Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAÖLI K O D AK X: Bilinmeyenin keşfi ve simgeleşmesi Reşit Canbeyli "X", bilinmeyenin simgesi olarak yaygın bir biçimde kullanılır. Bu simge, yalnız mafemaiikte değil, X ışınları. Madde X gibi örneklerde de görüldüğü gibi fizıkten tıbba kadar geniş bir alanda da niteliği yeterince bilinmeyen olgulan adlanaıımakta kullanılır. Ancak, "bilinmeyen" kavramı ve özellikle de buna karşılık olarak kullanılan "X" simgesinin gelişmesine bakıldığında, ınsanlarm somuf problemlerden soyut bilinmeyenlere geçişlerinin ve bunları simgeleştirip, genel kurallarla çözüm aramalarının cok uzun bir öyküsü olduğu anlaşılır. Bilinmeyen bir nicelik için bir simgenin kullanımı, cebirsel yöntemlerin kullanımından yüzlerce yıl sonra gerçekleştiği gibi, rastç/ele seçilmiş simgelerden bugünkü orfak simge sistemine geçis de iki bin yıl gibi uzun süre almıştır. Aritmetik ve basif cebir işlemlerinin şelistırilmeye baslandığı dönemlere bakıldığında,, ilk ilkel simgelerin Babil'de (I.O.2000 yılı ve sorfros/j Sümer ve Akadça'dan aktarma işaretlerle gerçekleştirildiği görülür. Ne var ki, cebirde bilinçfi ilk simge kullanımına İ.S. 3. yüzyılda yaşayan iskenderiyeli matematilcçi Diophantos'un çolısmalarında rasilanır. Diophanfos'un bilinmeyen niceliğe karşılık "s" harfini kullanması, ayrıca kimi basit aritmetik işlemlerini simgelerle göstermesi, matematik tarihinde ilk kez betimlemeci (retorik) yaklasımdan simgesel çözü'me geçişi temsil eder. Daha sonraki yüzyıllarda Hint matematikcilerinin de basit simgeler kullanmafarına karşılık, ceb/Ve yenilikler getiren Arap matematikcilerinin, bu aönemden yüzlerce yıl sonra bile simgeciliğe itibar etmedikleri, retorik düzeyde çözümlerle uğraştıklan bir gerçek. Diophantos'tan sonra cebirde çağdas yöntemlere doğru bir adım, ancak bin yılı aşkın bir gecikmeyle, 15. yüzyılda atılır. Rönesans döneminde Avrupa'da artık aritmetik işlemleri ve bilinmeyenler için değisik simgeler kullanılmakla birlikte, yine de çağdaş anlamda cebir formüllerinden söz etmek olanaklı değildir. Bu son adım da başta Fransız matematikçisi Vieta olmak üzere 76. yüzyılda atılır; Descartes ve Leibniz gibi felsefecilmatematikçilerin de önemli katkılarıyla matematik 17. yüzyılda yaygın olarak benimsenen bir simge kullanımına kavuşur. Ne var ki, somut cebir çözümlerden, simgesel soyutlamalara geçisin binlerce yılda gerçekleştiği bu alanda tartışmalar ve değisik simae kullanımları bir ölçüde sürer. Orneğin "X"in bilinmeyen için kullanılmasından, "X kare" anlamında "X7" simgesinin benimsenmesine kadar yüzyılt askın bir süre geçmiştir. D Ikİ aşamall ÜrotİITI Sert ve yan sert lensier once 12 mm. çapında, 5 mm. yukseklıgınde mmık sılındirik hammaddeler şeklindedir. Ikinci aşamada bu silindirler bılgısayarlarla yönetilen panolara takılır. Yumuşak lens gözde mantar yapabilir Yumuşak lenslerde mantarlar büyüme ortamı buluyor ve saydam tabaka üzerınde çoâalarak yaralara ve iltihaplanmaya yol açıyorlar. elverişli bir duruma geldiğini, mantarların büyümek için gereksinim duyduğu azot ve karbonu, lens malzemesiyle gözyaşından sağladığını da ortaya çıkarmış bulunuyor. Mantarların gözde etkinliği de türlerine göre değişiyor. Saldırgan türler kısa sürede etkili olabiliyor. Örneğin, Curvularia Lunata, %55 su içeren yumuşak lenslerin yüzeyine yerleştikten 96 saat sonra lensin ıçine geçıyor. Duş perdesi, banyo duvarları ve hatta lens kaplarında havadan bulaşan mantarlara rastlayan araştırmacılar, yumuşak lens kullananların tozlu yerleri süpürmek ve perde veya duvarlarında küf bulunan banyolarda yıkanmaktan kaçınmaları, bu olanaksızsa bu gibi durumlarda lenslerini hemen temızlemeleri gerektiğini belirtiyorlar. Bakımsız lenslerin gozde mantar ya da bakterilerin yerleşmesine neden olduğunu hatırlatan araştırmacılar, lenslerin %3 hidrojen peroksıt içeren çözeltıde 45 dakika bırakılarak temizlenmesini öğütlüyorlar. D K ullanımı son derece pratik olan, özellikle haftalarca gözde kalabildiği için yeğlenen "uzun süreli yumuşak lensler"in göz için bazı sakıncaları olduğu belirtiliyor. ABD'de Georgıa State ve Emory üniversitelerınde yapılan araştırmalar sonucu, uzun süreli lenslerin gözde mantar hastalıklarına ve korneada yaralara neden olduğu ortaya çıkmış bulunuyor. Araştırmacılardan Louıs A. VVilson ve Donald Ahearn, bu tip lens kullananlarla beş yıllık bir sürede yaptıkları araştırmada, 11 kişinın lensinde mantar oluştuğunu, iki olayda da lenste büyüyen mantarların saydam tabakaya (kornea) bulaştığını ve yaralara neden olduğunu saptadılar. Antibiyotik damlalarla yapılan tedavi sonucu gözlerde kalıcı bir zarar önlendiği gibi, hastaların yeniden lens takmaları da sağlandı. Bu iki araştırmacı daha sonra Aspergillus, Curvularia, Fusarium ve daha başka mantar cınslerınin lenslerde nasıl büyüdüğünü inceleyerek, gözdeki koşullara benzer bir ortamda mantarların lensin yüzeyine yerleşerek içine nüfuz edecek biçimde büyüdüklerini ortaya çıkardılar. Hidroksietilmetakrilattan (HEMA) üretilen yumuşak lensler, yapılarında %79'a kadar su içerebiliyor. Yapılan araştırmalar, lensin su yüzdesinin arttıkça ortamın mantar yetişmesine daha özbozukluklannın, gözünağtabakası önüne konacak bir ikinci yüzeyle düzeltilmesi düşüncesini ilk ortaya atan 1508 yılında Leonardo da Vinci oldu. Ama bu konu ilk kez ciddi olarak 1888 yılında ele alındı Fick ve Kalt adında iki bilim ada mı, ilk lensleri bu yılda gerçekleştirdiler. Organik maddeden yapılan lenslerin imalatı ise 1937 yılında gerçekleşti. 1963 yılında Çekoslovak VVİtcherle firması bu alanda ilk patenti aldı. 1973 yılında ise, yumuşak ve bugün kontaklens denen türler uygulamaya kondu. Bugün sert ve yan sert lenslerin yapımında (PMM ve pleksiglas olarak da tanınan) polimetilmetakrilat, CAB (Selüloz Asetat Butirat) kullanılır. Yumuşaklar ise silikon lastiğinden ve türevlerinden elde edilir. Bir lens yapımevinde, sert ve yarısert lensler önce 12.5 mm. çapında ve 5 mm. yüksekliğinde minik silindirik hammaddelerdir. Bunlar pratikte lenslerin embriyonlarıdır. ikinci aşamada ise bu silindirler bilgisayariarla yönetilen tornalara takılır Birinci torna dışbükey yüz üzerinde çalışır ve göze mükemmel şekilde uyacak çapı belirler. Sonra lens, Kontaklens nasıl yapılır? G otomatik parlatıcıya geçer ve yumuşak tamponlar ve cila ile donukluğu giderilir. Bundan sonra da özel bir balmumu ile bir dayanak üzerine monte edilir. uzen isteyen aşama, içbükey yüzeyin belirlenmesidir. Burada lens yarımküreye dönüşür ve olası en ince yapıya kavuşur. Bundan sonra da temel yarıçap, çap, merkez kalınlığı, yüzeyin niteliği ve dayanıklılığı saptanır ve bunlar lense kaydedildikten sonra paketlenme işlemine geçilir. Yumuşak lenslerin yapımında da üretim aşamaları aynıdır, yalnız en büyük farklılık ortamdır. Burada, fazlasıyla su çekici özelliğe sahip olan polimerlerin su emmelerini önlemek için ortamı mümkün olduğunca nemden uzak tutmak ve ısıyı aynı derecede korumak zorunluluğu vardır. Formlarını kazanan yumuşak lenslerin mühürlenmeleri ise lazerle gerçekleştirilir. Bu ana kadar sert olan lensler, bir cam yüzey üzerine konur, bir su ortamına sokulur ve ısı 101 dereceye yükseltilir. Bu aşamada lens yumuşamanın yanı sıra, toksik özellikler taşıyan monomerden de kurtulur. Steril odaya sadece görevliler, steril koşullar altında gırebılırler.