Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A R K E O L O Jİ K U Ş L A R Antikçağdan beri leylek sevgisi Leylekler göçleriyle, yaşam biçimleri ve anatomileriyle ilgileri hep üzerterine çekmlştlr. Çeviri: lsmail Murat eyleğin antik çağ yazını ve sanatında, i.ö. 5. yüzyıldan itibaren önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Ayrıca leyleğin mevsımlik göçü, yaşam biçimi ve anatomisi de antik çağda araştırma konusu olmuştur. insanlığın leyleğe karşı takındığı bu olumlu tutumda kuşkusuz halk inanışları ve söylencelerin de payı vardır. Leyleğin Yunancası "pelagros"un sozcük anlamı "siyahbeyaz"dır. Latincesi "ciconia"nın ise etımolojik açıklaması tartışmalıdır. Homeros, turna kuşundan söz etmesine karşın leyleği bilmez. Schliemann'a göre, Homeros leylek ile turnayı karıştırmaktadır ya da ikisi arasında bir ayrım gözetmemektedir. Şchlıemann'ın açıklaması akla yakın. Atina'da Akropolis in eteğindeki Asklepios tapınağında, Tanrıca Athena'ya ait bir rölyefte leylek figürüne rastlamaktayız. (İ.Ö. 5. yy) Rölyelin yerı eski kent duvarının yakınındadır. Kent duvarının bu bölgedeki adı pelargikon, yani leylek duvarıdır; burası bir zamanlar leyleklerin yuva yaptığı yer olmalı. Yunan yazınında leylek, ilk kez komedya yazarı Aristophanes'te (İ.ö. 445386) yer almakta, Aristophanes'in "leylekler" üzerine bir komedi yazdığı bilinmekte, ancak yapıt günümüze dek ulaşamamış. "Kuşlar" adlı yapıtında ise leylekle ilgili şu bölüm var Ne iyil Bir yasası var biz leyleklerin Şu eski kıtapta yazılı: "Uçuncaya dek yavruları Besler onları babaları Elden ayaktan düşünce leylek baba Bakar ona evlatları!" Leylek burada ahlakın ve ana baba sevgisinin simgesidir. Aristophanes'in betlmlemesı gösterıyor ki o dönemde leylek Atina halkının gündeminde olan bir kuştur. Aristotales de Hayvanlar Tarihi' adlı yapıtında yaşlı leyleklerin yavruları tarafından beslendlgı söylencesini kabul eder. Leylek Roma sarayına da girmıştır. Neron dönemi ozanlarından Petronius şu dizeleri döktürür leylek için: "Uzaklardan gelen sevglli konuk / Soğuktan kaçan, sıcaktan hoslanan / Uzun bacaklı lak lak gagalı dostumuz." Halk arasında leyleğin "uzak yörelerden ve sıcak diyarlardan gelen konuk" olarak bi L linmesi bizde Hacı Leylek dlye adlandırılması ve aynı zamanda baharın müjdecisi kabul edılmesi, Eski Roma'dan beri varlıöını sürdüren bir halk motifı olmalı. Gagası ve bacaklarının kırmızıya çalan renginin fark edllmemiş olması ve leyleğin "çocuk getirici" işlevinin antik çağda henüz "keşfedilmemiş" olması şaşırtıcı. Romalı sofist Aelianus (i.ö. 23. yy) "Hayvanların Doğası" adlı Yunanca yapıtında şu öyküyü anlatıyor: "Myndos'lu Alexander'ın dediğine göre, leylekler yaşlandıklarında okyanus adalarına çekilirler, orada insan biçimine dönüşürler ve mutlu bir yaşam sürerler," Aelianus bu öykünün bir fabl, kurmaca bir hayvan öyküsü olmadığını, çünkü filozof Myndoslu Alexander'ın yalancı olmadığını sözlerıne ekliyor. Babrius fablları arasında (İ.S. 2. yy) leylek masallarına rastlıycruz. Yalnızca yazınsal kaynaklarda değil, madeni paralar gibı günlük kullanıma sahip eşyalar üzerinde leyleğin kendıne ozgü bir yeri var. İ.ö. 77 yılında basılan gümüş paralarda (Denarii), İ.Ö. 41'de Marcus Antonius'un, İ.S. 138'de Hadrianus'un gümüş paralarında leylek figürüne rastltyoruz. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde sanat yapıtlarında leylek yerinl koruyor. Üçüncü yüzyıldan kalma bir lahitte (St. Maria Antiqua Kilisesi/Roma) leylek figürü yine karşımıza çıkıyor. Din ve söylencelerde insanlaştırılmış bir leylek motifinin yanı sıra doğabılımsel nitellkteki gözlemlerin bulunduğunu belirtmek gerekir. Büyük Plinius'un "Doğa Tarihi" (23/2479) leylekler ve davranışlarıyla ilgili temel kaynak niteliğinde: "Leyleklerin nereden gelip nereye gittiklerini henüz kimse bilmiyor. Göç kararı aldıklarında belirli bir yerde toplanıyorlar, ıçlerinden eksık olan varsa, kesinlikle ölmüş demektir, onların dışında bütün leylekler bu toplantıya gelir ve göç başlar, sanki göç günü bir yasayla belirlenmiş gibidir.. Gittiklerini ve geldiklerini gören yoktur, çünkü bütün bunlar gece karanlıkta olup blter. Leylekler Asya'da Pythonos Komeovasında toplanırlar. En son geleni parçalarlar ve sonra göç başlar. Bu bölgede ağustosun ortasından itibaren pek görülmezier. Kimilerine göre leyleklerin dıllerı yoktur. Yılan yediklerinden ötürü bazı yerlerde çok değer verilen bur kuştur. Tesalya'da leylek öldürmek idamla cezalandırılan ağır bir suçtur." Plinıus yazısında leyleklerle İlgili çeşitli İ.ö 77 yılında basılan Marcus Antonius'un (üstte) ve İ.Ö 138'de Hadrlanus1 un (altta) gümüş paralarında da leylek figürlerine rastlıyoruz. bilgiler veriyor, leyleğin b!r göçmen V:ı?,, j l duğu, yalnızca yazın Orta ve Güney • /ru• * pa'da görüldüğü Eski Roma'da biliniy. >r, ancak leyleklerin göçü konusunda tam bir bilgı yok; nerede kışladıkları ve göç rotaları bilinmiyor Plinius leylek anatomisi üzerine de fikir yürütüyor; leyleğin dili olmadığını söylüyor, gaganın dile oranla uzun olmasından kaynaklanan yanlış bir gözlem bu. Plinius, ayrıca leyleğin yılanla beslendiğini belirterek, kuşun yararına dikkat çekiyor. Leyleğin yılan ve kertenkele ıle beslendığıne Romalı yazarlardan Seneca ve Juvenal de değiniyor. Aelianus ise leyleklerin yediklerini kısmen sindirdikten sonra geviş getirerek yavrularına verdiklerini aktarıyor. Pompei'de bulunan iki gümüş kupa üzerinde leylek ve yuvası figürüne rastlıyoruz. Leyleklerin ev ve tapınak damlarına yuva yapmaları uğurlu bir olay sayılıyor. Plutarchos (İ.S. 2. yy) ve Juvenal Roma'da Concordia Tapınağı nın çatısında leylek yuvalarının bulunduğunu yazıyor. Leyleklerin yuvadaki yavrulara gösterdiği özen ve şefkat, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinın sevilen anonlm doğa öyküsü Fizyologos'a konu oluyor. Eski çağın leyleğe karşı bu olumlu yaklaşımında tek istisna Imparator Augustus dönemlnde leylek yavrularının saray menüsünde yer alması. Horatius, satırlarında leylek yavrularının kızartılmasından duydugu uzuntüyü belirtir ister anatomık özelliklerı, ister davranış biçimleri sonucunda olsun kimi hayvanların ınsanoğlunun hışmından bu kadar kayıpla kurtulabilmeleri, hatta onun sevgislni kazanması yalnız kusseverler değil türn insanlık için sevindiricı bir olay. (Ülkemlzde de Kusseverler Derneği'nin veya eşdeğer bir kuruluşun her yıl bir kuş türünü yılın kuşu" seçmesi ve tanıtmasının yararlı bir girişim otacağına inanıyorum.) Belki leylekle buiiutabilir. H (NatunvısMnachâftllch* Rundachau) Atina'da Akropolls'ln eteğindeki Asklepion tapınağında, Tannça Athena'ya ait bir rölyefteki leylek figürü.