Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aylak Bilgi Tahir M. Ceylan Batılı değilizL Diw Ontıtı /J/IXI'II'T D/ltı'nın Wî/îm* L/tfrı'i •*'İ J Biz Batılı değiliz. Batrnın dilini, kültürüâü hatta ağacını, çocuğunu bilmiyorsak, Pirene Dağları eteğinde büyümüş bir çiçek bize ne söyleyebili'r ki? Hangi tanıdık türküyü mırıldanabilir ya da hangi bildik kokuyu yayıp, bizi kendine cezbedebilir? Sonra onlarla savaşmadık mı biz? Kaç asır sürdü aramızdaki mücadele. Devir değişti denilse de, ölüler girmişse araya, yargılar kolay değişmiyor ve en eski yaralardan bile kan sızmaya devam ediyor. Onlar ketum ve keskindir, bizse gevşek ve esnek... Bizim içgüdülerimiz vardır, onlannsa bilgileri. Bizde hep bir eksiklik ve çekicilik olmuştur, onlardaysa hep bir tamlık ve soğukluk. Biz hep cennetle yaşam arasındaki, o büyülü boşlukta satınınz, onlarsa çıplak geleceğe çakılıdır daima. Erkeklerimizin ve de kadınlarımızın ağzında, hep bir erkeklik destanı yuvarlanır, onlannsa varsa bir iki masalı, o da mutlak dişilik üzerinedir. Şimdîlerde Batı'nın yükselen değerleri arasında çok kültürlülük falan sayılsa ve biz de bunlara ek bir renk olarak sözüm ona katılacak olsak da, beşbin yıl tek kültürlü geçmiş, şurda beş yıldır yanm yamalak bir çok kültürlülük var. Dolayısıyla bu modaya, hatın sayılır çok kültüriü bir 500 yıl geçmeden, kendimi inandırmak için sağlam bir dayanak bulamayacağım. Onlar ketum ve keskinBu topraklar başkadır. Buralarda çekin.. . . . a v e r genlik, aldırmazlık, gelişigüzellik, gösteriş ve tut"> o u x 9evieK ne/L. B/z/m içgüdüleriku gezer ve de bir kadın ya da bir söz için bir tüfek boşalır. Burada hava değişiktir. Burada inmiz vardır, onlarınsa sanlar, üşümekten, aç kalmaktan değil, ortada bilgileri. Bizde hep bir çıplak, yalnız ve yumuşak yüzlü görünmekten eksiklik ve çekicilik olkorkarlar. Bütün erkeklerimiz, çatık kaşla savamuştur, onlardaysa şan askeriere benzer, pazarda, panayırda Öyle hep bir tamlık ve sodolaşır ve hatta aile sofrasına öyle otururlar. Bizde erkeklik, karşıdaki hangi silahı taşırsa taşısın ğukluk. Biz hep cennetona aldırmamakla ve hayata tümden bir boşle yaşam arasındaki, o vermeyle ölçülür. Çocukluğumuzdan bu yana büyülü boşlukta salınısürekli, aaya dayanmayı, ölümü göze almayı, parlak başarılar elde etmektense, yenilmeyip rız, onlarsa çıplak geledimdik ayakta durmayı daha çok özleriz. Bize ceğe çakılıdır daima. göre bir erkek her zaman duygularına gem vurur,olurolmaz yere gülmez, aşın pariamalardan uzak durur, alay ettirmez ve etmez, bir söz verir ve o söz uğruna ölür. Çekingenizdir, kendimizin ve dertlerimizin ve belki de sevinçlerimizin anlaşılması, banyoda gözetlenmek kadar korku verir bize. Kan kusanlar kızıkık şurubu içmekten bahsetseler de, dinleyenler bunun hiç de böyle olmadığını sezer ve hatta içsel bir hainlikle söylenenin tersi bir durumu özlerler. Zekâ düzeyimiz giderek artıyor mu? oranlan 20. yüzyüda hızlı bir artıs gösterdi. Bilim adamlan bu artışın nedenlerinı araştınrlarken, zekâ duzeyinl BeTırleyen genler arasındaki dans ve yaşam deneyımme de ışık tutuyorlar. 1 Polisler Tbny, Kuçük Amca, Silvio, Paulie VValnuts ve Livia'yı, birden altıya dek numaralanmış olan yerlere, soldan sağa dogru sıraladı. Bir yer boş kaldı. Livia soldan uçuncu yerde, Tbny ise Kuçuk Amca'nın hemen solunda yer alıyor. Paulie VValnuts 6 numaralı yerde ise ve yanında kımse yoksa, Silvio nerede duruyor? 2 Jack'in yası uç yıl once Jill'in yaşının üç kaü idi. Jack şimdi Jill'den b e ş yaş buyuk olduguna göre, yaşı kaçtır? Okul çagındaki çocuklar, asker adaylan, parlak zekâlıları bir araya toplamaya çalışan Mensa derneginin uyesi olmak ısteyenler bu tur sorularla sık sık boğuşmak zorunda kalırlarken, zekâyı arasuran kimi bilim adamlan çok daha çapraşık bir soruna kafa yoruyorlar: IQ oranlan neden giderek yukseliyor? Üstelik, bu yukselış bir ıki puanlık bir arüşla da kalmıyor. 1918 yılından bu yana, zekâ bolumunde Britanya'da 27, ABD'de 24 puanlık bir artış oldugu, Baü Avrupa, Kanada, Japonya, Çin, Israil, Avustralya ve Yeni Zelanda'da da belirgin bir yukselmeye taruk olundugu belirtiliyor. Soz konusu yukseliş oylesine çarpıcı ki, gunumuz çocugunun zekâ ortalaması geçmiş yıllann dâhilik sınınnda olanlannkine eşit duzeyde. Comell Universitesi ruhbilirncilerinden ülrlch Neiuer, bu durumun IO'nun degısmez yapısı yönündeki görüşü yerle bir ettigine dikkat çekdyor. Gelgelelim, ortada kuçuk bir sorun var. IO'nun zekânın gerçekten bir göstergesi olup olmadıgı sorusu bir yana, bilim adamlan bu oranlann neden bir artş gosterdigine hiç bir açıklama getiremiyorlar. Ne doga, ne yenşme biçimi, ne genler, ne de çevre, farklı nedenlerden ötüru, bu soruya bir yanıt getırmıyor. Benzer arastırmalardan elde edilen bir yıgın veri, ergenlik çagının sonlannda bireylerin 10 düzeyinin belirlenmesinde, %75 genlerin etkili oldugunu ortaya koyuyor. Bu da, çevrenin etkili oldugu olasılıgını bir hayli azalüyor. Ne var ki, IQ düzeyindeki arnşı "akıllı" bir gene bağlamak da anlamsız Çunku, bir nufusun genlerı kuşaklar arasında bu denli buyuk bir farkın dogmasına neden olacak bir hızla degişmiyor. Oyle olunca, artışa yol açan etmenler arasında çevre unsuru öncelik kazanır gıbı oluyor. ancak, bu da bizi 300 kıloluk goril gerçegine geri götürüyor zekâ konusunu araştıran ruhbüimcılerın buyuk bir çogunlugu 10 farklılıklannda aslan payının kalıtımsal etmenlere duştugu goruşunde bırleşıyor Brookings Enstitüsü'nden William Dickens, "Bu konu, oldum olası, bir çelişki sergiliyor. 10 düzeyinin buyuk olçüde kalınmsal olması, çevrenin pek etkili olmadıgını gosterıyor Ancak, zaman içinde 10 duzeyindfe görülen belirgin yuksekş çevrenin de oldukça büyük bir payı olduğunu gozler onune seriyor," diyor. Bu gızin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Dickens, şimdı Flynn etkisi adı verilen bu 10 drtısıru 1987de keşfeden Jam e s Hynn ıle birhkte bir ekip oluşturdu Geçen ay "Psychological Review" dergisinde yayımlanan araştırmada, Dickens ve Flynn bu çelişkiye bir çözüm getırmekle kalmayıp, zekâyı belirleyen etmenlere de ışık tutabilecek bir açıklama getiriyorlar. Buna gore, insanlann IQ duzeyleri hem çevre, hem de genler tarafindan belirleniyor, ancak... çevreyle 10 duzeyleri arasında bir uyum saglanıyor. Bir başka deyişle, genler zekâ açısından, gerçekten de, önemli bir rol oynuyor: insanlann belirli bir çevre ile belli yaşam deneyimleri peşinde koşmalanna yol açıyor. Soz gelımi, zekânızda dirimsel bir üstünluk söz konusu ise, büyuk bir olasılıkla, okuldan, kıtaplardan, bulmacalardan, soru sormaktan ve soyut duşuncelere dalmaktan hoşlanma egüiminde olursunuz Tum bunlar da beyin gucunuzu arttıracakür. Dickens ve Flynn'e gore, 10 düzeyinin yuksek olması, bireyin daha iyi bir çevre edinmesine, buna baglı olarak da 10 düzeyinin daha da artmasına yol açıyor. Böylesi zincirleme bir etki sayesinde, birey daha çok çalısıp, kitaplar devirip, yetişkinleri soru yagmuruna tutup, zeki insanlarla dostluklar kurarakzekâsını daha da geliştirebiliyor. Genlerle çevre arasındaki dans çok küçük yaşlarda başhyor. Doguştan lafazan kuçuk çocuk, bir olasıhkla, anne ya da babasının kendisine saatlerce bir şeyler okumasını is Yalan söykriz; hatta konuşulanlann tamamı, yazılanlann da çoğu yalandır denilse, küçük bir yanılma payıyla, bu ülkede bu zamana kadar edilmiş bütün sözlerin içinde, gerçeğe en yakını bu söz olabilir. Batılı yalan söylemez, yalnızca çıplak gerçeği dolandırarak söyler. İnanılmaz masallarımız, destanlanmız vardır yalan üstüne kurulu. Biz onlann yalan olduğunu biliriz, fakat bize yakın olanın da onlar olduğunu hissederiz. Cerçek bize yabancıdır. Bu ülkede gerçeği söyleyen herkes dokuz köyden kovulmuş, bir yabanıl gibi ırak bir köşeye oturulmuştur. En büyük işleri yapanlar, en uzun süre işbaşında kalanlar daima en bol yalanı söyleyenler olmuştur. Yaşamımıza paralel, içimizi ısıtan en yalın gerçeklik daima yalan olmuştur. Yalanı kutsuyor ve onca yıldır bizi inanılmaz bir maharetle idare ettiği için övüyorumi. Biz aadan, susmaktan, alaydan, üzülmekten, sinmekten, muhabbetten, altta kalmaktansa uzak kalmaktan, bozuntuya vermemekten, utanmaktansa kaybolmaktan hoşlanırız. Onlarsa konuşmaktan, sevinçten, ileri atılmaktan, yalnız kalmaktan, direnmekten haz alııiar. Yakınmamak ve vakur kalmak bizim en çok takdir ettiğimiz özelliğimizdir. Konuşmayız, anlatmayız, sır saklarız. Yaşama hiçbir zaman katılmayız. Yaşam hiçbir zaman bizi sürükleyememiştir. Yaşam gibi bunca kuvvetli bir enerjinin bizi içine alamaması, bizde ona ulaşacak pozitivitenin olmamasındandır. Yaşama bunca uzak olunca, ölüme de saygımız kalmamıştır. Her sözümüz ve türkümüzde ölüm vardır. Bunca söylenen şey herhalde bunca istenen bir şey de olmalıdır. Ölme isteği yaşamı ne kadar yaşadığımızla orantılıdır. Bir zamanlar Batman'da kadınlar neden intihar ediyor diye araştınyoriardı. Yaşamı elde edemedikleri için intihar ettikleri sonucuna sanırım araştıncılar ulaşmışlar. Yaşam inancı gerçekten derin ve kapsayıa ise, bu aynı zamanda ölüm inancı da olur. Çünkü ikisinin birliği gün gibi açıktır. Ölümü yadsıyan kültür, yaşamı da karşısına alır. Evet bizim kültürümüz yaşamı yadsıyor, destanlanmız yalan üzerine kurulu, çocuksu ve gerçek dışıyız. Ama bu bizim kültürümüz ve hiç kimsenin onu reddetme hakkı yok. Işte bütün bunlardan ötürü biz Batı'dan başkayız ve başka kalmalıyız. Her başka kendisidir ve bütün olumsuzluklanna rağmen yine de bu başkalık güzeldir. Çünkü kültünimüzü reddetmek, yaşadıklanmızı reddetmek demektir. Tarih boyunca yaşanılan her şey bu kültürün içinde vardır, yeterince ince bir gözle aranırsa bulunabilir. Yaşadıklanmızı ve yaşamı reddetmekse, bize karşı, bu hayatın inanılmaz bir öfkesine neden olacaktır. Çünkü o, tarihin ve yaşamın o bölümünü bize emanet etmiş, biz de kendimize emanet edilen rolden binlerce yıl içinde bu kültürü çıkartmışız. Işte bu kültür, yaşamdan ne denli uzak olursa olsun, yalnızca bu nedenle asla terkedilemez, bir başka kültürie değiştirilemez ya da onun içinde eritilemez! http://aylakbilgi.cjb.net 738/8