Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bİ FİZİK "Zararsız radyasyon yoktur" Prof. Gofman, radyasyonun her dozunun tehlikell olablleceğini ileri sürüyor. adyasyonun her dozunun tehlikeli olduğunu göstermek olanaklı mı? Birkaç ay öncesine kadar hayır diyebilirdim. Ancak şimdi bunu ispat edebilirim". Bunu söyleyen John Gofman, Çernobil olayının gelecekte bir milyon kanser vakasına yol açacağını ilerı sürerek, yankı uyandıran ünlü bilim adamı. Hekim, fizikçi, Lavvrence Livermore Laboratuvarı'ndaki bıyomedikal araştırma bölümünün kurucusu, Berkeley profesörü ve radyasyon biyolojisi uzmanı. Bu alanda yıllarca deneyimi bulunan Gofman, Japonya'da tüm verileri incelemiş. Nükleer kazalarla ortaya çıkan hastalıkların yanı sıra, tüberküloz tedavisi sırasında sık sık flüoroskopi yönteminin kullanılmasından dolayı meme kanserine yakalanan kadında olduğu gibi, radyoaktif maddelerin getirdiği sorunları da ayrıntılarıyla ele almış. "Eğer tehlikesiz bir radyasyon düzeyi varsa, tüm canlı hücrelerın asgarı radyasyon dozunu kaldırabilmesi gerekir" diyen Gofman, radyasyon etkisindeki hücreleri ayrıntılarıyla incelemiş. Bozunan bir atom çekirdeğinden yayılan bir gama ışınıyla bir hücreyi gösteren şemaya dikkat çekerek: "Bakınız. Bu gama ışını düz bir hat çizerek geçmekte. Işın hücreye ya çarpmıştır ya da çarpmamıştır. Işının hücreye hafifçe çarpması söz konusu olamaz. Ve her kez hücre, ya tümüyle yıkıma uğramakta ya da ciddi bir biçimde hasarlanmakta" diyor. Gofman'a göre dozu azaltmak, ışının etkisini değil, yalnızca etkilenen hücre sayısını azaltır. Sonuç: "Tehlikesiz radyasyon düzeyi düşüncesinı kesinlikle unutmak gerekir. Bir eşik yoktur." "Eğer kromozomlar bir değişime uğramışsa, bir kanser tehlikesi söz konusudur" diyor Gofman. "Elbette bir hücrenin kendi DNA'sını onarma yöntemleri vardır. Ne yazık ki, bunlar, daha çok kötü sonucu erteleyen başarısız onarım çabalarıdır. Bu nedenle kanser yıllarca sonra ortaya çıkabilir.'TI Radyasyon, bir ölçüde yaşlanmayı hızlandırdı, ömrümüzü kısalttı Uç bir örnek: Kilogramında 40 bin bekerelllk radyasyon bulunan bir çay örneğinl ele alalım. Bir bardak koyu çayda 5 gram çay olduğunu varsayarsak, günde 10 bardak çaydaki 2 bin bekerel radyasyonu alıyoruz demektir. Bu, dedektörlerl "coşturacak" kadar çok bir miktardır. Uzun yıilar tıp çevreleri, bellrll bir dozun altındakl radyasyonun tamamen zararsız olduğunu savunuyordu. Ancak son 25, hatta 15 yılda, radyasyon konusunda bllgilerin gelişmesl sonucu "güvenli doz" kavramı değişikliğe uğradı. yona maruz kaldığımızın hesabına geProf. Dr. Tolga Yarman, Nükleer Mühendis çebiliriz. Dr. Faruk Ağa Yarman, Nükleer Mühendis Bozunum yarı ömrü, biyolojik yarı ömür ernobil'de meydana gelen nükleer reaktör kazası uzantısında, aldığımız radyasyonun niteliğini belirlemek üze+ re, dört ayrı kavramı tanımlamak yerinde olacaktır. Bunlardan llkl, içinde zaten yaşamakta olduğumuz radyasyon banyosunda, belli süreler zarfında aldığımız radyasyondur. iklnclsl, reaktör kazasına bağlı olarak, aynı süreler zarfında aldığımız olağanüstü radyasyondur. Üçüncü bir kavram, uluslararası ilgili kuruluşlar tarafından "güvenli olarak müsaade edilen" radyasyondur. Son kavramsa, "tehlikeli" radyasyondur. , • ı R C Açığa çıkan fisyon ürünleri Reaktör kazası, reaktör kalbi içinde birikmiş fisyon ürünlerinin açığa çıkması sonucunu doğurmuştur. Fisyon, reaktör kalbinde nükleer enerjinin üremesine yol açan, uranyum 235 ya da öteki "fisil" (ya da "parçalanabilir') atom çekirdeklerinin nötronlarla "parçalanması" demektir. Uranyum 235 veya plütonyum 239 çekirdekleri, reaktör kalp ortamında mevcut nötronlarla etkileşerek parçalanınca, burada, "kararsız" olan fisyon ürünleri, o arada keza, birkaç nötron oluşmaktadır. Fisyon ürünleri, "radyoaktif" ya da "ışınetkin olmaktadırlar. Bu çekirdekler, fazlalık enerjilerini dışanya, pozitif ya da negatif yüklü elektron veya nötron yahut yüksek enerjili elektromanyetik radyasyon "kusarak" atmaktadırlar. Uranyum ve plütonyum çekirdeklerine atfen sırasıyla andığımız "235" ve "239" sayıları, söz konusu atom çekirdekleri içinde mevcut nötron ve proton toplam sayıları olmaktadır. Radyasyon etkisi,kendini çeşitli aşamalarda göstermiştir. Bunlardan ilki, rüzgârla semalarımıza sürüklenen Çernobil fisyon ürünlerinin teneffüs ettiğimiz havayı "kirletmesidir." özellikle mayıs 1986nın başlarındaki birkaç gün boyunca, bilhassa Trakya, o arada İstanbul semaları, bildiğimizce, herhalde hiç tanımadtğımız kadar çok radyasyo na maruz kalmıştır. Radyasyon etkisi, ikinci bir aşamada, taa Kiev'den yola çıkıp, üstümüze kadar gelen "davetsiz misafirin" özellikle yağmurla "alaşağı" edilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Öyle bir gelişmeyle. aşağı yukarı bütün Türkiye "kontamine" olmuş, yani "radyoaktif bulaşığa" bürünmüştür. Bu arada en çok nasiplenen yörelerimiz, Trakya, Doğu Karadeniz ve genelde Karadeniz bölgemizdir. Kontaminasyon, Orta Anadolu'yu da bir ölçüde tutmuştur. Ancak, güney yörelerimize doğru olayın doğası, çerçevesinde, tedrici bir "düşüş" sergilemıştir "İkinci olarak nitelediğimız radyasyon etkisi çerçevesinde demek ki, toprak, meralar, sebze, meyve, fındık, çay, vs. yüzeyde radyoaktif bulaşık görmüş olmaktadır. Bunun sonucu yemek içmek yoluyla radyasyonu bünyemize taşımaya koyulmuşuzdur. Son bir aşamada radyasyon, bitkiler, sebzeler ve meyvelerin bünyesine, topraktan metabolizmalar yoluyla emilmiş ve bunların kimyasal yapılarına karışmıştır. Bu aşamada artık, "yıkama" işleminin bir işe yaramadığına dikkat ediliyordur. Radyasyon, salatanın yalnızca yüzeyinde olarak, buradaki toztoprak nasıl yıkanıyorsa, işte aynen öyle giderilebilir... Ama salatanın yapısına karışmışsa; yapacak, bıldiğimiz bir şey yoktur. Mayıs 1986 başında yeşermişlerden piyasaya sürülmüş çaylarda, radyasyon, herhalde yaprakların yüzeyindedir. Söz konusu caylar, dolayısıyla yıkanarak, radyasyondan önemli ölçüde arındırılabilecektir. Ancak daha sonraki sürüm çaylarda, radyoaktif unsurlar, artık çayın hamulesine karışmış olmalıdır. Çay içenler, o takdirde, ister istemez radyasyon alacaklardır. Toprağa bulaşmış radyoaktif unsurların bizi, biteviye etkilemek durumunda olmadığını da belirtelim. Sonra sonra yağan yağmurlar, nitekim topraktaki radyoaktif unsuriarı bitki köklerinin ulaştığı noktaların çok aşağısına taşımaktadır. Şimdi, alattıklarımız çerçevesinde belli süreler zarfında ne kadar radyas O amaçla iki kavram daha tanımlamalıyız. Bunlardan birincisi, Çernobil'den kaynaklanan radyoaktif bir çekirdeğin "bozunum yan ömrüdür". Sözgelişi, diyelim ki, sezyum 137... Andığımız çekirdek, sezyum atomunun toplam 137 nötron ve protonlu çekirdeğidir. Bu çekirdek, negatif yüklü elektron atarak "bozunmakta" ya da bıldiğimiz bir deyişle "rahatlamaktadır." Elektrona burada bozunum ürününden atılan çok yüksek enerjili bir elektromanyetik ışınıma eşlik etmektedir. Sezyum 137'nın yarı ömrü, yaklaşık, 30 yıldır. Bu, "şimdi elimizde şu kadar sezyum 137 çekirdeği varsa, otuz yıl sonra, bunun yarısının bozulmuş olacağı" demektir. Burada tanımlamak istediğimiz ikinci kavram, "blyolojik yan ömürdür." Sezyum 137 çekirdeği bulunduran bir besin maddesini, mesela çayı, bünyemize aldığımızı düşünelim. Bu çekirdeğin, bünyemizde belli bir "ikamet" süresı vardır. Sezyum 137 çekirdeğinin biyolojik yarı ömrü 70 gündür. Başka bir deyişle, şu an vücudumuzda eğer, falanca miktarda sezyum 137 çekirdeği varsa, 70 gün İçinde bunun yarısı vücuttan ihraç olacaktır. İlgi alanımızdaki çeşitli çekirdeklerin "bozunum yarı ömürleri" ile "biyolojik yan ömürleri" tabloda gösterilmektedir. Radyasyon etkisi