Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
se VVestern Res e r ve Unıversıtesı Tıp Fnkulte sı'nden Ro Akıl ve inanç üzerine... Ülkemiz yıllardır, gerçekten üretime, kalkmmaya, bilim ve teknoloji geliştirmeye, yeni ve üst düzeyde düşünceler üretmeye ve tartışmaya bir hizmeti olmayan "laiklerdincüer çatışması" biçiminde görünen ve bir kesimce böyle nitelendirilen bir olgu yaşamaktadır. Bu çatışmanm, Türkiye'nin kafa yorması ve çözümler üretmesi gereken kalhnma ve uretim süreçlerini olumsuz etkilediğini; toplumsal ve kurumsal olarak çok önemli maddi, manevi, beyinsel enerjinin bu "çatışmaya" harcandığını; dolayısıyla, ülkenin ana ve ulusal sorunlarmın çozümünde ve hedeüerine doğru yürünmesinde önemli kesintilere uğradığmı kabul etmeliyiz. Bu, Türkiye ölçeğinde bir "süreçparçalanması" olarak görülebilir. Tınaz Titiz, sanırım bu olgudan yola çıkarak, "ahl ve inancın parçalanması"na bu olguyu en dramatik örnek olarak sunuyor: "Aracı, bilim olan akıl ile, aracı sezgi olan inanç, bir ve parçalanmaması gereken bir bütün iken parçalanmış, her ikisinin yandaşları laikler ve dinciler oluşmuş ve bunlar kıyasıya çatışmaya girmişlerdir". Bu sözlerde epey tartışılacak yön var. Örneğin bu sözlerdeki bazı kavramların tarihseltoplumsal içerik olarak taşıdıkları anlamlan yeniden tammlama gereksinimi ortaya çıkıyor. Bu sözlerde kurulan denklemden, inancın din karşüığı kullamldığı anlaşılıyor ve dinin temel aracının da sezgi olduğu belirtiliyor. Oldukça felsefi karakter taşıyan bu kavramları tartışmak belki de bana düşmez. Ancak, bu kategorik ayrım kendi içinde bir süreç parçalanmasmı içeriyor. Örneğin, sezgiyi akıldan ve bilimsel düşünceden ayırmak gibi.. Aklm, bilimi, nesnel dünyanm sorunlarmı, yasalarmı tanımak için kullandığı ve çözümler aradığı bilinir. Ancak, akıl ve bilim, bu süreçte, sezgiyi hem de yoğun olarak kullanır. Aklı, sezgıden ayırmak çok zordur. Sezgi, sentezlemek, bazı sonuçlara varmak ve özellikle geleceği anlayabilmek için akhn kullandığı "onlarca kütüphane" arasmda çok ayrı, ama üst düzey biryere sahiptir. Sezgi, sözlük tanımıyla, "deneye ve akla başvurmadan, gerçeğin doğrudan kavranması"dır. Ancak, bu tam doğru da değildir. Sezgiyanıltıcı da olabilir, gerçeği doğrudan kavradığını sanır veya sanabilir. îçerdiği şüphe ve yanılma payı, yeni yeni araştırmalann ve giderek gerçek bilginin de kapısmı aralar. Bilimin yöntemmin ve akhn sentezleme gücünün bir parçasıdır sezgi. "İnancın aracı sezgi"ye gelince: Burada din bağlamı, Tanrıya inanmak bağlamı dışmda, sezgiye lazla gerek var mıdır? Sezgi'ye burada düşen rol ve görev, olsa olsa, Tanrı gerçeğinin, "akla ve bilime başvurmadan doğrudan kavranması"na hizmet etmekten başka ne olabilir? Tanrı, inancın, asla test etmeyeceği bir kabuldür. Bilimin böyle tartışılmaz kabullerle ilgisini kurmak ise çok zordur. Böyle inanca ilişkin kabullerin, toplumun ve ülkenin hayata ve yeryüzüne ilişkin sorunlarmı çözmede biryöntem olarak kullamlmasma, günümüz dünyasında bir örnek de yoktur... İnancın sezgiyi kullanarakbüyük atıhmlar, buluşlaryaptığı ve toplumları ilerlettıği de pek söylenemez. Sezginin, akıl ve bilim tarafmdan dinamik olarak daha çok veya her zaman kullanıldığını görürüz. Batı uygarlığınm modern tarihine bakarsak, bugün ulaşılan düzey, önemli ölçüde, akhn ve bilimin, inancın yerini iyice belirlemesi ile mümkün olmadı mı? Felseîe de, hatta bazı yönleriyle din felsefesi bile, giderek "bilimselleşme" ihtiyacını hissetmedi mi? Uygarhk tarihi, biraz da, akhn ve inancın birbirlerinin alanlarını iyice ayırarak, her ikisinin de kendi işleriyle uğraşmasmın ve birbirlerinin ışlerine karışmamasının tarihi değil mi? "Süreçparçalanması" bazen gerekli ve zorunludur. Süreçlerin, kendi içlerinde bütünlüklerini kurmalan, kendi düşünsel temellerini oturtmalan ve ileriye yönelik davranabilmeleri için, bazen kanşık süreçlerin parçalanması, bütünlüklü süreçlerin yaratılması ve bunlann işlerlik kazanması gerekir. Akıl ile inancı, bu bağlamda bir araya koyup etkileşmelerini arzulamak bir sonuca varmaz. "Ortak akıl", akıl ile inancın birbirlerini dengeleyerek veya üsteleyerek ürettikleri farklı bir olgu olmasa gerek. Ülkemizdeki "Dincilaik taraflar" çok daha farkh toplumsal ve sosyal süreçlerin bugüne yansımasıdır. Bunun köklerini, hepimizin bildiği gibi, geçmişinde bilimle ve bilimsel düşünceyle ilişkisini kuramamış, kalkınmasını bu temele oturtamamış, yeterli düzeyde bilimteknolojidüşünce üretememiş ve toplumunu dönüştürememiş bir ülkenin özelliklerinde aramak gerekmez mi? *** Celecek cumartesiye kadar hoşçakalm... bert Friedland ve ekıbının yurnttufjıı dpnoyı ele alın Bu çalışmada zıhinsel ola rdk dahd aktıfveuya ı ıcı unsuı ldrııı bol olduğu or tamlarda yaşayan yetışkınlerın, zamanlarını TV seyrederek uyatıcüdr dan uzak bır yaşam surduıenlere oranla Alzheımeı hdstdlıgırid ddhd az yakalandıgı ortaya çıkmış Oldukça aydınlatıcı olmasına karşın bu deney ne anlama gelıyor7 Zıhmsel faalıyetlerın yogunlugu beyın huc relerınm Alzhpımpr'a yakalaıımasını onluyoı mu' Yoksa qenetık yapıları nedenıyle zıhınsel oldidk dktıf olan kışılen, bılınmeyen nedenlerp bağlı oldrdk AJzheımer'd yakalanma eğılımı taşımadıklan soylenebılıı mı 9 Şu ana dek bu konuda kımse net bır şey soyleyemıyor Bu ve bunun gıbı çdlışmdldrdan çıkartılacak tek sonuç basıt zı hinsel egzersızlerın bpyınsel gucu artırdıgı konusunun bılımsel temel lere değıl daha çok sagduyuya dayandıgı Ancak konu burada kapan mış degıl San Francısco, Kalıfornıya Uruversıtesı'nden Michael Merzenich bu konuda şoyle konuşuyor' Beyın cımnastıgı ıle beymsel fa alıyetlerm artması arar.ındakı üışh kunuau ddlıa emekleme aşama.sında Ancak egzersızle zıhınsel tdalıyetlerın gelışerpgmı tahmın Ptmek zoı degıl" Katz'ın aksıno Mcızenıch beym cımıidstıgının temel hedpfının zekayı muhafdZd degtf yukseltmek olduğuna ınanıyor Bu şpkıldo ın sanların daha hızlı, daha akıllı ve daha mutlu olabıleceğıne ınanıyor Ancak bunun yolu ters clle dış £1 çalamak degıl Yeterlı mıktarda uya1 ncı sağlamak ıçm egzersızın bılgısayar tabanlı olması gerekıyor Çun ku gerçek yaşam yeterınce uyarıcı veya yeterınce hızlı olnidyabılıyoı Ornegm, yapbozlar gorseluzamsal zekâyı gelışlırebılır Ancak suadan bu yapboz daha çok kışıyı eğlendırmeye yonelıktır Oysa bıl gısayarın urettıcfı yapbozlar beyın hucrelerını genışleteeek gdıştııe rpk yogunlukta hızlı bır tempo, çeşıtlılık ve zorluk ıçerır Merzpnıch bu goruşleıme koşut olarak merkezı San FYancısco'da olan "Scıenlıfıc Learnıng c;orporatıon" ısımlı şırkete egıtım pıogıamlan hazırlıyoı Bu programlar çocuklaım okurna yeteneklerını gelıştırmeyı amaçlıyor Ancdk kısd bıı sure sonra programın herkea ıçın beyınsel yetenekleı 1 gelıştırecek şekılde yenıden elden geçııümesı duşunuluyor Şu anda en onemlı surun beyınsel egzersızlerın beyın gurunu nasü ditırdıgı ıle ılgıü llk başta herhangı bırının butun olaıak beym gucu nasıl olçulur1 Ornegın yaratıcılık olçut oldiak çok oznel bır kdv ıam Bu da noıobıksm onuııe dşılnidsı zor bır duvar olarak çıkıyor 1 Mozdrt Etkısfnı hatırlayalım 1990'ların başında Mozaıt'ın mu zığını dınleyen deneklerın 10 tesüerınde ddhd ıyı dereceler dldıgı gozlendı Ornegın Mozart 11 ınuzıgı ıle buyuyen sıçanlar labırentler 1 de yülldrıru ddhd kolay buluyordu Alzheımer'h hastalar Mozart muzı ğı ıle daha normal bır yaşam suruyordu Bu muzığın, beyındekı baglantılarla eşzdmanlı bıı tetıkleyıcı gıbı ışlev gorduğu sanılıyordu An cdk bırkaç yıl sonra aynı deneyı 714 denek uzerınde tektdilayan Haı vardlı psıkolog Christopher Chabris Mozdrt'ın muzıgının hıçbır etbsı olmddığını 01 tdyd çıkdi ttı Chdbrıs ınsdnlarm nıçm daha ıyı perfor manz çıkarttıklarmı şoyle açıklıyordu "Muzık ınsanların moralleıını yukselttıgı ıçın peıfoımansı aıüııyoıdu Açıkça sıçanların da muzık ten keyıl aldıgı kdnıtlanmış oldu" Bunlann hıçbırı şaşırtıcı degüdı Her şeyden once ınsanların zekalarını faıklı kılacak sıhırlı bu foımulden soz etmek mumkun degıl (Bu bır hap, muzık pdrçası veya beyın egzersızı olabılır) Hucıe sayı sı, hucrelerın arasındata bağlantılaı, baglantıldr uzerındeh ıletının hızı gıbı fdktorleı tek tek veya bırarada etkılı olabılır Henuz bıı konuda kımse net bir açıklama yapmadığı halde cesetler uzerındc r.urdurulen çalışmdlardd beynın on kısımlarındakı sımr hucrderı aıasındakı bdöjlantıların yogunluğu ıle sorun çozmp yete negı arasrnda bır ılışkı olduğu goruluyor Geçtiğimız yıl 10 testleıı sı rasında yapılan PET taıamalannda şakdkların çevresındekı bpyın bolgeleıınııı ozellıkle dktıf olduğu ızlendı Ancak bu bolgenın çok genış olması nedenıyle, buraya yapılacak hucre nakıllerinm zekayı aıtıııp Yazının devamı 9. sayfada obursalı@cumhurıyet com tr CBT Intemet adresı wwwcumhunyet com.tr Cumhuriyet BİLİMTEKNİK • No:766 17 Kasım 2001 • Imtiyaz sahibi: Yedi Mayıs Haber Ajansı Basın ve Yayıncüık A.Ş. adına llhan Selçuk . Yayın Daıuşmaru: Orhan Bursalı • Sorumlu Mudur: Fikret tlkiz. Görsel Yönetmen: Tüles Hasdemir • Baskı: Sabah Yayıncılık A.Ş.tdare Merkezi ve Yazışma adresi: Türk Ocağı Cad. No: 39/41 Cağaloğlu, 34334 lstanbul. Tel: (212) 512 05 05 • Faks: 0212813 85 95. Reklam: Publi Media 765/3