Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMA TEKNİKÇEVRE Araştırma: Nerede ve nasıl? O. Üstün Yıldınm* ilimsellik tartışmalan içinde değinilen bir başka konu da "araştırma" konusu idi. Araştırma yapıyor muyduk, yapıyorsak ne denli ve nasıl yapıyorduk. Araştırma yöntemleri önceden öğrenilmeli ve bunun için ortaöğrenime ders olarak konulmalı mı, yoksa yapıldıkça mı öğrenilmeliydi? Araştırmanın yapılıp yapılmadığının ve de nasıl yapıldığının somut biçimde anlaşılacağı yerler yine kütüphanelerdir. Kütüphaneler bu tür olaylann gözlemevleridir. Neyin, ne denli ve nasıl yapildığını ya da yapılmadığını kütüphanelerde çokca görmek olasıdır. Kaynakçasal tarama yerine bir kitabın dipnotlannda belirtilen yapıtları kaynak olarak kullanan ve bunun sonucu olarak da "ibid" adlı bir dergi (!) arayan araştırma görevlisi ile "Türkiye Bibliyografyası" ve "Türkiye Makaleler Bibliyografyası" gibi ulusal kaynakçalan ilk kez gördüğünü söyleyen öğretim görevlisi, araştırma tekniklerini ve kaynaklarını bilselerdi bu tür bir yanılgıya düşmezlerdi. Araştırma yapanlann bilmesi gerekir: bir konuda araştırma yapılıyorsa, baş koşul, ülkede o araştırmanın daha önce yapılıp yapılmadığının ya da o konuda ne yapıldığının bilinmesidir. Bu da, ancak, yukanda anılan ulusal kaynakçalann taranması ile olasıdır. örnekleri çeşitlendirerek çoğaltmak olasıdır. Bütün bunlar bile "araştırma teknikleri"nin ne denli önemli olduğunu çok açık olarak göstermektedir. Bu nedenle, Gülyurdu(i), Bursalı'2) ve Sütlaş (3)'ın belirttiği gibi "Araştırma Yöntemleri ve Kaynaklan", yükseköğretim ve orta öğretim ve dahi ilk öğretim izlencesine ders olarak konulmalıdır. Gökmen(4)'in yaptığı gibi de uygulanmalı, öğrenciler kendi buldukları ile öğrenmeye yönlendirilmelidir. Yanılmıyorsam, araştırma konusu, yükseköğrenimde, sadece kütüphanecilik bölümlerinde ders olarak okutulmaktadır. Bu da Gülyurdu'nun, ders verecek uzmanlann yokluğuna ilişkin kuşkusunu giderecek boyuttadır. Yüksek öğretim kütüpnalerinde ve halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerden bu amaçla yararianılabilir. Böylece, yapmasa da deneyim kazanacak olan bir toplum oluşacaktır. Güvenç(5)'in dediği gibi, araştırma yapıldıkça öğrenilmeye kalkılırsa, "ibid" adlı bir derginin olmadığı ögrenilinceye değin çok zaman geçecektir. Oysa, araştırma da zaman çok önemlidir. Bu konuda yapılması gereken, Amerikalı uzmanın dediğini yapmak ve gittiği yoldan da gitmektir: llkokullarda başlayacak bir araştırma alışkanlığını, eğitimin her aşamasına yaymalı, öğrencileri kütüphaneye yönelterek "kütüphane"yi, "bilim"in temel öğesi yapmalıyız. Belki o zaman bilimsel olmaktan söz edebiliriz. Günümüzde kimi okullarda, Amerikalı uzmanın öğütlemesi koşutunda uygulamalar olduğunu görünce sevindim. Bir özel okulda kütüphane açılmış ve ders izlencesine de kütüphane dersi konulmuş olması gerçekten de sevindirici idi. Ancak, öğrencilerin "kütüphane" dersinde, sadece kitap okuduklarını, onun da ötesinde okuyacaklan kitapları seçemediklerini, kendi anlatımlanyla önlerine ne atılırsa onu okuduklarını öğrenince sevincim kursağımda ka'dı. Üzüldüm. Amerikalı uzmanın dediğini yapmışız da, gittiği yoldan gidememişiz. Oysa bu derste, kütüphanenin ve araştırma kaynaklarının hiç değilse başvuru kaynaklannın kullanımı uygulamalı olarak öğretilebilirdi. Biz bunu yapmıyoruz ve yapamıyoruz. Sanki ve nedense, "araştırma" sözünü bir buyruk gibi algılıyoruz ve araştırmıyoruz. Her buyruğa da uymayız ama nedense buna uyuyoruz. * Kütüphanecilik Bilim Uzmanı. AÜ Veteriner Fakültesi Kütüphane Müd. 1. Gülyurdu, T. "Araştırma teknikleri dersleri ve sorunlan". CBT., 14.5.1994, 373. S. 3.s. 2. Bursalı, O. "Ortaöğretimde bilimsel düşünmek". CBT., 30.4.1994, 371. S. 3.3. 3. Sütlaş, D. M. "Temel eğitim ve bilimsellik". CBT., 18.6M994, 378. S. s. 4. 4. Gökmen, Doç. Dr. I. "Kütüphane öârenciye kapatılır mı?" CBT., 18.6.1994, 378. S. 4.s. 5. Güvenç, B. "Araştırma, araştırma yapılarak öğrenilir." CBT., 4.6.1994, 376. S. 3.s. Uzay radarla denizi kirletenler yakalanacak Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi'nin 391 no'lu sayısında çıkan, konu ile ilgili yazıma Hollanda'da yaşayan bir meslektaşımın yorum getirmeai beni gerçekten memnun etti. Normal olarak bilimsel dergilerin "Edltöre Moktup" köşeleri bu amaçla kullanılır ama biz bu sütunlara o kadar az çıkıyoruz ki, böyle bir fırsat yakalayınca hemen yanıt vermek istedim. Avrupa'daki Türklerin saglık sorunlan bence çok önemli bir konu ve bu konu şimdiye kadar yazılan birkaç yazı ve kitap dışında başka bir yerde tartışılmamıştır. Haklısınız, kendi saglık sorunlarını çözememiş bir ülke, Avrupa'daki vatandaşlarının saglık sorunlanna nasıl uzansın? Çok yerinde bir soru; ama unutmayın, orada yaşayan yaklaşık (belki de aşkın) üç milyon kişi ülkemizin vatandaşı. Bunların birçoğu her yıl en az bir kez Türkiye'ye geliyor yani hem buralı hem de oralı. Ben de iki yıl Isveç'te kaldım ve çeşitli sebeplerle Avrupa'nın değişik bölgelerini görme fırsatını buldum. Genelde Avrupa'daki Türklerin Türkıye'den daha iyi bir saglık sistemi içinde bulunduğu doğru, ancak bu durum ne yazık ki oradaki tüm kişiler için geçerli değil. Hollanda'daki Türklerin, yazınızdan gördüğüm kadarıyla durumları Arvupa'nın diğer bölgelerinden daha iyı. Ancak biliyorsunuz, en büyük bölüm Almanya'da ve sonra diğer ülkeler geliyor. Ben özellıkle; Almanya'da yaşayan basit bir hidatik kist için gereksiz ameliyat olan, Avrupa'daki Türklerin saglık sorunlan Türkiye'deki Erionit bölgesinden Stockholm'e gidip plevra kalsifikasyonu nedeniyle gereksiz tüberküloz tedavi3i alan, Almanya'da kimya sanayiinde çalışıp buradakl gazlann temasına bağlı akciğer hastalığı olunca Türkiye'ye gönderilen veya bizim ayırıcı tanıda hemen düşündüğümüz Behçet Hastalıgı'nın teşhisi için aylarca üzerinde tetkikler yapılan hastalan vurgulamak ıstiyorum. Bu konu ile ılgılenırken 1960 sonrasındaki tüm tıp literatürünü taradığımı ıfade edebilirim. Avrupa'daki (özellıkle Almanya'daki) Türklerle ilgili 100'den çok bilimsel makale vardı ve bunların birkaçı dışındakiler, Avrupalı araştırıcılar tarafından yazılmıştır. Nedense fcnz birkaç yazı dışında bu konuyu hep görmezden gelmişiz. Yazım da genellikle Alman, Danimarkalı, Isveçli vs. araştıncıların yazılanna ve elbette ki kendi yorumuma dayanmaktaydı. Gene de Türkiye'de çeşitili saglık birimlehnin veya kuruluşların bir araya gelerek "Avrupa'daki Türkler" için bazı araştırmalar yapması gerektiğine inanıyorum. Bu tür araştırmaların faydası sadece bizlere değıl, dünyadaki tüm göçmenlere yararlı olacaktır (yazımda kullandığım referanslann bir kısmı aşağıda belirtilmiştır). KAYMAKLAR: 1. Öztek Z. & Bertan M. Yurtdısına göç ve saglık. HÜ Toplum Heklmllgl Enstltüsü Yayını No: 24. Ankara, 1982. 2. Arhammar G., Temström K. & Ersek E. Health control of young male immigrants is Stockholm Scand J Infect Dis 3; 5963. 1971. 3. M|önes S. Grovrth in Turkbh chıldren Is Stockholm. Ann Human Bıol 14; 33747, 1987. 4. Moos H. Tyrkiske kvlnder har alendlge vllkar pâ da Oamka fodeafde linger. Sygeple|ersken B7, 2024, 1986. S. Jeppesen EZ. & Juul S. Obstetnake forhold blandt Tyrkıske Invandrarkvindar. Ugeskr laeger 150. 16048. 1988 6. mac F. & Knudsen L. Mlsdannelsar blandt nyfodta invandrartıorn i Danmark 19831987. UgeskrUeger 151; 11018. 1988. 7. Klebak S. HospltaİBİndlaaggelsar af invandrerbom I forskoleatderen. Ugeskr Laager 146; 6035, 1984. & DahHöl G., B|orkman S. Lındvall K.. Axlö E. & Modeer T. Oral haalth İn adolescent wlth Immigrant background in Stockholm. Svvad Dent 15: 197203. 9. Mjonea S. Barnhalsovârd bland turkıska ınvandrara. Föreok att övarbrygga kulturklyftoc. Nordısk Med 93; 1267, 1978. 10. Aurelius G. Adjultmant and behavıour ot Fınnıah and Southem Europaan ımmigrant chıldren ın Stockholm. Scand J soc Mad 7; 105113, 1979. 11. Sayıl I Psychlatrlc problems of Turklsh labourer* ın Holland. Int J Soc Paychıatry 30; 26773, 1984. 12. SteInhausan H. Psychlatric r dlsordanı ın chlldren and famıly dysfunctıon. A study ol mtgrant vvorkars familiaa. Soc Psychıatry 20; 116, 1985. 13. Kristanten M. Invandnarpatlenters ındlaaggelM I paykiatnsk sygahus. Ugaakr Laagar 148; 142326, 1986. 14. Boman G., Schubert V, Svane B., Weatemom P. va ark. Maglnant maaothalıoma va Turklah ımmignınts raaıdlng tn Svvadan. Scand J vvorfc Envlron Haalth 8, 10812, 1982. 15. Özevnı M, Hillerdal G, Svane B & VVıdstrom O. Prospactive clıncal and radıologlc study of Zeollteexposed Turknh Immigrants In Svvaten Resplratlon 57; 32528, 1990. 18. NilssonEhle H., Bramell T., Mobackan H., Norreell K & Rodter S. Morbus Bahcat Sallaynt systamsjukdom om drabbar framst yngra pansoner. Lakartldning 87; 331116, 1990. 17. Katyoncu AF & Stalanhaim G. Serum IgE lavels and allerglc spectra in immignants to Svvadan. Allergy 1982; 47: 27780. 1& Kalyoncu AF & Stalenhelm G. Survay on the allerglc status ın a Turkish populatlon in Svvadan. Allergol Immunopathol, 21. 1114, 1993. 18. Vermeıre P, Van Hoof K.. vVIHeman M. va ark. Ouratıon sinca Immlgration and raportlng of asthma »ymptoms amogny young adults o( Turkish nationality in Antwarp. ERS Annual Congress, Nica Franca, 15 Ekim 1994. Eut Raspır J 1994; 7 (sppl 18): 377s (abstract). 2 a VVeyerar S. & Hafner H, The hıgh incldanca of psychiatrıcally traatad dlaordars ın the ınner cıty of Mannhelm. Soc Psychiatry Psychıatry Epidamiol, 27: 14246, 1982. 21. Van der Stuyf P., Woodward M , Amstrong J. & De Muynck A. Uptake of pravantlva haalth care among madıterranaan mlgrants In Belgium. J Epidamiol Oommunity HeaKh, 47: 1013, 1063. Gemilerin denize kaçak döktükleri istineler uzaydan radarla hemen saptanabilecek. Ayrıca orman kesimleri de belirienebilecek. Yeni geliştirilen bir radar uydu ile denizlerin korunması daha kaliteli yapılabilecek. Sadece Kuzey denizine her yıl gemiler kaçak olarak 300 milyon litre yağı döküyorlar. Yeni radann ekranında bu yağ siyah bir leke olarak saptanabiliyor. Eski radarlann görüntülerinde yağ lekeleri ile balık sürülerinin ve alglerin lekeleri birbirinden ayırt edilerniyordu. Hamburg Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsünde geliştirilen yeni bir teknikle yapılan ilk denemeler başarılı sonuçlar verdi. Böylece uzaydan yer küreyi denetleme çalışmalanna deniz, çevre ve ormanlar için çok önemli yeni bir teknik daha katılmış oldu. Bugüne kadar uzaydan algılama yöntemleriyle yerküreyi gözetleme ve denetleme çalışmalannda şu işler başarılıyordu: Uydular: *Dağ ve tepe oluşumlannın yükseklik profillerini bir kaç santimetre doğrulukta çıkartıyor, yerkabuğundaki minik kaymalar saptanabiliyor ve böylece depremi ve volkan patlamalarını önceden kestirme çalışmalanna yardımcı oluyor; * UyduIann gönderdikileri uzun dalga radar ışınları yer kabuğunun iç tabakalanna giriyor ve böylece toprakaltı zenginlikleri, madenleri, kuruyan nehir yataklarını, sahil kumlan altındaki kaymaları saptanabiliyor; * Ürünlerin olgunluklan saptanabiliyor ve böylece mahsül tahmini yapılıyor; * Deniz dalgalarını, deniz akıntılannı ölçüyor ve dünya ikliminin geleceği konusundaki çalışmalara yardımcı oluyor; * Güney ve Kuzey kutuplanndaki buz katmanlannın durumu hakkında bilgiler veriyor böylece iklim tahmini çalışmalanna ve buz kütlelerinin hareketlerini izlemeye yardımcı oluyor. Yeni radarla bu çalışmaların geliştirileceği ve yeni radann gece ve siste de iyi sonuçlar verdiği, çünkü kilometre kalınlığındaki bulutlan delerek geçtiği belirtiliyor. 3994