22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NEW H E A V E N ' D E N NOTLAR TIP Oyun: Yarına hazırlık Geleceğe hazırlık yapmak için oyun oynayan canlılar arasında insanın bir farkı (fazladan) konuşabiliyor olması. Dilbaz bebeklerin söz oyunları beyinlerinde"hücre patlamalan"na yol açıyor. Yankı Ycızgan Yenl blr kanser geni bulundu Dr. Serdar Aral O kul bahçesinin zemini artık toprak değil betonmuş, ya da ahşap okul binasının yanına dikilen betondan standart okul binasının sütunlarında her gün bir kafa yarılırmış; hiç umurumuz değildi. Hababam bir uçtan bir uca koşar, o küçük küçük nerdeyse yüz metrekareye inmiş okul bahçesinin eninı boyunu kilometrelerle çarpardık Kovalamacanın hayatımıza girdiği ılk yer, Cami sokağındaki ilkokulun bahçesı değildi elbet. Gözlerimiz\ annemize dikip kaçırır sonra.yine dikerdik. öyle söylerlerdi. öyle olduğunu başka bebeklere bakıp gördük. Bebek olup da annesiyle, biraz büyüyüp sağa sola hareketlendikten sonra da akranlarıyla oynayan ılk ve tek canlı da biz değildik. Yine de, dili bir karış dışarıda ve nefes nefese ustumüze gelen köpeciğin oyun oynamak ıstediğini anlamak benim gibiler için bıraz zaman aldı. Mübarek ısıracakmış gibi gelip, dişlerini de hafifçe ama hafifçe etime geçirmez mi? Aynı şeyi arkadaşlarına da yaptığını görmemin de bir faydası olmadı. Ondeki köpek koşar, arkadaki kovalardı. Sonra, öndeki ayağı kaymış da düşüvermiş gibi arkaüstü yatıverir, arkadaki yetiştiğinde beklediğimin tersine öbürünu parçalayıp yutmazdı. Birazdan boğuşmayı kesip, kovalamacaya başlarlardı. Hemen bütün hayvanların aynı şekilde ve benzer oyunları oynadığını bir Now York Times makalesinden yeni oğrendim1 Kovalamca ve yakalayıp hafifçe dişlemenin dostlar arasında düşmana karşı hazırlık oyunu olduğundan sözeden makale sonra da oyunun nimetlerini bir bir sayıp dokuyordu. Maymundan tutun zürafaya dek uzanan bir çeşitlilikteki hayvanlar, erişkinliğin kavgalarına, odevlerine ve dertlerine oyun ile hazırlanmaktaydılar. Insanlar da evcilik ya da "kovboyculuk" gibi oyunlarla benzeri hazırlıklar yapmış oluyorlardı. Bizim oyunlarda, mesela kaçmakovalamacada (hayvanlarınkinden) farklı ne vardı? Bir kere, oyunumuzun bir genel, bir de özel adı vardı. Kaçmakovalamacaya "vindovingis" gibi garip, belki Rumcada ya da başka bir "Küçük Asya" dilinde anlamlı bir ozel ad takılmıştı Üstelık bu "vındovıngis", oyunun başlangıcında kimın kaçacağını kimin kovalayacağını belırleyen saymacanın nakaratıydı Maymunların ya da köpeklerin sayıştıgını gören var mı 7 Hayatı oyun olarak canlandırırken bile bir çekidüzen vermeye çalışmak en çok bize mi özgü ne? Itışıpkakışmanın bile sözel bir başlangıcı, bir adı ve kelimelerle ıfade edilen kuralları olması az fark m ı ' Ama hayvanların oyununda da söz olmasa bile söz yerine geçen işaretler, anlamlı hareketler var Enseden dişlemek gibi... Ya da, vücudun ön tarafını yere yakınlaştırarak, arkasını yüksetoerek karşısındakıne öylece kalmak. Bu işaretler gerçek bir çatışmanın değil, oyun olarak, şakacıktan ya da öylesine bir kovalamacanın peşindeki bir dostu simgeliyor. Çok ciddi ve "kanlı" geçecekmiş gibi bir gürültü ile başlayan itişipkakışmanın şakadan olduğunu nasıl anlarsınız? Kavgacıların gülüşmesi yeterli. Eylemin bir oyun olduğunu, karşısındakine bir zarar verme amacının güdülmediğini belirtmenin ve "iyi niyet" belirtmenin en geçerli yolu gülmek. Geçen yazılarımdan birınde gülmenin taşıdığı anlamlar hakkında fikir yürütürken, tehlikeye karşı savunma ve niyet belirtme faydalarını unutmuşum Oysa, bebek gibi gülmeye başladığı ilk 32412 günlerden itibaren bu dostluk mesajını oyuna davet anlamında da kullanıyor. Başka da bir çaresi yok. Ne yerinden doğrulup başka bir bebeğe yaklaşacak kas gücüne ve hareket yeteneğine sahip, ne de kendi kendini eğlendirecek durumunda... Gülücük mesajının alıcısı anne, bazen de sadece bebeğini eğlendirmek için oyuna gırişiverir Anne ile bebeğin oynaşması bütün hayvanlarda raslanan bir ilişki, anne her seferinde bebeğin annoyi oyuna davet etmesi gerekiyor. Canlılar aleminde bir tek bizim (yani insanların!) annesiz ve babasız, kendiliğinden başucumuza gelip bir oyun başlatabiliyor. Elimizi, kolumuzu onların yardımıyla sallayıp, komik suratlarının yakalayabildiğimiz ayrıntılarına gülmekle meşgulüz Hiç birimiz bu oyunları bilinçli olarak hatırlamasa da, annebabasıyla oyna yan her bebek beynimizin derinlerindeki ilk oyun anılarını canlandırıyor. Annebabanın oyuncu olmasının bir nedeni, bizim (bebekken) diğer hayvan yavrularının aksine pek hareketli olmamamız. Doğduktan yürüyene kadar geçen süreyi bir düşünün. Beyin hücrelerinin çok hızlı geliştiği dönemlerden birisinde, annebabanın başlattığı oyunlar bu gelişimi hızlandırıcı etkiler gösteriyor. Antilopların kovalamaca oyunuyla etyiyen hayvanlardan kaçma antrenmanı yapıyorlar. Anne ile bebek de duygusal alışverış provaları ile bir türlü geleceğe hazırlanıyorlar. Her iki durumda da oyunlar beyinde farklı merkezlerin birbiriyle bağlantılarını arttırıyorlar. Antilopun denge ve hareketten sorumlu beyin bölgeleri iyice kaynaşıyorlar. Insan yavrusu için de aynı bölgelerin oyunlar sonucunda birbirleri ile bağlantılarının pekiştiği söylenebilir. Ama bebeklerde fazladan olan duygusal alışverişin hareket merkezleriyle çok daha sıkı ilişki içinde olması.. Insan yavruları kucaklamayı ve sarılmayı öğrenmeye daha fazla beyin hücresi tahsis ediyorlar. # * * Şimdi insan ile hayvan arasında farklar (üstünlükler?) bulmaya çalışıyor gibi oluyorum ama, benzer gibi gözüken oyunların insan beyninde farklı sistemleri etkilediğini gördüğümde çok etkilendim. "İlişki" kurmaya hazırlayan insan oyunlarının fazladan bir özelliği daha var: Konuşma.. Şu okul bahçesindeki kovalamaca oyunu hayatın tehlikeli anlarına hazırlık sayılabilir bir bakıma. Ama Antiloplar gibi. Oyunun düzenlenişi, kuralların paylaşımı ve hatırlanması ise bütünüyle dilin özel bir kullanımına dayanıyor. Sayışmaların "omokarado" gibi Türkçe'de anlamsız veya "portakalı soydum başucuma koydum" gibi çokanlamlı olanları, beyinin insana özgü gelişmişlik gösteren bölgelerini uyardıkça uyarıyor Hareketlendikten sonraki "azgınlık", dillendikten sonraki dilbazlığa yerini bıraktığında bebekinsanın beyni evriminin en buyuk adımlarından birini daha atıyor. Beyinlerimizdeki gelişme eğilimini yavaşlatmak bayağı zor. Okul bahçesini kaldırmak, teneffüste bahçeye çıkmayı yasaklamak. "Çok konuşmayı" önlemek ya da "hizada tutmak" öyle hemencecik olumsuz etki yaratmıyor. Konuşmayı ve hayal kurabilmeyi öğrenmiş çocuklar, yokluk ya da kısıtlanma koşullarında beyinin oyunla uyarılma ihtiyacını karşılamayı pek güzel becerebılıyorlar. Tekerlemeler ve sayışmalar, her türlü canavara karşı verilen ve kazanılan hayali savaşlar, kurtarılan ve atılan goller hemen hepsi birbirbuçuk kilogramlık jöle kıvamında ve ıki elin avucuna sığacak büyüklükte bir organda "yapılabiliyor". Ta kı, gerçekten yaşama fırsatı olana kadar. K ansvden ölümler kalp ve damar hastalıklarından ölümlerin hemen ardından ikinci sırada yer almaktadır. En çok rastlanılan kanserlerden biri de kalın bağırsak kanseridir. Tıbbî gözlemler ve istatistiksel araştırmalar öyle gösteriyor ki, beslenme ve diğer çevre faktörleri kanserin meydana çıkışında rol oynasalar da, hastalığa yakalananlar geneilikle kansere elverişli bir bünye yapısına sahipler ve bu da kalıtımsal faktörlehn varlığı ile açıklanabiliyor. Böyle faktörlerin varlığı ise*insan kliniklerinde rastlanılan hastalıklara modern moleküler genetik yaklaşımlann uygulanması ile ortaya konuluyor. Son olarak, iki kanser araştırıcısı, Helsinki Üniversitesi'nden Albert de la Chapelle ve John Hopkins Üniversitesi'nden Bert Vogelsteln, kalın bağırsak kanserine elverişli bünyelerdeki bir geni ikinci koromozom üzerinde saptadılar. Bu kanser genine FCC (familial colon cancer) geni adını verdiler. Araştırıcılar böyle bir genin, Batı'lı toplumlarda her 200 bünyeden birinde varolduğunu ileri sürüyorlar. Kalın bağırsak kanserine elverişlilik geni faaliyete geçtiğinde hücrelerdeki yegane kalıtım maddesi olan DNA''da yapı bozukluklarına neden oluyor. Ancak, denizde kum misali, 3 milyar harf içeren kalıtım maddesinde bir geni aramak gerçekten zor ve uzun süren bir iş! Bu gibi durumlarda, geneilikle, moleküler genetikçinin tek sılahı DNA sondalarıdır; onlar bize rehberlik yaparlar, bilinmeyen bir geni herhangi bir kromozom üzerinde tespit edip ona yaklaşmayı sağlarlar. Bağırsak kanseri genini ikinci kromozom üzerinde tespit etmek için DNA sondalarından tam 345 tanesini birçok kanseri i hastanın aile fertlerinden elde edilen DNA'lar üzerinde teste tâbi tutmak gerekti. Şimdiye kadar ortaya çıkarılan kanser genlerinde olduğu gibi, tümörü bastıran genlerin kaybı yerine, bu sefer, DNA sondası ile bulunan anormallik mikrosatellit denilen bazı gen üniterlerinin boyutlarının büyümesi oldu. Hemen hemen bütün kromozomlarda rastlanılan bu türden hataların nereden kaynaklandıklarını bilmediklerini söyleyen araştırmacılar, mikrosatellitlerdekı boyut büyümelerinin büyük bir olasılıkla DNA'nın kendi kendini yenileyip çoğalttığı replikasyon süreci esnasında ortaya çıktıklarını ileri sürüyorlar. Ancak henüz bulunan noktanın gerçek gene fiziksel uzaklık/yakınlık derecesi bilinmediği gibi, böyle bir genin replikasyon esnasında ne gibi bir rol oynayabiieceği de cevapsız kalan sorular arasında. En azından yapılacak ilk kliniksel girişim, diğer aile fertlerinde de böyle birgenin varlığının tespit edilmesi ve yüksek risk taşıyan kişilerde, erken teşhis ile, ön tedbirlerin alınması olacaktır. 'A»«d«ıok»»riborHİklo*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle