Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KISA KISA Bilim dünyasından çeşitlemeler Vehbi Belgil arın kesilmeden, uyumlu kan grubuna gereksinme görünmeden amelıyat. Prostat ameliyatı bizde, 50 yıl öncesine kadar iki kez ameliyatı gerektiriyordu. Önce birinci ameliyatı oluyordunuz, ur habis değilse, üç dört ay sonra ikinciyi... Bunun hasta üzerinde ne yıkıcı bir etki yaptığını düşününüz. 50'li yıllardan itibaren tek ameliyatla yapılmaya başlandı bu iş. Karnın sol aşagısı kesiliyor, ur koparılıp alınıyor, deri sonradan dikiliyordu Tabii, gene neşter, gene uyumlu kan grubu anonsları... Derken. 56 yıl önce karın kesilmeden prostat urunun alınması yöntemi başladı. Bunda, kamıştan sokulan oyucu bir araç uru parça parça kesip dışarı alıyordu. Şimdi, üçüncü bir yöntem devreye giriyor: Ur, mikrodalga ile kesilip alınıyor. Parçalar halinde değil, minik zerreler halinde. Bu işi yapan araca "Prostetron" deniyor. Işin tuhafı, bir bilim dergisinde bu araçtan söz edilmesi üzerine Fransız doktorlardan sert tepkiler gelmesi olmuştu. Oysa, şimdi, Amerika'da, 5 hastanede yakında bu yöntemin uygulamasına başlanacagı bildiriliyor: Başta Georgetown Üniversitesinde. Halkımızın bir sözü var, Mikrodalga ile pnostat ameliyatı K Kalp krizini önleyen süt tam böyle olaylar için: "Eşek yemediği ota kafa şişirir" diye. Anlamı, yenilıklerin insanları tedirgin ettiğini vurgulamak Bizden giden çiçek aşısının Ingiltere'de kabulü için ne mücadeleler verilmişti 6 idam mahkumuna, "aşıdan kurtulursa affedilecekleri" vaat edilmişti. Adamlar ölmediler, ve kurtuldular. Ama, bu bile yeterli bir deney olmadı. Aşı, tam uygulamalar için bir süre daha bekledi. uyu kesici ve delicilikte kullanabilirsiniz. Suyla en büyük ağaçlar kesiliyor, otomobil karoserlerine delikler açılıyor. Sadece suyun bol olduğu yerde mi? Bir kova suya saniyede bir kilometrelik bir hız verilince, yani ses hızından 3 küsur kez fazla bir hız, ses, oda sıcaklığında (20°C) saniyede 344 metrelik hızla gidiyor. Tabii, soğuk havada, bu sayı 330a iniyor, sıcak havada 335e çıkıyor Ama, normal hız 344. Bunun 3 katı 1032 metre. Bu hıza ulaştırılan su insan gövdesi kalınlığında bir ağacı jiletle keser gibi kesiyor Yüksek hızın ışığa neler yaptırdığını laser ışığından biliyoruz: Bir parmak kalınlığındaki bir çelik levhayı delebiliyor, göz ameliyatından neşter oluyor. Bu yolla kansız ameliyatlar yapılabiliyor. Karoserilere suyla delik açmayı Ingersoll Rand Amerikan firması uyguluyor. Fransa'da Saunier Duval Electricite otomobil firması, üretilen Renault Esapce (espas) tipi otomobilin karoserileri böyle deliyor. Suyla kesme 2,5 saniyede öbür metodla 1012 saniyede. Dört kattan fazla bir hız. Aşırı rekabetin hüküm sürdüğü otomobil piyasasında bunun önemini anlatmaya gerek yok Bu hıza erişemeyen firma yaya kalıyor Konuyu bir fıkra ile daha güzel açıklayabiliriz: Adam, konuğuna gösteriş için uşağtnı cağırıyor, hemen gidip bir gazete alması emrini veriyor Uşak odadan çıkar çıkmaz adam saymaya başlıyor Şimdi ayakkabılarını gıydi. merdivenden indi, sokak kapısından çıktı, caddeyi geçti, dükkana gırdı, gazeteyi aldı, merdivenleri çıktı, ayakkabılarını çıkardı, kapıyı açıyor... Ve uşak, gerçekten o anda oda kapısını açıp içeri giriyor. Başka. bir gun, konuk, aynı gösteriyı yapmaya kalkıyor. Oda olayları sayıyor ve "Işte şimdi içeri giriyor" diye sözü bağlamak istiyor Fakat, giren miren yok 2234 Kıldan ince, kılıçtan keskin su S A Basınçlı tu, oto üratimlnd» dm kullanılıyor. Adam bağırıyor: "Oğlum nerdesin?"... "Ayakkablarımı bulamadım efendim." Yani, gidememiş bile... Fıkra insanı gülümsetiyor. Ama, ölümkalım rekabetinde aynı hıza erişemeyen, Gök patlamasının izi stronomi kltapları yazıyor. 937 yıl önce, 1054 tarihinde, gökte alışılmadık bir patlama oluyor. Yengeç nebülöz'ü doğuyor. Patlama öyle parlak bir ışık çıkarıyor ki gök cismi 23 gun çıplak gözle görülebiliyor... Olayı, Çinli gökbilimcilerin o zaman yazdıklarından öğreniyoruz. Böyle bir olaya bir "süpernova"nın doğuşu diyoruz. Yengeç, bugün, RadyoAstronomi uzmanlarınca sürekli dinlenı yor. Evet, dinle niyor Çünkü, bı gök cismi, sürekli radyo dalgası gönderiyor. Tabii, bu "radyo yayınlan" müzikle ilgili değil Oyle olsa idı belki Karagöz'ün "Ben bir küçük gonca idim dağda gezerdim/Oağda gezerdim, bağda gezerdim" tekerlemelı şarkısını duyardık Akla şu geliyor: Acaba doğru bir gözlem mi bu? Ooğruya benziyor; çünkü, Teksas Üniversitesi arkeologlarından Roberı Robbins olayın Amerikan kızılderililerince bir tabak üzerine çizildiğini yazıyor. Çanakta bir tavşan resmi var. Hayvan. arka ayakları ile yıldız gibi bir cismi itiyor. Itilen cisim bir yıldız Çevresinde 23 diken var (ışığın simgesi) Ancak, tavşan, Kızılderili mitolojisinde Ay'ı simgeliyor. Yanı, bir Yengeç'i değil. Uzman, resmi şöyle izah ediyor: Tavşan (yani Ay) kendisinden daha parlak olan gök cısmıne kızıyor ve onu uzaklaştırmaya çalışıyor Gök cisminin çevresındekı ışık simgeleri 23 tane. Yengeç'in gökte göründüğü günlerin sayısı kadar. Bu izah, tabii, Kızılderililerin geleneksel izahı • ngiliz Tıp Araştırmaları Konseyi (British Medical Research Council) tarafından geçenlerde yayımlanan bir habere göre, sürekli süt içilmesi enfarktüs vak'alarını sekizde bire indiriyormuş... Ama, sadece ERKEKLERDE. Tuhaf değil mi? Neden sadece erkeklerde? Tabii böyle bir olayın bilim dünyasına mal edilmesi için daha başka araştırmaların da yapılması gerekiyor. Zavallı süt. . Yakın zamana kadar, damarları doldurmakla suçlanıyordu Dahası var: 45 yıl öncesine kadar, mide ülserine yakalanan süt ve yoğurt onerilırdi. Birkaç yıl önce Çapa Tıp Fakültesi'nde uluslararası bir ülser kongresi olmuştu. Bir doktorumuz, süt ile yoğurdun ülseri daha da kötüleştirdiğini televizyonda söylemişti. Doktorlar, bütun dünyada, hastalarına, yiyeceklerı, yemeyeceklerı besınlerin lıstesini verir. Hastalığın kötü bir yanı da bu: Doğanın özene bezene yaratıp size onjınal ambalajı ıçınde sunduğu besinleri yiyememek Cevizi düşünün, fındığı düşunün, şamlıstığını düşünün, karpuzu, kavunu, portakalı, armutu düşünün.. Ama yediremezler adama: "Sakın ha. şu olursun, bu olursun" Oysa çağdaş Tıp, hastaları yasaklarla değil, musaadelerle iyileştırmeli. Yani, besınlerin zararlarını kaldırmak için buluşlar yapmalı