardan bilirdim. Elliyaşımda nihayet görmek nasib oldu. Kızgın ağızlardan püsküren gazları ve bu ağıılaı çevresinde oluşan kükürt mineralizasyonunu incelerken biryandan da burayı cehennemin girişi olarak tasvir etmiş olan büyük Romalı şair Virgilius ile Dante'yi hatırladık, Sinan kendisi istanbul'a döndükten sonra isteyen öğrencilerimizle birlikte Dante okuma günleri yapmamızı teklil etti. istanbul'da bize Dante anlatacak birisini arayacağız. Solfatara'dan sonra Pozzuoli şehrinin içindeki Serapis tapınağını görmeğe gittik. Keşfinden bu yana bu arkeolojik kalıntı üç kolonu üzerindeki midye oyuklan nedeniyle pek büyük bir şöhret yapmıştır. Bu oyuklar, taş eriten midyeler (lithodomus) taratından oluşturulnıuştur. Romalılar bu binayı su altında yapmadıklanna göre, bina miladın 4. yüzyılından sonra yaklaşık altı metre kadar su altına girmiş, bu arada lithodomuslar kolonlarını kemirmişler, sonra tekrar yükselmiştir. Bugün bu iniş çıkışların yeraltı su tablasının volkaniznıa ile olan ilişkisine bağlı olduğunu biliyoruz. Ama ondokuzuncu yüzyılda burası, kıt'aların düşey hareketlerinin en iyi örneği addediliyordu ve bu nedenle Sir Charles LyeH'in modern jeolojiyi yaratan en önemli eserlerden biri olan "Jeolojinin ilkeleri" (Principles of Geology) adlı şaheserinin hemen tüm baskılarının kapağını süslemişti. (Bu yorumun yanlış olduğunu ilk kez 1888 yılında Eduard Suess göstermiştir.) Dolayısıyla burası jeologların "hac"yerlerinden biridir. Bizdebu "hacziyaretimiz" esnasında eskiden burada bulunan bir Serapis Jüpiter heykeli nedeniyle tapınak sanılan buyerin modern arkeolojik araştırmalar sonucu Roma döneminde yiyecek eşyalarının satıldığı bir hal olduğunun öğrenildiğini okuduk. Daha sonra 29 Ağustos6 Eylül 1538 tarihleriııde oluşmuş olan Monte Nuovo (=yeni dağ) volkanına gittik. 1538'de bulunduğu yerdeki köyü tamamen yok etmiş ve Pozzuoli'yi de tüflerinin altına gömmüş olan bu minik ve şirin volkancık bugün korunmuş bir doğal alandır. Oradan da bir volkan krateri içinde oluşmuş ve çıkardığı gazlar nedeniyle Avemus (=kuşsuz) adı verilmiş olan gölü görüp Napoli'ye geri döndük. Gezimizin son gününde önce Napoli Arkeoloji Müzesini gezdik, sonra da eski ve sevgili dostum Prof. Bruno D'Argenio'nun misafiri olduk. Bize pek entes bir öğle yemeği yediren Bruno, aristokrat bir ailenin çocuğudur ve uluslararası şöhrete sahip önemli bir jeologdur. Bruno'nun tavsiyesiyle bazı sahallara da gidip entelektüel alışverişimizi bitirdikten sonra Sinan'a veda ederek Paris'e geri döndük. KİM DANTE ANLATACAK BİZE? iki Kaliforniyalı araştırmacı, dünyanın evrim tarihine kesinlik kazandırmak için Havvaii'de yaşayan çeşitli örümcekleri karşılaştırdı. Araştırmacılar, farklı bölgelerde yaşayan örümceklerde benzer davranış motiflerinin ortaya çıktığını saptadılar, diyor Nature dergisi. Biyolog Stephen Jay Gould, "Evrim kasetinin" geri sarılıp yeniden çalınması halinde dünyayı tamamen farklı bir biçimde yansıtacağıyla ilgili birteori geliştirmişti. Todd Bleckledge ve Rosemary Gillespie şimdi, benzer çevre faktürlerinin örümceklerin mekte. Yara izleri özellikle de çocuklarda sorun olur. Çünkü yara izleri çocuğun doğal büyünıe sürecine uyum sağlayamazlar ve çok ağrı yapan izlerin genelde ameliyat edilmesi gerekir. Tissue Therapies firması şimdi iki tür yanık spreyi üzerinde çalışmakta. Küçük yaralar için gelişlirilen birinci sprey sadece VitroGro etki maddesini, daha büyük yaralar için oları ikinci sprey ise hastanın önceden yctiştirilmiş deri hücrelerini de içerecek. Etki maddesi diyabet hastalarının cilt hücrelerini de uyarmakta. VitroGro'nun bu nedenle şeker hastalarında görülen kronik yaraların iyileştirilmesinde de kullanılabileceği bildirildi. konusunda önemli bilgi verdiğini saptadı. Bu çiçeğin kokusunu alamayanların üreme yetisi zayıflamış olabilir. Hatt'a göre sperma hücrelerinindetıpkı burnurnuzdaki reseptörler gibi kokuya karşı duyarlı olduklarını saptadı ve böylece kör spermaların yumurtanın yerini nasıl buldukları sorusu daaydınlığakavuştu; Lilial kokusu spermalara yol Erkek kısırhğını çiçek kokusu ele verecek Almanya Bochum Üniversitesi hücre araştırmacısı Hanns Hatt, maiglockhchen (inci çiçeği) çiceğinin kokusunun, erkeklerin üreme gücü veya yeteneği gösteriyor! Kadının yumurtasını bularak döllemeyi sağlıyor. Bilim adamı böylece er keğin bir genetik bozukluk yüzünden inci çiçeği kokusunu duymuyorsa, sperma hücrelerinin deayın duyarlılıktan yoksun olabileceğini ileri sürdü. Alman bilimci ayrıca Lilial kokusunun algılanmasını engelleyen bir madde de saptadı. Bu maddeyi koklayanlar, sadece inci çiceğinin kokusunu duyamıyor. Current Biology isimli dergide yayımlanan araştırmalarında, bu anti koku maddesiyle spermaların da duyarsızlaştırılabıleceği belirtilimekte; bu sayede yeni doğum kontrol ilaçları gündeme gelmekte. geliştirilebileceğinden sö7 adiyor. Basit bir sperma hücresi bile farklı reseptörlere sahip. Mesela inci çiçeği reseptörü uyarıldığında sperma hücreleri iki misi hızlı hareket ediyor. Hatt'a göre sperma yüzen koku hücresinden başka bir şey değil Bu ilginç araştırmaya göre, koku maddelerinden sadece burnumuz sorumlu değil. Bedenimizin çcşitli bölgelerind, Akciğerde ve prostatta bile e koku yetisi bulunan hücreler var. Hatt, ilk koku reseptörlerinin burunda gelişmediğini tahmin ediyor. Evrim bunları ilk başta kör ve sağır bir şekilde okyanuslarda dolaşan tek hücreliler için geliştirmiş olabileceğini ve sonuçta bunların kimyasal olarak birbirlerini bulduklarını belirtiyor. Hazırlayan: Nilgün özbaşaran Dede 922/5 20 Kasım 2004 Napoli ve civarı, kötü trafiği, pis çevresi, kirlenmiş havası ve genelde az bakımlı kültür ve doğazenginlikleriyle insana Türkiye'yi hatırlatıyor. Eğeryüzeysel bakarsanız "eh, biz de İtalya kadar olmuşuz, hatta bazı konularda daha bile iyiyiz" diye aklınızdan geçirebilirsiniz. Gerçeğin böyle olmadığı, bizim italya kadar olabilmek için daha pek çok lınn ekmek yememiz gerektiği, Bruno gibi insanlarla konuşup, kitapçıları gezmeğe başladığınız zaman belli oluyor. Sinan da bize Salerno Üniversitesinde gördüğü müthiş düzey yüksekliğini anlata anlata bitiremiyordu. laten italya'nın entetektüel ürünlerine baktığınız zaman Türkiye ile uzaktan yaktndan karşılaştınlamayacağı hemen belli oluyor. Ama italya'dan çok şey öğrenebiliriz. Bizi olduğumuzdan da kötü edeceğine hiç kuşkum olmayan Amerikan taklitçiliği yerine, aslında italya'ya bakarak geri kalmışlığımızı tedavi etmeğe başlayabiliriz. Tabiîbu italyan kültürünü tanıyan yöneticilerle olur, yoksa düğününe davet ettiği italyan başbakanından elini kaçırarak kendisini televizyonlarında seyreden görgülü insanlan acı kahkahalara boğan gelinin babası gibi yöneticilerle değil. TÜRKİYEYİANIMSATIYOR