Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PSİKİYATRİ BİLMECE DÜNYASI Gözlerim bir yerden asina size! Herşey o kadar tanıdık ki! Şu koku, şu renk, şu ses! Ah Işte siz, hanımefendi, tabii slzi bir yerlerden tanıyorum! Yankı Yazgan urnunuza gelen koku çok bildik... Ruzgârın ağaçlarda çıkardığı ses, çayın rengi, hatta kaşık bile çoktanıdık Garsonun yüzüne dikkatlice bakıyorsunuz Selamlamak gelıyor içinizden. lyi ki selamlamıyorsunuz. Etrafı kolaçan etmeye devam ediyorsunuz Bugün buraya ilk defa mı geldinız sahıden'' Bütün bunları daha önceden görmedıniz mi? Her şey o kadar tanıdık ki Sankı burada daha önceden bulundunuz Dejâ vu tamlamasıyla ılk karşılaştığımda, onu daha önceden duymuştum aslında Crosby, Stills, Nash and Young'ın şarkısındaki dejâ vu ile hayatta pek de seyrek olmayarak karşılaşıldıgına ise hiç kafamı yormamıştım. Oysa, demın burnunuza gelen kokunun bildiklığı ile başlayan sürecin pek çok kişideki (ve beyindeki) sonucuna takılan dejâ vu ismınin anlamı yeterince açık. Fransızcada "daha önceden görüldü" gibisinden bir anlam taşıyan bir süreç hakkında bir seminer (1) dinledikten sonra, hayatımdaki dejA vu'leri bir bir saymaya başlayıp sayı çoğalınca vazgeçtim Bu Fransızca tamlamanın ifade ettiği anlama çoK kışi aşina olabılir Bir anı, bir yaşantıyı daha önceden yaşamış olduğu hissine kapılanların hıssıyatının pek çokdılden melodik bir Fransızca terimle söylenmesi hoş duygular uyandırıyor. Insanın daha once hiç bulunmadığı bir yerde, diyelim yazının başında sizin bulunduğunuzu varsaydığım yerde, bulunmuş olduğu hissine kapılmasının sebepleri hakkında çeşitli (ikirler one sürülüyor Hepsinin çeşitli ortak noktaları var Ancak deja vu'nün en âlâ örneklerinden biri Marcel Proust'un yazdıklarırîda bulunabilir "Hem şimdiye, hem de geçmişe att olan bir duyum, eskl bir manzarayı kendl etrafında tekrar oluşturmuştu." Şimdi ile geçmiş arasındakı ortaklık sadece bir duyum. Bu (Koku, tat ya da öyle bir şey) ise, şimdinin ızi adeta geçmişten çıkıp geliyormuş gibi algılanabilır. Proust'a deja vu'yü yaşatan şeylerin başında küçük madlen çikolatalar gelir Tad ve kokunun zamana bu denli dayanıklı olması bu ıki duyumu (en uzak geçmışteki anıların en sağlam kanıtları yapar. Şu an ile uzak geçmiş arasında bir tat ya da koku ortaklığı var ise, geçmişin bıze yaşatacağı aşınalık şu anı eşsız olmaktan çıkartabilir perçemin, gülüşün ya da gözbebeğinin (belleğimizde) içine yerleştiği bağlam sokün eder "1990", "Ankara", "kantin" gibı ıpuçları tanıdıklık duygusunu ayakları üzerinebastırır.tanınz. Deja vu, ya da bir başka deyışle yanlış bir tanıdıklık nasıl gelışiyor? Çevreden aldığımız enformasyonun hem duygus, hem de düşünce düzeyinde değerlendirilmesı sonucu oluşan tanımamn, özellikle ilk aşaması olan, duygusu ile tanıdıklık sonrasındakı mantıki değerlendirme arasındakı uyumun bozulmastnı sorumlu tutanlar var Bize bildik gelen her koku, tanıdık her tad geçmışte bağlantılı oldukları anları bilince getirip, şu ana aitmiş hissi doğduğunda dejâ vu oluyor Ya da, az önce örnek verdiğim alna düşen perçem gibisinden şifrelere başka suratlarda da rastladığımızda, başkalık hemen kendini belli etmeyebilıyor. Eğer bu şifre benzerliğıni tamamlayan başka ortak duyumlar (koku ve tat gibi) da var ise, o yüzü daha önceden görmüş gibi oluyoruz. Tat ve kokunun, bazen de bir sesin bu denlı g'jçlu bir tamtıcı olmasını nelere borçlu olabiliriz ki Beynin en derinlerdeki ve evrimsel kıdem açısından en ustlerdeki bölgeleri koku duyusunun sorumluluğunu taşırlar (2) Dünyaya geldıkten sonra en yoğun biçimde kaydedılen koku, eğer B bir prematüre servisinde değilseniz, annenizin kokusu olacaktır. Hiç kimse o sırada duyduğu kokunun ne olduğunu şu anda tarif edemese bile, benzeri bir kokunun doğurabileceği çağrışımlardan muaf değil Üstelik o ölçüde kuvvetle kaydedilen her türlü anı aynı çağrıştırıcı güce sahip.. Dejâ vu'de yaşanan tanıdıklık duygusunun, bellekteki anının arka planındaki duygunun vurgusu ile bağlantısına dikkat çeken kimi araştırmacılar, dejâ vu'nün ne ölçüde normal olduğunu tartışmaktalar. Pek çok patolojik lühsal durum gibi, dejâ vu de normal bir yaşantı olarak yaşanabiliyor Herkesin hayatının bazı anlarında (eğer ortada bir "tezgâh" yok ise) dejâ vu mevcut Ama şimdikı zamanı, aslında olmayan bir geçmişin bitıp tukenmez tekrarı şeklinde yaşamaya başlayan birisi dejâ vu'ye CrosbyStill'in şarkısındaki gibi bakmıyor. Oysa, dejâ vu'yu hoş kılan şu veya bu şarkıdakı aşinalık ozlemi. Bir de 100 yıldır pratik bir kullanıma gırmiş; uzun cümlelerin yerine geçiveriyor Dfinya bilmece şampiyonluğu için ne yapıyoruz? C her dilde "Hanımefendi, blz slzinle daha önce hiç karşılaşmış mıydık? Sizl bir yerlerden ta nıyor giblylm..."Deja vu. NOTLAR: 1) Bu yazıya temel oluşturan bılgılerın onemli bir bölümunü Intörn doktor Alper Toker'ın anlattığı bu semınerden elde ettım D*|4 vu kelımesının Turkçe karşılığını tartıştığımızda tam bir sonuca varamadık unerısı olanlar belkı bıldırmek ister. 2) Kokunun (beyınde) derınlerden yüzeye çıkışından söz eden bir yazı bu paragraftakı karmaşıklığıçozebilır. Peki, ama bir şeye nasıl aşina olabiliriz? Bir yüz ya da bir konuşma nasıl bildik gelebillr? "Ah, işte o!" demenın iki basamağı var. Yolda yurürken rasladığımız ya da gözümüze ılışen yuzlerce kişinin yüzünde bildik bir ıfade ya da ayrıntı görmemızle başlar tanıma. Bir gülüş, bir göz rengı ya da alna düşen bir perçem... Tam olarak nerede hissedildiğimi bilemedigim bir tanıdıklık duygusu uyanır. Ardından o Ne olduğunu anlamadım ama görflotüsO çok guzelt umhurlyet Bilim Teknik ıçin bilmece hazırlamazdan önce, bilmece çözme hastalığına tutulmuştum O hastalığın kışkırtıcılarından birisi Cumhuriyet'te o yıllarda yayımlanan Pazaroyun'du. O köşeyi hazırlayan Nevzat Erkmen, özellikle söz oyunlarında özgün bilmeceler üretıyor, biz okurlar da çözüyorduk! Nevzat Erkmen'in bilmececilıkte en son ulaştığı nokta, Beyin Olimpiyatları'nın Turkiye'deki temsilciliğine seçilmesi. New York'ta düzenlenecek olan bilmece yarışmasının Barselona'dakinden tek farkı bedenlerin değil, sadece zihinlerin yarışması... Nevv York'taki "olimpiyatların" resmi adı "Birinci Dünya Bilmece Takım Şampiyonluğu" gibi bir şey . Oüzenleyen ise Games adındaki oyun bilmece dergisi. Böyle bir olimpiyatın karşılaşabileceğı sorunların başında dll geliyor. Manifestosuna bakıldığında, dil ve kultüre dayanan soruların kapsam dışı bırakıldığı görülüyor. Söz oyunlarına düşkünlüğünü bildiğim Nevzat Erkmen, uluslararası isim ve kelimelerin kullanıldığı bilmeceler bulunabileceğini söylüyor. Vurgu, dil ve kültur farklılığının, bazıları için bir avantaj haline dönüşmemesinde. Dlğer bilmece çeşıtlen neler? "Yanlışı bul" gibı gerçek olaylara benzer durumları konu alan bilmecelerden tutun, sayı dizilerine, tangram ve yap boz'laradekuzananbirçeşitlilik . Dörtlü takımların katılacağı bu yarışmada, hem takımlara hem tek tek kişilere yönelik oyunlar var. Labirentler ve mekanik bilmeceler de bir başka kategori. Rubik küplerl cinsinden olanlar yanı sıra, düğümler, içiçe geçmiş tel halkalar... Düzenlemo kurulu her ülkedekı takımın oluşturulma biçiminı o ülkedeki temsilcinin inisiyatifine bırakmış. Nevzat Erkmen bu noktada ABD örneğini veriyor. Orada ulusal bir yarışma düzenlenmiş Belli bir gün ve saatte yarışmacılar fakslarının başına oturacaklar. Fakstan gelecek bilmeceleri yapıp, surenin sonunda geri yollayacaklar. Nevzat beyin kafasındaki model, ilke olarak böyle bir yarışmaya dayanıyor. Ancak maddl destek konusu bir daha inmemek uzere gündemde. Nevzat Erkmen Kültur Bakanlığı'na yaptığı destek başvurusundan olumlu bir yanıtbekliyor Sanırım, seçilecek kişilerin nasıl bir seçmeden geçecekleri hakkında önceden bil gilendirilmeleri gerekecek. Örnek soruların yayımı bu gerekliliği yerine getirebilir Seçimin yapılmasında ulusal bir yarışma düzenlenmesi en hakça yol gibi gözükse de, zaman etkeni ve destekçi kuruluşların çabukluğu ile sınırlanıyor. Dolayısıyla, yapılacak hakça seçim yanı sıra seçilen ekibin yetiştirilmesi için yeterli bir zamana ihtiyaç var. Nevzat Erkmen, mart ayını ısınma, nisanı yarışma, mayıs ve haziram da "kampa girme" ve yetişme dönemleri için uygun zamanlama olarak görüyor.. Dünya şampiyonluğu da haziranın sonunda Nevv York'ta. Herkesin elini çabuk tutması gerekiyor. 2609