02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dörtköşe YAZI DEVRİMİ'NDEN DİL DEVRİMÎ'NE Y azı Devrimı (1928), Şapka Devrimi'yle (1925) birlikte uluslaşma surecinin iki aşaması, dönüm noktasıdır. Bu devrimler, daha çok neden oldukları biçimsel degışiklikler çerçevesınde yorumlanmış, değerlendirümiş ve eleştirümıştır. "Şapka giymekle Avrupalı olunmaz!" ve "Yeni abece (alfabe) ile bin yıllık tarihimizden, ckin (kültür)'imizden, köklerımizden koparüdık" gibi eleştiriler ya da 'Yeni abece sayesinde okuma yazma öğretimi kolaylaştı, okur yazar oıanı arttı." türunden degerlendırmeler, korıuya biçimsel bakışın sonuçlandır Yazı Devrimı salt biçimsel bir devrim degüdir Biçimden işlevsele dogru akan bır butundür. Somuttan soyuta, biçimden içerıge (zarftan mazrufa), ümmetten ulusa, Abece Devrimı'nden Dil Devrımı'ne dogru koşmaktır, sıçramaktır. lnsan olmanın, yurttaş olmanın, düşünebilmenin, özgürleşmenin yoludur. Yazının kutsallığı Yazı Dcvrimi öncesinde her tür yazılı şeye saygı gostermek bır zorunluluktu. Yerde duran üstü yazılı bır kâgıdı alıp yüksek bir yere koymanın, onu yerlerde sürüklenmekten kurtarmanın yaygın dinsel bir inanç olarak toplum katmanlarında yaşadıgını, buyukleründen pek çok kez dinledigimi anımsıyorum. Yazılı kagıtların üstüne basmak, oturmak, uygun olmayan işlerde kullanmak dmsel yasaklar arasındadır. Yazıların içeriğine göre bu buyruk ve yasaklar basamak basamak artarak, harama ve küfre dek uzayıp gıder. Yayın olanakları run gelişmesi karşısında ^^••^^•^ "yazının kutsallığı" üe ilgili direnç daha da katılaşnuş, salt kutsallık nedeniyle Türkçe, Osmanlı 'yı oluşturan etnik öğelerın gazetelerinde değişik abecelerle yazıya dökulmuştür. Rum lar 1866'da "Anatoli" adıyla Rum harfleriyle ve Turk diliyle; Yahudi ler 1867 yüında "Şarkıye" adıyla Yahudi harfler ve Turkçe ifadeyle, ^^^^^^™ Ermenüer 1821de "Takvrmı Vakayı" adıyla Ermeni harfleri ile Turkçe gazeteler yayımlamışlardır. Bu aykırüıgın nedenini Avram Galanti'den (18741961) ogrenelim: "Enneniler, ekseriyet itibariyle Anadolu içersinde yaşadıkları ve orada Türkçe umumi lisan olarak konuşuldugu için, Turkçe'yı Ermeni harflerle yazmışlar ve son zamana kadar böyle çıkan gazetelerı olmuştur. Türkçe de Ermeni yazısının kul lanılmasındakı sebep, zamanın zihniyeti idi. Arabi harfleri Kuran'ın yazısı oldugundan Kuran'ın gayrimüslim ellerinde bulun masına cevaz vermedigi gıbi, mukaddes addedilen bu yazının gayrimüslimler tarafından kullarulmasına cevaz verilmezdi. Iş te bunun içındır kı, Turkçe konuşan halk, ticaret mektuplarıyla halk edebiyatını ve gazetelerini Ermeni yazılanyla yazmıştır" Biçimsel kutsallık anlayışı Osmanlı'da o derece katılaşmış, donmuş ve dü Dil Abece İlişkisi Dıl üe dilın yazıya aktarım biçimi olan abece, birbirine çok karıştırüan iki olgudur. Eski yazı ile yazılmış bır metnin Arapça, Osmanlıca diye tammlandığına çokça tanık olmuşuzdur. Oysa dıl başka, abece baskadır. Bir dili, dilbilimsel özelliklerinin izin verdigi ölçüde çeşitli abecelere aktarabiliriz. Örnegin Turkçe'yi Osmanlı Abecesı, Kırü Abecesi veya Yahudı harfleriyle yazabiliriz. Türkçe bır metin, Kiril Abecesi ile yazıldığı için Rusça, yani düi Rus olmaz. Yine Rusça'dan Turkçe'ye yapılan söylem/anlam akîarmasına çeviri (tercume) diyoruz. Turkçe bir metni, Arap harfleri kokenli Osmanlı Abecesi'nden, Latin harfleri kokenli Tiirk Abecesi'ne aktarmaya da çevriyazı (transkripsiyon) dı yoruz. Biz, otuz üç harften oluşan Osmanlı Abecesi'nı 1928'iıı sonlaıına dek kullandık. Osmanlı'nın yıküışına dek "Osmanlıca", daha sonra Türkıye Cumhuriyeti'mn egemenliğine oranla Türkçe" diye anılan Arapça, Farsça ve Türkçe sözcük ve tarrüamalardan oluşan kırma dili 1932'ye dek kullaııdik. Dılın adını, yarıında ıçerigınin de Türkleşmesi, o sırada başlayan ve yurt ölçeginde genişleyen kurumsal (Turk Dil Kurumu) ve toplumsal arındırma çalışmalarıyla sağlandı Yazı Devrimi salt biçimsel bir devrim değildir. Biçimden işlevsele doğru akan bir bütün Abeceden dil dür. Somuttan so devrimine Yazı Devrimi, salt abece devyuta, ümmetten rimi, okuma yazmayı kolaylaştırma, yaygınlaştırma, ceulusa... haleti yenme eylemi degüdır, şüncenin önu oylesme tıkanmıştır ki Türk Devrimi'nin abeceye dokunmasırun ardındaki gerekçeyi anlamak aşagıdaki alıntıyla daha da kolaylaşmaktadır: "Nitekim merhum biraderim müfessır Hamdi Yazır'dan gençligimde şu hadiseyi dinlemiştim: Kendisi on üç yaşında iken, 1893 yüında Istanbul'a gelip Küçükayasofya Medresesı'ne gırmış, Hacı Kamü Efendi adında mübarek bir zata hizmet eder, hayır duasını almaya çahşırmış, oda kapısının eşigi yüksekçe oldugundan, Kamil Efendi'nin rahatça girip çıkması düşüncesiyle, uzerinde Romence yazı bulunan bir gazyagı sandıgının kapagını eşik önüne yerleştırmiş, ertesi sabah, ^ ^ ^ H bıınu goren Kanııl Efendi bıraderimın koymuş oldugunu ogrenınce lEy oguT demiş Ayagımız altına oyle bir karpuz kabugu koymuşsun kı, hıç gunahımız olmasa bu yeter!"1 70 yıl önce 1 Şubat 1933 gunu ogleden sonra Evkaf Müdürlüğü önünde toplanan yaklaşık yıiz kişilik bır grup 'IYırkçe ezan aleyhmde gosterı yapar, Olayı 4 Şubat'ta Afyon'da haber alan Gazi Musta fa Kemal gezı programını iptal ederek Bilecik uzerinden 5 Şubat'ta Bursa'ya gelir. Içişlerı Bakanı Şüknı (Kaya) ve Adalet Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk) beyler de Bursa'ya gelerek incelemelerde bulunurlar. Mustafa Kemal, Bursa'dan ayrılmadan once Anadolu Ajansı'na şu açıklamayı yapar: "Bursa'ya geldım. Olay hakkında ilgılilerden bılgı aldım. Olay aslında önemi haiz degüdir Herhalde cahil mürtecüer Cumhuriyet adliyesının pençesinden kurtulamayacaklardır Olaya bühassa dikkatimizi çevirmemızin sebebi, dını, siyaset ve herhangı bır tahrıke vesüe etmeğe asla müsamaha etmeyecegimizin bir daha anlaşümasıdır, Meselenın mahıyetı esasen din değü, dildir Kati olarak büinmelidir ki, Türk mületınin milli dili ve mılli benligi bütün hayatına hakim ve esas kalacaktır." Olaylar ertesınde toplam 23 kışı yakalanarak soruşturma yapdır. 4 kişi beraat eder; 5 kişi ikişer, 7 kişi birer yü, 7 kişi de 6 ay agır hapis cezasına çarptırüır, Bursa olaylarından sonra Izmir ve Salihli'de Türkçe ezan okumamakta dı| renen dört imam ve | müezzin tutuklanarak mahkemeye sevk edilır. 22 Şubat 1933 günü, Fransız VagonLi (Yataklı Vagonlar) Şirketı'nin Beyoglu acentasında memur Naci Bey'in Türkçe konuştugunu duyan Belçikalı müdür Jannonı, şırkette resmı dilin Fransızca oldugunu söyleyerek Naci Bey'i azarlar. Para (25 kuruş) ve 15 gün işten uzaklastırma cezası verir. Olay gazetelerde duyulunca 25 Şubat'ta Darulfunun ve yüksekokullardan yüzlerce ogrenci şirke tin Beyoglu acentası onunde protesto gösterısı yapar, Camlan kırarak, şirkete yakışmadıgmı duşundüklerı Mustafa Kemal'rn resmmı alan ögrencüer, daha sonıaKarakoy acentasının da camlaıını kırar ve Babıaü'ye geçerek Mustafa Kemal resmini Halkevi'ne teslim ederler. Olaydan sonra şirket, Naci Bey'i tekrar ışe başlatır VagonLı kadrosunun tamamen degişmesi ve Turk memurlann sayısmın artması gündeme gelir 31 Mayıs 1933'te Istanbul Darulfununu kapatüıp yerine Istanbul Üniversitesi kurulmasına üişkin kanun TBMM'de kabul edilir. Isviçıe'den getirtüip bir rapor hazırlatılan Prof Malche, ikınci raporunda, ünıversıteye atanacak hocaların "tüccar prof" (bilimden çok ticaretle ugraşan) ve ya "tercüman prof." (kıtaplardan çeviri yaparak ders veren) olmamasına dückat edilmesini ister. 31 Temmuz'da Darülfünun kapatılır, 1 Agustos'ta Istanbul Üniversitesi resmen kurulur. Aradan nerdeyse 70 yü geçer... Ve bu Dortkoşe yazısı Yapı Kıedi Kültur Sanat Yayıncüık tarafından 2002 yüında dört cüt olarak yayımlanan "Cumhuıiyet Ansiklopedisi"nin birınci cüdi ışıgmda "nereden nereye gittiğımizi" anlamak için derlenir. Sonuçta, az ve uz gidip gerısin geıiye bir arpa boyu yol gittigimiz ortaya çıkar! 822/13 ^^^^m Yurttaş olmanm insanca yaşamanın, uluslaşmanın kaynagıdır. Sorunların, geri kalmışlıgın okuma yazma ögretmekle azalacagı ve çözulecegi ana düşüncesı, Ikıncı Meşrutıyetın ilk yülarına dek gider. O dönemde Ittıhat ve Terakkı Cemiyeti'nin şubelerince halka okuma yazma ve hesap ogretmek için "Gece Dershaneleri" açümıştır Bu dershaneler temelde Ittihat ve Terakkı'nın dar ve biçimsel egitim anlayışının yanflimasıydı Ranılıyordu ki hamallara, satıcılara bıraz abece, biraz okuma yazma ögretmekle onların düzeyırü degıstirmiş, onları egitmiş olacaklardı. Ancak ısın boyle olmadıgı, Balkan Savaşı sırasında ortaya çıktı. Bu donemın tanıklarından Ismaü Hakkı Baltacıoglu'nun (18871978) salt okuma yazma ogretiminden ulusal egitime dogru yükselen sürece ilışkin gozlemleri ilginçtir: "(...) Eğıtım; bedensız, duşunsuz, Yazının devamı 15. sayfada ruUarımn onemı çok fazla. IJlkemizin her yerinde yetışen uzmanın standart olabileceğini düşünebüiyor musunuz? Yani her yerleşim merkezinde gittiginiz hekimin hangi fakulteden çüonış olması ve uzmanlıgını nereden aldıgı farketmeksizın yetkın olabüdiginı9 Işte TTBUDKK'nın yol göstericüik ve koordinasyon yapügı Üst Yeterlilik Ku rulları her dalda bunu yapmayı başarmayı amaçlıyor. Bunun yani sıra ülkemizde her dal için uzman hekim gereksinımi ve ınsan gücü planlamasının yapılması da egıtım standardızasyonu kadar önemli. Kurultayda, her hekim kendisine gereksinme oldugunu büerek ve işi olacagına guvenerek egitim almasını saglamanın da önceligi olan konulardan birisi olarak gorüldü. Diger yandan mevcut yasaların ve yeni yürürlüge koyıüan Tıpta Uzmanlık tüzüğu üe ıçırıde yer alan kurul ve komisyonlar hem şimdiki uygulamalar hem de gelecektekı düzenlemeler için kurultayda göruşülen konulardan birisiydi. Sadece hekrmlerin Kurultayı degü onlara egitim veren egitim kurumlarının da kabul edüebilir yapıda olması (akredıtasyonu) için şımdıye kadar yapüanlar ve planlar tartışıldı. Ülkemizde hiç de az olmayan sayıda egitim klinigının Avrupa derneklerı tarafından akredıte edümış olması ise hem gurur hem de umut verıci bir gelışme olarak saptandı. Yine egitimin içerigi ve egitimi alanın bu içerıge hakimıyetinin en çağdaş duzeyde nasü saptanabüecegi, yani Uzmanlık Sınavlarındakı gelışmeler ve onerüer Kurultayda uzerinde durulan konulardan birisi oldu. Her kurultayın sonunda hazırlanan Sonuç Büdırgesine TTB (www.ttb.org.tr) adıesinde ulaşüabilır Benım bildirmek istediğım sonuç ıse yannm sağlıklı Turkıye'sının esas sahibinın, tamamen gönüllü olarak çalışan tüm uzmanlık dernek üyelerinin, TTBUDKK sorumlulannm ve TTB yetküüerinin oldugudur. Ancak sorumluluk hisseden ve sorumluluk alanlar oldukça sorunlar tanımlanabüir ve çözülebüir, Prof. Dr. Pınar Aydın Goz Hastalıkları ve Norooftalmolojı Uzmanı aydınpınartr@yahoo, com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle