Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARAŞTIRMADÜNYASINDAN Patates: En kral bitki! Bizde ekmek neyse Amerika ve Avrupa'da patates odur Eren Akçiçek P atates dünyanın hemen her yerinde bilinen ve dünya nüfusunun beslenmesinde çok önemli olan en kıymetli bır insan besinidir. Hem çiftçinin yaşam kaynağı hem ağzının tadını bilenlerin damak zevkidir. Patatesin gıda değeri çok yüksek olup çok çeşitli şekillerde tüketilme özelliğine sahiptir. Beslenmede dengesizlik yapmaması ve etkili bir beslenme sağlanması önemli avantajlarıdır. Patates yalnıza enerji deposu olmayıp, aynı zamanda biyolojik değeri yoksek protein de içermektedir. Potasyum, demir ve magnezyum gibi önemli mineraller yanında C vitamini ve B vitaminlerince de zengin bir kaynaktır. Bu nedenle beslenmeleri patatese bağlı ülkelerde beslenme bozukluklarına daha az rastlanmaktadır. Patates, hastanın, yaşlının diyetinden, çocuk mamasına kadar her yaştaki rnsanın besıni olmaktadır. 300 gün boyunca sadece margarinle pişirilmiş patatesleri yiyen bir kişi sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmüştür. Patates tarihinde unutulmayan bir olay 18451951 yıllannda Irlanda'da yaşanmıştır. Patates mildiyösü denilen bir hastalık yüzünden bütün patatesler çürümüş, tüm ülkeyi dayanılmaz bir koku kaplamıştır. Bu yüzden Irlanda'da altı yıl süren kıtlık bır milyon insanın ölümüne sebep olmuştur. Ayrıca binlerce insan da Kuzey Amerika'ya göç etmiş ve göç edenlerin de bir kısmı yollarda ölmüştür. Yine bir Irlanda atasözüne göre, "evlilik ve patates şaka yapılmayacak kadar ciddi iki şeydir." Patates büyük dünya harplerinde ve kıtlık günlerinde ekmeğin yerıni tutmuş ve birçok insanı açlıktan kurtarmıştır. Taze sebze ve meyvanın bulunmadığı dönemlerde patates insanların C vitamini ihtiyacını karşılayan temel bir besin olmuştur. Avrupa'da patates ürünü zarar gördüğü zaman C vitamini ihtiyacı karşılanamadığından Skorbit hastalığı önemli bir sorun olmuştur. Tek bir patates bile yetişkinin günlük C vitamini ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabilmektedir. Gemi kaptanlan bu gerçeği çok önceden fark etmişler ve tayfalannı Skorbitten koruyabilmek için yanlannda patates bulundurmuşlardır. Bir Ingiliz ailesinin C vitamini ihtiyacının % 30'u patatesten karşılanır. Beslenme alışkanlıkları incelendiğinde dünya ülkelerinin bir kısmını buğday, Uzak Doğu ülkeleri gibi bir kısmının pirinç, başta Avrupa olmak üzere bır kısım ülkelerin de patates ile beslenen ülkeler olarak sınıflandırılması mümkündür. Bizde ekmek ne ise Avrupa ve Amerika'da patates odur. Bir ülkenin sanayi gelişimi ile patates tüketimi arasında büyük bir ilgi olduğu tespit edilmektedir. Sanayileşmesini tamamlamış Avrupa ülkeleri ve ABD'de kişi başına yumru tüketimi yılda yaklaşık 1000 ile 3000 kilo arasında iken Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde 30100 kilo arasındadır. Patates aynı zamanda buğdayın altematifidir. Buğdaya nazaran aynı sahada 10 misli ürün verme özelliği gösterir. Ülkemizde buğday üretiminin daha fazla artacağı kuşku getirebılır (20 milyon tonun üzerinde çıkması pek kolay görülmemektedir.) Buna mukabil aynı sahada patates yetiştirilmesi ile daha fazla nüfusun beslenmesi mümkündür. (Yalnız patates ve buğdayın yetiştırildiği koşullar aynı değildir.) Aynca sıcak bır ülke olmamız dolayısıyla Avrupa'nın turfanda patates ihtiyacı erkenden ülkemız tarafından karşılanabilinir. Patates mutfağımızda çeşitli şekillerde soğuk, sıcak yemeklik ve garnitür olarak yer almaktadır. Memleketimizde patatesin taze yemeklik olarak tüketilmesi azalmakta, buna karşılık hazır patatesli yiyeceklerin tüketimi giderek artmaktadır. Ülkemizde (4,0) milyon ton üretim) 56 milyon nüfus (1990 yılı)= kişi başına 71.4 kilo kadar tüketim olmaktadır. Patatesi diğer sebzeler arasında kral duruma getiren özellikleri: dayanıklılık, verimlilık, besleyicilik ve herşeyden önemlisi çok yönlülüğü olup, Hindistan'da elinden her iş gelen becerikli kim selere "Alu", yani patates denilir. Avrupa'da tarım arazilerine fabrika ve yerleşim alanı yapılmamaktadır. Bu bizim yasalarımızda da olduğu halde tatbikat maalesef böyle değildir. Daha ucuz bir altyapı sağladığı için daha ucuz olan ova topraklarına inilmektedir; halbuki fabrikaların ve yerleşim alanlarının verimsiz yerlere kurulması mümkündür. Dünyada nüfus patlaması en hızlı olan ülkelerin başında geliyoruz. Bu da bizi yakın gelecekte artan nüfusu besleyebilme problemleri ile karşı karşıya getirecektir. Bunun için tarım alanlarını gözümüz gibi korumalı ve gelecek nesillere temiz ve kullanılabilinir vaziyette intikalini sağlamalıyız. Dr. GastroenteroloJI Uzmanı Ege Unlversttesi Tıp Fakültesl Hastanesl Bornova AIDS popülerliğini yitirdikçe tehlike büyüyor Bazı insanların virüs taşıdığı halde yıllarca niçin hastalanmadığı konusunda yeni ipuçları elde edildi AIDS araştırmacılan işlerin daha yavaş ama zorlu kısmına geldiler. Kolay sorular yanıtlandı ancak asıl sorunlann çözülmesinin uzun sürmesi olası. llk nesil ilaçlar henüz tedavi etmekten çok uzak, ilk nesil deneysel aşılann hepsi bir kenara atılmış durumda ve virüsun hastalığa neden olan mekanizmaları hâlâ net değil. Geçen aylarda Yokohama'da yapılan onuncu uluslararası AIDS konferansında birkaç dikkate değer ilerleme kaydedildi ancak gerçek yanıtlar alınamadı. En önemli haberlerden biri zidovudine ilacının (AZT) pozitif HIV virüsü taşıyan annelerden dogacak bebekleri koruyabileceği haberiydi. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitülerinin yürüttüğü küçük bir taramada hamileyken AZT verilen annelerin bebeklerinde virüsten etkilenmenin üçte iki oranında azaltılmış olduğu bulgulandı. Ancak bilim adamlan tedavinin uzun vadede bebeğe harhangi bir zararda bulunup bulunmayacağını hâlâ bilmiyoriar. Bu bulgu ne kadar yararlı olursa olsun, riskte olanların birçoğu için hiçbir anlam taşımıyor. HIV taşıyan rıamile kadınların büyük bir çoğunluğu aşağı Sahra Afrikası'nda yaşıyor ve AZT satın almayacak durumdalar. Bugüne kadar çoğu Afrifa'da olmak üzere HIV virüsünden en az bir milyon çocuğun etkilendiği sanılıyor. Bu çocuklann hayatta kalma şanslan çok az. llaç ve aşı araştırmalan sürerken, HlV'in yayılmasını önlemede tek etkili yol cinsel perhiz ve prezervatif. Bir şey çok açık: Virüs taşıdığını bilenler ve virüsün yayılmasını önlemeyi bilenler her zaman mantıklı davranmıyorlar. Avrupa'da biri virüs taşıyıcısı olan heteroseksüel çiftleri konu alan araştırmada, bunlardan yansının düzenli olarak prezervatif kullanmadığı bulgulandı. WH0 (Dünya Sağlık Örgütü) 1994 ile 2005 yıllan arasında dünyanın 8.6 ile 19.6 milyar prezervatife gereksinim duyacağını belirtiyor. Bunun, HIV yayılımını önleyecek prezervatifleri satın alıp dağıtımını yapan acentelere maliyetinin ise 1.28 milyar doları bulacağı sanılıyor. öte yandan bilim adamlan kimi HIV taşıyıcılannın en azından onbeş yıl niçin sağlıklı kalabildiklerini henüz anlayabilmiş değiller. Bu uzun süre hayatta kalanlar küçük bir azınlık, ancak HlV'e karşı bağışıklığın önemli bileşenlerinin anlaşılmasında çok önemli ipuçları taşıyor olabilirler. Araştırmacılar en az on iki yıl, sağlıklı olarak yaşayan 10 pozitif HIV virüsü taşıyıcısını inceledi. Amaçlan bu insanlann virüsle herkesten daha mı iyi savaştığı veya bu kişilerin HIV virüsünün pek rastlanmayan turdeki zayıf olanlannı mı taşıdıklannı bulmaktı. Araştırmacılar 10 hastayı etkileyen virüsün çok zayıf olduğunu, kan örneklerinde saptanmasının ve laboratuvar ortamında kültürlerini yetiştirmenin güç olduğunu bulguladılar. Buna rağmen, hastalann HlV'e karşı son derece dayanıklı vücutlan oldu Uzun yaşayan hastalar var ğu saptandı. Araştırmacılar ayrıca T adlı bağışıklık hücresinin virüsü kontrol altında tutmada çok önemli olduğunu bulguladılar. Kültür ortamındaki örneklerden T hücreleri çıkanldığında, virüs, başka bir tip olan CD4 hücreleri olarak bilinen yardırocıT hücreleri halinde hızla üredi. T hücreleri kültür ortamına geriye konduğunda, virüsün yeniden "önemli ölçüde" bastınldığını bulguladılar. Bu olgu on hastanın onunda da görüldü. Karşılaştırıldığında, durumları kötüye giden hastalann T hücreleri virüsü kontrol etmede çok daha az etkili olduğu bulgulanmış. Bazı insanlann hastalığa yakalanmamalannı açıklamada başka bir ipucu, virüsün kendisinde odaklanıyor. Araştırmacılar, maymunlardaki genetik olarak dönüşmüş SIV virüsünün (Simian Immunodefıciency Vırus) vücutta kalıp hastalığa yol açmadan çoğalabildiğini bulguladılar. Bu dönüşmüş soyun 'nef olarak bilinen çıkanlmış bir geni var. Genin işlevi bilinmiyor. Bazı bilim adamlan aşı tasarımlan için çıkarılmış 'nef ile HIV virüsünü kullanma olasılığını araştınyor. Orhan Yılmaz N.S 20 Ağustos 1994