02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ç EV R E Marmara'da olağanüstü 'kızılsu' olayı Marmara'da denize girenler bu yıl hiç de alışık olmadıkları bir olgu ile karşılaştı: Beroe tipi canlılar, ilk kez bize "merhaba" diyor. Bu durum, denizin ölmekte olduğunun işaretleri. Bilim çevreleri, durumu saptamakta çok geri kaldı. Biyolog tlham Artüz umhuriyet Bilim ve Teknik ekini sürekli izleyenler, Türkiye sularında gözlenen ve denizin olağatı renginin kızıla dönüşmesine yol açan redtide olaylarını ve nedenlerini açıkladığımızı anımsayacaklardır (1) içerisinde bulunduğumuz yaz mevsiminde Marmara Denizi çevresindeki kıyılardan denize girenler, denizde hiç de alışık olmadıkları blr olgu ile karşılaştılar. Denizin bir iki metrelik yüzey tabakaları saydam, küçücük denizanasını (medüz) andıran bir kütle ile dolmuştu. Planktonik denizel canlılardan bir türe ait ve yüzenleri çokrahatsız eden bu medüzümsü yaratıklar, balıkadamlar kadar sörf yapanlan da, bordun üzerınde kaygan, yıvışık bir tabaka oluşturarak etkiliyordu. C kirlenmesini incelemek üzere uyguladığı proje sırasında, deniz yüzeyinde gözlenen kırmızımsı renkteki ve ilk önce yakamoz un yarattığı redtide sanılan sulardan alınan plankton örneklerınderı, bunların Ktenofor'lardan Beroe türü canlılar olduğu ortaya konabildi. Bu tip bir redtide (kızılsu) olayına Türkiye sulannda ve belki de Akdeniz'de de bugüne değln rastlanmamış oluşu konuyu başlıbaşına ilginçleştiriyordu. Son uyarılar mı? Bu yaratıklar ele alındığında çok kısa sürede eriyip kayboluyorlar ve geriye jölemsi yıvışık bir sıvı kalıyor, bu nedenle söz konusu organizmanın saptanması çok güçleşiyordu. Uzaktan bakıldığında ise, denizin belirli bölgelerinde oldukça geniş alanlara yayılmış kırmızımsı lekeler göze çarpıyordu. Aynı günlerde Marmara ve Boğazları Beledlyeler Birliği (MBB)'nin, Marmara Denizi'nın karasal kökenli kaynaklardan Marmara Denizi'nde bazı bilimsel ve resmi çevrelerin hâlâ kirlenmenin günümüzdeki boyutlarını göz ardı ederek, devekuşu misali başlarını kuma gömmelerine karşın, doğa atik davranarak, gündüzleri rengi (redtide) ile ve geceleri de ışıltısı (luminesans) ile alarm çanlarını çalmakta, belki de bizlere son uyarılarını yapmaktadır. Beroe'lerin bu mevsimde oluşturdukları kütlesel çoğalmalar, kirlenmenin tlplk gelişimlerinden blrini sergilemektedir. Kirlenmenin ıkinci aşamasında, kirletıcilerin etkisi ile ortadan kalkan türlerin yerini, bu kirleticilere direnç gösterebilen bazı seçilmiş türler, kütlesel üreme ile doldurmaktadırlar. işte bunlardan birisi de 1989 yaz sezonunda, Marmara Denizi'nde ktenoforlardan Beroe patlaması olmuştur. Bu patlamanın nedenlerinden birini de sudaki kalsiyum ve diğer bazı iyonların yoğunluğundaki artışlarda aramak gerekir. Zira Beroe larvalarının gelişmesi için başta kalsiyum olmak üzere belirli iyonlara gerek olduğu bilinmektedir. Ktenofor'lar pelajık hayata uyum sağlamış çok yumuşak ve narin yapıda denizel canlılardır. Tentaküllü (Tentaculata) ve tentakülsüz (Nuda) olmak üzere iki gruba yarılırlar. Tentaküllü ktenoforlardan Pleurobrachla türü Türkiye sulannda, özellikle Karadeniz ve Marmara'da kış sonu ile ilkbahar döneminde yüzey su tabakalarında oldukça bol bulunur. Bir santımetre kadar boyda ve yumurta biçimindeki saydam gövdeden uzanan tentaküllerini fırlatarak su içerisinde hareket sağlar. Gövde üzerinde sekiz sıra halinde kirpiksi çıkıntılar devamlı hareket ederek canlı çevresinde su sirkülasyonunu sağlarlar. Tentakülsüz ktenoforlardan sularımızda yaşayan ve bir kabağı andıran Beroe türü, 50100 mm boyunda ve beyazımsıdan pembeye kadar değişen renkteki saydam gövdesi ile denizel pelajik ortama uymuştur. Vücut üzerinde uzunluğuna sıralanmış tarak şeklinde uzantılar (fibriller) bulunur. Beroe bir vakum temızleyiciye benzetilebilir. Beroe'nin hücre boşlukları (vakuolleri) içerisinde yoğunluğu çok düşük bir sıvı yer alır. Gerektiğinde kas kontraksiyonları ile bu sıvı boşaltılarak su içerisindeki dikey hareketler ayarlanabilmektedir. MBB projesl çerçevesinde yapılan ölçümlerde Beroeredtide'ının oluştuğu su tabakalarında çok düşük pH, yani yüksek asit miktarının bu vakuollerden boşalan sıvıya bağlı olduğu ve bu sularda yüzenlerin vücudundaki kaşınma ve yanmaların bundan ileri geldiği düşünülebilir. Beroe'ler ayrıca ortakyaşam (sembiyoz) bakımından da ilginçtirler. Bu organizma ile birlikte yaşayan flagellat (kamçılı) bitkisel (fito) planktonik bir tür organizma, pigmentli oimasına karşın klorofile sahip olmadığından ötürü fotosentez yapamaz ve bu nedenle Beroe'nin besin artıkları ile beslenir. Bu (lagellatların ortakyaşam çerçevesinde Beroe'ye ne sağladığı bilinmemekte, olay bazı araştırıcılar tarafından parazitlik olarak da nitelenmektedir. Marmara Denizi'ndeki son olayda Beroe'lerdeki artışa paralel olarak bu flagellatlarda da büyük blr çoğalma gözlenmektedir. Hızlı değişim Koyu mavi ışıma Beroe'lerin diğer bir özelliği de yumurtaları da dahil, aynen yakamozlarda olduğu gibi, ışıma (Biolüminans) yeteneğine sahip oluşlarıdır. Beroe'nln yarattığı ışık oldukça güçlü ve koyu mavi veya yeşllimsimavi renktedir. Gün ışığında kalan Beroe'ler ışıldama (luminesans) göstermezler ancak 1530 dakika kadar karanlıkta kaldıkları takdirde ışıldama yeteneğine tekrar kavuşabilirler Beroe'lerde ışığın lüminesansı engellemesi iki nedene dayanmaktadır: 1 Işığın fotogenetik (ışık yaratan) maddeye direkt etkisi, 2 Sinirsel sistemin etkilenmesi. Beroe küçük planktonik organizmalar ile beslenir. Yüzerken, gövdenin bir yanını tümüyle kaplayan agız açıklıgı öne doğrudur ve tıpkı bir kepçe gibi avın govde içerisine süzülmesini sağlar. Bu bakımdan Marmara 'da İlk kez görülen Beroe türü canlılar ışıma yeteneğlne sahıpler. Işıklan oldukça güçlü ve koyu mavi veya yeşilimsi mavl renktedir. Bu son olay da göstermektedir ki, Marmara Denizi'nde bilim çevrelerimizin ayak uyduramadığı hızlı ve güçlü bir değişimler çarkı çalışmakta ve Marmara gün geçtikçe ölüme doğru sürüklenmektedır. Bızansın son günlerindeki "Melekler dışı mi erkek mi" tartışmasım anımsatır şekilde, Marmara'nın dibine bırakılan atık pis sular Karadeniz'e (güldür güldür) gider mi gitmez mi tartışması yapılmakta, Marmara Denizi'nde yüzeysey oksijen içeriği 8 mg/1'den 4 mg/1 ve daha aşağı yoğunluklara düşmüşken, hâlâ "Marmara'da oksijen 30 yıldır azalmıyor" iddiasında ısrar edilebilmekte, yüzenlerin vücut ve gözleri yanarken 'Marmara henüz kirlenmemiştir ve yapılacak derin deniz deşarjları ile hiçbir zaman kirlenmeyecektir' denebilmektedir. Bu durumda Marmara'nın kurtulması için, işi enflasyonda olduğu gibi Allaha havale ©tmekten başka ne yapabiliriz, onu gerçekten merak ediyorum. D (1) Cumhuriyst Bilim Teknik, Sayı: 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle