22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• PSİ KİYATRİ Beyindeki bazı kimyasal maddelerin davranışlarımızı etkiledlği belirlendi. Böylece, intiharın bilinçli bir seçim mi, yoksa beyindeki biyokimyasal olayların bir sonucu mu olduğu tartışması gundeme geldi. İntihar üzerine yeni tartışma Yankı Yazgan aroluşumuza ilişkin temel sorunu çok yoğun biçimde ıfade ettiğinden olsa gerek, Hamlet'in "Olmak ya da olmamak" repliği gündelik dilimizın klışelerinden biri... Ama insan olmanın ne demek olduğunu çözmeye çalışanları çok ilgilendiren bir yerden yakalıyor. Sıradan bir klişe olmaktan çıkıyor o zaman. V Evrlm ve olmamak Olmamak, ne ölçude bir seçımdır? Işçi karıncalar türün selameti için kendini feda eden biriki hayvandan birisidir. Bu davranışın genetik olarak kontrol edildiğini düşünürsek, olmamayı seçen insan dışında bir yaratık akla gelmiyor. Bazı araştırmacılara göre insanlarda da kendini yok etmeye yönelık davranışlar evrim ilkeleriyle açıklanabilir. Örneğın, bir kamikaze pilotu düşmanı yok etmek üzere kendini de ölüme götürürken türünün devamhlığını sağlamak üzere kendini feda etmektedir. Bu eylem sonucunda birey yok olur, ama kalanlar kurtulmuştur Türün devamhlığını sağlayan böyle bir davranış, eylemcinin yakınlarının genlerinde sonraki kuşaklara aktarılabılir. Bu görüşün özellikle sosyobiyologlar tarafından savunulduğunu söylemeliyim. Ancak, olmamayı seçenlerin ya da olmama yönünde davrananların türün devamhlığını sağlamak, vatanamillete yararlı olmak gibi kaygıları olduğunu öne sürmek kolay değıl. intiharların buyük bir bölümü Darvvinci evrım ılkelerine ters düşer. Darwinci görüşü temel alırsak, türün devamlılığı ilkesine uymayan intihar davranışı ergeç yok olacaktır. Ama şimdilik ve epey bir süre daha bu evrim çizgisine aykırı insan davranışı pek çok bireyin olmak ya da olmamak ikilemindeki yerini belirlemeye devam edecek gıbı gözüküyor. Bir kimyasal işaret peşinde Rastlamayı umduğunuz ya da aradığınız bir kişi var diyelim. Şehrin kalabalık sokaklarında yürüyüşünü ya da saçını savuruşunu benzettiğiniz birisine yanaşıp, sırtına dokunursunuz, yüzünü sıze çevirdiğinde kafanızdakı "işte o!" ünlemi yok da olabılır, "ah, evet oymuş"a da dönebilir. Bu çok filmvari yaşantı beyin araştırmacı larının sık başına gelen bir durum. Genellikle "özür dilerim, benzetmişim" ile biten laboratuvar araştırmaları artık yön değiştiriyor. Araştırmacıların peşinde koştuğu bazı kimyasal maddeler ve bunların davranışlarımızla ilişkisi hakkında oldukça değişik bilgiler ediniliyor. Hayatımızın arka planındaki biyokimyasal hakikatin parçaları elimıze geçıyor Bu çabaların bir kesimi serotonine yoğunlaştı (Cumhuriyet Bılım Teknik, s. 58). Serotonin, beyinde belirli hücreler tarafından sentezlenir ve sinaps adı verilen, sinir hücrelerı arasındaki aralıklara salgılanır. Buradan ulaştığı reseptörde ketleyici tıpte bir etki gösterir. Serotoninin sinapsta mümkün olduğunca az zaman geçırmesi ve süratle ortadan kaldırılması, sistemın işleyişi açısından hayatidir. Ortadan kaldırılma işlemi enzimatik yollardan gerçekleşir. Bu ışlem sırasında ortaya çıkan yan ürünlerin başlıcası BeşHidroksi indol Asetik Asit (dostları ona "beşheiaa" derler) araştırmacıların dikkatini çekeli neredeyse çeyrek yüzyı) oldu. isveçli araştırmacı Marie Asberg, beyin omurilik sıvısındaki 5HIAA miktarı ile intihar arasındaki ilişki üstüne çalışmaları ile 5HIAA'yı hep gündemde tuttu. Beyin omurilik sıvısı (BOS) beyinin ve omuriliğin içindeki ve çevresindeki boşlukları dolduracak hem salgılanan ve atılan maddeler için bir ortam hem de dıştan gelen darbelere karşı bir "yastık" işlevi görür. BOS: taki 5HIAA miktarının sayısız hasta ve sağlıklı kişideki ölçümleri sonucunda Asberg'in vargısı, canlarına kıymayı kafalarına koymuş kişilerin BOS'larında 5HIAA yoğunluğunun çok düşük olduğuydu. Depresyonu olan hastalarda yapılmış çalışmaların ilk bulgusu, BOS'larında yüksek yoğunlukta 5HIAA bulunanların intihar etme olasılıklannın çok düşük olduğuydu. Diğer yandan depresyonu olup BOS'larında düşük düzeyde 5HIAA bulunan hastalar intihar riski ve oranı yüksek bir alt küme oluşturuyorlardı. Asberg'in çalışmalarının sonuçları sonradan pek çok araştırmacı tarafından doğrulandı ve pekiştirildi. Eğer 5HIAA ile in tihar riski arasındaki bu ilişki kesinleşir, BOS'taki 5HIAA düzeyi bir ayrım ölçütü olarak kullanılabilirse tüm psikiyatrlstlerin sevincten oynamalan beklenir. Bu sayede acı çeken, bunalan kişilerin hayattan vazgeçmeleri önceden kestırılebilecek ve önlenecek. Ayrıca intihar riski olmayan hastalar için "aman etti edecek" kaygılarıyla alınan, zaman zaman özgürlüğü kısıtjayıcı önlemler gereksizleşecek. İntihar edenlerin yaklaşık °/o 75'ini depresyon geçiren kişilerin oluşturduğu söyleniyor. Geriye kalan °/o 25i ıse bazı psikozlar, kişilik ve davranış bozukluklarının seyri sırasında ortaya çıkıyor. Kişi intihar düşüncesinden doktoruna söz ettiğinde, bu düşüncenin eyleme dönüşmesini önleyebilecek pek çok şey yapılabilir. Ama doktora söylenenler her zaman bilinçli zihinsel aktiviteyi tam olarak yansıtmaz. Kaldı kı bilinçli zihinsel aktivite beynimızde olan bitenle birebir çakışma halinde değildir. Durum böyle olunca, intihar riskini kimyasal bir maddenin vücut sıvılarındaki miktarıyla kestirmek çok daha duyarlı ve etkin bir yöntem olacak. Küçücük bir molekül, hayat ile ölüm arasındaki istikamet levhasının duruşunu bildirecek bize... Hiçbir prımat sıcaklıkla başetmede İnsan kadar başarılı değilse de insana yakın blrkaç tür hâlâ Alrika sıcağında koloniler halinde yaşıyor. 5HIAA her şeyi açıklıyor mu? 5HIAA'nın doğrudan doğruya intiharla ilgili olması ve sadece depresyonla sınırlı olmaması, bir hastalık tablosundan çok bir tek davranışa özgü olması arılamını taşıyor. Aslında temeldeki biyokimyasal mekanizma henüz yeterince açık değil. intihara yatkın kişilerin beyinlerindeki serotonin nöronlarının daha az aktif oldukları ve beyinlerindeki serotonin miktarının çok daha düşük olduğu düşünülüyor. Serotonin miktarı yüksek olan kişilerin ağrıya karşı daha dayanıklı olmaları, uyku düzenlerinin çok daha aksaksız olması bir başka dikkat çekici yan. 5HIAA düzeyinın yalnızca intiharla değil, başkalarına yönelik şiddet eylemleriyle de yakın ilişkisi var. Yapılan çalışmalarda, BOS'larında 5HIAA düzeyi düşük saptanan kişilerden bir kesiminln yaralama ve cinayet eylemlerine karıştıkları görülmüş. Bu olgu Freud'un intiharı açıklayışı ile uyumlu. Psikodinamik teoride, kendine veya başkasına yönelik şiddet eylemi aynı temel dürtüden kaynaklanır. Saldırganlık dürtüsü bireyin kendisine de yönelebilir, çevreye de. 5HIAA sanki bu temel ortaklığın kimyasal ifadesiymiş gibi gözüküyor. ayakü2 Yazan: Pete Wheeler Çeviren Insanl; Dik yürümenin nedeni, " gelişme değil, güneş çarpr Dik durmanın sağladıgı de< insan beyni evrimin ileriki frika'daki büyük Rift vadisi boyunca uzanan volkanlardan biri olan Sandiman, bundan yaklaşık 4 mılyon yıl önce patladığında, Kuzey Tanzanya'nın şimdi Laetoli diye bilinen bölgesini bir kül tabakası kapladı. Bu sırada, en eski atalarımızdan üçü, beraberlerindeki bir çok hayvanla bırlikte, bu terk edilmiş toprakları arşınlıyorlardı. Kısa bir süre sonra başlayan yağmur, volkanik külü bir çeşit alçıya dönüştürdü ve o sırada yürümekte olan bu insan ve hayvan topluluğunun ayak izleri günümüze de korunabildi. 1978'de, Mary Leahey ve arkadaşları, bu izleri keşfettiklerinde, beyinlerlmlzln gelişmeslnden çok öncelerl, iki ayağımız üzerinde yürüyeblldiğimiz ortaya çıktı. ' Tüm bu önermeler ve kestirmeler, davranışlarımıza ilişkin hakikatin küçücük bir parçasına dayanıyor. intiharın basitçe bir seçlm ml yoksa karmaşık mekanizmalarla bellrlenen bir davranış mı olduğu tartışmasına dalmak istemiyorum. Zira felsefi olarak tartışılagelmiş bir insan davranışıyla ılgılı yenı verıler, intiharı insan beynınin bilinçli karar mekanizmalarının bir seçiminden ibaret gibi gören bakış açıları hakkında ciddi kuşkular uyandırıyor. Ama insan ruhsal yapısı ve davranışı hakkındaki tıbbı modelle ilgili kaygıları olan pek çok kişi, bu verilerle böyle bir tartışmaya girmeyi erken de bulabilir. Ooğrusu, davranışlarımızın ardındaki biyolojik tablonun tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkmasına bir süre daha var. Biz kırıntılarla yetiniyoruz şimdilik. Ama ilglnç değil ml, voluntarist ve determinist felsefelerln beyinde de karşı karşıya gelmeleri ve bir biçimde bagdaşmaya çalışmaları? D Voluntarizm mi, Determinizm mi? A Bu keşiflerden önceki genel kanıya gö
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle