Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ooof off lıne Türkiye'de intemet konferansı8 Tono/ Türkoğlu (TanolT@yahoo.com) Türkiye'de 1995 yılından beri düzenli olarak yaptlmakta olan bir konferans var. Türkiye'de Internet Konferansı adıyla organize edilen ve bu yıl 1921 Aralık tarihlerinde Istanbul Harbiye'deki Askeri Müze'de sekizincisi düzenlenen etkinlikte her yıl belli bir konu enine boyuna irdelenmekte. Bu yıhn konusu da ETürkiye+: Türkiye'yi Internet'e Taşımak! ETürkiye+ ile ne kast ediliyor derseniz, burada eAvrupa, eAvrupa+ adlarıyla özetlenen hedeflerden biraz bahsetmek gerekir. Kısaca eAvrupa, AB'ye üye ülkelerin dijital kültür düzeylerini artırmak için koymuş olduğu hedefleri, eAvrupa+ ise AB'ye henüz üye olmamış ama üyelik adayı ülkelerin eAvrupa hedeflerinin yanısıra gerçekleştirmek zorunda oldukları ek hedefleri içermekte. Türkiye de bu süreçte ben bunları yaparım dedi. ETürkiye+ biraz da bunları yapabilmeyi içermekte. Ceçen yıl bu konferansta yaptığım N'eTürkiye N'eDevlet adlı sunumuma bu vesile ile geri dönüp yeniden baktım. Bir yılda ne değişmiş diye. Ben pek bir şeylerin değiştiğini görmedim; beklemiyordum da. Aynı sorunlar, aynı hususlar dün olduğu gibi bugün de geçerli. Kamuda bu konuları derleyip toparlayacak liderlik yok. Bu işe soyunmak isteyen kamu kurum ve kuruluşlan bilgisayar ve internet okur yazarlığından uzak. Daha da önemlisi tüm bunlar ne için yapılıyor sorusunu yeniden anımsarsak, dijital kültür ile internet ile sokaktaki insanın hangi derdine nasıl bir çare sunabileceğimizi gösterebilmiş değiliz. En can alıa nokta da bu. Ceçtiğimiz yüzyılda demokrasi, cumhuriyet, eşitlikçi yönetim sloganları, temsili olarak atılabiliyordu: Kitleleri temsil Küreselleşme Büyük Hayalkırıklığı Joseph SUgUtz Bu yü yayımlanan ve dunyada yankı yaratan çok onemli bir kitap kısa süre içinde Türkçeye kazandırıldı. Joseph Stiglitz, Dünya Bankası'nın Başekonomıstiydi, Clınton'un Ekonomik Danışmanlar StKJIiİtZ Konseyı'nın Başkanlığını yapü ve en önemlısı 2001 yılı Nobel Ekonomi Ödulü sahibi. Stiglitz, dünya ekonomısinin can damarlarında dolaşan çok önemlı bir kişi. Hep tepelerde bulunmuş ve yaptığı araştırmalarla en büyük bılım ödülünü almış Stiglitz, dürust bır büım adamı olarak, kureselleşmeyi yonlendiren yasalann, IMF politikalannın dünyada adıl bır düzen yaratamadığını ve eskı sorunlarla birlikte yaratüğı yeni sorunlarla daha adaletsiz bır dünya ortaya çıküğını belırtmışti. Stiglitz, Dunya Bankası ile çatişarak ayrılmış ve üniversite profesörluğüne geri dönmüştü. Stıglitz'e gore, IMF'ın ekonomik bakımdan zora düşmüş ülkelere dayattıgı bütçe harcamalannın ksıtlanması (sıkı para politikası) ve yüksek faiz politikası yanhş. Stiglitz, küreselleşmenın dünyada büyük bır tahribata yol açtığım, Dunya Bankasındaki deneyimlerinden yola çıkarak belırtıyor IMF'ın gıttıgı ulkelerde sömurge sahibi gibı davrandıgını, ülkelerdeki yoksullaşmanın had boyutlara ulaşmasıyla hıç ılgüenmedıginı ve sosyal yaklaşımının sıfır oldugunu belirtiyor labii, buradan çıkarttıgı bir sonuç da IMF'ın uluslararası ünans merkezlerinin temsilcisı oldugudur Küreselleşmenın dunyada ve ulkemizde sürekli tartışılan bir konu ve ülkemizin de başlıca sorunlann dan biri olduğu dikkate alınırsa, Stiglitz'in bu konuda güçlü kanıtlar ve tarüşma materyalı sunduğunu teslım etmek gerek. "lyi ekonomi politikaları yoksul insanlann hayatlarını değıştırme gucune sahıptır" dıyen Stiglitz, IMF için şöyle diyor: 'Tek bir reçete vardı, Alternaüf görüşler tartışılmıyordu. Politika reçeteleıını ıdeolojileıi yönlendiriyordu ve ülkelerin IMF'nın talımatlanna hiç tartşmadan uymalan bekleniyordu". IMF "piyasalann çoğu zaman kötü işlediği inancına dayanılarak kurulmuşkerı, şımdı ıdeolojık bir çoşkuyla pıyasaların ustunlüğünü asvunuyor" diyen Stiglitz şöyle sürdurüyor görüşlerini: "Işsizler ınsandn, aıleleri olan, yaşamları, yabancılann önerdiği ya da IMF'ın dayattıgı ekonomik polıtıkalardan etkılenen, bazen mahvolan ınsanlar". Kitabın ana konulan: Küresel kuruluşlann vaadleri; Yerine getüılmeyen vaadler; Seçme ozgmluğü; Doğu Asya krizi: IMF polırikalan dunyayı küresel bır yıkımını eşiğine nasıl getırdı; Rusya'yı kim mahvettı, Adil olmayan ticaret kanunlan ve diğer kusurlar; Piyasaya giden daha iyi yollar; IMF'ın dığer gündemi. Türkçesi: Arzu Taşçıoğlu Deniz Vural Plan B Yayınlan, 0212 251 40 23 Bilimsel ve Uygulamalı Bağcılık (AsmaFizyolojisi1) Prof. Dr.Y.Sabit Ağaogla Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde öğretim üyesi olan yazaı Blimsel ve Uygulamalı Bağcılık kitabının ikinci cildini yayımladı (Kavaklıdere Eğitim Yayınlan). Bağcüığın, şarapçılığın gıderek geliştigi ulkemizde, bu alanda bilimsel yaymlara gereksinimin de geliştigi ve gıderek arttığı bır gerçek. Yazar, bu ciltte asma tohumfizyolojisi,büyüme ve gelişme fızyolojisı, verımlilik fızyolojisı, çıçeklenme üe tane buyume ve gelişme fızyolojisı konulannı ele alıyor. Yayımlanacak uçüncu ciltte ise, üzumün hasat sonrası fizloyojısi ele ahnacak. jnettrtB eden azınlık tarafından. Ancak artık günümüzde temsili demokrasi yerini doğrudan, katılıma demokrasiye bırakıyor. Araalar sadece ticari hayatta değil, politika alanında da ortadan kalkacak ya da şekil değiştirecek. 0 halde bugüne kadar sokaktaki vatandaş için ne yaptık? Dijital kültür dedik ve bu vagona atlayabilenlerle atlayamayanlar seklinde ikiye bölündük. Böylece batının digital divide (dijital bölünmüşlük) dediği, bizde ise Öteki Türkiye terimi ile ifade edilen bir durum ortaya çıktı. Dijital gelismelerden istifade edebilenler ile edemeyenler. İnternet kavramında özetlenen yeni yüzyılın dijital altyapıya dayalı kültürü Türkiye gibi gelişme sürecindeki ülkeler için bulunmaz bir fırsat. Ancak bu fırsat bugün imtiyazlı konuma sahip pek çok kişi için bir tehdit unsuru. Çünkü dijital kültürdeki gelişme bu tür konumda yer alan pek çok kişi için kariyerin sonu anlamına gelecek. Artık onun attığı imzalara, verdiği kararlara, gözden geçirmelere, olur vermelere gerek kalmayacak. Bunları yapmadan ETürkiye olmaz. Kişi başına düşen milli gelir 1,500 dolardayken değil dijitalleşmeden, dünyada yapılan araştırmalara göstermiş ki, aslında demokrasi bile olmaz. Olunca da ancak bizdeki gibi oluyor demek ki. Çoğunlukla ismi var, cismi yok. Sekiz yıldır başarı ile varlığı sürdüren ve bir grup gönüllünün çabalan ile sürdürülen İnternet Konferansları'nın bu yılki oturumlarında bu konular enine boyuna tartışılacak. Öte yandan telekom sektöründeki durum apayrı bir dünya. Birkaç yıl önce bu kadar ucuza satmayalım diye özelleştirmeye yanaşmadığımız Telekom bugün satmaya kalksan bir dert satmasan bir dert durumunda. 3 Kasım seçimleriyle girdiğimiz tek parti iktidarının gerek bilişim gerekse de telekom konularında neler yapacağı ise merak konusu. Ülkemizde sıkça yaşadığımız bir başka paradoks burada da karşımıza çıkıyor. 0 da halkın mevcut durumuna bakarak mı hareket planı oluşturacağız, yoksa vizyoner bir bakış açısıyla görünmeyeni görünür mü kılacağız? Bugün insanlanmız açlık sınırında yaşıyor. Biz eseçimden mi bahsetmeliyiz, yoksa karın doyurmaktan mı? Paradoks bunun neresinde derseniz... Eğitim düzeyi düşük tutulduğu sürece insanların gereksinimleri temel Bağcılık ve Şarapçılık Sempozyumu Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkılerı Bölümü tarafından düzenlenen sempozyum, bağbozumuna denk gelen 5 9 ekim tarihleri arasında Nevşehır yakınlarındaki Pen Tower Oteli salonlarında yapıldı. Turkiye'nın çeşıtlı üniversite ve Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü, Tanm ve Köyişleri Bakanlıgı, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü, Syngenta Tanm Sanayi ve Ticaret AŞ gibi devlet ve özel kunıluslarmdan katılan seksen iki bıldirı ve poster sahıbinın bağcılık ve şarapçılığı her yönüyle ele aldığı ve araştırıcılann yanında çeşitli sanayi kuruluşları temsılcilerinin de katüdığı toplantının açüış konuşmasını yapan Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sabit Ağaoğlu ilk kez "bağcılık" sözcuğü yanına "şarapçılık" sözcüğünün de eklendığini anlattı Bu da bellı bır öneme sahip çünku son yıllarda buyuk gelişme gösteren Türk şarapçılığı artık dunyada yen olan markalar üretmeyı başarmış durumda. Sempozyum sırasında sergüenen Uzum Çeşıt Katalogu'nun yazarı Prof. Dr. Hasan Çelik'in onsözde belirttiği gıbı "Anadolu, asma gen merkezlerinin kesiştigi, aynı zamarıda bağcılık ve şarapçılık kültürünün doğduğu, geliştigi ve oradan dünyanın her koşesine yayüdığı bir coğrafyanın merkezi" konumundaysa boyle olması da doğal karşılanmalı. Zaten bildirüer den biri de Anadolu'nun ilkçağdaki bağcılık ve şarap üretimıni konu almış, Homeros'un ovduğu pramnos şarabı yanında çağın diğer ünlü Anadolu markalarına değmmişti. Yine, sempozyum sırasında sergüenen, Profesör Sabit Ağaoğlu'na ait Bilimsel ve Uygulamalı Bağcılık başlıklı kitabın ilk bölumü de, vins vınifera, 'asma'nın tarıhçesine ilışkın son aıaştuma sonuçlarını sunması açısından onemli Ayrıca, toplantı sırasında, Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsu'nün yaptığı bir araştırmada Türkiye'de yaklaşık 1175 üzüm turünun saptandıgı da anlatıldı. Erendiz Özbayoğlu gereksinimir) üstüne çıkamaz. Hol böyle olunco da on/orın gereksinim lerine cevap verecek bir şeyler yapalım dediğimizde karşımıza günü kurtaran ama gerçekte çözüm olmayan popülist neticeler çıkar. Vizyoner bakış açısı ise ilk kertede günün sorunlarıyla ilgisizmiş gibi görünür. Kemal Derviş ne yaptı diye soranlar, bugün çıkıp enflasyonun Şubat 2001 'den beri en düşük seviyeye ulaştığını gördüğünde bunu onun yaptıklanyla ilişkilendirebiliyor mu? Bu yazı ile ilgili web siteleri: www.inettr.org.tr 822/14